15 entry daha
  • ''ah... ama anlamıyorum..'' dedi tatlı kız...nasıl olur da bunu söylersin? nasıl olur da inanırsın? yani yaptığın haksızlık bence. komik ama maykıl'a haksızlık olmuş.'' diye eklemeyi de ihmal etmedi, biraz gözlerini kırpıştırarak.

    bir sahil kasabasındasydım. akşam güneş batıyordu. iki kişilik katamaran'ım ''everybody knows'' (courtesy of ''leonard cohen - emi. music international'') üzerinde o herkeslerin merak ettiği ama kimsenin bir türlü elde edemediği manken kızla birlikteydim. soruyu duymamazlıktan gelemezdim. delici bakışlarını erkekliğimin üzerinde hissediyordum. erkekliği deliyordu bakışları. piercing gibi yani. değişik bir tecrübe oluyordu yani. tam olarak bu kısmı bağlayamadım, ama aramızda yolculuğun başından beri süren o gerilim vardı.

    şimdi bu kız bir kere okumuş, eğitimli, özgür kız tamam mı? bu kızlayım. o bakıyor. her şeyiyle dört dörtlük bir kız olan o kız. yeterince kıskandırdıysam okuyucuyu, kafasında o tarafa denk gelen imgeemi oluşturabildiysem ne mutlu bana. işte onunlayım. yanıt veriyorum...

    ''maykıl kozmiği yanlış anladı...kozmik bu değil...yazık...'' diyorum.

    anlamıyor, ısrar ediyor

    ''şaka bile olsa işin içinde ölüm var. sen de ben de öleceğiz otis.''

    nereden bilsindi? bilemezdi. ben ölmeyecektim. söylemedim.

    ''iyi ya..'' dedim ona ''o zaman onu dışlayarak mizah yapmış olmuyorum.''

    anlamadı. bu noktada kız zaten benim dediklerimi anlatmak için bir araç olduğunu kabullenmiş sikimi (22 santim!) emmeye başlamıştı.

    ''look'' dedim ona tommy wiseau gibi ''i love you as a concept, as a plot device, as a soundboard. yani şunu demek istiyorum, seni ben öyle görmüyorum. daha farklısın benim için anladın mı?'' dedim. anlamadı ama başını sallamaya devam etti...eheheh. anladınız mı? hani oral sırasında kafayı onaylar gibi de şey yapıyor ya. ona yani. espriyi kaçırmayın diye ağ kurdum paragrafın sonuna. anladınız mı? başınızı sallamayın. eheheheh...şimdi de size yansıttım çünkü siz de benim torunumsunuz. ensest ilişkiyi de bu arada hahahah self-referans. hatırlayan hatırlar.

    şimdi. ne dedimdi kıza:

    ''bak, cipsi kings'i tanımadan da sevebilirsin. adamın bir kere neşeli olduğu çok belli. bir derdi var ama o şekilde çıkarıyor içinden. tatil köylerinin de bu müziğe konması tesadüf değil. o kafayı aynen veriyor normalde. ama reklamını yapıp üstüne görüntüyü sesi times new roman gradientini döşeyince dayanamadık, iğrendik bir şekilde cipsi kings'den. oysa sevilmeyecek bir tarafı yok yani. adam gayet takır takır çalarken gelmişler çekmişler videosunu olmuş'' dedim

    ''iyi ama adamlar da kendini çektirtmiş? kendilerine de kral diye isim koydurtmuşlar? sen demiyor muydun:

    ''...''bir şeyin kralı'' olma iddiasıyla pazarlanmış, palazlanmış her kariyer yapıştığı yaşamın içine sıçıyor.. elvis bir, maykıl iki, ikisi de bile isteye 'kral'ı oynadılar, biri tahtına sıçarken, diğeri yatağında cipsi kings dinlerken öldü. varoluştan sonraki qa panel'de vishnu'ya sorsan seni allah'a havale edebilir...'

    diye?'' dedi.

    durdum. bu tırnak işaretleri diyaloğu ne kadar hantallaştırıyor farkında mısın dedim?

    - evet,

    dedi. ve ekledi

    - aradaki 'dedi'yi de kaldıralım mı?

    kaldıralım dedim.

