• başka bir opsiyon da şu: 6 şarkı seçiyorsun, 5 i en sevmediğin şarkılar, birisi ise bamboleo. bu durumda en berbat 5'ten birisi denk gelirse, ki gelebilir, anla ki şanssız doğmuşsun şanssız ölüyorsun. yok en istediğin gelirse o zaman şanslı doğmuşsun ama yine de ölüyorsun, çok fark etmiyor ama son anda 'oh şanslıymışım meğer' dersen daha süper bitmiş gibi olabilir. benim bu konudaki listem ise şöyle:

    1. bir takım kemençeli horon tepmeye yönelik müzikler. evet, karadenizli dostlarım, öyle bu. 99'da böyle düşünüyordum şimdi de öyle düşünüyorum. zırırlrı zırılı. olmadı, çok denedim sevemedim. o kafalara giremedim. kolombiya müziği dinledim, ülkücü rak'ı bir nebze anlayabildim, ama bu horon bana çok avangart geldi. wozzek gibi uzadıkça benim sinirimi bozdu.
    2. kemençeli zırıli zırıli bir şarkı daha (bir şarkının nerede bitip nerede başladığını anlayamadığımdan, bir öncekinden farklı bir şarkı olup olmadığını ben anlayamayacağım için başkası seçecek, seçemezse güvenlik payı diye bırakıyorum bunu)
    3. aşk-ı memnu'nun arkada çalan dürülrülrürlrür sesleri. müzik maksatlı sayılabilir.
    4. ney'li kudümlü inanç dünyası müziği. evet, bu da böyle. asla etnik bir çerçevede dahi netleyemedim bu müziğe. zorla gırtlağımıza soktukları için olabilir, çalmaya başladığı anda açan güller, dönen galaksiler, sızıntı dergisi efektleri. bunlara sarıyorum, daha evvel söylemiştim zaten. otomatik portakal'daki eleman gibiyim. berbat ideolojik yapıya yapıştığı için müzik düz dinleyemiyorum. cipsi kings'i yeni aştım, zor aştım. bunu aşamam. varın yormayın.
    5. bamboleo - cipsi kings.
    6. davut güloğlu - ne oldu sağa ne oldi boyle. bu da karadeniz evet. ama daha farklı. en azından ben ayırabiliyorum. bunu da kabul edin lütfen.

    bunları yüklerim. çıkan kaderimdir. kemençeli bir ey çıkarsa cehennem'e gideceğime inanırım, preview kabul ederim. aşk-ı memnu çalarsa araftayım, bitmez o hizmet. neyli inançlı kudümlü çalarsa, tasavvuf'a yorarım, cehennem mehennem yokmuş, bütünleşme varmış, onda da bu ziki dinlememiz gerekiyormuş, ne yapalım, ben mi yarattım, allah'ın sevdiği şarkılar volüm 1'den sorumluysak hakkını veririz. bamboleo çalıyorsa, en el hak zaten, reset atıp geliyorum cnim. derim. davut güloğlu ise bu dünyaya yeniden geleceğimi, geçmiş günahlarım sebebiyle rize'de bir çaycı işleteceğimi, hayatım boyunca izah edemediğim bir başağrısı ile yaşayacağımı gösteriyor.

    bunlara açığım hazırım. isteyen kendi şarkılarını da yazdırabilir. tabelam açık, yürekli ol.
  • to live is to die.
  • maykıl'ın başına geliyor bu, son günlerinde yorgun, sıkkın, hani derler ya öleceği içine doğmuştu, aynen öyle bir hal, tavır var yüzünde maykıl'ın. avurtları çökmüş, gözleri yerinden fırlamış aynada kendine bakarken diyor ki: kardeşim ben öleceğim, krallara layık bir şekilde ölümümü seçerek öleyim, ona kendimi hazırlayayım.

    böyle dedikten sonra bir sonraki paragrafa geçiyor maykıl, forma ve mekaniğe önem verdiğinden, metoda inandığından. kendi kendine diyor ki: ''şimdi ölmeye yatacağım, ama yatmadan önce [www.ipod.com ipod]'umdan ölürken shuffle'da hangi şarkı denk gelirse onun gerçekliğim olduğunu anlayacağım.''

