• gösterisinden aklımda kalan tek bölüm;
    "adet olduğunda sağa sola saldıran kadınlardan nefret ediyorum. bir kız arkadaşım bir keresinde suratıma suratıma "tabi sizin işiniz kolay bi kere kestir kurtul oh!! biz de her ay uğraşalım.. aghhh!!" diye höykürmüştü de bakakalmıştım.. hayır yani ben istemezmiyim 5 metre s.kim olsun da her ay biraz biraz kestireyim?"
  • radyo d'de yaptigi hic bi programi kacirmadigim, 97 senesinde bi kere canli yayini arayip konusma firsati yakaladigim, 18 yasindan kucuk oldugum ve onun programini dinledigim icin cok sasirip telefona annemi isteyip..."haniiim haniim kizinin neler dinlediginden haberin var mi", diyip telefonu kapatinca bu sarkim kucuk dinleyicim ceren'e gidiyor diyerek "hey ozgurluk" adli sarkiyi calan super muthis insan...
  • bir keresinde şöyle bir sohbet olmuştu bir dinleyicisiyle arasında ve günlerce konuşulmuştu diğer arayanlar tarafından...
    ......
    muzo – eee? aşk meşk durumlarından ne haber? var mı biri?
    kız – (üzüntüyle) yooook...
    m –a-aa niye???
    k – ya ben bilmemne üniversitesini bitiridim... 4 sene okudum...
    m – e tamam işte üniversitede bulamadın mı birini?
    k – yok bulamadım... o yüzden şimdi master yapıyorum... belki şimdi birini bulurum...
    m – allah allah?? kızım niye senin böyle kısmetin kapalı... çirkin misin yoksa?
    k – yok hayır değilim de biraz insanlarla işte iletiş...
    m – bak doğru söyle çirkin misin?
    k - .... ya iyi tamam çirkinim... bu yüzden de bir türlü erkek arkadaşım olmadı... ya muzo naapçam ben noolur bana akıl ver...
    m – hmmmm... walla kızım bu durumda bence yapacağın tek şey var...
    k – ee nedir?
    m - eğer koskoca üniversite döneminde bir sevgili bulamayacak kadar çirkinsen “master” yapmaya devam et derim ben sana...
    yayın odasındakiler: puhhahahhauhahahhahha...
  • 7 ekim 1969 düzce doğumlu ama aslen çerkez olan 14 yıllık radyocu. evli ve duru isminde 4 yaşında bir kız çocuğu sahibidir. sırtında kızının isminin dövmesi vardır. kendi deyimi ile onu dinleyerek ergenliğe, liseye, üniversiteye, gerdeğe giren hatta evlenip çoluk çocuğa karışanlar bile vardır. babası vefat etmiştir, başının belası bi annesi ve deli dolu bir ablası vardır. türkiye'nin çeşitli illerinde stand-up gösterileri yapar. her gittiği yerden yüzük alıp koleksiyon yapma huyu vardır. sezen aksu hayranıdır. her programını mutlaka bir sezen şarkısı ile bitirir. birkaç ay önce sezen aksu'nun halit ergenç'in düğününe ansızın haber vermeden katılmasını kıskanmış olacak ki neredeyse her programında sezen aksu'yu ortaköy'deki radyo tatlıses'in stüdyosuna davet eder.

    programında* en fazla kullandığı cümleler:

    -bana baksana sen,
    -sen kaşınıyorsun galiba,
    -ben seni var ya donumda sallarım donumda,
    -saçını başını yolarım senin,
    -tühh allah kahretsin seni,
    -nemrut suratlı,
    -kafadan bacaklı,
    -hay götümün kenarı,
    -seni çatal dilli seni,
    -ko-nu-şu-yo-rum,
    -ağız ishali mi oldunuz?
    -adım çıkmış dokuza inmez sekize,
    -biraz boruluk var mı sizde?
    -kızım yoksa sen çirkin misin?
    -delinin zoruna bak,
    -ben cevizlibağ'da çalışırken,
    -kırmızı kombinezonumu giydim,
    -benim ikinci kocam tam bir öküzdü,
    -her yol roma bizde,
    -benim karasularımdasınız,
    -sağır duymaz uydurur,
    -insan telef olur,
    -tadından yenmez,
    -ohh suyundan da koy biraz,
    -allah korusun dağlara taşlara,
    -sen anasının gözü bi adama benziyorsun,
    -bu tarafta çok yorduğun uzuvlar öteki tarafta hesap sorarmış,
    -körler sağırlar birbirlerinin ağırlar,
    -allah kuru iftiradan saklasın,
    -ha babam de babam,
    -güldüğünüz günler ağladıklarınızdan fazla olsun,
    -allah rahatlık versin türkiye.

