• nerede taze kahve içebiliriz sorusunun cevabıdır.

    mandabatmaz'a yaklaşık 7 ay evvel ve sadece bir kere gidip bir adet türk kahvesi içtim ve baştan belirteyim, hayır, ne mekan sahibini ne de mekan ile ilgili herhangi başka birini tanımıyorum. ne oturup muhabbet ettim ne de soru sordum, kahvemi içtim ve çıktım. bu tecrübenin sonucu olarak şunları rahatlıkla söyleyebilirim;

    a) genelin aksine brezilya çekirdekleri kullanmıyorlar, ki zaten köpüğünün koyu renk olmasının ardında yatan budur
    b) hatta güney amerika çekirdeklerinden (bolivya, peru, brezilya, colombia vs) herhangi birini kullanmadıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. bana daha çok dry process yani kuru işlenmiş bir orta amerika çekirdeği gibi geldi. şahsen oyumu costa rica'dan yana kullanıyorum.
    c) kullandıkları kahve kesinlikle taze kavrulmuş, yani her yerde içtiğimiz ve evlerimizde de tükettiğimiz kahveler gibi aylarca beklemiş değil. büyük ihtimalle ya kavrulmasının üstünden bir veya birkaç gün geçmiş kahveyi anında çekip kullanıyorlar, yada o gün kullanacakları kadar kahveyi çekip kullanıyorlar.
    d) kahvenin yeşil hali için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. piyasadakilerle kıyaslandığında daha üst kalitede bir kahve fakat çok da aman aman bir kahve değil. hatta orta kalitede diyip geçelim. burada problem buyuk ihtimalle çiğ çekirdek kahve'nin hasattan sonra bir seneden fazla bir süre beklemiş olmalası olabilir veya uygun olmayan koşullarda saklanmış olabilir zira sona doğru, özellikle de telveden çok hafif bir küf kokusu, yada nasıl diyelim, nem almış çekirdek kokusu aldım.

    mandabatmaz benim her önüme gelen fırsatta ve herkese her yerde söylediğim fakat kimsenin sallamadığı bir şeyi yapıyor ve kazanıyor. türk kahvesini müşterisine taze kahve kullanarak, kahveyi kaynatmadan hazırlıyor. sonuçta hangi kahve çekirdeğini kullanıyor olurlarsa olsunlar işin tüm sırrı budur. taze kahve bu derece güçlüdür. başka bir mekanda boyle bir seçenek olmadığı için mandabatmaz'a giden insanları şaşırtan ve kahvesini diğerlerinden faklı bulmalarına sebep olan da budur. bunu bilerek mi yapıyorlar yoksa görenek olarak mı devam ettiriyorlar bu kısmı bilmiyorum, bilerek yapıyorlarsa tebrik ediyor, mümkünse daha da kaliteli kahve arayışına girmelerini öneriyorum. mesela yine aynı ülkenin benzer karakteristiklere sahip daha nitelikli alternatifleri düşünülebilir.

    dipçik not: evde taze kahve kullanarak kendi mandabatmazinizi yapmanız da mümkündür. şöyle ki --> http://img228.imageshack.us/…8/1825/63464352jz2.jpg veya http://img228.imageshack.us/…g228/5187/59018653.jpg veya http://img90.imageshack.us/img90/7611/77356597.jpg

    edit: canlandirma ve ölü linklere alternative http://t.co/x2ndeafmvf
  • cadde-i kebir'in koynunda yer alan ve ahir zamanlarda kadim zamanlar lezzeti sunan mandabatmaz, türk kahvesi'nin el'an milyonlarca evde, misal saraybosna'da ya da türkiye taşrasının sayısız köşesinde ayakta tutulan haysiyetinin adresidir. nicedir bu topraklarda türk kahvesi, cafe, bar, lokanta, restoran köşelerinde rezil bir edayla yapilagelmektedir. hal böyleyken mandabatmaz zarif ve leziz bir mekandir.

    ustası ve aynı zamanda sahibi olduğununu tahmin ettiğim mehmet bey adaşı mehmet akif ersoy'a tıtatıp benzemektedir. zaten mehmet akif ersoy, cadde-i kebir'in tünel'e giderken sol cenahında, mandabatmaz'ın da tam karşısında yer alan mısır apartımanı'nda yaşamış ve orada ölmüştür. tahminim bizim kahveci mehmet amca da bu büyük şairin belki de torunu, yeğeni ya da uzaktan kuzenidir.

    sözün özü mandabatmaz bir türk kahvesi klasiğidir. tabelası da en az kahvesi kadar akılda kalıcıdır. kendisinden kaynaklanmayan tek sorunu karşısında bulunan sel kitapçılığın yıllardır aynı şarkıyı çalmasıdır. kahve içeceğiz derken kafamız şişti o şarkıdan. ayrıca to vals tou gamou denen bu bayık şarkıyı başka yerde duydukça canım türk kahvesi çekiyor.***
  • beyoğlu'nun mütemmim cüzlerinden. evet hakikaten beyoğlu'nu bu mandabatmaz'sız düşünmek zor geliyor insana. yolu düşüp de taburesine bir kere oturan, vazgeçemeyecektir burada içtiği kahveden.
  • türk kahvesi'nin doğru ve hak ettiği biçimde tanıtımında kendilerine teşekkür borçlu olduğumuz mini kahvecidir.

