• baktım ki kimse türkçeye çevirmemiş...

    korkmuyorum yoldan
    görmek lazım, tadına varmak
    dalgalanışlar belimizin oyuklarında
    ve güzel olacak her şey burda
    taşıyacak bizi rüzgâr

    mesajın büyük ayıya
    ve yarışın güzergâhı
    kadife bir an
    hiçbir işe yaramasa da
    alıp götürecek rüzgâr
    yok olacak her şey ama
    taşıyacak bizi rüzgâr

    sarılmalar ve kurşunlanmalar
    ve bizi delik deşik eden şu yara
    sarayı başka günlerin
    dünün ve yarının
    taşıyacak onları da rüzgâr

    genetik omuzlarda
    kromozomlar atmosferde
    galaksilere giden taksiler
    ve uçan halımı
    alıp götürecek rüzgâr
    yok olacak her şey ama
    taşıyacak bizi rüzgâr

    ölü yıllarımızın şu hoş kokusu
    hani kapını çalabilir ya
    sonsuz kaderler
    tutsak da birini elimizde ne var?
    alıp götürecek rüzgâr

    yükselirken yine deniz
    herkes hesaplarını yeniden yapar
    ben senin tozlarını götürürüm
    gölgemin kuytularına
    taşıyacak onları da rüzgâr
    yok olacak her şey ama
    taşıyacak bizi rüzgâr
  • bugün havalimanında koştururken cafelerden birinden melodisini duymamla zınk diye kalakaldığım şarkı. belki 10 yıldır dinlememiştim. hafızamın bütün çekmeceleri açıldı sanki. ne çok şey unutmuşum; hislerim, umutlarım, hayallerim nasıl bu kadar baskalaşmış hayret ettim.
    şarkıyı ilk dinlediğim zamanları,klibini, sonra sophie hunger yorumu çıkınca yeniden çok severek dinlediğim dönemleri düşündüm 10 yıl önceki ben ve 15 yıl önceki ben bugünkü bana o kadar yabancı geldi ki, kendimi yabancı bedenlerde geziyormuşum gibi hissettim. arkama bakmamaya hep ilerlemeye o kadar odaklanmışım ki kendime yabancılaşmışım.
    rüzgar bizi sürüklemiş, bedenimiz, ruhumuz başkalaşmış çok şey yok olmuş, çok şey ortaya çıkmış, yeni şeyler büyümüş, çok şeye yetişememişiz, çok şeyi yitirmiş, çok şey toplamışız, rüzgarla yarışa girmiş ufalanmışız, bir yandan sürüklenirken bir yandan ufalanan parçalarımızdan yeni şeyler yapmaya çalışmışız. rüzgara karşı durmaya çalışmanın çaresizliğini de tatmışız. bize yeni şeyler getiren rüzgar bazende elini sıkı sıkı tuttuğumuz sevdiklerimizi almış ellerimizden.
    bu hafta da bu şarkıya içeceğiz artık mecbur. sonra yine unutup kendimi rüzgara bırakacağım. son zerremizde yok olup gidene kadar rüzgarda yol almanın hazzını yaşayacağım.
  • zerre fransızca bilmiyorum, lakin bu şarkıyı birkaç kere üstüste dinleyince; ceketimi alıp işyerinden çıkıp gideceğimden korkuyorum. sözleri eminim çok güzeldir ama inatla bilmek istemiyorum. her dinlediğimde kendimi papatyalı bir kırda hayal ediyorum; yalınayak. ayağıma otlar batmıyor, o kırlık yerin yakınından hiç araba geçmiyor. çok mutluyum tra la laaa derken birden kendimi çok hüzünlü hissediyorum. sevdiğim adamı özlüyorum deli gibi. saçlarını diyorum rüzgar uçursa ben seyretsem. çok üşüsem de diyorum; tüylerim diken dikenken o sıcak avucu ile omzumu tutsa; ılıklığıyla ısınsam.
    tam gözlerim dolacakken; ne alakaysa sloganlar atasım, meydanlara fırlayasım "leeee veeent noooooouuusss pooorteeeraaaa" diye bağırasım geliyor. yani iktidarı devirecek bir sloganı son gücümle haykırmak istiyorum. sanki yıllardan 68 ve ben paristeymişim gibi hissediyorum.
    tekrar dinlemeye korkuyorum. bir acaip, bir güzel şarkı.
    bazen de şöyle bir his beliriyor; ortalık siyah-beyaz, bende tüllü küçük bir şapka ve omuza kadar eldivenler, -tekrar çal sam...- diyorum.
    öyle herşeyi birbirine karıştırıp, biraz oraya biraz buraya dağılıp dinliyorum.
    vay be; elin gavuru ne güzel yazmış...
  • noir desirin "des visages des figures" albumunden leziz bir sarkı. hele bir klibi var ki ... nefis.
    insanın içini titretiyor*

