• oyunun başlarında şöyle bir anekdot vardır.

    --- spoiler ---

    prince, dagger of time'ı almış vezir prince'ı kandırmış ve sands of time'ın serbest kalmasını sağlamıştır. cinematic bittiğinde oynamaya başlarsınız ve saraydaki çoğu kişi sands of time yüzünden canavarlaşmış ve prince'e yani size saldırmaya başlamıştır. canınız diplere geldiğinde farah oradan bağırır:

    - prince, use the dagger.

    ölmemek için zamanı geriye alırsınız ve canınız tekrar ortalardadır. tekrar canınız azaldığında ise farah yine aynı şekilde "prince, use the dagger." diye bağırır. canınız azaldığında otomatik olarak söylenen bir replik olduğunu düşünürsünüz. ne de olsa 2003 yapımı bir oyun. şimdiki aaa oyunlarda bile bolca var bu otomatik replikler. siz bunları düşünürken şöyle bir diyalog yaşanır.

    farah: prince, use the dagger.
    prince: you already said that.
    farah: no, i didn't!

    --- spoiler ---
  • oyun serisini oynamamış bir izleyici olarak beğendiğim bir film olmuştur. karaterler ve mekanlar atmosferi yansıtma konusunda başarılıydı. ama babasının ölümü sonrası tahta geçen tus karakterinini canlandıran oyuncunun, coupling'deki efsanevi karakter jeff* olduğunu anladığım andan itibaren; bu karakterin göründüğü her sahnede, pers kralının bir anda breasts breasts!!! diye bağıracağını düşündüğümden olsa gerek, koptum filmden.
  • amerikan filmi. beğenmeyen gitsin belgesel izlesin bence. bir kere filmi senin için yapmıyorlar. sen niye havalara giriyorsun. casual izleyiciye hitap ediyorlar. hedef kitle benim. sonunda amcayı yeneceğini bile bile izliyorum. zamanı bir daha geri alsın. yine izlerim. bir kere daha alsın. gene izlerim. sen izleyemiyorsan banane. zaten yapımcının da umrunda değilsin..
  • peşin peşin söyleyeyim ben şeytanın avukatlığına geldim.

    şimdi düşün ki

    --- spoiler ---

    yaşadığın dünya'da cinayet, şuan olduğu kadar korkunç bir şey değil ki zaten ölümle karşılaşma ihtimalin çok yüksek ve varolan ceza sistemi de hayvan gibi katı (gördüğümüz üzere dastan'ın eller gidiyodu elma çaldı diye).

    abin var bi tane, sırf senden büyük diye kral olmuş. hem de pers kralı. boru mu lan bu, adamlar adası mı (bkz: isle of man), kapı gibi pers. gelsin altınlar, gitsin cariyeler. herkes abine hasta, çocukların var hepsi dalyan gibi, hepsi fıstık gibi ingiliz aksanıyla konuşuyor. senin işin ne, git adama şarap doldur sarhoş et, aman abim şöyle şahane kral, böyle şahane adam. seni yıllarca doldurmuşlar bi de "sen nası asil kansın var ya üf" diye, sonra abin sokaktan çocuk almış saraya ve seni yıllarca gazladıkları mevkiye adam asalet falan olmadan gelmiş. dünyan yerle bir.

    sonra bir bakıyorsun ki bir yerlerde bir hançer var, zamanı da geri alabiliyor, ve daha da güzeli zamanda bir noktada sen abinin hayatını kurtarmışsın.

    elini vicdanına koy da söyle, sen ne yaparsın? alamutu basmış. basarım ulan. yerle bir ederim. zamanı geri alıcam ben, zaten bunlar olmayacak, alamut hiç yıkılmayacak? yok kardeşlerimi öldürecek. aaamaaaaan... sen diyor musun ki hiç, "bu nizam kral olsa onun çocukları olacaktı, onlar yok şimdi"? bu adamın doğmamış çocukları ne olacak? tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyen sen olunca hayat sana güzel değil mi? aksın zamanın kumları ama hep destan'a aksın. yok öyle.

