• karşı sokağımdaki ismi bende saklı okulun müdürüdür. amcamda nasıl bir kitlelere seslenme merakı varsa, saat 8.00 da başladı ve araya yarım bardak su içme molası vermeden halen devam etmekte. müstahdem bile ayar olup üç kere aygaz melodisi verdi ama herif susturup susturup devam ediyor. ulan daha okul açılalı bir gün olmuş ne biriktirdin, neye hırslandın bir günde de el kadar bebelere tevhid-i tedrisat doktrinini anlatırsın anlamadım ki?

    lise ve dengi bir okul olsa bi nebze anlarım ama amcamın hedef kitlesinin yarısı çok değil bir saat sonra sıraya işeyecek, sümük yiyecek. bi görün yaa el kadar kuzular ''bu amca ne diyor? niye sinirlendi ki?'' gibi bir ifade ile sağa-sola sallanmakta. ilkokul 4 ve 5 ler beslenme çantasını açtı. son sınıflar geçen yılın karne hediyesi 1,3 pixel kameralı telefonları ile müdürü çekiyor.

    yok ben bi gidip yakından bakayım ortama. bu iş çığrından çıktı, miting ortamına dönüşmeye başladı. bak hala konuşuyor yaa... yeteceğini bilsem evde ne kadar battaniye var kuzuların üstüne örtmeye götürecem valla.

    not: entry bitene kadar müstahdem 5. melodiyi verdi.

    09.54 editi: hala konuşuyor. sesi çatallanmaya başladı, devlet bahçeli'ye bir level kaldı.
    10.05 editi: bayıldı.
  • türkiye'de yaşayan en vazifeşinas devlet memurudur.

    dikkat edin, cumhuriyet tarihinde hem az konuşan hem memuriyet hayatında 25 yıl müdürlük yapmış öğretmen yoktur. az konuşan öğretmen, en iyi ihtimalle müdür muavini filan olabilir ki o da müdüre olan yakınlığından kaynaklanıyordur.

    bu vazifeşinas memurlardan biri, vazifesi başındayken babam tarafından şehit edilecekmiş, az kalsın. böyle deyince de babamın okul yoluna pusu kurmuş bi terörist olduğu sonucu çıktı bi anda, farkettim. ama durum daha başka.

    babam, fındıkzade'deki bir okulun karşısındaki yurtta finallere hazırlanırken cereyan etmiş bi hadise bu aslında. çocukceğiz sabahlamış, 11'deki sınava gidecek ve 3 saati var. kafayı koyduğu anda dalıyor ama birkaç dakika sonra hoparlöre yakın duran mikrofonun yaptığı uğultuyla yerinden zıplıyor. sayın müdürümüz iş başında ve durdurabilene aşkolsun. zavallı babam, ikide bir sıçrıyor yerinden, uykuya yenik düştüsıra düştüsıra. adam böyle böyle tam 1,5 saat konuşuyor ama babamın sabrı kalmıyor.

    pencereyi açıp adamın elindeki mikrofonu üreten fabrikanın sahibinden itibaren başlayarak, o adamı müdür olarak oraya atayan il milli eğitim müdürüne kadar herkesi iğfal edeceği yönünde bi tehdit savuruyor. adam bi an duraklıyor, babam hızını alamıyor, adamın ses tellerine yönelik gerçekleştireceği çok ayıp bi eylemi haykırırken bu defa da eline geçirdiği terliği savuruyor. terlik okul bahçesine düşüyor, bi anda derin bi sessizlik oluyor. öğrenciler terliği farkedip gülüyorlar, müdür gülmüyor, mikrofona doğru "sınıflara girebilirsiniz" diyor.