    neticede gerçek bir kahve sever için kahvenin tarihine dair geyikler, yok mangal ateşi, yok osmanlı sarayında kahve muhabbetleri, yok zarflı fincanlar o bu değil, kahvenin tadı önemlidir. türk kahvesine dair bol laf ve oldukça kötü tatta kahve ürettiğimiz şu günlerde, dünyanın her yanından binlerce kahve meraklısının okuduğu bir foruma şu yazıyı yazdırtabilmiş kahvecidir: "mandabatmaz is by far the best turkish coffee i've had here, very thick and rich. chocolatey, sweet and delicious. i have had others, from similar tiny shops with wooden stools outside, but none were quite as good. it was almost a shame i had to start with the best. i cannot imagine that a coffeegeek would ever want to miss this place when in istanbul. indeed, better to stay in beyoglu and have easy access to it."

    yani diyor ki amcam: "mandabatmaz oldukça yoğun ve canlı bir tada sahip, türkiye'de içtiğim en iyi türk kahvesiydi. çikolatamsı, tatlı ve nefis. dışarıya tahta iskemleler atmış, benzer başka küçük yerlerden de kahve içtim fakat hiçbiri o kadar iyi değildi. kahve tadımına en iyisi ile başlamış olmam şanssızlık diyebilirim. istanbul'u ziyaretinde bir kahve delisinin bu yeri kaçırmak isteyebileceğini hayal dahi edemiyorum. hatta beyoglu'nda kalıp, mandabatmaz'a kolayca ulaşmak en iyisi."

    diğer tüm türk kahvesi satıcılarına ve cafelere kapak olsun. bayat ve kalitesiz kahveyi fahiş fiyattan satacağınıza kaliteli ve taze kahve kullanın! siz tüketiciler de kahveyi bahane olmaktan çıkarın bi zahmet, elinize yapışmaz. türk kahvesi türk kahvesi diye şiirler yazıp bik bik etmekle olmuyor.

    ayrıca mandabatmaz ile ilgili güzel bir yazı daha (her ne kadar yazıda bahsedilen cemil pilik amcamız bunu herkes yapamaz diye saçma bir çıkış yapmış olsa da) --> http://istanbuleats.com/…z-grounds-for-celebration/
  • açıkçası kahve bayat ya da taze olsun, ince ya da kalın çekilmiş olsun hiç farketmiyor. kahveyi nasıl yaptıklarını çözdüm, ama mehmet abi'ye ayıp olmasın diye paylaşmamayı tercih ediyorum. bir çok yol denedim çünkü istanbul'da yaşarken tamam istediğim zaman gidip içebiliyordum, fakat şimdi? başka bir şehirdeyim ve bildiğin hasret çekiyorum manda batmaz kahvesine. sırrını çözdükten sonra ise oh mis gibi gidiyorum mutfağa koyuyorum malzemeleri cezveye (normal çelik cezve, hatta kahve makinasında da denedim şahane oluyor) gelsin manda batmaz kahvesi. kremamsı dokusu, eşşek kadar köpüğü, telvesinin çökmemesi falan hepsi aynı. artık huzurla ölebilirim sevgili sözlükçüler.

    tanım: dünyada kahveyi layıkıyla yapan, sevmeyene sevdiren, sevene 3 fincan arka arkaya içiren muhteşem bir çay ocağıdır manda batmaz. umarım babadan oğula, oradan da yine başkalarına geçerek bu tarif devam eder, biz de istanbul'a yolumuz düştüğünde gidip bir hal hatır sorarız harika kahvelerin tadına bakarız.

    edit: geçen gün istanbul'a gittiğimde hemen istiklal'e koşup bir kahve içtim. sonra da dayanamadım ben sizin tarifinizi buldum ağbiiğ deyince çok bozuldular. niye gelip burada içiyosunuz o zaman gidin evinizde için falan dediler. üzüldüm öyle olunca da, ben başka şehirde yaşıyorum mecburiyetten bulduk tarifi dedim, yeriniz ayrı falan. neyse.
  • serbest dizilimli tabureler sayesinde kucuk gruptan ziyade genel bir oturum konsepti oldugu icin tanismalar ve kaynasmalar icin de gayet guzel bir ortamdir. mini zirve yapilasi bir mekandir zannimca.
  • türkiye'nin en en iyi kahvecisi.

    istiklal caddesinde galatasaray lisesini geçtiniz, sağdan yürüyorsunuz. 2-3 sokak ileride sağda yer alıyor kendisi.

    kimi götürdüysem kahvesine bayıldı.

    fakat 2 tane dükkanı var. dükkanlardan küçük olan soldaki dükkan kahveyi müthiş ve bol köpüklü yapıyor. diğeri de bitişiğinde ve aynı işletmeciye ait fakat ben soldaki eski ve minik dükkan kadar lezzetli bulmadım kahvesini. sonra sebebini araştırdım. neden olabilir? diye.

