• valla o kadar film seyretmişimdir hayran olduğum, hani "ulan keşke ben de içinde olsam" falan dediğim ama kardeşim hiç birinde oyuncuların bu kadar da göstere göstere "abii biz var ya, bu filmi çekerken acayip eğleniyoruz, aklınız durur" dediğine şahit olmadım...

    bunlar diyor resmen.. hani böyle küçük çocuk karşısında nispet yapa yapa dondurma yalamak, şeker kemirmek falan gibi yaptıkları alenen... çok pis kınadım da gülmekten mideme ağrılar girmiş ve ağzımın kenarları gerilmiş olduğu için belli olmuyor şimdi bak...

    hani esas oğlanları fırfırlı, apartman topuklu, yeni yetme zeki mürenler gibi görme fırsatı için bis mis kısmı kaçırılmamalı ayrı, bütün abba taklidi mimiklerine dikkat edilmeli o da ayrı ama asıl fon oluşturan ada halkının mimikleri öldürür adamı... s o s şarkısına bu açıdan özellikle dikkat..

    pierce, senin notunu yıllar önce vermişim ama sen bir de r'leri söyleyemiyor musun yoksa? james'im bond'um benim.. demek ondan az konuşurmuşsun...

    julie baby, molly weasley halt etmiş yanında...

    meryl, senden nedense hiç hoşlanmam, antipatik gelirsin bana... ama sen neymişsin be anam.. sesini ve şarkı becerini takdir ediyorum ama asıl atletik performansını feci kıskandım...

    colin, hayallerimizin mr darcyleri... sen var ya sen... artık bittin olm...
  • içinde olmak istenen filmler olur ya, bu tam da öyle birşey. sokaklarda bağıra çağıra şarkı söylemek, deli gibi koşmak, sevgiliyi` :önce sevgiliyi, aileyi, dostları, komşuları toplayıp sonsuza kadarvilla donna`'da yaşamak, saçlarına çiçekler takıp gelinlikle eşeğe binmek, minicik bir sandalla yakamozlu maviliğe açılmak için müthiş bir istek duyuyor insan bu şaheseri izlerken. oyunculuklar, renkler, evler, kumsal, deniz... herşey tek kelimeyle müthiş. özellikle merly streep'e bir kez daha hayran kaldık` :erkek olsam aşık olurdum kendisineamajulie waltersvechristine baranski`'nin enerjileri, ve üçünün perfomansı için söylenecek söz yok, artık idolüm kendileri, 60 yaşıma gelince ben de böyle olmak istiyorum, evet.

