• üst kattaki tribünde olsam da, tam önümde cereyan etmiş bir olay olduğu için gördüğüm kadarını paylaşmak istiyorum; çünkü çok ciddi bir bilgi kirliliği var gördüğüm kadarıyla. düzeltme gerektiren bir yanlışım varsa da yardımlara açığım...

    final karşılaşması tamamlandıktan sonra saha içinde abd'li oyuncular sevindiler, bizimkiler üzüldüler, sonrasında oyuncular ve teknik kadrolar sahayı terk etti, platformlar kuruldu, basın yerini aldı (bahsettiğim basın onlarca kişiden oluşuyor, yani tüm bunlar biraz zaman aldı) ve törenin başlaması için beklemeye başladık. tam olarak ne kadar sürdü bilemiyorum, hatırladığım arkadaşımla aramızda şu diyaloğun yaşandığı:

    - ya her şey hazır, neyi bekliyoruz ki daha...
    + muhtemelen cumhurbaşkanı ile başbakan inecek, korumalar hazırlıkları bitirememiştir.

    öncelikle korumadan kastımı açayım: turnuva sırasınca benim görebildiğim kadarıyla iki ayrı tip koruma vardı. birincisi, sahaya sporcuların, gösteri yapan kişilerin, teknik ekiplerin geldiği yollarda bekleyen, molalarda ve aralarda pota altında, saha kenarında yüzleri tribünlere dönük şekilde bekleyen kırmızı ceketliler ve de müsabakaların tamamlanmasına iki dakika kala tüm tribünlerin önlerine yayılan ve yine yüzleri tribünlere bakacak şekilde saf tutan fosforlu yelekliler. bu ikinci grup en fazla ikişer metre aralıklarla durduğu için maç sonlarında bir nevi canlı duvar oluyorlardı, genellikle görüşü engellememek için son iki dakika çökmüş bir şekilde bekleyip, son saniyelerde ayağa kalkıyorlardı. eğer yanlış takip etmediysem, final maçında bu iki grup güvenlik de normalin yaklaşık iki katıydı, yani fosforlu yelekli özel güvenlikler yaklaşık bir metre aralıklarla sıralanmışlardı. tüm bu güvenlik önlemlerine rağmen, cumhurbaşkanı ve başbakan sahaya inmeden önce 30-40 kişilik bir takım elbiseli grubu, tam önümüzdeki pota arkası çaprazından salona girdiler. aynı şekilde, arkalarından gelen bir o kadar görevli daha vardı. bu görüntü şahsen beni rahatsız etti, çünkü en kıdemli görevlisinden sıradan bir memuruna kadar ülkece hep birlikte heyecanlandığımız ve takımımızı desteklediğimiz bir spor müsabakasında sırf kendileri sahaya girdikleri için uygulanan dört-beş kat güvenlik önleminin gereğini anlayamadım. ben durumu algılamaya çalışırken, özellikle önlerinden geçtikleri pota arkasından olmak üzere tüm salonda yuhalamalar başladı. çektiğim videodan biliyorum, sahaya girişleri ile tören başlayana kadar geçen süre yaklaşık iki buçuk dakika, özellikle ilk iki dakikası çok şiddetli olmak üzere inanılmaz bir protesto vardı. ardından da çok da şiddetli olmayan bir "türkiye laiktir laik kalacak" tezahüratı gerçekleşti, yarım dakika sürmemiştir o da...

    sonunda madalya töreni başladı, biz o esnada arkadaşlarla olanları değerlendirirken yine şiddetli bir yuhalama sesi gelince sahaya göz atma ihtiyacı hissettim ve litvanya milli takımı'na madalyalarını takanın tayyip erdoğan olduğunu ancak o zaman fark edebildim. girişteki kadar olmasa da yine şiddetli bir yuhalama vardı. kendisinden sonra sayın şahin ve sayın gül de yuhalandılar. bir desibel sıralaması yapmak gerekirse: erdoğan > gül >> şahin diyebilirim kulaklarımı referans alarak...

