• gecenin bir yarısı, açık bir pencereden -ki pencere de çetrefilli bir kavram burda- giriveren simsiyah bir kuzgunun söyledikleriyle hatırlattığı bir imgedir demiş edgar allan poe bunun için. lenore kimdir? bunu poe'nun da bildiğini sanmıyorum.

    açık kapılar, açık pencereler bırakan insanlar genellikle iyi huylu gözükürler. iyi huyludurlar, çünkü bir tek yerde kapanıp kalmanın yoruculuğu ile geçmişte çok kavgaları olmuştur. ve iyi huyludurlar, çünkü değişime ve dönüşüme açıktırlar; dinlemeyi ve dinlenmeyi bilirler, yabancısı değildirler.

    geceleyin bırakılan açık bir pencere yok poe'nun dünyasında. sorguya ve ısrara açık, zorlamadan kabul gören bir pencere açıcısı var, itiraz etmeyi, direnmeyi beceremeyen bir bulanık bilinç var. öyle bir noktaya yönlendirmiş ki düş dünyasını, dışarıdan gelen herhangi bir etken, onu olduğu gibi değiştirebiliyor. ona hatırlatılacak, onu aratacak bir lenore'a ihtiyacı var.

    ideal tanımını herkes bir kere de olsa yapmıştır. bu, dante'nin beatrice'i gibi, viktoria kızlarının don juan'ı, modern dünyanın valentine'i ya da eluard'ın gala'sı gibi olabilir. kriterler herkesin en saklı köşelerinde gizlenir, açığa çıkması zor değilse de, sebepleri bulmak yorucudur. gerçek hayatta hiçbir yerde rastlayamadığımız o kadın/erkek, günün birinde karşımıza çıkmayacak gibiyse, en azından buna inandırmışsak kendimizi, en saf ve en temiz haliyle, tamamiyle bizim olan düş dünyamızda bir yenisini yaratmaya başlayabiliriz. bunun bir sakıncası, bir çekincesi yok. bu, bir kadın çizeceksin gibi zoraki ve ağzı yanık bir temenni değil.

    aramanınsa sınırı yok, düzeni yok, sonu ve başı yok ve aramak, yalnızca miskinlikten kurtulmaya bağlı. gerçeği karşısında görmeyi istemeyenin arayacağındaysa sonsuz boşluk ve sonsuz özgürlük var. herhangi bir sebeple olduğundan farklı kişiye dönüştürmeyi gaye edinmişlerle, incinmekten korkan güya romantiklerle, aslan terbiyeciliğini düşleyen terk ederimcilerle başa çıkamadınsa, düş dünyanın sana ait lenore'u seni bekleyebilir. olduğu yerde durur, bulmak isteyince bulur ve oyunu bitirirsin. platform oyunlarındaki bölüm sonu canavarı da yoktur, simülasyon oyunlarındaki kodlamanın tekrar ve tekrarları da. bütün kurallar sana aittir, yeniden yaratılmış dünyalar tümüyle senindir. ve onu bulmak istediğinde şıp diye bulacağın kadar küçük, bulmak istemediğinde kokusuna bile rastlamayacağın kadar büyüktür.

    lenore'u bulmayı istemek, mühim mesele. yani en mühim olanı bu. düş dünyanda aramaktan sıkıldığın için bulmakta şaşırtıcı bir yan yok. fakat gerçekle anlık yüzleşmelerinde birden bire gözünün önünde beliriveren bir lenore varsa, düş dünyanın fişini çekip gitmek seni ihya edecektir. gerçeği bilincin ötesiyle özdeşleştirip elde ettiğine doyumsuzca bakmak seni mutlu edecektir.
    ama işte, o lenore'u orada yaratmanın başlangıcı, büyük bir doyumsuzluk neticesi zaten. hiçbir yerde ve zamanda herhangi birini, yarattığın o büyük, sonsuz ve görece korkunç evrene dahil edemeyeceğini bildiğinden, sen, koskoca bir evreni yalnızca bir arayış ve bir arayıcıya ayırdın ve içten içe bulmamaya da and içtin. bu kararın sonrası, bir bakıma araba kovalayan köpeklerin hali. yakalayınca ne yapacağını asla bilemeyeceksin, yakalamamayı umut edecek ve yalnızca koşacaksın!

    ben diyorum ki, ya gerçekten bulursan? gerçekte, gerçek lenoru, düş dünyandakini bile zavallı kılacak o kişiyi bulursan?

    açık pencere bırakanların iyi huylu gözükme sebepleri bundan işte. bir gece vakti, kapıyı zorlayıp da giren bir kuzgunun, fikirlerini alt üst edebileceğini kabul etmişsin ve değişimi dört gözle bekliyorsun demektir. annabel lee'yi unutabilirsin, ya da hatırlamakla bir şey kaybetmeyeceksin.

