• "yeterince dürüstseniz, fazlasıyla aşık ve gercekten seviyorsanız; hazırsınız demektir: artık mutsuz olabilirsiniz"

    (bkz: charles bukowski)
  • mutlu olmak yazisinin altinda kirk kusur entry varken, mutsuz olmaktan sozedilmemesi sasirtti beni, zira bu aramak mamafih bulamamak'lik bir kalip da degil.
    tdk da reddetmis bu kalibi, mutlu olmak aradiginizda sonuc dokulurken, mutsuz olmak icin "mutsuz olmak sözü bulunamadı." sonucu dondu. denedim. kendim idk sozlugumde arattim:

    mut.suz. ol.mak

    gogsunuze bir seylerin sikismasidir mutsuz olmak.
    gece yatakta bir saga bir sola donup, "neden boyle yaptim" diyip saatlerce uykusuz kalmak, " ya boyle olsaydi" diye hayaller kurup ic acisi yaratmaktir.
    gizlice buzdolabina uzanip passiflora icmektir kasikla.
    saatlerce ekrana bos bos bakmak, veya okudugu kitapta ayni cumleyi bilmemkacyuzuncu kere okuyup farkinda olmamaktir.
    allah kahretsin diyerek elini masaya vurup, 3 gun boyunca agriyan eli sinirlarina kadar zorlamaktir.
    sabah uyaninca hic silinmemis aynada kendinize bakip saatlerce kusmaktir mutsuz olmak.
    tirnak yemek, deliler gibi yemek yemek, aptalca her boku yemek, her an her saniye kendini yemektir.
    herseye sinirlenmek, herkesi kirmak, kafayi takip soylenmektir en kiytirik kirmiziisiktanedenduruyoruz-vari seylere...
    cevrenizde guzel giden seylerden tiksinmektir.
    suratinizda cikan sivilce, elinizde birden peydahlanan egzemadir, ustunuzden cikarmadiginiz depresyon hirkasidir.
    evin her tarafini kose bucek temizlemek ayni yeri besinci kez ayni gucle silmek, veya pislik icinde yasayip farketmemektir.
    en kotu aninizda, iciniz kan agladiginda, yalan-yalnis-yamuk bir gulumsemeyle herkesi selamlamaktir.

    ve terapist "sonununuz ne" diye sordugunda "artik kaldiramiyorum" cumlesi bogaziniza dugumlendiginde aglamamak icin dislerinizi sikmaktir mutsuz olmak.
  • mutsuzluk uyanık olmaktır. mutsuzluk 6 saatini uyuduğunuz günün geriye kalan 18 saatidir.

    sabah uyandığınızda ter içinde kalmışsınızdır. yataktan kalkar ve çapaklı gözlerle yerdeki kabloya takılırsınız. yerdeki kabloyu görebilen şanslılardan değilsinizdir. banyoya gider dişlerinizi fırçalarsınız, üstünüze damlar dişmacunu. hemen üzerinizde ne varsa değiştirmek gelmez aklınıza, beceriksizim diye düşünürsünüz, bütün gün lekeli bir bluzla dolaşmak zorunda olmaktan sorumlusunuzdur. dışarı çıkarsınız, temiz hava gırtlağınızı yakar. bu güzel birşey değildir işte. bok gibi kokan bir evde oturuyorsunuzdur, neresi güzel olabilirki...

    okula/işe gidersiniz. insanların aydınlık yüzlerine, şık kılıklarına, saçlarına ve gülücüklerine takılırsınız. kimseyi sevmediğinizi düşünürsünüz. kimsenin sizi gerçekten sevmediğini. bu onların kusuru değildir. sizin kabahatinizdir. sevilecek biri olmamak ayıbıyla yaşamak zorundasınızdır, yüzünüz buruşur. hemen eve dönmek istersiniz işte o anda. sigara, kahve ve vodkaya ihtiyaç duyarsınız. aniden tuvalete koşar ve yediğiniz ne varsa kusarsınız. soranlara mide rahatsızlığı gibi bir şeyler geveler ve aptal aptal sırıtmaya çalışırsınız. sosyalleşme duygusundan tiksindiğiniz halde, bundan uzaklaşamadığınız için kendinizden nefret edersiniz. vazgeçersiniz. her gün yeniden vazgeçersiniz.