    je n'ai pas peur de la route
    faudrait voir, faut qu'on y goûte
    des méandres au creux des reins
    et tout ira bien là
    le vent nous portera

    ton message à la grande ourse
    et la trajectoire de la course
    un instantané de velours
    même s'il ne sert à rien va
    le vent l'emportera
    tout disparaîtra mais
    le vent nous portera

    la caresse et la mitraille
    et cette plaie qui nous tiraille
    le palais des autres jours
    d'hier et demain
    le vent les portera

    génetique en bandouillère
    des chromosomes dans l'atmosphère
    des taxis pour les galaxies
    et mon tapis volant dis ?
    le vent l'emportera
    tout disparaîtra mais
    le vent nous portera

    ce parfum de nos années mortes
    ce qui peut frapper à ta porte
    infinité de destins
    on en pose un et qu'est-ce qu'on en retient?
    le vent l'emportera

    pendant que la marée monte
    et que chacun refait ses comptes
    j'emmène au creux de mon ombre
    des poussières de toi
    le vent les portera
    tout disparaîtra mais
    le vent nous portera
  • hani gönül yarasında kadın ağlıyordu kürtçe şarkıda, adam soruyordu; "kürtçe biliyor musun ki?" "bu şarkıda ağlamak için kürtçe bilmek gerekir mi be abe?" diyordu kadın.
    aha işte bu şarkı da benim için aynıdır.
    kes köse'den gayri fransızca bilmem ama sanki o an ne hissediyorsam onu anlatıyor gibi hissediyorum.
    46 kere arka arkaya çalsa da algımı yitirmiyorum kulağımın ucuyla habire dinliyorum ha dinliyorum.
    bazen ağlayasım geliyor bazen " yaşasın ulan" diye dinliyorum.

    sırf şu şarkının sihrini bozmayayım diye öğrenmeyeceğim fransızca anasını satayim.
  • gitarlari manu chao'ya ait olan sarki.
  • suserlere can kurban diyerek sozlerini alelacele tercume ettigim sarki.

    i'm not scared of the road,
    we should see, we should taste
    wanderings in the lower of the back.
    and everthing will go well, don't you worry,
    the wind will carry us.

    your message to the big bear,
    and trajectory of its orbit.
    a snapshot of velvet,
    even if it doesn't help anything, don't worry
    the wind will carry it.
    everything will dissappear but
    the wind will carry us.

    the caress and the shotgun,
    those wounds nagging us,
    that palace of other days,
    of yesterday and tomorrow,
    the wind will carry them.

    genetics slung over my shoulder,
    chromosomes in the atmosphere,
    taxis for the galaxies
    and what about my flying carpet, eh?
    the wind will carry it.
    everything will dissappear but
    the wind will carry us

    that perfume of our dead years,
    things that can knock on your door.
    infinity of destinies,
    we considered one and what did we get?
    the wind will carry it.

    while the tide is coming in
    and each one reflects on one's life,
    i take with me in the hollow of my shadow
    some dust of yours..
    the wind will carry them
    everything will dissappear but
    the wind will carry us...
  • şarkının sonlarına doğru hafif yaralı/kanyaklı başlayan bir klarinet solosu var. az aksamış, leziz."ben ne yaptığımı bilsem zaten" serhoşluğuyla çalınmış gibi.
    o taşıyor hikayeyi finale.
  • dinlemeyen adam yoktur nerde dinlediğini bilmeyen adam vardır.
  • ilkokuldan itibaren ingilizce eğitimi almış kişilerin "ben hayatta fransızca şarkı dinlemem" iddialarını yerlebir edebilecek kadar büyülü bir melodiye sahip, fransızca sözlerini ezberleyip söyleyemediğim için üzerine kafamdan türkçe sözler yazdığım, şimdiden klasikleşmiş olan noir desir eseri..
hesabın var mı? giriş yap