    şimdi geriye kalan tek sorun; gerçekte bulduğun lenore'un sana olacak tepkisinin ölçütü... senin kurgunda o, seni bulunca dünyalara sahipmiş gibiydi; senin onu bulman onu da özgürleştiriyor ve sevince boğuyordu. şimdi neyle karşılaşacağından haberdar mısın?

    platon'un ya da tasavvuf'un gizil aşkı da bu konu için bire bir herhalde. onu bulunca ona belli etme ki içinde dilediğin kadar yaşayabilsin ve sen dileyince o ölüp yitebilsin. en azından daha yakında, daha görünür ve daha gerçek bir lenore'un var artık. tadını çıkarmaya bak!

    öyleyse, ya poe'nun kayıp lenore'u anlamsız bir imge, ya da ararken birine rastlayıp bulmuş gibi görünmek boşuna bir umut.
    ama umut, boşuna bir umut da olsa, anlamsız imgeleri örtecek ve dönüştürecek kadar değerli bir sembol. bu yüzden bir karanlık kuzgunu içeri alıp yönlendirilmek en hafifi, en huzurlusu ve en faydalısı.
    velhasıl bulduktan sonrası, bulmadan öncesine göre her halükarda daha katlanılır.

    dipnot: lenore'u ne ile imgelediyseniz, onunla okuyabilirsiniz bunu. umut ve arayış, hiçbir başlıkta ayrıksı değiller ve sebeplerle sonuçlar hiçbir şekilde bu konudakinden bağımsız değil.
  • edgar allan poe'nun sevdigimiz, basarili bir siiri.
    $oyledir ki..

    ah, broken is the golden bowl! the spirit flown forever!
    let the bell toll!- a saintly soul floats on the stygian river;
    and, guy de vere, hast thou no tear?- weep now or nevermore!
    see! on yon drear and rigid bier low lies thy love, lenore!
    come! let the burial rite be read- the funeral song be sung!-
    an anthem for the queenliest dead that ever died so young-
    a dirge for her the doubly dead in that she died so young.

    "wretches! ye loved her for her wealth and hated her for her pride,
    and when she fell in feeble health, ye blessed her- that she died!
    how shall the ritual, then, be read?- the requiem how be sung
    by you- by yours, the evil eye,- by yours, the slanderous tongue
    that did to death the innocence that died, and died so young?"

    peccavimus; but rave not thus! and let a sabbath song
    go up to god so solemnly the dead may feel no wrong.
    the sweet lenore hath "gone before," with hope, that flew beside,
    leaving thee wild for the dear child that should have been thy bride.
    for her, the fair and debonair, that now so lowly lies,
    the life upon her yellow hair but not within her eyes
    the life still there, upon her hair- the death upon her eyes.

    "avaunt! avaunt! from fiends below, the indignant ghost is riven-
    from hell unto a high estate far up within the heaven-
    from grief and groan, to a golden throne, beside the king of heaven!
    let no bell toll, then,- lest her soul, amid its hallowed mirth,
    should catch the note as it doth float up from the damned earth!
    and i!- to-night my heart is light!- no dirge will i upraise,
    but waft the angel on her flight with a paean of old days!"
  • roman dirge un edgar allan poe siirinden esinlenerek adlandirdigi lenore, olu bir kucuk kizin cevresine sactigi dehseti anlatan vandal oykucuklerden olusan cizgiroman. bir bolumde lenore sokakta onu sevimli bulup burnunu sikistirip, ulkemizde "nah" demek olan isareti yaparak "got your nose! now, there's a smile!" diyen kadina, burnunu kesip almak suretiyle "got your nose! c'mon smile" seklinde cevabini vermistir.
  • tıpkı ligeia gibi, poe'nun ardından ağıt yaktığı, ölümden sonra bile kavuşmayı umduğu idealize edilmiş bir sevgilidir. nitekim the raven'da da kapısı çalınan şahsın aklından ilk geçen şey lenore'un döndüğüdür. hatta kuzgunla söyleşisinin bir yerinde, hayvana lenore'u tanıyıp tanımadığını bile sorar.
  • poe'nun en kasvetli şiirlerinden. oğuz cebeci çevirisiyle türkçesi:

