• red ve kabul olarak iki bölümden oluşur. islam'a teslim olmak için önce tüm diğer ilahları reddetmek sonra da rabbi tanımak gerekir. başka ilahları reddetmeden ikincisini yapmak bir işe yaramamaktadır. sanılanın aksine bu ilahlar bir takım putlar olmayabilir, hatta çoğu zaman değildirde.

    ilah; istekleri, talepleri sorgusuz sualsiz yerine getirilen kişi/kavram/makam yada nesnedir. "nefsini ilah edineni gördün mü?" ayeti bu konunun altını çizmektedir.

    insanlar da zaten en çok kendilerine taparlar, bu karanlık çağda.

    (bkz: entry girerken cennete gitmek)
  • "la", yani yok ile başlar.

    yoktur, ondan gayrı hiçbir şey.
    sen dahi yoksun.
    yalnızca o var.
  • islamın mottosudur.
    anlamı derinlemesine idrak edildiğinde,
    insana sağlıklı ve sonsuza dek geçerli bir "software" kazandırır tabiri caizse.

    la (yoktur) ilahe (tanrı ve tanrılık kavramı), ill (sadece ve ancak) "allah" (zatı hakkında tefekkür etmenin asla mümkün olmadığı, ancak sıfatları yönüyle kendisini tanıyabileceğimiz ve halifesi {her insanda belli bir ahenge kavuşturulması gereken [allah ahlakı ile ahlaklanmak], 99 allah isminin özelliklerinin tamamının farklı oran ve terkipler halinde bulunması ve bu yönüyle insanın, evrensel bütünlüğün birimselleşmiş bir kopyası oluşu} olarak kendi hakikatimizde, derunumuzda bulabileceğimiz, ahad olan, samed olan, sonsuz, sınırsız, öncesiz, sonrasız, tüm varlıkta yegane var olan, tek).

    bunu "allah'tan başka ilah yoktur" diye çevirmek son derece yetersiz, yüzeysel, hatta yanlış ve asla kabul edilebilir değildir. umulur ki burada olsun ama burada ya da orada, hakikat öğrenildiğinde vicdanen vebali de çok büyük olacaktır kanımca.

    "kelime-i tevhid"in yaşamda bize kazandırması umulan ve beklenen perspektif şudur; yerde, gökte, ötelerde, uzayda, evde, sosyal hayatta, iş hayatında vs. kendine irili ya da ufaklı, anlık ya da uzun vadeli tanrılar edinme. bu geçersizdir ve kendine zulmetmektir... fiiller alemindeki canlı, cansız, soyut, somut vs. yaşamdaki her birim, allah esmasının kombinasyonları ile meydana gelir ve varlığını sürdürür. dolayısıyla "her şey"in hakikati, her zerrede mevcut olan allah'tır. bu durumda sen hakikatindeki allah isimlerinin işaret ettiği özellikleri bulup, tanıyıp onlarla tahakkuk etmeye başladığın zaman daha dünyadayken cennet yaşamını yaşamaya başlarsın.

    ötelerdeki bir tanrı düşüncesi (şirk) otomatikman insanda ikiyüzlülüğe, kaypaklığa, ona yaranma, gözüne girme çabasına yol açar. böyle bir şey yok. şirk düşüncesi içinde bulunmak insanın kendine yapabileceği en büyük kötülüktür ve bütün olumsuzlukların sebebidir. oysa ki "allah" öyle bir tek ki, varlıkta ondan gayrısı mevcut değil. tüm varlıklar ondan ve onunla var...

    kelime-i tevhidin anlamı özetle ve kabaca böyledir. müslüman olduğunu iddia edenlerin büyük çoğunluğunun sandığı gibi değildir!
  • allah'ı ilahlıkla sınırlamak şirk olacağından,
    "ilah diye bir şey yoktur, allah vardır."
    manasına gelir, çünkü ilah sözcüğü, elohim'den gelir ve elohim aramca çoğul bir isimdir. kısaca tanrılık kavramı tek değil, çoğul olduğundan bu allah'ı tanımlamaktan çok uzaktır. o bir tanrı/ilah/god değil, rab'dır, hak'tır. insan öldüğünde ilk sorulan soru da "ilah'ınızın kim?" değil "rabbiniz kim?" dir. nefslere yaratıldığında ilk sorulan soru da "rabbinizin allah olduğunu hatırlayacak mısınız?" olmuştur.
    (bkz: kalu bela)

    benzersiz ve tek olduğu için, onu tamamen tanımlayacak tek sıfat "ilah" değildir, çünkü ilah referansı olabilecek bir sıfattır ve bu yüzden benzersiz değildir, en basitinden siz ilahlık kavramı hakkında fikirlere sahipsiniz, bu bile "ilah" sıfatının benzersiz olmadığına işaret eder.

    kısaca allah, akkadca tek olan ve tapınılan rab'a verilen "allalu" ismidir. bilinen en eski sami dil olan akadca'nın tanrı/tanrılara karşılık gelen bir deyişi olmaması, bunun aramca'da ortaya çıkmış olduğu bilindiğine göre.
    "allah vardır, bu onu açıklamaya yeter" manasına gelen,
    "ilah yoktur, allah vardır." sözüyle açıklanabilir. ilah=tanrı, tanrı/=rab, ilah/=rab, rab=hak.