    - kaldırmadın bence
    - kaldırdım
    - kaldırmışsın.
    - görmüyor musun eheheheh
    - görüyorum 22 santimlik boyu ile görmemek mümkün mü bu irice organı?
    - mümkün. o kadar çok kişi görmedi ki bu organı...insanlara göstermek, tanıştırmak isiyorum. say hi to my new friend demek istiyorum tony montana gibi kok kafasıyla.
    - ah siz erkekler
    - dedi...
    - en azından bir alt paragrafa inmedin, o da bir şey
    - dediğim özetle şu: maykıl krallığı kendi istedi, evet. bu adamların ise soyadı rey. kral yani. birden fazla kral'ı da bir araya koyunca oluyor sana krallık. cipsi monarşisi mi olur dostum? herkes kral, yani herkes eşit demek o. maykılın istediği manyaklık asıl
    - romanları övmen, onlara öykünmen. bunlar güzel şeyler. ama bir de hayatın gerçekleri var.
    - ne gibi?
    - onlar kendilerini böyle övmenden hoşlanmıyorlar.
    - ben hoşlananı övüyorum kardeşim. ben 10 senedir cipsi kings türkiye grubunun lideriyim. grupla tüm iletişimi ben sağlıyorum. o yiğit insanlarla, o evrensel, cihanşümul kültürle yoğurulmuş müzikle yaşıyorum. maykıl o şarkıyı dinlediğine üzülmesin, dinlemediğine üzülsün. kralım diye kendini tekrar ederken ne yarrak bir hayata gömüldüğünü düşünsün, ibret olunsun diye oluyor bunlar.
    - iyice islami forumlar gibi konuşmaya başladın
    - evet. ve...belki de...
    - ne oldu? düşüncelisin...belki de ne...
    - belki de yok bir şey...sorun da o ya...bu hayatı daha ne kadar sürdürebilirim söylesene...bu yat bu katamaran bu şilep bu kuru yük gemisi...hepsi ne için? hiç. koca bir hiç. dahası parası da aynen işliyor. ve çok dardayım manken kardeş. bak gel. elim yüzüm düzgün. yaşım kemale ermiş. sen de gel benimle evlen. bir yuva kuralım. onu bizi kim sponsor olursa onun ideolojisiyle döşeriz.
    - nasıl yani?
    - işte...islamcılardan yanıt bekliyorum...bir iki arkadaşla temasta bulunduk...ortam uygun...ego'ya yer var her türlü...yani yunus'a mevlana'ya da dönüşmen gerekmiyor. dışarıdan şekli verirsek olur.
    - ya diğer opsiyon arkadaş?
    - arkadaş diğer opsiyon chp kafası. kılıçdaroğlu ile gelen bu yeni dalgada belki chp'nin yeni bir yorumu, belki bir 5. yol denemesi ile hareket edebiliriz. zaten söylem belli, 6 madde var. ezberi sorun değil. icrası kolay nispeten, sermaye istemeden geri dönüşü var. ortamı da var her türlü. laks yani, geniş insanlar. oraya yanaşabiliriz i bana bu da gayet uyar şu noktada. çünkü uçlardayım, aşırıyım ve dönersem uçtan döndü oluyon, hareket var, bir yaşar alptekinm dinamizmi var orada. yaşar da daha saflaşmadan, çok daha kemikleşmeden yeni bir kan olarak ben gelirsem kılıçdaroğlu'nun sağ olu bile olabilirim. kılıçdaroğlu temiz, tertemiz bir insan. chp'ye bir şekilde girerken bulmuş, kader onu oraya düşürmüş bir kişi. girirken ne tüzüğü ne de planlamayı düşündü kılıçdaroğlu. adeta chp'ye fırlatılmış duygusuyla haydegeryan bir an yaşadı. adapte olmaya çalışırken chp'den haberdar oldu, yaptığı her şeyden, yediği herzelerden...böyle gidiyor işte bu konuşma da... o da hazır, onun için de teklif bekliyorum.

    paragraf girmeliydi. çünkü diyalog satırını çekemeyecek kadar bir kal geldi o kıza. inanamamıştı.

    - sen...sen kiralık sözlük yazarlığından bahsediyorsun sanırsam...

    dedi.

    - başını salladığına göre sen de ondan bahsediyor olmalısın

    dedim tüm maço misojin tavrımla.

    - kiralık sözlükçü...kulağa doğrusu çok hoş geliyor bu fikir
    - tabi ki de. sözlükçü kazanacak, davalr kazanacak. madem sözlük bir tabeladır, üzerinden reklam alınabilir, neden yazar da reklam ve ideoloji almasın giymelik. ben sanatçı adamım dostum. sözlükteki kimliğim sermayemdir. onu satacağım, enfes paralar yapacağım.

    dedim...

    gözlerine bir daha inanamadı. çükümü cimcirdi, sonra kendini cimdirdi. sonra cimdirmeye devam etti ehehhehe. anladınız mı yani? hani kadınlar şey yapıyor ya o.(ses sona doğru feyd aut)

    - ama bu teklifi nasıl götüreceksin...sen kapısından girdiğin anda sen geldin, sen başvurdun olur. onların sana gelmesi lazım.

    dedi.

    - geldiler bile. çoktan geldiler. bana geldiler. geldiler bana.

    dedim. o anda mankenin gözlerinin içinde doğal olmayan kırmızı bir led ışığı belirdi. sesi de robot'a dönüştüğünü anlamakta zorlanmayayım diye hemen metalikleşti sağolsun. gırtlağımı sıkmaya başladı.

    ben askerliği abd hizmetine çalışan bir ülkede secret ops. da yaptığımdan androidlerle nasıl başa çılkılır, neresine ateş edince yanıp sönüyor, neresine saydırınca enerjisi düşüyor çok iyi biliyorum. o şekil dövdüm onu. bu da böyle hocam, karıyı da öldürdük. bu tip dış güçler de benim paralı yazar olmamı istemediğine göre birilerinin kuyruğuna basmış olacağım.

    o birileri kim? dış. dışarıdaki birileri. dışarıdan kim gelir? hocam, çok basit, düşman gelir. bu da böyle.

    dışarıdaki düşman'a ne diyorduk? emperyalizm. emperyalizm ile mücadele için paralı yazarlığa başlamaya karar verdim. reklam alıyorum.

    ölürken de sizin jingle'ınızı dinleyerek ölebilirim. shuffle'a kalmaz. krallara layık bir ölüm, kendi kendine yazdığın kendi besteni kendin seçiyorsun, sözleşmeyle de garantiye alıyorsun.
141 entry daha
hesabın var mı? giriş yap