• filmin orjinali 3 saat 40 dakika olarak çekilmiştir. fakat yapımcı filmi yayınlamadan önce montajda katlederek yarım saat kısaltmıştır bu ilk seferinde tutulmamış olan film o senenin en kötü filmi seçilmiştir. daha sonra akıllarının başına gelmesiyle film tekrar montajlanmış ilk yapım tarihinden tam on yıl sonra on senenin en iyi filmi seçilmiştir.
    film robet de niro nun bir afyon batakhanesinde afyon çekmesiyle başlar ve hikaye anlatılır, tüm senaryo zamanın içinde gidiş gelişler üzerine kurulmuştur zira bu yüzden montaj sırasında kısaltılması filme çok zarar vermiştir. filmin bitiş sekansı robert de niro'nun bir yere uzanması ve pis pis sırıtmasıdır. ilk gösterimden çıkan bir seyirci sinemanın karşısında çıkanları izleyen sergio leone'yi tanır ve yanına giderek tebrik eder, hemen peşi sıra bir soru sormak istediğini söyler ve robert de niro'nun sonunda öyle pis pis sırıtmasının anlamanı sorar. yönetmen gülümser ve filmin başlangıç sekansını hatırlatır sözünü bitirmeden izleyici onu susturur ve sorusunu geri alır, zira bütün hikayenin afyon çeken bir adamın kabusundan ibaret olmasından korkmuştur.
    gerçekten öyle midir? kim bilebilir ki..!
  • filmden akillarda kalan bir baska detay da robert de niro'nun filmde oynayan tum kadinlarla iliskiye girmis olmasi, ustelik iliskilerinin hicbirinde pantalonunu cikarmamis olmasidir.
  • tarihin en iyi yönetmenin yönettiği tarihin en iyi filmi. sinema sanatının karanlık noktası. sergio leone'nin uğruna godfather'ı yönetme teklifini reddedip 12 yıl uğraştığı başyapıt. film aynı zamanda sergio'nun da dramı olmuştur.sergio'nun sahiplendiği tek versiyon ilk olarak cannes'da gösterildiğinde ünlü bir sinema eleştirmenin yazısında "artık yönetmenler iyi düşünüp kepenk kapatmalı çünkü zaten daha iyisini yapma şansları yok" eleştirisi filmin gücünü iyi anlatır. ama film amerikada sinemada satılabilir olması kaygılarıyla önce cinsel sansür yemiş ardından filmin süresi kısaltılmıştır. bu da yetmeyip yine sinema tarihinin en inanılmaz flashbacklerine sahip bu sanat eseri edit kasabı zach staenberg tarafından doğranarak zaman sırasına konmuştur. bu katliam o kadar alelacele ve beceriksizce yapılır ki filmin morricone ve zamfir imzalı soundtracklerini yeniden düzenleyecek vakit kalmaz ve film müziksiz olarak sinemaya girer. sonuç korkunç bir başarısızlık olur. sergio'nun "bakın benim once upon a time in america'ma ne yaptılar" diyip ağlaması godfather'da ölen sonny'nin ardından don vito'nun yakarışını çağrıştırır. sergio bu başarısızlıktan sonra eserine olanları kaldıramaz şişmanlığın da etkisiyle kalp hastası olur ve yine robert de niro'yla anlaştığı 100 milyon dolar bütçeli leningrad'ı çekemeden kahrından ölür.

    orjinal film 10 saattir. hiçbir yerde vizyona girmemiştir. sergio 5'er saatlik iki filme bölmek istemiştir. prodüktörlerin baskılarıyla bizim izleyebildiğimiz 3 saat 47 dakika civarındaki versiyona sergio leone tarafından indirilmiştir. yaklaşık 4,5 saatlik bir versiyonun önümüzdeki yıllarda yeniden sinemaya gelmesi için sergio leone'nin kızı görüşmelerde bulunuyormuş.

    --- spoiler ---

    filmi kelimelerle anlatmak mümkün olmasa da de niro içe dönük oyunculukta olmadık boyutlar icat ettiği noodles karakteri hafızamıza kazınır. filmdeki deborah aşkı insanın sonunun kötü olacağını bile bile bi kızın peşinden koşup gerçekten tarihi kazık yemesi gerçeğini gösterir. dostluk, aşk, mafya delikanlı adamın hayatı üzerine modern bir destandır.

    --- spoiler ---

    50 defadan fazla izlemek ruhsal yapıda deformasyon yapar. tecrübeyle sabittir. (bkz: etinden entry koparmak )
  • filmde dikkatimi çeken küçük bi ayrıntı;

    --- spoiler ---
    noodles mücevher soygunu sırasında, carol a tecavüz eder (carol da buna çanak tutar gerçi) sahne biterken carol hala inlemektedir. bir sonraki sahneye martı çığlıklarıyla bir okyanus kıyısında başlanır. bu kısmı izlediğimde kadının çığlıklarıyla martı seslerinin kesinlikle bilerek bu şekilde ardarda konduğunu çünkü tonların çok benzediğini düşünmüştüm.

