• bahsedilen şey amcaların, teyzelerin bıkbıklayıp, manavın bakkalın cıkcıklaması değildir. kapınıza gelip kafanızı örtmenizi isteyen insanların olması anlamına da gelmez.

    mahalle baskısı zimnidir, sizi azınlık hissettirendir. kendi benzerinizi görememeniz, dışlanmanızdır. kendi benzerlerinizin tükenmesi ve çoğunluğa uyma zorunda kalmanızdır.

    ramazanda oruç tutmamanıza kimse karışmayabilir ancak yiyecek açık bir yer bulamamanızdır. bakkalarda bir şişe rakı bulamamaktır. kendinizi müslüman mahallesinde salyangoz hissetmektir.
  • geçmiş zaman. ege kıyılarında bir yerdeyiz. lokantanın birinde garsonla kanka olduk. sonra bir akşam sahilde volta atarken bu arkadaşı gördük, sohbet ediyorlardı arkadaşlarıyla. çay teklif ettiler oturduk ki meclis ülkücü meclisiymiş. çayı içip kalktık. ertesi gün yine lokantada karşılaştık. e tabii sordum bu teşkilat, ocak, ülkücülük işlerini. konuştuk. mardinliymiş. arap turistlerle su gibi anlaşıyor. arap mısın diye sordum. aldığım cevap, mahalle baskısı kavramını duymadığımız 2001 yılına damgasını vurmuştu:

    - medine türklerindenim.
  • artık adı mahalle saldırısına dönüşmeye başlamış. bugün fark ettim.

    şark han'dan alacağım bir şeyler vardı. hazır eminönü'ne gitmişken yapmam gereken birçok şey olduğundan ve evden de kahvaltı etmeden çıktığımdan, öğle yemeği saatinde bir şeyler yemek gerekti. hemen oralardaki bir pideciye girdim. iki katlı bir pideci. aslında bir buçuk kat da denebilir. çünkü üst kat aslında asma kat. alt kattaki salondaki boş yeri ayak altı bulunca üst kata çıktım. asma katta üç masa vardı. bir masada türbanlı 4 kadın oturuyordu. diğer iki masa boştu. oturdum. sonra tavan alçak gelince kalkıp alt kata inmenin daha uygun olacağını düşündüm. çünkü sigara içiyordum ve insanları rahatsız etmenin manası yoktu.

    ne olduysa o zaman oldu. yerimden kalktığımda, masadaki kadınlardan 40 küsur yaşında olan bir tanesi "oooo hale bak. rahatsız mı oldunuz bizden hanfendi?" diye çıkıştı. diğer kadınlar da ona katıldı. onlarla aynı ortamda bulunmayı istemediğimden gittiğimden kendilerince emin olduklarından sözle saldırıya geçtiler.

    o anda eminim ki açıklama yapmaya çalışsam iş daha da çığrından çıkacaktı. ama ben, sigara, tavan basık, ama ama, diye kalacaktım karşılarında.

    not: bugün 9 nisan 2009. hava nispeten güzel. üstümde t-shirt, kot ve keten ama kalınca spor bir ceket vardı. suratımda makyaj yoktu. saçlarımı örüp arkada toplamıştım. saçlarımda ve tırnaklarımda dikkat çekici bir renk yok. kılık kıyafet olarak sokakta yürüyen başı açık 10 kadından 8'i ile benzer durumdaydım.

    neden?
  • tabi ki türbanlılara veya içki içmeyenlere yapılan mahalle baskısını belirtince otomatik olarak islamcıları koruyor olmuyorsunuz. ama şöyle de garip bir durum ortaya çıkıyor: insanlar dayak yeme riskinden, dayak yemekten, yakılmaktan, linç edilmekten bahsediyor. sonra birileri ortaya çıkıp "akdeniz'de türbanlılar aşağılanıyor", "içki masasında içmeyen adam aşağılanıyor" diyor.