    *

    edit: yukarıda yazmış olduğum programında en fazla kullandığı kelimeler kısmı muzo'nun çıkardığı kitapta aynen kullanılmış:)
  • sene 2002, üniversiteyi kazanıp izmir'den ilk defa istanbul'a gelmişim. istanbulla hiç alakam yok bu yüzden doğal olarak okulun yurduna yerleştim. ancak ne okulda ne yurtta ne de şehirde kimseyi tanımıyorum (sadece kayıt sırasında tesadüfen gördüğüm ilkokul arkadaşım hariç, ki eskiden de samimi değildik zaten), aksi gibi neredeyse bütün okul/yurt birbirini tanıyor bir şekilde, millet okullardan grup olarak gelmiş. oda arkadaşım iyi bir insan ama o da benim gibi çoğunlukla, sessiz sakin. yurttaki odam da aksi gibi aşağı katlarda olduğu için camlarda demirler var, basık koridorların da etkisiyle anneme "burası hapishane gibi" demişim ilk yanlız gecemde, kadıncağız ağlamış. ben farkında bile değilim oysa, şaşkınım.

    derslere gidiyorum ama sınıfta da kimseyle iletişime geçemiyorum, geçmiyorum. yurdun bedava internet bağlantısı var ama benim bilgisayarım yok, keza odada televizyon da yok. tek televizyon yurtta ama ben odasından ayrılan bir insan değilim zaten. dersler de zorluyor, hazırlıktayım daha. nasıl olduysa intermediate-vari bir seviyede başlıyorum hazırlığa, ama hocalarım inanmıyor "en alt kura geç sen" diyorlar. odaya gidiyorum boşluk, sınıfa gidiyorum boşluk, yemekhaneye gidiyorum boşluk. o dönemde hayatımda iki eğlencem var, dersten çıkınca koşa koşa dinlemeye gittiğim edward the great kaseti ve istisnasız her akşam dinlediğim muzo.

    tamamen gri geçen günlerimde tek renk muzoydu, klişe ama yalan değil. akşamları muzo dinlerken o kadar gülüyordum ki tamamen alakasız oda arkadaşım bile bazen merak ediyordu, beraber dinliyorduk. o kadar acayipti ki durum, mesela işim varsa veya odada film izleyeceksek muzo'ya göre ayarlıyorduk saatleri, ki o dönemde şansıma 3 saatlik yayınlar yapıyordu, saat 10'da başlıyordu. bütün programım, bütün günlerim akşam muzo'yu dinlemek üzerine kuruluydu, bu yüzden o dönem haftasonlarından bütün kalbimle nefret ediyordum, çünkü muzo yayını yoktu haftasonları. herkesin eğlendiği günlerde ben camdan dışarı bakarak vakit geçiyordum, bir de aldığım bir sürü gazetenin haftasonu eklerini okuyarak. sonra pazartesi geliyordu ben de muzo'ya, tek dostuma kavuşuyordum. sonra işler değişti, ben yeni dostlar edindim, muzo'yu unuttum. ama her zaman biliyordum muzo'nun orada bir yerde olduğunu, tekrar yanlız kaldığımda hiç bir şey demeden beni tekrar kabul edecekti yanına, hala daha bir şekilde izini sürüyorum dinlemesem de.

    muzo'nun gösterisine hiç gitmedim, gerçek hayatta kendisiyle hiç tanışmadım, programını da hiç aramadım, kitabını da alır mıyım bilmem ama bir fanatik saçmalamasına girmeden, öyle veya böyle en gerçek dostlarımdan biri olduğunu biliyorum, ve bunun için de minnetarım. orada olduğun için çok teşekkürler muzo, hep orada kal, sakın bırakma bizi.