    nizam'ın kötü adam olduğuna içimizde en ufak bir şüphe kalmasın diye de hep pis pis baktırmışlar böyle bir uyuz tavırlar, bir sürmeli sürmeli sinsi bakışlar. yok kardeşim. adamın katliam planı yalnızca bir kişiyi öldürmekten ibaret, gerisi ihtimaller yığını. hatta cinayet bile değil, abisini kurtarmış, kurtarmayacak. nizam'ın ne günahı var hem, onları ormana kaplanlarla saklambaç oynamaya yollayan anne babaya kızmak lazım. baba da pers kralı olmuş ama adam olamamış. böyle çocuk yetiştirirsen olacağı bu. peh...

    aferin nizam, sen en güzel duyguların adamısın. ben seni anlıyorum, bakma onlara.

    --- spoiler ---

    (bkz: nizam haklı beyler)

    edit: ben kardeşler birbirini öldürsün demiyorum, o ortamda o formasyonda nizam farklı davransa ayıp olur diyorum, kardeş katli diye bişey var o dönemde ben napiim ben mi kestim.
  • ubisoft un prince of persia 3d ile birlikte çöküşe geçen prens efsanesini ayağa kaldırdığı oyundur.oyun, daha doğrusu üçleme hazırlanırken prince of persia nın yaratıcısı jordan mechner in ihmal edilmemesi,oyunun üçüncü parti bir firmaya devredilmeyerek ubisoft montreal studyolarında hazırlanması,stuart chatwood a bestelettirilen muhteşem soundtrack,enfes grafikler ve bölüm tasarımları sands of time ı fevkalade bir yapım haline getirdi.3rd person aksiyon türünde devrim yaratacak türden bir oyun oldu sands of time.nitekim gerek devam oyunları,gerek god of war gibi yapımları etkiledi.oyunu biraz derinlemesine açmak gerekirse,

    jordan mechner in hazırladığı senaryo çok sağlam öncelikle.prince in vezirin oyununa gelip kum saatini açması ve babası dahil herkesi yok etmesi,sağ kalan 3 kişiden ikisinin (prens ve farah)vezire karşı verdiği ortak mücadele ve aralarındaki elektriklenme iyi düşünülmüş.ve senaryo sonuca giden adımları doğru atıyor,detayları iyi şekillendiriyor.

    oyunun grafik motoru sağlamdı zamanına göre.pers uygarlığının etkileyici mekanlarında,saraylarında gezmek büyük keyifti.her ne kadar çevre ile etkileşim zayıf olsada haremde gezerken,hamamlarda dolaşırken atmosferi güçlendiren,insanı hayallere daldıran grafikler hazırlanmıştı.

    savaş sistemi oldukça zevkli ve etkileyiciydi.prensin savaşlardaki hareketleri kısıtlı olsa ve kendini tekrar etsede,warrior within deki gibi bir combo sistemi olmasada,savaşlar o zamana kadar pek az oyunda gördüğümüz türdendi.prince in akrobatik kılıç şovları,dagger of time ile gerçekleştirilebilecek varyasyonlar savaşarı zevkli kılıyordu.yalnız güçlü boss ların eksikliği ve savaşın bazen tıkanması sorun yaratıyordu.prens bir kaç düşmanın arasında yere düştüğünde kalkması pek zordu.kontroller ve kamera açılarında ki problemler bazen can sıkıcı oluyordu.savaş zamanı devreye giren müzikler atmosferi körükleyici cinstendi.savaşlarda farah yı kollamamız gerekliliği angarya gibi dursada,kapışmaya zevk katardı.farah ın arada sırada bizi oklaması ve utanmadan sorry demesi ise sinir bozucuydu tek kelimeyle.

    aslında sands of time teknik özellikleriyle incelenecek bir oyun değildi.tamamıyle muhteşem senaryosu ve prensle bizi tekrar buluşturması onu bağrımıza basmamız için yeterliydi.babasının yanında sefere çıkan delikanlı veliahtın bir gece maceraya atılıp düşman hazinesinden zamanı kontrol edebilen dagger of time ı çalması ve vezirin gazına gelerek onunla kum saatini parçalaması ile ortaya çıkan macera iyi düşünülmüştü.prens ve felaketten sağ kurtulabilen farah ın tekrar kum saatini bulup zamanı geri almak için verdikleri mücadele,etkileyici bölüm tasarımları,prens ve farah arasındaki aşk ve etkileyici final.evet hikayenin finali son derece etkileyiciydi.