    ardından yaklaşık 4 saat sonra (bilen bilir film bi 20 saat sürüyo =) ) bi sahnede noodles ve hayatındaki tek aşkı deborah başbaşa yemek yer. deborah hollywood a gideceğini ve artık görüşemeyeceklerini söyler noodles a. eve dönerken limuzinin içinde deborah yaklaşır yavaştan öpmeye başlar noodles'ı, o sırada yeniden güçlü martı çığlıkları duyarız, tam bu o eski sahneye atıf olabilir mi diye düşünürken, sergio leone de sizinle aynı şeyi düşünmüştür. deborah ın masum öpücükleri tecavüze uğramasına yol açar.
    --- spoiler ---
  • ankara eti sinemasında ilk seyrettiğimde makinistin makara sıralamasını şaşırdığı için ne olduğunu bir türlü anlamadığım muhteşem film.
  • sergio leone'nin yonettigi ve robert de niro, james woods, joe pesci'nin oynadigi $ahane film.. ozellikle zamfir'in yaptigi soundtrack'iyle dimaglarda dolanir fakat cok az ki$i bu tanidik tiniyi duydugunda onu bu filmle bagda$tirir..
  • afedersiniz ama, adamın amına koyan filmdir.

    hiç kimse bana bu filmin 84 yapımı olduğuna inandıramaz. arkadaş o nasıl bir makyaj? o nasıl bir kadro? filmi sonuna kadar izlemeden hiç bir bok anlamıyorsunuz, öncelikle bunu söyleyeyim.(belki de ben gerizekalıydım bilemiyorum şu an)
    bir çok sahnede gerim gerim geriliyorsunuz. bazı yazarlar da bahsetmiş, gerçekten filmin içinden biriymiş gibi izliyorsunuz filmi. defalarca kez izlenmesi gereken filmlerden gerçekten.
    --- spoiler ---

    film başlarında;
    o telefona bakın mna koyim!!!!

    --- spoiler ---

    edit: max senin de mna koyim!!!
  • damdaki kızın ismi peggy idi. ve 5 centlik tatlıya veriyordu. max'in he is my uncel deyişi ve

    fat moe: what have you been doing all these years?
    noodles: i've been going to bed early.
    repliği akıllarda kalmıştır...
  • filmin yaklaşık sekizinci dakikasında noodles'ın afyon çekmesi sırasında çalmaya başlayan telefon 11 inci dakikada kendisinin p.halloran'ı aramasına kadar (ki bu arada biz soygun sırasında max ve diğerlerinin öldüğünü soygundan önce verilen partiyi izlemekteyiz telefon etme işlemi de partide gerçekleşmekte) devam eder noodles orada ani bir irkilme ile uyanıverir ve filmin kurgusu başlar
    kanımca bu sergio leone #780095 de belirtilen açıklamayı yapmasa bile filmin gerçekliği konusunda aklımıza bir şüphe düşürmektedir
    film hiç bulunamıyacağınız bir zamanı, mekanı, hiç yaşayamıyacağınız hayatları anlatsa da sizi kendine bir şekilde çekebilmektedir bunda muhteşem müziklerin payı gerçekten büyük
    alışık olduğumuz bol konuşmalı, hareketli filmler arasında bende bazen konuşmaların bir filmde anlatımları bayağılaştırdığı hissini uyandıracak kadar hoş bir tat bırakmıştır
    bütün bunların yanında filmdeki bütün erkeklerin (çoğunlukla erkekler yer almakta) çevrelerindeki bütün kadınları aşağılamaları rahatsız edici bir dikkat çekiciliğe sahiptir
    yıllarca gönlünde yer verdiği kadına kendince ceza vermek için iğrenç bir şekilde tecavüz etmesi, sevgi mi? hayvani bir içgüdü mü? acaba hissedilen diye düşündürürken, saygının varlığından bile söz edilememektedir
    filmde buna benzer örnekler var ama tek tek zikretmeye gerek olduğunu sanmıyorum
    jennifer connelly'nin 14 yaşındaki güzelliğini görmek için bile izlenmesi gereken filmdir velhasıl
  • müziklerin filmin etkileyiciliğini kat be kat artırdığının heralde farkında olacak ki, sergio leone yine film içerisinde müziğe, özellikle de pan flüte, ayrıca bir göndermede bulunmuştur.

    --- spoiler ---

    90. dakikada, yani noodles'ın yaşlılığında, banka soygunu fiyaskosu sonrası, cockeye, patsy ve max in mezarını ziyaret ettiği sahnedir bu sahne.

    kocaman siyah kapısı olan, ihtişamlı bu yere girerken kapıyı açmasıyla pan flüt devreye girer ve ennio marricone'un müthiş melodisi çalmaya başlar. işte burada noodles içeri adımını atar atmaz sanki birşey* arıyormuş gibi tavana ve duvar köşelerine bakar, sonra yere bakar, ardından kapıyı ittirir ve yavaşça kapanışını izler. kapının kapanmasıyla birlikte pan flüt sesi kesilir, müzik durur. tekrar etrafına bakınır "allallaaa" der ve kapıyı açar. ardından pan flütü tekrar duyarız. yavaşça önüne döner, artık flütü mlütü bırakmış arkadaşlarına vermiştir dikkatini. bu sırada müzik değişir klasik müziğe döner. gözleri max ın mezarına geldiğinde duygulanır noodles, içi gider, inceden gözleri dolar, yakın çekimden dolayı mimikleri kendini ele verir derkeeen.. tekrar pan flüt duyulur.

    hah işte tam burda "hay sikim flütünü" der gibi suratı ekşir, tekrar etrafına bakınır ve gider kapıyı kapatır. kapının kapanmasıyla beraber müzik de kesilir ve film kaldığı yerden devam eder.

    --- spoiler ---

    ilgili sahneyi şuradan 86:20'den itibaren izleyebilirsiniz.

    edit: link yenilendi.
hesabın var mı? giriş yap