    sonrasında abd milli marşı'nın okunmasını beklemeden takım elbiseli ordularıyla çıkışa doğru ilerleyen cumhurbaşkanımız ve başbakanımız, aynı pota altından geçerken yine yuhalamalarla ve sözlü tacizlerle karşılaştılar. hatta tam çıkış kapısı civarında bir seyirci erdoğan'ın görebileceği bir mesafeye koşarak hararetle bir şeyler söyledi kendisine (olumlu mu olumsuz mu hiçbir fikrim yok, ancak tahminim olumsuz olduğu yönünde), erdoğan da "öpüp başıma koyarım" mimiğiyle kendisine karşılık verdi. bu enstantaneden birkaç saniye sonra abd milli marşı başladı, tam da o sırada ufak bir yuhalama olduğunu duyduk ve pota altına baktığımızda takım elbiseli korumalardan 15-20 kadarının pota arkası tribünde birer metre aralıklarla bekleyen güvenlik görevlilerini yarıp, oradan birilerini çekiştirdiklerini fark ettik. bizim bulunduğumuz kanattan inanılmaz bir uğultu yükseldi, pota altındaki seyirciler de ufak bir direniş göstererek gözaltına alınmamaya ve olaya karışan tanıdıklarını takım elbiselilerin elinden kurtarmaya çalışıyorlardı. marşın ilk yarısı süresince bu arbede ve tribünlerin buna tepkisi devam etti ve zannedersem organizasyondan birileri korumalara müdahale ederek salonu terk etmelerini sağladı. bu sırada kimse gözaltına alındı mı bilemiyorum, belki 1-2 kişi marş okunurken alınmış olabilir, o kadar takım elbiseli arasından onu seçemedim. marş başladığı esnada müdahalenin nasıl olduğunu da bilemiyorum, ancak tahminim sözlü tacize karşılık veren korumalar olduğu yönünde. yani abd milli marşı'nın yuhalanmasının en büyük nedeni başbakan korumaları gibi görünüyor, neticede seyirciden gelen bir taciz ya da hakaretamiz bir durum varsa, marş bitene dek bekleyip sonrasında müdahalede bulunabilirlerdi. bu davranışlarıyla açık bir şekilde tribünleri tahrik ettiler, bununla da kalmayıp şampiyon olan takıma saygısızlık edilmesine neden olmuş oldular...

    sonuç olarak şampiyon olan milli takımın milli marşının ıslıklanması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil. bu tamamen saçmalık. maç öncesindeki tören esnasında bile abd milli marşı'na hiçbir saygısızlık yapılmamış, aksine tanıtımlar sırasında tüm oyuncular (özellikle kevin durant) ciddi şekilde ıslıklandığı halde marşlarının bitiminde abd milli takımı tüm salonca alkışlanmıştı...

    gözlerim ve kulaklarım beni yanıltmadıysa durum bundan ibaret...
  • "...protestocuların ‘özellikle bu amaçla oraya geldiği’ görüşünden hareket eden başbakanlık ekibi..."

    evet, kendi evimizde yüz yılda bir yakalayabileceğimiz bir başarıya ulaşarak dünya şampiyonluğu için final oynadığımız, hiç de az olmayan bir ihtimalle kupayı kazanabileceğimiz bir organizasyonda; final maçı biletlerinin karaborsada orijinal değerinin beş-on katına satıldığı bir şampiyonada, bir şekilde eşi dostu olanların bir tanecik davetiye için kendini helak ettiği bir karşılaşmada binlerce insan sırf başbakan yuhalamak için bulunuyordu öyle mi? "aaaay ergenekoncaaaaan, şu maç bitse de başbakan ödül vermeye çıksa keşkeeeeee, biz de onu bir güzel yuhalayıversek" ümidiyle bekliyorlardı tribünlerde, evet...

    ondan sonra da "neden yuhalandı bu başbakan" diyorlar insanlar... adamlar fişlemek için uydurdukları yalana kendileri bile inanmışlar, bundan daha güzel nedene ihtiyaç mı var yahu...