    şu açıdan da bakabiliriz, islamda allah ezelden geldiği için ve kendisinden öte bir şey olmadığını söylediği için, "tanrılık" kavramı zaten kendini yıkmaktadır, çünkü sadece allah varsa ve benzersiz ise, allah tanımından başka bir tanıma ihtiyaç duymaz, çünkü "tanrılık" bizim tanımlayabildiğimiz, yapısını anlayabildiğimiz sınırları olan bir kavramdır, allah ise benzersizdir, tanrılık gibi gücünün sınırı sadece "yaratmaktan" veya "tapınılası"* olmaktan uzaktır, sonsuzdur.

    en doğru söylem bu durumda şu olacaktır, allah'ın benzersizliği onu kendini açıkladığı isminden daha başka bir sıfatla çevrelemeye çalışmak kendisini en hafif tabirle sınırlamaya çalışmak olacağından, ilahlık olsa olsa sıfatlarından birisi olabilir. ama bu da pek sağlıklı bir yargı değildir çünkü, esma-i hüsna içinde ilah diye bir sıfatı yoktur. yani bu durumda ilahlık yoktur, allah vardır. madem matematiksel açıkladık; allah>ilah.

    bu arada "allah" sözcüğü ilah'tan gelmemektedir, ilah sözcüğünün kökeni allah'tır. ayrıntılı bilgi için:

    (bkz: akkadcanın aramca üzerindeki etkisi/@nebuch)
  • allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. tapılacak, boyun eğilecek, secde edilecek, merhametine sığınılacak, yardım istenecek, kulluk yapılacak tek tanrı, sedece allah'tır.
  • tevhid açısından önermesi şöyle olabilir, önereyim bakalım:
    "b yoktur, a vardır." devriği: "yoktur b, varolan a'dır."
    a'dan başka a olamayacağı aşikâr; burada a'nın varlığının yanında, b'nin yokluğu da vurgulanıyor kanaatimce. hmm ne dersiniz cağnım?
  • söz yunus emre, beste sezen, düzenleme atilla özdemiroğlu. (bkz: deli kızın türküsü), (bkz: oh oh).
    be hey kardeş hakkı bulam mı dersin*
    hakka yarar amel işlemeyince
    bu sırrın ötesin duyam mı dersin
    mürşid-i kamille başlamayınca

    hu hu hu hu, hu hu hu hu
    hak la ilahe illallah, illallah

    gel ey kardeş gel de birliğe özen
    birliktir her nefsin kal'asın bozan
    hiç kendi kendine kaynar mı kazan
    çevre yanın ateş eylemeyince*

    hu hu hu hu, hu hu hu hu
    hak la ilahe illallah, illallah

    aşkın odu geldi yüreğim harlar*
    aşkı olan arı namusu neyler
    be hey yunus sana söyleme derler*
    ya ben öleyim mi söylemeyince.

    hu hu hu hu, hu hu hu hu
    hak la ilahe illallah, illallah.
  • islam'a giriş cümlesi.

    la yani hayır diyerek başlar. allah'tan başka tüm ilah kabul edilebilecek herşeye hayır demektir.

    paraya, güce, makama teslimiyeti bir kenera bırakıp allah'a teslimiyet ile gerçek özgürlüğün kapısıdır.

    yani gerçek özgürlük teslim olarak başlar.

    hemen en kötü butununa basacaklara soru : neden kötülüyorsun ? bana cevap vermek zorunda değilsin. kendine cevap ver...
  • - isnetus bir kez "lâ ilâhe illallah" diyen cennete gidermiş. bu söz doğru mudur?

    + elbette doğrudur.

    - "lâ ilâhe illallah!"...işte dedim... ben şimdi cennetlik mi oldum?

    + hayır sen sadece bir papağan oldun. dilin "lâ ilâhe illallah" derken, lisan-ı hâlin ile tam tersini söylüyorsun çünkü.

    mesela aileni seviyorsun, çocuğunu seviyorsun... peki tüm insanları da seviyor musun, din-dil-ırk ayrım gözetmeden?

