• sadece mutlu bir çocukluk. sonrasında aç, sefil de olsa bu arkdaşlar özünde mutlu bir insan olarak yaşama veda etmektedir.
  • mutlu olmaya odaklanmamak,
    kendini başkalarını mutlu etmeye adamamak,
    hayır demeyi öğrenmek,
    beklentilerini minimuma indirmek...
  • duygusal olmamak

    insanlara fazla değer vermemek

    umursamaz olmak

    kendini sevmek

    kimseyi çok sevmemek

    vs.
  • schopenhauere göre zevk ve keyif peşinde acı çekmek yerine, çekilen veya çekilebilecek acıları azaltmak, sağlıklı olmak, entelektüel gelişimi sağlamak, yalnız yaşayabilmek ve kendine yetebilmektir. (bkz: yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar)
  • günün birinde kolu kesilmiş bir genç, bektaşinin evine gelir. ortam epey kalabalık olduğundan, uzun bir süre bekler. nihayet sıra ona gelir ve bektaşinin odasına girer.

    bektaşi sorar:
    - "senin derdin nedir?"

    genç, kısık bir sesle:
    - "mutlu değilim." der.

    bektaşi gülümseyerek:
    - "neden evladım?" diye sorar.

    genç, kesik kolunu göstererek:
    - "kolum kesildikten sonra hayat bana zindan oldu, yaşamak istemiyorum" der.

    genç son cümleyi çok kısık bir sesle söylediği için bektaşi duyamaz:
    - "ne istemiyorsun?" diye sorar.

    - "yaşamayı" der genç.

    - "sana bir şey söyleyeceğim, onu yapacaksın" der bektaşi gence.

    - "nedir hocam?" der genç de heyecanla...

    - "al bu kaşığı, sımsıkı tut ve git. sarayı iyice gez. ama dikkat et kaşıktaki yağı yere sakın damlatma" der bektaşi.

    genç, bektaşi'nin dediği gibi sarayın köşelerindeki şelalelere, bağlara gider, kuşların cıvıltısını duyar fakat kaşığa odaklandığından etrafına bakamaz. sonunda dönüp bektaşinin yanına gelir. bektaşi gencin kaşıktaki yağı damlatmadığını görünce merakla sorar:
    - "oğlum, bağlarımı, bağlarımdaki sarı mor gülleri, süslü kuşları gördün mü?"

    - "kaşığa odaklandığımdan hiçbir şeyi göremedim efendim" der genç.

    bektaşi gülümseyerek:
    - "şimdi git o güzellikleri gör" der.

    genç yeniden saraydan çıkar. bağa, bahçedeki renkli güllere, süslü kuşlara bakar. güzelliğin büyüsüne kapıldığından kaşıktaki yağı damlattığından haberi bile yoktur. geri döndüğünde bektaşi sorar:
    - "oğlum, neden yağı damlattın?"
    genç:
    - "efendim, bağa, bahçedeki süslü kuşlara, renkli çiçeklere baktığımdan kaşığı düşünemedim" der.

    bektaşi gülümser ve der ki:
    - "gördün mü? kolunun kesik olduğunu düşündüğünde çevrendeki güzellikleri görmüyorsun ama kolunu düşünmediğinde hayatın güzelliklerini görüyorsun. kendi karamsarlığını içinde boğ oğlum. o zaman mutlu olacaksın.''

    kendinizdeki ve hayatınızdaki eksikliklere, olumsuzluklara odaklanmayın; güzelliklere ve iyi şeylerin büyüsüne kapılın ki, mutlu olun.
  • değiştiremeyeceği şeylerin üzerinde fazlaca durmayan bir kafa yeterli.
  • hafıza kaybı
  • hayatta henüz pek birşey tecrübe etmedim, daha umarım tecrübe edecek zamanım olacak ömrüm yeterse. ancak benim için insanın kendine yetebilmesidir. yalnızken huzuru yakalayabilen insan, dışarıya, dışarıdakilere körü körüne kendini bağlayıp adapte etmeyen insan mutlu olabilir. bundan kastım ''herkesin amına koyim yaşasın ben heyoo'' değil. aileye, arkadaşlara, sevgiliye önem vermemek hiç değil. verin istediğinize istediğiniz kadar değer. ama sadece kendinizi vermeyin. kendi iç huzurunuzu bozmayın. çünkü o huzur gittikten sonra, geri kalan herkes sadece sizin için anlık uyarıcılardan başka birşey değil. o gece yatağa girdiğinizde içinizde boşluk olmasına izin vermeyin. yalnız oturuyorken boş yere tribe girmeyin, yalnız anlarınızın tadını çıkarın, değerini bilin.