    maykıl, kant gibi. ne olursa olsun ''şarkım nedir? bu kozmik anda bana kader ne çıkaracak? bilmeliyim...'' diyor, ''bilmeye de cesaret etmeliyim'' diyor. diyor ama maykıl bu, hiç uslu durur mu? dayanamıyor, ipod'un play tuşuna titrekçe bastığı sırada (ölmekte olduğunu vurguladım burada yeniden, gerekiyordu, düz yatıyor sanabilirdiniz) içinden bir de şarkı seçiyor. kendi yazdığı bir şarkı bu minik maykıl'ın:

    [insert maykıl'ın kendisinden peygamber gibi bahsettiği, ortama ışınlanmış iyilik prensi gibi takıldığı janjanlı bir vidyosu olan o şarkı. içlerinden hangisi sen karar ver.]

    yatıyor maykıl. işte diyor kendi kendi kendine. bir tarih göçüyor. bir devir benimle, burada bitiyor. ne ağlayacaklar kimbilir arkamdan? nasıl da değerimi anlayacaklar. nasıl da ben yaşarken benim değerimi bilemedilerse sonradan üzülmeleri de hiç fayda etmeyecek çünkü ben ölmüş olacağım derken göğsünde bir sıkışma hissediyor maykıl. tahammül edilemez tacky'likte, anlamsız bir şekilde burrito yeme isteğini hatırlatan bir şarkı duyuluyor. latin bir şarkı, ispanyolca. ama 1000000 küsur şarkılık ipodlarının hangisini taktığını, hangi şarkıyı dinlemek zorunda olduğunu bilmiyor, bilemiyor.

    ah diyor. ah bu şarkıda ölmemeliyim allahım. forensikçiler gelecek cesedimden geriye doğru bu ipod shuffle'ın fix shufffle menüsü sebebiyle tam öldüğüm anda dinlediğim şarkıyı bulabilecekler ve bilebilecekler. ah dedi maykıl, kesilikle şu an ölmemeliyim çünkü bu çalan şarkı hakkında hiç bir şey bilmiyorum. bu şarkıda ölmemeliyim. bu şarkıda ölmemliyim. derken kendini çok yoruyor maykıl, yorgun kalbi bu stresi kaldıramıyor, duruveriyor.

    ama ben gerizekalı değilim ekşi sözlük okurları, biliyorum ki insan beyni kalbi durmuşken de bir süre çalışmaya devam eder. maykılınki de çalışmaya devam ediyor. diyor ki, kalbim durdu. insanlar kalplerinin durduğunu o müthiş gürültünün kesildiği sessizlikte duyabilirler sevgili ekşi sözlük okurları. işte wikipedia, arayın kesin bulursunuz böyle bir iddia. yoksa ben eklerim, hatırlatın başlığını açayım ingilizcesinden, inandırıcı olsun. çünkü insanların inanmaya ihtiyaçları var.

    maykılın da vardı. kalbi durunca duyduğu o sessizliğe bir an için odaklandı maykıl hassas müzisyen kulağıyla. ah işte. kayıt için ideal bir ses. tek duyduğum şarkı u an bu iğrenç eser. yapmalıyım. bu şarkıyı da sevmeliyim. bu şarkıyı da bir şekilde söyleyebilmeliyim dedi. tahmin edeceğiniz üzere maykıl da o sıralar büyük kral otis'in bir sene sonra yaşayacağı kafaları yaşıyordu. ama tabi, kalbinin susması gerekti, tıpkı otisinki gibi. ah...sanırım ağlayacağım.