    terlik bulunamıyor.
  • başlarken 'kısa keseceğim, vaktinizi de fazla almak istemiyorum ama..' cümlesini kullanır. işte o 'ama' sizin bittiğiniz andır.
  • ayrıca okul etrafındaki evlerin balkon kapılarını açık görünce, hepten coşan müdürdür. çok geç anladım ne yazık ki.
  • bunu kış günü yapıyorsa bildiğin orospu çocuğudur.
  • iktidarsızlık oranlarının %73 civarında olduğunu düşündüğüm müdürlerdir.
  • aslında çok değişik kişiliklerdir. tahminim müdür olan insanlara seslerini mikrofondan duymayı çok sevmekle alakadar bir özellik atanıyor, konuştukça bundan başka biri tarafından duyulması zor bir haz alıyorlar. her okulda bulunduğu gibi bunlardan bir tane de meram anadolu lisesinde vardı, hatta sadece kendisi değil yardımcılarına da limiti sonsuza giden bir konuşma hakkı tanırdı. bir gün bu müdür yardımcısı, bir cuma akşamüstüsü istiklal marşı için gençlere "hazıroğğlll" diye talimat veren beden eğitimi hocasından mikrofonu kapıp konuşmaya başladı...

    müdür yardımcısı: çocuklar bu ne ya? bu nasıl sıra ya? gülmeeeğğ!!
    öğrenciler: üff yine başlıcak şimdi...
    müdür yardımcısı: bu tuvaletlerin hali ne? insan değil misiniz siz?
    öğrenciler: oy oy...
    müdür yardımcısı: o kılık kıyafetler ne öyle? panayıra mı geliyorsunuz!!?
    öğrenciler: panayır ne lan?
    müdür yardımcısı: o sigara içenleerrr, onlar sanmasınlar ki yakalanmayacaklar!!
    öğrenciler: bu sefer çok abarttı ya ulan oha yarım saati geçmiş!!
    müdür yardımcısı: evladım!! mırıldanmayı kes!! daha bitmedi söyleyecekle...
    dışarıda hazırol komutunu duyup istiklal marşı için beklemeye başlamış bir amca: yeter ulannnn!!! yeterrr kesss!!!okuyun şu marşı!!!
    öğrenciler, müdür yardımcısı, öğretmenler: korkmaaa sönmeez bu şafaaakkk

    yaşa be amca!! çıkışta çok aramıştık seni ellerini öpmek için ama bulamamıştık.
  • aslında semboldür.
    ilerleyen yıllarda kimi cocukların karsısına "askerleri karşısına dizip iki saat konuşan komutan" veya iş hayatında "çalışanları karşısına dizip iki saat konuşan patron" olarak çeşitli şekillerde çıkacaktır.
    malesef çocukları hayata hazırlamaktadır bir nevi.
  • okulun giriş kapısı doğu yönüne bakıyorsa ve konuşma da sabah konuşmasıysa yükselen güneşle doğru orantılı olarak, merdivenlerden yavaş yavaş aşağıya inmek zorunda kalan ve tüm sınıflar üzerindeki hakimiyetini kaybeden müdürdür.

    (bkz: aydın lisesi)
  • hayatımdaki ilk bayılmamın müsebbibi. lise 1'di sanırım, okulun açıldığı gün, sıcak bir gündü diye hatırlıyorum. okulun önünde sıralı olarak dizildik, adam konuşmaya başladı. konuştukça konuştu, bir yandan sıcak beynime vuruyor, ölümüne sıkılıyorum öte yandan, adam dur durak bilmiyor. başım dönmeye başladı, başımı önümdeki arkadaşın sırtına yasladım, sonrasını bilmiyorum. müdür yardımcısının odasında açtım gözlerimi, kolonya filan döktüler, soğuk su ve ayran içirdiler. "kahvaltını mı yapmadın?" diye sordular, "yok, yaptım" dedim. "belli ki iyi yapmamışsın" dediler, suçlu da biz olduk. sonra bizim mahalleden bir arkadaşa teslim ettiler beni, eve götürsün diye, onun koluna girdim, yavaş adımlarla uzaklaştık oradan. biz ufak ufak giderken o hala konuşuyordu.
hesabın var mı? giriş yap