    ha bir de, bana şu fikir hep güzel gelmiştir; kendimi evrende sik kadardan da küçük hissetmeyi hep sevmişimdir. benim için güzel bir duygu, çünkü, yaptıklarımızın, yapacaklarımızın, evrenin o sonsuz karanlığında hiçbir etkisi yok. ben nasıl yaşarsam yaşayayım şundan çok değil 100 sene sonra kimse ismimi hatırlamayacak. kansere tedavi bulamayacağım açık. ben bu unutulmayı kabullendim ve artık üstümdeki yükü atmamda faydalı oluyor. kaçınız dedenizin dedesinin adını biliyor lan? hadi atıyorum biliyorsun, onun da dedesi? belki ismen, detaylı bir aile ağacı çıkardıysan, o kadar. o yüzden ben bu boktan ömrü dertlerle, tasalarla geçirip napayım be güzel kardeşim. beni de seni de kimse hatırlamayacak lan. rahat ol, ömür kendini kasmak için çok kısa.
  • ünlü stoacı epiktetos şöyle diyor: “mutluluk ve özgürlük, bir tek ilkenin açık seçik anlaşılmasıyla başlar: bazı şeyleri kontrol edebiliriz, bazı şeyleriyse kontrol edemeyiz”

    sevgili romalılar. mutlulukla alakalı dünyaya sesleniş tadında bir konuşma yapsaydım tam olarak bu alıntıyla başlardım her şeye. yaşam serüvenimiz içerisinde neleri kontrol edip neleri edemeyeceğimizin farkındalığına ulaştığımızda eşiği geçmek için ilk adımı atmış oluyoruz. kontrolümüz dışında gelişen ve müdahele etme şansımızın olmadığı bir gelişme için kendimizi bunaltmamaya ve stres yaratmamaya çalışıyoruz. ruhsal dinginliği sağlayacak ilk kural budur.

    epiktetos şöyle devam ediyor: “olayların kendileri bizi incitemez ve engelleyemez. diğer insanlar da bizi incitemez ve engelleyemez. bizim “bunlara bakışımız” ise başka bir konudur. bize sorun yaratan “tutumlarımız” ve “tepkilerimizdir”

    bizi üzen ve sinirlendiren şeyler insanlara ve olaylara yüklediğimiz anlamlardan başkası değil aslında. aldatıldığını öğrenen bir insanın “sana bu kadar değer verirken nasıl böyle bir şey yaparsın bana” tepkisinin altında yatan neden de bu. hüzün yaratan asıl öge; olayın kendisinden ziyade o olayı gerçekleştiren kişilere verdiğimiz değerler bütünü. yanlışı yüklediğimiz anlamlarda aramalıyız.

    “başkalarını memnun etmeye çalışmak tehlikeli bir tuzaktır” diyerek tezini sürdürüyor epiktetos.

    geçip giden hayatınıza dönüp bir kez olsun bakın. yaşamınız hep birilerini memnun etmeye, iltifat almaya ya da yardım etmeye çalışarak geçmiş. yaptığınız şeyleri başkalarını memnun etmek ya da övgü almak için değil, kendi iç huzurunuz için yapın. yeter ki başkaları kırılmasın, yeter ki karşımdakiler hayal kırıklığına uğramasın ama ben sürünsem de olur mottosuyla “özgecilik zindanında” çürütmeyin koca bir ömrü.

    hayatımız boyunca kötü insanlarla ve olaylarla karşılaşacağız. bunlar hayat döngüsünün olağan getirileri. ama önce kendi iç huzurumuz daha sonra da diğer insanlar için erdemli olmaya devam edeceğiz.
  • geçmişle hesaplaşmayı bırakmak. faydasızlığını anlamak.
hesabın var mı? giriş yap