    ek: e tabi, kişi kendinden bilir işi. insanları idari izinli gösterip alanlara toplayan bir zihniyetten de anca bu beklenir...
  • çıkışta salon görevlilerini çağırıp tüm yuhalayanların tek tek kamera görüntülerini istemesi muhtemeldir.
  • yarattığı ve sıkça kullandığı üslupla karşı karşıya kalan başbakandır.
  • işte fark ortada diyordu başbakan, hakikaten fark ortada..

    başbakan veya hükümet yetkilileri yanlarında bindirilmiş kıtalar olmadığı zaman yuhalanıyor.

    yuhalayanları, kaymak tabaka olarak itham etmek doğru değildir zira başbakan sadece rock konserlerinde ve basketbol salonlarında yuhalanmıyor.

    şehit cenazelerinde de yuhalanan bir başbakan söz konusu.

    şehitler, kaymak tabakaya dahillerdi diyebilir miyiz?

    şehit aileleri kaymak tabaka diyebilir miyiz?

    o yüzden bırakın bu ayakları da şu gerçekle yüzleşin; bu başbakan, karşısında tokat mitingi kıvamında kimseler olmadığı zaman yuhalanıyor.

    işte fark ortada...
  • ben bu davranışta bir terbiyesizlik ya da eziklik görmüyorum.. normal bir dönem yaşamadık..
    akp'nin öteden beri sinsice yürüttüğü nefret politikasının ucunun bu halkın hemen hemen yarısına "darbeci" dedirttiği bir süreçten geçtik.
    kimse burda ama köşe yazarları da bidon kafalı dedi akp seçmenine ayağı yapmasın, adı üstünde o köşe yazarı, diğeri başbakan..
    hangi seçim gerilimi olursa olsun, ülke vatandaşına açık açık darbeci sıfatı yapıştırabilmek, kabul edilecek bir davranış değil..

    akp, adnan menderes'in de çok sık başvurduğu " nefret objesi olarak popülerleşmek" taktiğine sardı saralı, tablo bu aslında.
    ve gerçekten kendi istedikleri tablo da bu.. çevremde 10 insan mı var, 4'ü nefret etsin, ve ben de geri kalan 6 kişiyi yanıma çekmek için, o 4 kişiyle arasını bozayım, izledikleri taktik bu.. 4'ü çeteci de olur, derinci de olur, darbeci de olur, umurunda değil... onları karalar durur, arada kendisinin ne kadar karaktersizliği ortaya çıkarsa çıksın, zaten çaktırmamak için yeni yeni körükleyici hamleler yapar olur biter..

    hala burda, ne o kaybedildi de canınız mı yandı diye laf sokanlar var, yahu kardeşim diyelim ki % 52 ile hayır'cılar kazandı, halkın gene yarısı bu şekilde, bu kadar bariz bir nefretle karşı karşıya gelmeyecek miydi?

    ulan biz sürecin tamamı yanlış diyoruz.. amerika'dan icazetle ele alınmasındna itibaren, daraltılmış sürelerde telaşa getirilmesine kadar tamamından bahsediyoruz.. akp bu yolu popülerliği açısından bilerek tercih etti. bunu cidden anlayamıyor musunuz? bayram namazına bile siyaset karıştırılmasından tutun, ucuz darbe karşıtlığına kadar, "pkk hayır diyor" sahtekarlığından, ülkenin hemen hemen yarısını darbeci diye nitelendirmeye kadar..

    bunlar yaşandı kardeşim.. göremediniz mi, hissedemediniz mi?

    bir şeyin fanatiği olarak ne kadar da çözümün dışında tutulduğunu, sallanmadığını, umursanmadığını anlayamadın mı?
    gençlikmiş, ne gençliği lan?
    saman gibi adamlarsınız, denklem kurup düşüneceğiniz yerde, kimin daha ucuz popülizm peşinde koştuğunu düşüneceğiniz yerde, nefret politikası yüzünden isteklerinizi bile sıralayamayacak kadar sindiğiniz halde, bu erkin yandaşlarının yaptıkları hırsızlıktan bile gocunamayacak kadar kabuğunuza sindiğiniz halde, oturun taşak geçin durun..