    bir dost.
  • yıllar öncesinden çok kısa bi diyalog, daha fazla uzayamadı..başları tam birebir değildir muhtemelen ama sonu kesin.

    muzo: iyi geceler.
    dinleyici (oldukça tok sesli bir abi): iyi geceler.
    muzo: (nasılsınız hoş beş laflarından sonra) bence siz çok haşin çok çekici bir beysiniz.
    dinleyici: yok canım.
    muzo: yok yok çok albenisi olan bir erkeksiniz bence.
    dinleyici:....
    muzo: albeni nedir?
    dinleyici: çikolata........
    muzo: (arkadaki eleman da dahil)...mavi ekran...kopma...kapat kapat kapat allah seni kahretmesin!

    sonra hemen kapandı zaten..5 dakika falan gülmüştüm.
  • kendısını ne zaman dınlesem huysuz vırjını radyo programı yapıyormuş gibi hissederim.
  • mesleğinde 17 yılı geride bırakmış, radyo tatlıses'de yayın yapan dj.

    -artık yorgunluğunu çok belli ediyor. bitse de gitsem havalarında. saat 12 olmuş, az kalmış falan..sonlara doğru müzik ve cingıl dayıyor.
    -türkiye'yi epey bir turlamasına rağmen, oyunları pek ilgi görmemiştir.
    -evli olduğunu hala büyük bir titizlikle saklamaktadır.
    -pazartesi ve salı günleri daha bir formdadır.
    -en iyi programlarını radyo d de 1998-2002 yılları arasında yapmıştır. o zamanlar kahkahası için öldüğümüz sümeyra da vardı. kaydettiğim kasetlerden hala dinlerim o yayınlarını.
    -eski formuna kavuşması dileğiyle.
  • radyo d'de şekeroğlan'ı dinlerken tanışmıştım kendisiyle. "18 yaşından küçükler dinlemesin" uyarısını duyup meraktan dinlemiştim (18'den küçüktüm evet) sonra da bırakamadım. bu dediğim zamanlar muzo'nun muzo olduğu zamanlardı tabi. her ne kadar üst komşusu* olsa da bipleme falan yoktu programda. bulvar gazetesinden seçmeler, yeni çıkan abuk sabuk şarkıları yorumlamalar, garip garip telefon muhabbetleri dönerdi. şimdiki kadar çok yasak olmamasına rağmen radyo d defalarca kez (günlerce) kapatıldı, oldukça yüklü miktarda para cezaları aldı bu program yüzünden; ama yine de muzo'nun arkasında durdular. sanırım daha sonra orda yönetici konumunda da çalıştı. sonrasında ayrılınca uzunca bir süre bulamadım izini, rastgele bir gece tatlıses'te duydum; sonra biraz daha dinledim ama biplemeler, her lafa dikkat etmeler girince işin içine programında pek tadı kalmamıştı.
    argo kisvesi altında insanlara çok şey öğreten, güzel bir dünya görüşü olan bir adamdır muzo. memleketin çoğu her gün donunu değiştirmesi gerektiğini muzo'dan öğrenmiştir *. dinlediğim güzel şarkıların çoğunu ilk kez onun programında dinlemişimdir, program teaserları mükemmel ötesidir. başarılı bir akademik geçmişi vardır. biraz takıntılı bir tiptir. bir kızı ve bir köpeği vardır (köpeği karam inşallah ölmemiştir, çok yaşlı olsa gerek artık). türkiye'ye lazım olan adamlardan biridir.
  • eskişehirdeki üniversite yıllarımın vazgeçilmez radyocusu. yaşı 30 un altında olanlar kendisini pek tanımaz. 90 lı yıllarda şimdiki gibi internet, akıllı telefonlar yoktu. en büyük eğlence walkman ile radyo dinlemekti. yurtta geceleri muzoyu dinleyerek kahkahalar içerisinde uykuya dalardık. okul kantininde muzonun muhabbetlerini yapardık. 90'lar gerçekten başkaydı.
hesabın var mı? giriş yap