    ''kozmiktir ezgi. kozmiktir ses. çalar durur bir ses kutusundan ötekine. çalar kendini tekrarlar. işte bu müzik de tıpkı onun gibi...''

    diye sayıklarken dünyada hiç bir şarkıya bu şekilde saygı ya da sevgi gösterilemeyeceğini fark etti. toparladı. şarkıyı kimin yapmış olabileceğini düşündü. ispanyol muydu? cipsi gibiydi? cipsi...

    cipsi kings!

    hayır!

    hayır!
    hayır! cipsi kings eşliğinde ölemem bir tatil köyü tanıtım müziği eşl-
  • metallica - fade to black
    flört - onun adı hasan
    anathema - a dying wish
    3'ünden biri kabulümdür. 3'ün 1'ini alarak gitmiş olurum hem.
  • ''ah... ama anlamıyorum..'' dedi tatlı kız...nasıl olur da bunu söylersin? nasıl olur da inanırsın? yani yaptığın haksızlık bence. komik ama maykıl'a haksızlık olmuş.'' diye eklemeyi de ihmal etmedi, biraz gözlerini kırpıştırarak.

    bir sahil kasabasındasydım. akşam güneş batıyordu. iki kişilik katamaran'ım ''everybody knows'' (courtesy of ''leonard cohen - emi. music international'') üzerinde o herkeslerin merak ettiği ama kimsenin bir türlü elde edemediği manken kızla birlikteydim. soruyu duymamazlıktan gelemezdim. delici bakışlarını erkekliğimin üzerinde hissediyordum. erkekliği deliyordu bakışları. piercing gibi yani. değişik bir tecrübe oluyordu yani. tam olarak bu kısmı bağlayamadım, ama aramızda yolculuğun başından beri süren o gerilim vardı.

    şimdi bu kız bir kere okumuş, eğitimli, özgür kız tamam mı? bu kızlayım. o bakıyor. her şeyiyle dört dörtlük bir kız olan o kız. yeterince kıskandırdıysam okuyucuyu, kafasında o tarafa denk gelen imgeemi oluşturabildiysem ne mutlu bana. işte onunlayım. yanıt veriyorum...

    ''maykıl kozmiği yanlış anladı...kozmik bu değil...yazık...'' diyorum.

    anlamıyor, ısrar ediyor

    ''şaka bile olsa işin içinde ölüm var. sen de ben de öleceğiz otis.''

    nereden bilsindi? bilemezdi. ben ölmeyecektim. söylemedim.

    ''iyi ya..'' dedim ona ''o zaman onu dışlayarak mizah yapmış olmuyorum.''

    anlamadı. bu noktada kız zaten benim dediklerimi anlatmak için bir araç olduğunu kabullenmiş sikimi (22 santim!) emmeye başlamıştı.

    ''look'' dedim ona tommy wiseau gibi ''i love you as a concept, as a plot device, as a soundboard. yani şunu demek istiyorum, seni ben öyle görmüyorum. daha farklısın benim için anladın mı?'' dedim. anlamadı ama başını sallamaya devam etti...eheheh. anladınız mı? hani oral sırasında kafayı onaylar gibi de şey yapıyor ya. ona yani. espriyi kaçırmayın diye ağ kurdum paragrafın sonuna. anladınız mı? başınızı sallamayın. eheheheh...şimdi de size yansıttım çünkü siz de benim torunumsunuz. ensest ilişkiyi de bu arada hahahah self-referans. hatırlayan hatırlar.

    şimdi. ne dedimdi kıza:

    ''bak, cipsi kings'i tanımadan da sevebilirsin. adamın bir kere neşeli olduğu çok belli. bir derdi var ama o şekilde çıkarıyor içinden. tatil köylerinin de bu müziğe konması tesadüf değil. o kafayı aynen veriyor normalde. ama reklamını yapıp üstüne görüntüyü sesi times new roman gradientini döşeyince dayanamadık, iğrendik bir şekilde cipsi kings'den. oysa sevilmeyecek bir tarafı yok yani. adam gayet takır takır çalarken gelmişler çekmişler videosunu olmuş'' dedim

    ''iyi ama adamlar da kendini çektirtmiş? kendilerine de kral diye isim koydurtmuşlar? sen demiyor muydun:

    ''...''bir şeyin kralı'' olma iddiasıyla pazarlanmış, palazlanmış her kariyer yapıştığı yaşamın içine sıçıyor.. elvis bir, maykıl iki, ikisi de bile isteye 'kral'ı oynadılar, biri tahtına sıçarken, diğeri yatağında cipsi kings dinlerken öldü. varoluştan sonraki qa panel'de vishnu'ya sorsan seni allah'a havale edebilir...'

    diye?'' dedi.

    durdum. bu tırnak işaretleri diyaloğu ne kadar hantallaştırıyor farkında mısın dedim?