    ah kırıldı altın kase - ruh uçtu ebediyen
    çalsın çanlar - aziz bir ruh yüzmekte
    stygian nehrinin üzerinden
    ve, guy de vere, yok mu gözyaşın - şimdi ağla ya da
    bir daha ağlama sakın.
    bak, oradaki katı ve kederli sedyede
    serilmiş yatar lenore, senin aşkın
    gel, mersiye okunsun - söylensin cenaze şarkısı
    bir ilahi öylesine genç ölmüş bu kraliçeler gibi ölü için

    "zavallılar, serveti için sevdiniz onu ve
    nefret ettiniz ondan kibirinden ötürü
    ve hasta düştüğü zaman onu kutsadınız - ki öldü
    öyleyse nasıl okunacak tören - ağıt nasıl söylenecek
    sizin - kötü gözleriniz, sizin iftiracı diliniz tarafından
    ki, öylesine genç olan o masumu öldürdünüz."

    peccavimus! konuşma böyle, ama ulaştır
    bir sabbat şarkısını kederle, tanrıya ki
    ölü rahat eder belki de
    tatlı lenore itmişti önceden
    yanı sıra uçan ümitle
    bırakıp seni çılgınlığa
    eşin olması gereken o sevgili çocuk için
    şimdi yere serilmiş o neşeli güzel için
    yaşam üstünde onun sarı saçlarının - ama gözlerinde değil
    hala orada yaşam saçlarının üzerinde ve ölüm üzerinde gözlerinin

    "çekil - çekil - düşmanlardan dostlara açılır o öfkeli ruh
    cehennemden, en üst gökkatındaki bir malikaneye
    ahlardan ve iniltiden, göğün kralının yanındaki altın taca
    çanlar çalmasın öyleyse, kutsal neşe içindeki ruhu
    lanetli yerden yükselen müziği duymasın diye,
    ve ben -yüreğim rahat bu gece- ağıt söylemeyeceğim
    ama uçuracağım o meleği, eski bir şükran ilahisiyle"
  • (bkz: lenore the cute little dead girl)

    roman dirge tarafından 2002'de yaratılmış küçük, sevimli ama bir o kadar psikopat karakter. bütün bölümleri şuradan izlenebilir.

    her bölümün introsunda poe'nun şu dizesi yer alır:
    "a dirge for her, the doubly dead. in that she died so young."
    "lenore" edgar allan poe (1831)

    her bölüm kâh tuhaf yaratıklarla vakit geçirip kâh evcil hayvanlarını katleden lenore'un tüm belirtileri psikopati semptomlarıyla uyuşmaktadır. * happy tree friends'e kahkahalarla gülen beni bile gerek müzikleri gerek atmosferiyle rahatsız etmiştir.
  • en iyi ölüm tanımlarından biri olan the raven * şiirinde persona'nın ölümünden önce sayıklayıp durduğu isimdir. sevdiceği, bir tanesidir. aynı zamanda ölüm anında sayıkladığı ve var olmadığını bildiği halde bir umut kuzguna sorup durduğu lenore hayatın ta kendisi de olabilir. *
  • edebi boyutuna ek olarak eskişehir'de bulunan çok şık bir cafe pastane tarzı işletmedir. iç dekorasyonu sanki sizi paris'te viyana'da gibi hissettirir. bugüne kadar gördüğüm en güzel dekorasyona sahip cafe diyebilirim.
  • roman dirge 'nin edgar allen poe şiiri olan lenore'den esinlenerek yarattığı, ismi lenore: the cute little dead girl olan, çizgi seri. aynı zamanda 26 tane kısa animasyon videosu yapılmıştır. bu animasyon videoların hepsi poe'nun bir sözüyle başlar: ''a dirge for her the doubly dead in that she died so young''.
  • tabutmag dergi 4. sayıda çevirisi şöyledir:

    ah, paramparça altın tas-¹, böylece can çıktı sonsuza
    yırtılsın çanlar, yer açın stygian² üstündeki kutsal ruha
    ve, guy de vere³, kurudu mu gözlerin, -ya şimdi ağla ya da asla!
    gör, bu demir yığınında lenore, yatıyor ölümüyle yanyana
    söylensin gel son sözler, çürümenin şarkısı bölünsün
    söylensin bu pür-i pak ölü için; ve ölmüşlerin en genci görülsün
    artık yakılsın bir ağıt - ki ölmüşlerin en gencini görürsün