    yeni aşıklara` :ama çooooooook çok çok aşıklaravebenden geçti` diyenlere özellikle tavsiye edilir, gidin, görün, eğlenin, gülün, iyice aşık olup ayrılın bu muhteşem filmden` :bu entry çok hoppidi bir modda yazılmıştır`` :saçmalamışsa mazur görün`
  • "i belive in angels" diye bir söz vardır, hatta abba'nın da ünlü bir şarkısında geçer; "i have a dream". derindir anlamı, düşündürür insanı. yaşanır ara sıra bi şeyler bazen farkında, bazen de farkında olmadan, yakalayamayız bu yönünü hayatın, yaşanır gider olaylar, iz bile bırakmadan. ama yakaladığınız zamanda inanmak zordur her şeyden önce, acaba ile bir yerlerde takılır. her şey bu kadar mı kurgulanır insanın kaderinde önceden. insanın eşref saati derler ya işte öyle bir şey yaşadım ben mamma mia'da, izlediğim o anlarda. açıklanamaz, anlatılamaz...
    yaklaşık 2 ay kadar önceydi. evde yalnızım o gün, ev ahalisinden kimsecikler yok, ender rastladığım anlardan birisi, ben de yalnızlığın tadını çıkarayım dedim kendi kendime usulca. severim bu ruh halini bazen. hadi bugün abba günüm olsun, çok severim abba'yı, ne de olsa vakti zamanının en güzel grubuydu dinlediğimiz. sonra buldum abba'nın albümünü internettten, çalmaya başladım yüksek sesle, umrumda bile değildi sesin yüksekliği, çaldım, dinledim, çocukluk ve gençlik yıllarıma gittim, geri geldim, yine gittim, müziği içime çektim, saklandım orada, o yıllarda; dans ettim kendi kendime aralarda, işimi yaptım, hep müzik benimleydi, abba benimleydi; mamma mia'lar, money money money, dancing queen, i have a dream, i belive in angels, chiquitita, waterloo ve diğerleri. ruhumun dinlendiği bir gün oldu o gün ve o gün orda kaldı anılarda ve de unuttum gitti diğer yaptıklarım gibi. takiiiii 16 şubat 2014, saat 14.00' a kadar...
    bir yolculuk yaptım bu arada taaa uzaklara, okyanus ötesine. uzak ve güzel bir yolculuktu, içinde nostalji, dostluk, özlem, paylaşım, kar, soğuk, sıcak, derinlik, her şey var, ne düşünürsen vardı yani. bu esnada yolum bir de new york'a düştü. çok severim new york'u tıpkı istanbul gibi, gez gez keşfet keşfet bitmez hep gözün arkada kalır bir daha ki sefer için. gizemli, zengin, heyecanlı, kalabalık, ürkek bir şehirdir ny. gezdik, hatta broadway' de bir müzikale gidelim hadi dedik gittik, kısmette mamma mia varmış, planlamamıştık hangi müzikal olacağını önceden; ne çıkarsa bahtımıza, hangisine bilet bulabilirsek demiştik. aldık biletlerimizi ve oturduk, bekliyoruz.
    müzikal başladı. bir de ne göreyim abba'nın şarkıları eşliğinde bir şaheser, gözlerime inanamadım, gerçekten inanamadım. benim 2 ay önce dinlediğim tüm abba şarkıları karşımda hem de sahnesiyle, müziğiyle, orkestrasıyla, sanatçısıyla, özlemiyle, nostaljisiyle heyecanıyla, işte orada, karşımda, rengarenk, tüm ihtişamıyla duruyor, bana bakıyor! nasıl mest oldum nasıl izledim, nasıl duygulandım, nasıl seyrettim bilemedim. artık son 2-3 şarkıda göz yaşlarımı tutamadım, ağlaya ağlaya, burnumu sile sile sonlandırdım, çok çooook güzeldi...ve şuna da çok eminim ki o gün o salonda kimse benim kadar zevk alarak izlemedi oyunu, en çok doyuma ben ulaştım, kulaklarımla, ruhumla, bedenimle, geçmişimle ve gelecekteki anılarımla. o gün benim günümdü kimseye veremem kusura bakmasın. o gün her şey benim içindi, mamma mia benim için sahnelendi broadway'de. müzikal bitip de dışarı çıktığımızda, sarıldım, ağlamaya devam ettim ve o günkü dondurucu ny soğuğunda bile yarım saat kendime gelemedim, her şey bir rüya gibiydi. dondurucu soğuk bile bana güzel geldi o gün. çocukluğuma, gençliğime giden, beni çeken, en son evde 2 ay önce benimle beraber olan, buraya benimle gelen bir melek vardı o gün yanımda. eşref saatlerime rastlamıştım ben. işte o gün o abba şarkılarından özellikle iki tanesi daha bir anlamlıydı benim için; "mamma mia" ve o gün " i have a dream" diyen ve içinde "i belive in angels" diye devam eden şarkı bu rüya şarkı.
    abba'nın taç giydiği bir gündü o gün benim gönlümde, benim gönül grammy müzik ödülümü, oscar'ımı aldı, tescilledik hep birlikte...hayatıma unutamayacağım bir gün olarak kazındın sen "mamma mia".
    sen dünyanın en güzel, en iyi, en başarılı müzikalisin, "mamma mia", bunu bil, daha ötesi yok!
  • kesinlikle tüm oyuncularla ve performanslarıyla, baştan sona tüm sahneleriyle çok eğlenceli, renkli şahane bir film. meryl streep ise kelimelere sığmayan 60 yaşında bir kadın olarak, bitmeyen enerjisi ve mükemmel oyunculuğu ile gerçekten yine kendine hayran bırakıyor.
  • bu filmi izledikten sonra 1 hafta boyunca mutlu soundtrackine kendinizi kaptırıp depresyonunuzdan sıyrılabilirsiniz.
  • oyuncu kadrosu -14 kere oscara aday olmus, 2 kere kazanmis, muhtesem bir kariyere ve harika bir sese sahip olan meryl streep bile- bjorn ve benny tarafindan tek tek denenerek secilmis film... filmden cikinca insan donna-rosie-tanya uclusunu oynayan meryl streep, julie walters ve christine baranski'ye tapinma arzusuyla doluyor, 60 yasinda kadinlar bunlar!! ayrica, genc asiklari oynayan amanda seyfried ve dominic cooper cok guzeller. filmin en kacirlmamasi gereken noktalari ise, babalarin genclik halleri, dancing queen sahnesi (ki benny anderson'u piyano calarken gorebilirsiniz) ve kapanis jenerigi...
  • şarkı söylemekten vazgeçtim de konuşurken iki cümle arasında detone olan, dans etmek ne kelime, ayakta duramayan sürüyle "oyuncu" barındıran bir ülkeden bakınca, izlerken utandığım bir müzikal film olmuştur. hani oyuncu olmaya hevesim olsa vazgeçer, bir sandık limon alır, satar geçimimi sağlardım. bu filmi kendine oyuncu diyenler izlese, kimbilir neler olur...
  • gecenin köründe aklıma gelip kendini indirten ve seyrettiren film. meryl streep, christine baranski ve julie walters adında üç adet 60 yaş üstü taş hatunun ortalığı kasıp kavurduğu bir rüzgar.

    --- spoiler ---

    en çok güldüğüm sahne, dancing queen'i, donna'nın odasında söyledikleri sahnede julie walters'ın elvis taklidi. aslında tüm o şarkı sahnesi harika.
    --- spoiler ---
  • seyrederken farkında olmadan sesli bir şekilde "hayat böyle bir şey olmalı" dedirten, dansları ve enerjisiyle insanı alıp götüren, geri getirmeyen şahane film. meryl streep e olan hayranlığım ise kat kat artmıştır.
  • ben mi çok duygusal zamanımda izledim bilmiyorum...
    meryl streep severseniz ve müzikal filmleri ''ayyyy karı filmi lan bu'' diye bi önyargıyla yaklaşan mallardan değilseniz, kesinlikle izlemelisiniz.

    çok hızlı özet : sakin bir gün ise sizin için, hava birazcık kapalıysa, canınız yataktan cıkmak istemiyorsa, çoook aşıksanız, aşık değilseniz, platonikseniz, sizden geçmiş ise, yani her türlü seyredin bu filmi. filmin aşk kokusu, nice frijit hastalarına derman olmuş. *
    sıcak kahvenizle bu filmi seyrederseniz , ağzınızda çok hoş bir tat bırakır(mış)
hesabın var mı? giriş yap