    --- spoiler ---

    prens ve farah ayrıldıktan sonra farah prince ın gözleri önünde ölür.bir sevdiğini daha kaybetmenin acısıyla prens hızlanır.herşeye bir son vermek ister.kum saatini bulur ve dagger of time ile zamanı geri alır.pers orduları henüz işgale başlamamış,kum saati açılmamış,felaket yaşanmamış ve elbette farah ve diğerleri ölmemiştir.prince bıçağı(dagger of time)farah a vermek için saraya gider.burda prince farah ya fantastik bir hikaye anlatır.hikaye oynadığımız oyundur.bıçağın prince te olduğunu bilen vezirde oraya gelir ve oyunun son kapışması yaşanır.vezir ölümsüz olmak ve zamanı kontrol etmek için bıçağı istemektedir.prince ıse bıçağın yapabileceklerini ve tehlikeyi görmüştür.farah ın gözleri önünde yapılan son düelloda prince vezir e dersini verir.ama hesap etmediği şeyler de vardır.farah hazinenin nadide parçalarından dagger of time ı getirdiği için prince e teşekkür eder ama hikayeyi inandırıcı bulmaz.ne macerayı ne de prens ile aralarında ki ilişkiyi hatırlamaz.prens son bir hamle yaparak dudaklarına yapışır farah nın ama nafile..utancından son kez zamanı geri alır,dagger of time ı verir ve prensesin balkonundan atlayarak karanlığa karışır.aşkını sadece zaman bilecektir.bu sırada en etkileyici oyun finallerinden birini izleriz.stuart chatwood un enfes bestesi ve cindy gomez in rüya vokali ile time only knows çalmaya başlar.insanın içini burkan bir finalle biten,boğazda bir düğüm bırakan efsane bir oyundur sands of time.

    --- spoiler ---

    (bkz: ubisoft)
    (bkz: prince of persia)
    (bkz: jordan mechner)
  • 2 tane çok fantastik karakter gördüm burda:

    - kara semazen (dark whirling dervish), 3 saniye falan gözküyor bi yerde. (siyah giysili semazen ve islam öncesi pers imparatorluğunda semazen olması normal mi değil mi emin değilim açıkçası, rezil olmayalım şimdi)

    - vergi sevmeyen şeyh (untaxful sheik), eheh bu baya eğlenceli bi adamdı.
  • sadece ben mi benzettim bilmiyorum ama sheik amar karakteri uğur yücel'in aynısı.

    http://www.imdb.com/media/rm201097728/nm0000547

    http://www.imdb.com/media/rm519864832/nm0000547

    http://fusedfilm.com/…ploads/2009/03/bioalfredm.jpg

    filme gelirsek,

    eğlenceli ve sıkmıyor. popcorn film diyorlar ya hani, ondan.

    filme girdim, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan çıktım. o gün beklentim de buydu zaten, alacağımı aldım.
  • mahmud ahmedinejad, jake gyllenhaal ile ilgili şu yorumu yapmış:

    "although there are no homosexuals in iran, jake gyllenhaal can be the prince of my persia anytime."
  • oyunu kapatıp çıkacakken alıngan bi şekilde 'as you wish' diyince içim burkulup tüh keşke çıkmasaydım daha hikayesini bitirmemişti çocuk diye düşündüğüm oyun.*
  • donnie darkodan prince of persia çıkarmaya çalışmasalarmış keşke, başka aktör mü yoktu jake soyadızordan başka acaba?
    iyi de olsa kötü de olsa efsane oyunlarından dolayı iyi bir gişe yapacak film.
    lan son anda düşündüm de filmi gamer kesim izleyecekse gider download eder aq.
hesabın var mı? giriş yap