    en iyiniz bile anca kar-zarar tablosu gibi anayasa değerlendiriyor, falanca kadar iyi madde, falanca kadar kötü madde... eee ? hiç yoktan iyidir.. mantığa bak hizaya gel.. peki niye hap şeklinde dayatılıyor, onun hesapını sorabiliyor muu.. yookk.. kati'yen.. yapan varsa mani olmayım düşüncesi yüzünden "optimum beklenti gücü yaratabilmek" diye bir şey kalmadı zaten..

    ondan sonra vay efendim o ıslıklamalarla avrupalı'ya, amerikalı'ya rezil olduk..
    daha bi kaç gün öncesine kadar, "birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde ühühüh" diyerekten ulusalcı camiaya espri sokuşturuveren zihniyetin, amerikalara rezil olduk hayıflanışına neremle gülsem bilemedim..

    merak etmeyin siz rezil olmazsınız, olsaydınız;
    hükümlüden daha fazla tutuklunun bulunduğu bir ülkede yaşamaktan da rezil olurdunuz, ya da bi miktar vicdan yapıp, üzerine giderdiniz..
    ya da her sınavında şaibe bulunan bir ülkede yaşamaktan ötürü olurdunuz, ve en azından bi miktar vicdan yapıp üzerine giderdiniz..
    ya da yönetecek diye başına getirdiklerinize bu kadar sınırsız zenginlik hakkı tanımazdınız..

    rezillikten bahsedeceksek, eziklikten bahsedeceksen biraz bu konulara da girmek gerekiyor..
    yoksa içi çok boş.. kötü davranan bir babanın, oğlu konu komşu yanında bozunca, "oğlum beni dışarda bozdu" tribine girmeye hiç gerek yok..

    rüzgar eken gerçekten fırtına biçiyor..
  • 4 kisilik bir ailenin aclik sinirin 920, yoksulluk sinirinin 2 bin 400 lira oldugu bir ulkede bir bakanin cikip (bkz: türkiye'de ücretler son derece iyi) diyebiliyorsa

    dogal gaz kullaniminin nerede ise zorunluluk oldugu bir ulkede (bkz: gücü olan doğalgazı kullanacak)

    bobregini satmayi dusenebilen bir insana (bkz: burası sakatatçı değil kardeşim)

    aldigi yardimlari begenmeyen ciftciye (bkz: ananı da al git buradan)

    hayatini kaybeden madencilerin arkasindan (bkz: ölmek madencilerin kaderinde var)

    isciyi ayak kendini bas olarak gorup (bkz: ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar)

    anayasaya hayir diyenleri darbe yanlisi olarak gorup taraf olmayanlar bertaraf olabilir diyebiliyorsa; yarin huzurumuza geldiklerinde bizde sesiz kalabiliriz diye aciklama yapiyorsa bu kadar ozgur bir ulkede yuhalanmasi, isliklanmasi gayet normal olan kisidir.

    yuzlerce farkli etiket ile yaftaladiginiz insanlar sadece yuhlayip islikliyorlar, hala sag duyusunu koruyup sokaklara dokulmuyor sadece bu kadar tepki gosteriyorsa sukur etmelisiniz.
  • sayesinde dolaylı olarak memleketin %42'sinin kaymak kesimden sayıldığını anlamış olduğumuz başbakandır. epey kalkınmışız
  • siyasetçi sadece alkışlanmaz, icraatları sonucunda bazen yuhalanır da.

    siyaseti tercih edenin her iki durumu da kabullenmesi gerekir.
  • yuhalanmış omasıyla kendisine oy vermiş seçmenlerin kudurmasına, "bu ulke size yaşanmaz olacak" şeklinde tehtitler savurarak, ağızlarında ki salyalarla sağa sola saldırmalarına neden olmuş başbakandır.
hesabın var mı? giriş yap