    içki masasına beraber oturacağınız insanı seçersiniz. ama parkta içiyorsunuz diye sizi dövmeye gelen adamı seçemezsiniz. sadece içki içtiği için genç çocuğu komalık eden polisi seçemezsiniz. mini etekliye 2 metre arkasından ana avrat düz giden polisi de seçemezsiniz. sizi otelde yakan insanları da seçemezsiniz. laiklikçi kesmin bahsettiğiniz baskısı da elbet kötüdür ve üzerinde düşünülmesi gerekir. ancak yobaz mahalle baskısı bu ülkede darp eder, can alır, komaya sokar.. ikisini karşılaştırırken de biraz insaflı olmak gerek diye düşünüyorum.
  • ismini beğenmemiş olabilirsiniz. ancak kastedilen kavram için "yoktur" demek için ya türkiye'yi tanımamak, ya da o baskıyı hiç yaşamamış tarafta olmak gerekir. bu ülkede açıkça bir ateist (ya da dinsiz) olarak yaşamayı deneyin, sonra görüşelim. zamanında bol bol yaşadığım bir örneği sunayım; ramazan ayında üniversitede öğle yemeğimi yediğimde daima bu konuda sorguya çeken bir dallama peydahlanırdı, bu ille de tanıdığım biri de olmazdı. ben "yemek yesene ulan dogmacı dallama*" diye sıkıştırmıyorum kimseyi, o yüzden dikkat etmemiş olabilirsiniz. bazı şeyleri hayatta birebir yaşadıktan sonra sosyoloji bilmeye gerek yok, istediğiniz kadar terimlere takılabilirsiniz yoksa...

    (bkz: ben bilmiyorsam yoktur öyle bir şey)
  • kavram ilk olarak 1981 tarihli, "ataturk: founder of a modern state" derleme kitabındaki "religion and secularism in turkey" adlı makalede geçer. makalenin turkçesi ise serif mardin'in, "türkiye'de din ve siyaset, makaleler iii" adlı kitabında bulunan, "türkiye'de din ve laiklik" başlıklı yazısıdır.
  • hadi çift taraflı olabilir de içki içenler ne kadar manyak olurlarsa olsunlar içmeyenlere "sapkın, lanetli, sopalık, necis" gözüyle bakmazlar. saptırmayın be kardeşim.
  • (bkz: patates baskısı)

    edit:
    yazar yukarida gördüğünüz zamaninin ötesindeki sanatsal bkz'da patates karşılığı oy veren, demokrasinin yilmaz neferi vatandaşlarımızın oluşturduğu baskiya gönderme yapmıştır.. öyle de derin bi insandir kendisi..
  • editörlüğünü rte'nin yaptığı, ankara menşeli bir mecmua.
  • çok net yaşanmaktadır. bugün yaşadığım bir olay bana bunu açık ve net olarak göstermiştir. sınıfca bir mekana yemeğe gidilecektir. mekan içkilidir bu arada. neyse efendim sınıfın gelecekteki hukukçuları ferman buyurmuşlardır. yemekte içki içilmeyecek. evet evet yanlış anlamadınız. kendileri alkol kullanmıyorlar ama kullananlarda alkol almayacak. bunu diyen insanların da en küçüğü 22 yaşında. yani bir lise toplanması falan değil. nasıl bu kadar saçma düşünebilir bir insan aklım almıyor. hem içkili mekanda toplanma ayarla hem de böyle triplere gir. ayrıca mekan içkili olmasa da kimin kime karışmaya hakkı var. ben içmeyen insana iç demiyorsam, içen insana da içme diyemezsin. olay içki değil tabii burada, olay bir insanın bu hakkı kendinde nasıl gördüğünün anlaşılamaması. bu ne aymazlıktır yani. bunu savunan insanlar arasında solcu geçinen, aslında gayet alkol kullanan insanlar da var. aklım almıyor ya, bir insan başkasına karışma hakkını kendinde nasıl görür. ses çıkarıp bu fikrin saçmalığını söyleyince de çocuk gibi gruplaşıp akılları sıra sizi ekarte ediyorlar. yani kısacası her yerde mahalle baskısı var. gelecekte hak hukuk diye ortada dolaşacak insanlar dahil. ama bugün içki içmeyin diyen insan, ileride bir gün alkol kullanan müvekkilin davasına bakar. mahalle baskısının da bir fiyatı var öyle değil mi?
hesabın var mı? giriş yap