    - evet,

    dedi. ve ekledi

    - aradaki 'dedi'yi de kaldıralım mı?

    kaldıralım dedim.

    - kaldırmadın bence
    - kaldırdım
    - kaldırmışsın.
    - görmüyor musun eheheheh
    - görüyorum 22 santimlik boyu ile görmemek mümkün mü bu irice organı?
    - mümkün. o kadar çok kişi görmedi ki bu organı...insanlara göstermek, tanıştırmak isiyorum. say hi to my new friend demek istiyorum tony montana gibi kok kafasıyla.
    - ah siz erkekler
    - dedi...
    - en azından bir alt paragrafa inmedin, o da bir şey
    - dediğim özetle şu: maykıl krallığı kendi istedi, evet. bu adamların ise soyadı rey. kral yani. birden fazla kral'ı da bir araya koyunca oluyor sana krallık. cipsi monarşisi mi olur dostum? herkes kral, yani herkes eşit demek o. maykılın istediği manyaklık asıl
    - romanları övmen, onlara öykünmen. bunlar güzel şeyler. ama bir de hayatın gerçekleri var.
    - ne gibi?
    - onlar kendilerini böyle övmenden hoşlanmıyorlar.
    - ben hoşlananı övüyorum kardeşim. ben 10 senedir cipsi kings türkiye grubunun lideriyim. grupla tüm iletişimi ben sağlıyorum. o yiğit insanlarla, o evrensel, cihanşümul kültürle yoğurulmuş müzikle yaşıyorum. maykıl o şarkıyı dinlediğine üzülmesin, dinlemediğine üzülsün. kralım diye kendini tekrar ederken ne yarrak bir hayata gömüldüğünü düşünsün, ibret olunsun diye oluyor bunlar.
    - iyice islami forumlar gibi konuşmaya başladın
    - evet. ve...belki de...
    - ne oldu? düşüncelisin...belki de ne...
    - belki de yok bir şey...sorun da o ya...bu hayatı daha ne kadar sürdürebilirim söylesene...bu yat bu katamaran bu şilep bu kuru yük gemisi...hepsi ne için? hiç. koca bir hiç. dahası parası da aynen işliyor. ve çok dardayım manken kardeş. bak gel. elim yüzüm düzgün. yaşım kemale ermiş. sen de gel benimle evlen. bir yuva kuralım. onu bizi kim sponsor olursa onun ideolojisiyle döşeriz.
    - nasıl yani?
    - işte...islamcılardan yanıt bekliyorum...bir iki arkadaşla temasta bulunduk...ortam uygun...ego'ya yer var her türlü...yani yunus'a mevlana'ya da dönüşmen gerekmiyor. dışarıdan şekli verirsek olur.
    - ya diğer opsiyon arkadaş?
    - arkadaş diğer opsiyon chp kafası. kılıçdaroğlu ile gelen bu yeni dalgada belki chp'nin yeni bir yorumu, belki bir 5. yol denemesi ile hareket edebiliriz. zaten söylem belli, 6 madde var. ezberi sorun değil. icrası kolay nispeten, sermaye istemeden geri dönüşü var. ortamı da var her türlü. laks yani, geniş insanlar. oraya yanaşabiliriz i bana bu da gayet uyar şu noktada. çünkü uçlardayım, aşırıyım ve dönersem uçtan döndü oluyon, hareket var, bir yaşar alptekinm dinamizmi var orada. yaşar da daha saflaşmadan, çok daha kemikleşmeden yeni bir kan olarak ben gelirsem kılıçdaroğlu'nun sağ olu bile olabilirim. kılıçdaroğlu temiz, tertemiz bir insan. chp'ye bir şekilde girerken bulmuş, kader onu oraya düşürmüş bir kişi. girirken ne tüzüğü ne de planlamayı düşündü kılıçdaroğlu. adeta chp'ye fırlatılmış duygusuyla haydegeryan bir an yaşadı. adapte olmaya çalışırken chp'den haberdar oldu, yaptığı her şeyden, yediği herzelerden...böyle gidiyor işte bu konuşma da... o da hazır, onun için de teklif bekliyorum.

    paragraf girmeliydi. çünkü diyalog satırını çekemeyecek kadar bir kal geldi o kıza. inanamamıştı.