    akşam eve gittiğinizde mutfağa koşar ne bulursanız mideye atarsınız hızlı hızlı. tat almak önemli değildir. başka insanlarla birlikte yaşamanın, hiç umrunuzda olmayan birinin saçma salak aşk hayatına ilgileniyormuş gibi kafa sallamanın , bütün o tekinsiz hislerin sizde yarattığı mide bulantısının aksine evde, yalnız başınıza kaldığınızda iştahınız artar. gözyaşlarınız elinizdeki kahvenin üzerine yağar. anlarsınız ve anlayabildiğiniz için yine tiksinirsiniz kendinizden, tiksinir ve kalkıp pizza söylersiniz telefondan. şişmiş bir mideyle yattığınızda yatagınıza ertesi günle ilgili hiç bir ümidiniz yoktur. ertesi gün olmasada olur.

    edit: mutsuzluk kronik değildir. ayrıca çözüm yolları vardır. daha fazla uyumak gibi, bazılarınca hiç uyanmamak gibi.
  • bir süre sonra alışkanlık yapan eylemdir. mutluluğa şüpheyle yaklaşır olur insan, yaşattığı acılarını öldürmeyi beceremez.
  • "yeterince dürüstseniz, fazlasıyla aşık ve gercekten seviyorsanız; hazırsınız demektir: artık mutsuz olabilirsiniz."

    charles bukowski
  • bedava.. vergisi yok, masrafı yok.. isteyenin istediği kadar sahip olabileceği durumdur.

    sahip olmak için hiç bir emeğe gerek yok.. yaşamak yeter.. o gelir seni bulur.
    iş bulamadığında,
    sevdiğin seni terk ettiğinde,
    okuyamadığında ,
    özgürlüklerin elinden alındığında,
    aş, iş, ekmek dediğinde,
    sevmek istediğinde,
    hakkıyla insan olduğunda,
    yaşama sevincin azalınca,
    umutlar tükenince,
    hayatı gereğinden fazla ciddiye aldığında,
    yanlış yaptığında,
    incindiğinde,
    insanları gereğinden fazla önemsediğinde,
    mükemmeliyetçi olduğunda,
    insana dair ne kadar çok beklentin varsa,
    sağlığın elden gitmeye ve yaşlanmaya başladığında,
    doyumsuzluk arttıkça,
    bir şeylere sahip olma duygusu insanı sarıp sarmaladıkça,
    paylaşımlar azaldıkça,
    dostlar terk edince,
    hayatta bir başınıza kaldığınızı hissettiğiniz anlarda,
    hiç bir şeyden tat alamadığınızı hissettiğiniz zamanlarda
    o gelir sizi bulur.
    bu coğrafyada mutsuz olmak çok kolaydır. alışkanlıktır. o bizi bulmadan biz onu buluruz. bulaşıcıdır, hemen çoğalır hepimizi sarar.
  • insan sevmeyip insanların içinde sıkışıp kalmaktır.
  • eksilmektir, kaybetmektir.
    bir kişiye, yere, ana bağladığın mutlu olma durumunu kaybetmek. ama kısa bir andan geçer bence mutsuz olmak. sonrasında bir yas dönemi başlıyor. işte o an "mutsuz musun bal böceği?" sorularına "hayır sadece üzgünüm dut sineği" cevapları verebiliyorsunuz.
  • cemal süreya'ya göre yazmak için bir neden. hatta günler'inin bir yerinde "mutsuzluğumu hak etmek için yazıyorum" demiştir.
  • bir kere oldunuz mu, hep olacağınızı sandığınız ve son zamanlarda sırf bu teoriye kendınızı kaptırabilecek kadar karamsarlaştığınız için daha mutsuz, gerçekten mutsuz bir insan haline geldiğinizi fark etmekle başlar mutsuz olmak.

    sekiz saatlik uykuların üstüne eklenen en az dört saatlik sabah şekerlemeleri*, rüyalarınızın kalan kısmını merak ettiğiniz için değildir mesela. mutsuz olduğunuz içindir.

    çok sevdiğiniz ve uzun zamandır tatmadığınız anne yemeklerini tabak tabak götürürken tuzsuz oldugunun farkına varamayışınız, burnunuzun tıkalı bademciklerinizin de şiş olmasından kaynaklanmaz. sinir bozucu bir şekilde mutsuzlukla dolu olduğunuz içindir, keyif almazsınız en basit ve aslında en güzel şeylerden bile.

    hayır diyorum ki geceleri diğer günün ilk saatlerini göremeyecek kadar erken yatsam, sabah da erken uyansam. rejime başlasam, yürüyüş yapsam mesela kalkar kalkmaz sahile götürse beni ayaklarım uyku sersemi. sevdiğim şeylere daha çok vakit ayırsam. ama ikinci gün vazgeçiyorum, sevdiğim şeyler bana vakit ayırmıyormuş gibi geliyor. küsüyorum, neye darıldığımı bilmeden. neye kızdığımı bilmeden öfke nöbetleri ağzımda. sonra mutsuzluk kaldığı yerden...
hesabın var mı? giriş yap