    “alçaklar, onun servetini sevdiniz siz, gururundan tiksindiniz
    ve yataklara düşünce lenore, ölsün diye dualara meylettiniz
    öyleyse, nasıl yakılsın ki şimdi bu ağıt, nasıl söylensin bu şarkı
    bu acı; iftira boşalan ağızlarınızdan, leş döken gözlerinizden kaldı
    sizin yüzünüzden ölüm, masum aşkımı bunca erkenden aldı”

    günah işlemişsek bile4, deme böyle, bu ağıt yakılmazsa eğer
    gitmezse semaya son sözlerimiz, ölüler nasıl huzura değer?
    lenore, umuduyla gitti dünyadan, hem de yanıbaşında
    kalmadı derdi artık; hiddetinden ve karın olmaktan yana
    böyle; uzanmış narin ve güzel, artık kendine dönmüş yönü
    sarı saçlarında ışıldıyor da hayat, gözlerinde belli ki ölü
    orada, evet saçlarında hayat ama gözlerinde ölüm

    “çekil, çekilin önümden, ancak yırtar çıkar o yeraltını
    öfkeyle yarar cehennemi de, elbette bulur cennette katını
    çığlıklardan ve hüzünlerden sıyrılır, kurulur altından tahtına
    susturun çanları siz, artık bırakın ruhu ersin huzura
    nasılsa rahat yok ki, şu çirkin dünyada tek bir insana
    ve şimdi tutmam biraz bile yas, çünkü kalbim ışıkla dolu
    meleğim şarkılarla yükseliyor, benden gidiyor hayat boyu.”

    1: golden bowl (altın tas): eski ahitte geçiyor, altın tas’ın kırılması hayatın bitimini sembolize ediyor.
    2: stygian river (styx): yunan mitolojisinde yeraltı dünyasında bir nehir.
    3: guy de vere: lenore’un sevgilisi.
    4: peccavimus: latince’de “(tanrım) günah işlediğimiz için (affet bizi)” anlamında. (for we have sinned...)

    notlar
    şiir “a paean” adıyla 1831 yılında yayınlanmıştır.
    1843 yılında yine poe tarafından içeriği oldukça değiştirilerek “lenore” adıyla the pioneer’da yayınlandı.
    yazar hayatı boyunca şiiri çok kez düzenlemeye gitmiştir.
    “lenore” son formunu 16 ağustos 1945 tarihinde the broadway journal’da yayınlandığında aldı. şiir yayınlandığında poe derginin editörlüğünü yürütmekteydi.
    yazar hayatının son yazında dahi şiirin formunda değişikliğe gitmekteydi.
    şiirin ilk versiyonu, son halinden o denli farklıdır ki, bu iki eser antolojilerde genellikle farklı şiirler olarak ele alınmıştır.
    prof. thomas ollive mabbott’a göre kuzgun’un oluşumunda lenore’un gelişiminin büyük bir payı vardır.
    prof. mabbott, “lenore” için; “the collected works of edgar allan poe” kitabında şöyle diyor: “hiçbir şiir, sanıyorum ki poe’yu bu kadar zorlamamıştı.”

    kaynaklar
    kennedy, j. gerald. poe, death, and the life of writing. yale university press, 1987: 69.
    silverman, kenneth. edgar a. poe: mournful and never-ending remembrance. harper perennial, 1991: 202–203.
    kopley, richard and kevin j. hayes “two verse masterworks: ‘the raven’ and ‘ulalume’,” as collected in the cambridge companion to edgar allan poe, edited by kevin j. hayes. cambridge university press, 2002: 200.
    silverman, kenneth. edgar a. poe: mournful and never-ending remembrance. harper perennial, 1991: 201.
    sova, dawn b. edgar allan poe: a to z. checkmark books, 2001: 130.
    hoffman, daniel. poe poe poe poe poe poe poe. louisiana state university press, 1972: 68.
    mabbott, thomas olive. the collected works of edgar allan poe. vol ı. belknap press, 1969: 330.

    çev.: emin ünlü (tabutmag)
hesabın var mı? giriş yap