    - hayır isnetus, insanların çoğundan nefret ediyorum veya sevmiyorum veya hiçbiri ölmüş kalmış umrumda değil. hem bu dediğinin uygulanabilirliği yok ki! kötüleri sevmememiz, inançsızlara karşı savaşmamız gerekiyor. ermeniyi yunanı nasıl seveyim ben?

    + sen en çok yapılan ve yaygın bir hatayı tekrarlıyorsun. zâhirle bâtının hükmünü birbirine karıştırıyorsun. iş başka, aşk başka. kalbinle tüm insanları ve evrenin tüm mahlukatını kucaklaman, zâhirde gereken her neyse onu yapmana engel değildir. zâhir boyutunun kendine özgü kuralları ve işleyişi vardır. irrasyonel davranışları kaldırmaz.

    söz gelimi sürekli içki içen bir sahabi vardı. sarhoş yakalandığında cezalandırılırdı. bir kaç defa yakalanınca hz. ömer çok kızdı ve bu sahabiye ağır sözler söyledi. bunun üzerine peygamber efendimiz hz. ömer'i uyardı ve "o, allah ve resulünü çok sever" dedi. muazzam bir müjdedir bu. zira o sarhoş sahabinin allah ve resul sevgisi, bizzat peygamberin dilinden tescil edilmiştir. elbette allah ve resulü de o sahabiyi severdi.

    dikkat edelim, arada sevgi bağı var diye ceza iptal olmuyor. zâhirin hakkı her neyse ona yine riayet ediliyor. işte biz de böyle olmalıyız. tüm insanlara ve mahlukata gönül açıklığı içinde olurken, aynı zamanda zâhir boyutunun gereklerini de yerine getirebiliriz. üstelik bu noktada kalbini kin, nefret ve düşmanlıkla dolduranlardan daha başarılı olma şansımız vardır. zira onlardaki o karanlık ve negatif hissiyat, aşırılıklara ve irrasyonel davranışlara sebebiyet verirken, sevgi ehli ise gayet soğukkanlı ve rasyonel davranma şansına sahiptir. kim daha çok rasyonel olabilirse, elbette o daha başarılı olacaktır bu dünya şartlarında.

    kaldı ki dostum, sen eşini dostunu, çocuğunu sevdiğini söylüyorsun. o dahi ancak şartlara bağlıdır. şartları değiştirsek, bakalım onları sevebilecek misin? demek ki aslında sendeki sevgi, sevgi bile değil veya itibari sevgini egonun çıkarları doğrultusunda ilgililerine tahsis ediyorsun. sevgin evrensel olmadığı müddetçe, o ego sende bâkî kalacaktır ve dilinle söylediğin tevhid de papağanlıktan öteye gidemeyecektir. dolayısıyla da cennet senin için söz konusu olamayacaktır.

    aslında burada görmen lazım; evrensel bir sevgi duygu durumuna giren kişi, zaten cenneti iç aleminde bulmuş hükmündedir. elbette cenneti iç aleminde bulan, ahirette dahi dış aleminde bulacaktır. kalbini ego, kin, nefret, düşmanlık, kibir, haset vb. duygularla dolduran da iç aleminde cehennem ateşini tutuşturmuş durumdadır. elbette bâtınında tutuşturduğu o ateş, onu içten içe yakarken, ahirette dahi zâhiren karşısına çıkacaktır.

    - isnetus ben şunu anlamadım: evrensel sevgi ile allah'tan başka ilah olmamasının ne alakası var?

    + elbette alakası var... mahlukat arasında ayrım gözetmen. hepsinin haklarını kendi hakkın gibi savunmaman, onların farklı ilahların kulları olduğunu kabul etmen hükmüne girer. böylelikle ilahları çoklamış olursun. oysa tüm varoluş tek bir devlet gibidir. hepsi tek bir ilaha ve tek bir hukuka tâbîdir. evrensel sevgi, senin nazarını bu birliği görecek şekilde genişletir. ilahları teke düşürür.
  • tuhaf bir merasime dönüştürülmüş, aşırı şekilci, garip hareketler ve irrite edici uygulamalar içeren toplu zikirlerden rahatsız oluyorum ben nedense. zikir dediğin sade olmalı. aşağıdaki kelime-i tevhid zikri gibi:

    canınız sıkıldığında açın linki; yüksek sesle eşlik edin. tüy gibi hafifleyeceksiniz.

    kurşun yükünü gönlün
    tüy gibi hafiflettim.
    denize hicret ettim.

    https://www.youtube.com/watch?v=dp2mw8srotg
hesabın var mı? giriş yap