    vee maalesef acı gerçekle karşılaştım. dükkanı artık gençler işletiyor. ben ise senelerce o büyük üstadın kahvesini içip sevmişim.

    cemil usta

    mekanın cennet olsun usta. şimdiden söyleyeyim, çırakların sen kadar iyi köpürtemiyorlar kahveyi. fakat ben umutla gitmeye devam edeceğim mekana.
  • şunu da şiddetle eklemek isterim ki çalışanlarının hepsi de inanılmaz suratsız. bilhassa patron ve oğlunun. kardeşim esnaf adamsınız siz ya. her gelene ''hoş geldin'' demeniz gerekir bi kere. para aldığınız her insana nezaketen teşekkür etmeniz de mühimdir. iki saat önce bir yakınınızı vurmuşlar da gelmiş oraya kahve pişiriyormuşsunuz gibi bi moralsizlik, bir derin düşünme hali... hem para basıyorlar hem de dev üzgünler; anlamadım gitti ya!
  • istiklal caddesi'nin kadim mekanlarından mandabatmaz'ı bugünlere taşıyan, marka yapan isim cemil filik, öte âlemlere sırlanmış ne yazık ki. mekanı cennet olsun! nur içinde yatsın! kalender, ehlidil, mütevazıydı sahiden de. halk adamı idi.

    2013-2014'ten beri giderim mandabatmaz'a. 2014 yılı, inanmayacaksınız belki, her akşam uğrar, dünyanın en leziz kahvesini içer, öylece karşıya geçerdim. olmazsa olmazlarım arasında idi bu kahve. sonra kahveyi aldığı yeri de buldum, pirinç cezveyi de... aynı cezveyi, aynı kahveyi kullanmama, aynı onun gibi sıcak suya karmama karşın cemil amca kadar lezzetli yapamadım hiçbir zaman. hafif çikolata tadı da geliyordu onlarınkinden. fincanın ağız kısmını, o içini zift gibi boyuyordu bu yoğun kıvamlı kahve. 2018 sonunda öğrendim ki kahveler harmanmış. birkaç kahveyi, belli oranlarda harmanlıyorlarmış. ben de diyorum niye tutmuyor tadı tam? çayı da öyle bak. harmandır. çayı da en az kahvesi kadar güzeldir...

    2016, 2017 yılı gibi bunlar, kahveyi soran çok diye paketlettiler. kavrulmuş kahve, pakete girmez diyen cemil filik, kavrulmuş kahveyi ambalaja koydurmuş, dükkanında satışa sunmuştu. hevesle alanlar memnun kalmadılar pek tabii kahveden. zira dükkanda içtikleri ile alakası yoktu. beklemişti, acı idi. tv ve gazete söyleşilerinde "kavrulup da çekilen kahve taş çatlasın 3 gün içinde tüketilmelidir" diyen adam, sözünü yemiş, kahveyi kutulara hapsetmişti.

    mandabatmaz'ın müşteri kaybı yaşaması da böylelikle başlamış oldu. ardından cemil amca hastalandı, boş kalan tezgaha 1.92'lik bay pardösü geçti. kasıntı, suratsız. düne kadar getir götürle iştigal eden elemanlar tezgahın başına geçince de eksik ihtimam eksik özen... olduğu kadar artık... 2018'de hemen hemen hiç yoktu cemil amca. eksikliği hissedildi. bundan sonra da hissedilecek...

    1967'den beri istiklal caddesi olivia geçidi'nde hizmet veren bu sekiz metrekarelik dükkanı camiaya kazandıran da cemil filik'in ağabeyi. ocağın başında o varmış asıl. cemil amca dağıtımdaymış, sağa sola kahve çay servisi yaparmış. abisi yaşlanınca cemil bey geçmiş ocağın başına. sabah 09:00'dan akşam 23:00'e kadar çalışan bir adam düşünün...

    eşsiz içimli bir kahve, münasip bi fiyata... para basarlardı para! çay olsun kahve olsun, maliyeti düşük şeyler... içimden "zenginsin ama neye yarar" derdim bazen... para oluk oluk akıyor ama sen sekiz metrekarelik bir dükkanın içinde ömür tüketiyorsun elde cigara ile. o cigara da sonu oldu işte...

    "yaşamayı bilmek" de ayrı bir zanaat belit. son yıllarını norveç'in bilmem ne kasabasında geçirebilirdi bir başkası olsa. pek çok ülke görebilirdi yıllar içinde. geldi, çay kahve verdi ve öte âlemlere sırlandı...

    hayat ne garip! kuşlar, vapurlar...

    "hayırlı işler cemil amca" deyince "güle güle yeğenim" deyişi gözümün önündedir. üzücü tabii.

    oğulları ve yeğenleri, reklam, paketleme, şube açma, sosyal medyadan full tempo tanıtım gibi mevzulara daha sıcak bakıyorlar. bakalım göreceğiz akıbetlerini...

    https://eksiup.com/767b7fc96900
hesabın var mı? giriş yap