• 2012'de oğlak yayınları tarafından yayınlanmış bir murat kınıkoğlu romanı. yayınevi tarafından yeterli tanıtım çalışması yapılmamış olmalı ki sekiz yılda pek kimsenin haberi olmamış romandan.

    aslında metin, bir tarikata kendini kaptıran gencin etrafında yaşanan olayları ele alan tezli bir romanken, olay örgüsünün yanı sıra karakterlerin ve hikayenin canlılığıyla bu özelliğini geri planda bırakıp sürükleyici bir esere dönüşmüş. tezli roman olduğu ise kitabın sonunda kendini belli ediyor. kitap biraz daha erken bitse sanat yönü daha yüksek olacakmış; en azından bana öyle hissettirdi.

    kitabı okumamın üstünden dünyanın ve benim başımdan geçenler, bu satırları çok geç yazmama neden oldu. ama kısa da olsa bir şeyler yazmak hep aklımın bir tarafında vardı.

    yazarın son yıllarda ülkenin sağlık gündeminde sivrilen doktorlardan biri olması, başta romanın bu kadar iyi olamayacağı önyargısını bende doğurmuştu. o kadar işin ve zamansızlığın arasında 500 küsur sayfalık roman yazma çabası takdire şayandı ancak yazarın bir türlü yenemediği hevesin eseri de olabilirdi. ama ilk sayfalardan itibaren konuya hakim bir kalemden çıkan paragraflar ve sade fakat estetik dokunuşlar, ileriki sayfalarda nelerin beni beklediğini merak ettirdi. romanın birbirinden ayrı parçalarının sona doğru nasıl harmoni içinde birleştiğini okumak ayrı bir lezzet bıraktı. romanın sürükleyiciliği içinde bazı karakterlerin sonunda neye dönüştüğünü görmek, "nasıl fark edemedim" duygusuna neden oldu. uyanık bir okur sayılmam ama anlatımın gücünün yarattığı konsantrasyonla fark edememiştim. açıkçası, böyle ufak sürprizler de romanın değerini arttırmış.

    başta da yazdığım gibi, romanın sonunun böyle bağlanmasına bence gerek yokmuş. bu da eserle ilgili nazar boncuğu misali bir olumsuz eleştiri olsun.

    bundan sonra okuma sırası kınıkoğlu'nun daha önce yazdığı bozkırın efendisi adlı romanda. ayrıca, mesleki çalışmalarından arta kalan zamanlarında üçüncü romanını yazmaya fırsat bulmasını da umuyoruz efendim.
  • keşke kelimesinden daha çok iyi ki ifadesini kullanabilmelisiniz.
  • doğa/evren için ölün de dirin kadar saygın. öyleyse ölmeden önce öl(üver) ve doğmadan önce hayal, istek, iddia sahibi ol. ölü birisi de iyilik yapabilir, sakin konuşabilir. öldüysen öldüğünü bil, yoksa ölüm eksik kalıyor, suç oluyor.

    aklın varsa sevişme, sevme, tanışma, risk alma, soluma! nereye kadar? akıllıysan ölmeden önce yaşayacaksın. aptallar daha ölmeden kendilerini gömebilirler. bilmek, öğrenmek -deneyim kaderdir.

    bütün yaşam acılarımız ilkin beynimiz daha zehir çalışsın diye ikincin ve asıl gönlümüz yüreğimiz açılsın, ummanlarla birleşsin diyedir. yaşam, kiracısı olduğumuz bir daire, fabrika veya kripto paradır; bütün yaşam parasını ve satın aldıklarını geri teslim etmezden önce bakılası olan şey hücreysek hücre, çocuksak çocuk, adamsak adam olarak, ölmeden önce yaşayıp yaşamadığımız olacaktır. ölmezden önceki süresi boyunca yaşamayanlara ne acı, ne yazık.. öylesi kişi kâr ve para basan bir fabrikanın içinde canı sıkkın pinekleyen, aksi ihtiyar fabrikatör gibi olacaktır. acı ve adaletsizlikler de yaşam festivaline dahildir, hasım ve düşman kardeşlerimizle kapışmak da dahil ve serbesttir. hiçbir emelimizden geri kalmayalım, olmayanla istediğimiz düzeyde ilişki kuralım, yine de varoluşun baştan kazançlı, filmin baştan doyurucu olduğu bir sinema salonuna girmek olduğunu akılda tutalım. bu, birbirimizden daha ileride geride değil, doğmamış ve doğmayacaklardan ileride olduğumuz bir denklem. bu bir kanıtlama değil, bir önkabultümdengelimsel paradigmadır. bu paradigma için tanrıya, meleklere dahi gerek yoktur, ama onlarla birlikte daha kolay kavranır olabilir. (bkz: şükretmek/@ibisile)