    - sen...sen kiralık sözlük yazarlığından bahsediyorsun sanırsam...

    dedi.

    - başını salladığına göre sen de ondan bahsediyor olmalısın

    dedim tüm maço misojin tavrımla.

    - kiralık sözlükçü...kulağa doğrusu çok hoş geliyor bu fikir
    - tabi ki de. sözlükçü kazanacak, davalr kazanacak. madem sözlük bir tabeladır, üzerinden reklam alınabilir, neden yazar da reklam ve ideoloji almasın giymelik. ben sanatçı adamım dostum. sözlükteki kimliğim sermayemdir. onu satacağım, enfes paralar yapacağım.

    dedim...

    gözlerine bir daha inanamadı. çükümü cimcirdi, sonra kendini cimdirdi. sonra cimdirmeye devam etti ehehhehe. anladınız mı yani? hani kadınlar şey yapıyor ya o.(ses sona doğru feyd aut)

    - ama bu teklifi nasıl götüreceksin...sen kapısından girdiğin anda sen geldin, sen başvurdun olur. onların sana gelmesi lazım.

    dedi.

    - geldiler bile. çoktan geldiler. bana geldiler. geldiler bana.

    dedim. o anda mankenin gözlerinin içinde doğal olmayan kırmızı bir led ışığı belirdi. sesi de robot'a dönüştüğünü anlamakta zorlanmayayım diye hemen metalikleşti sağolsun. gırtlağımı sıkmaya başladı.

    ben askerliği abd hizmetine çalışan bir ülkede secret ops. da yaptığımdan androidlerle nasıl başa çılkılır, neresine ateş edince yanıp sönüyor, neresine saydırınca enerjisi düşüyor çok iyi biliyorum. o şekil dövdüm onu. bu da böyle hocam, karıyı da öldürdük. bu tip dış güçler de benim paralı yazar olmamı istemediğine göre birilerinin kuyruğuna basmış olacağım.

    o birileri kim? dış. dışarıdaki birileri. dışarıdan kim gelir? hocam, çok basit, düşman gelir. bu da böyle.

    dışarıdaki düşman'a ne diyorduk? emperyalizm. emperyalizm ile mücadele için paralı yazarlığa başlamaya karar verdim. reklam alıyorum.

    ölürken de sizin jingle'ınızı dinleyerek ölebilirim. shuffle'a kalmaz. krallara layık bir ölüm, kendi kendine yazdığın kendi besteni kendin seçiyorsun, sözleşmeyle de garantiye alıyorsun.
  • bu şarkıyı mümkün kılmak için listeyi kısaltmak fayda edebilir. playlist'i hazırlarsın, içine iki şarkı koyarsın, birisi istediğindir, diğeri de ölürken bunu dinlesem o kadar da kötü hissetmem herhalde dediğindir. ikincisi gelir kesin. o yüzden ikinciyi çaktırmadan asıl istediğinden daha fazla sevmelisin ki tersine dönsün kader.

    benim kısa listem şöyle:

    1. cipsi kings - bamboleya
    2. ardına bakma yolcu - neydi herifin adı gökhan özen miydi, ali güven miydi. o. o'nun şarkısı olan.

    ilkini zaten içselleştirdim. ikincisini ise anlamlı buluyorum, ölürken o kafayı yoğunlaştırabilir. biraz da biz ölelim dedirtir görene.
  • "ne acayip fantezileriniz var lan" şeklinde düşündüğüm garipsel.
hesabın var mı? giriş yap