    "yaşam boyunca aradığımız şey belki de budur, yalnızca bu, olabildiğince büyük bir üzüntü, ölmeden önce kendimiz olabilmek için." louis-ferdinand celine - voyage au bout de la nuit

    "yaşanıyor ve ölünüyordu; kimin yaşadığı, kimin öldüğü bilinmiyordu; ölümden bir saat önce hala canlıydı insan." jean-paul sartre - les mots

    "the man who died, d. h. lawrence'ın ölümünden kısa bir süre önce yazdığı son öykü ve öykülerinin en güzelidir bize kalırsa. (...) lawrence, dirildikten sonra böyle insanlaşmış bir isa'yı öteden beri düşünürdü." mina urgan - d. h. lawrence

    (ilk giri tarihi: 9.2.2019)

    (bkz: ölmeden)
    (bkz: ölmeden önce ölmek/@ibisile), ölmeden önce ölünüz
    (bkz: ölmeden önce yaşa), ölümden önce yaşam/@ibisile
    (bkz: ölmeden önceki son sözler)
    (bkz: öldüğünü anlamamak)
  • şehnaz erkan'ın ilk öykü kitabı.

    --- spoiler ---
    ölmeden önce, hayatı ve ölümü kimi zaman bir öncül ve ardıl ilişkisiyle, kimi zaman iç içe ele alan bir öykü kitabı. sonuçta yaşama biçimlerimizle ölme biçimlerimiz arasında büyük farklar olmayacağı beklenir. bu yüzden ölüme dair öyküler, bir yönüyle de hayata dairdir.
    kitap boyunca bu düşüncelerin ağırlığı ile oluşan kasveti hissetmek mümkün. fakat bu durum bir umutsuzluk ya da karamsarlık olarak algılanmıyor, daha ziyade okuyucuyu kitabın oluşturduğu evrenle bir yakınlık kurmaya teşvik ediyor.
    öykülere konu olan karakterleri kimi zaman gündelik hayatta tanıyabilirsiniz, kimi zaman ise ancak rüyanızda görebilirsiniz. bu yönüyle kitapta alternatif varoluş ihtimalleri üzerinde de durulmuş diyebiliriz.
    --- spoiler ---

    bu arada ölmeden önce'ye kitaplığınızda güzel bir yer ayırın. çünkü o sizin kitabınız değil, siz onun okurusunuz.
  • holden kitap'tan bu hafta çıkan kitabımdır.
    keyifle okunmasını dilerim.

    kitapyurdu link
  • alabildiğim kadar hayattan tas almak için uğraşacağım. herkes ölümü tadacak ama ben hayatı da tadarak ölmek istiyorum
  • gerçekten mutluyum diyebilmek..
  • bu iki sözcükle başlayan anket başlıkları çok saçma gelir bana; zira öldükten sonra izlemek mümkün müdür? ha bir an önce izlenmesi falan gerekiyordur ona sözüm yok.
  • bu sözcükleri eklerim pek çok eylemimin başına. eylemimi yorumlamam daha kolay olur böylece. kısa dünya hayatında önem verdiğimiz pek çok şeyin hükmünün pek de olmadığını yüzüme çarpar bu iki kelime.
    araba mı aldım? hemen kurarım cümlemi: ölmeden önce araba aldım.
    maaşıma zam mı geldi? işte cümlem: ölmeden önce maaşıma zam geldi.
    sınavdan 100 aldıysam: ölmeden önce sınavdan 100 aldım.
    karatede siyah kuşak oldum: ölmeden önce karatede siyah kuşak oldum.
    las vegas'a gittim: ölmeden önce las vegas'a gittim.
    almanca öğrendim: ölmeden önce almanca öğrendim.

    ama en önemlisi... kalp kırdıysam: ölmeden önce kalp kırdım!

    bazı şeyler toprağın altına girince birden öyle önemsiz ve değersiz hale düşüyor ki. değmezmiş kalp kırmaya, sesini yükseltmeye, ıvır zıvır şeyler için hırs yapmaya diye düşünüyor insan. necmiye teyze, komşumuz, gırtlak kanserinden kısa zaman içerisinde aramızdan ayrılınca bir kere daha düşündüm. iyi ki kafaya takmamış çarptığı arabasının tamponunu... "ölmeden önce" kırdı sadece o tamponu. şimdi umurunda değildir.

    iyi düşünmek lazım ne götürmek istediğimize yanımızda. götürebildiklerimiz genelde elle tutulamayanlar dünyadaki fizik kurallarının tersine.
hesabın var mı? giriş yap