• yaklaşık 5 ay önce taşındığım yerde, büyük çam ağaçlarının ağırlıkta olduğu bir koruluk var. kuştu böcekti çiçekti ne var ne yok doğa bilimci modunda inceliyorum.

    başlangıçta yüksek sesleriyle ve boyutlarıyla dikkatimi 3-4 kuştan ibaret bir ekip çekti. ne olduğunu anlamaya çalıştım ama yüksek çamların üst noktalarında takılıyorlar, hızlı uçuyorlar ve görünmemek için çaba sarf ediyor gibiler. kuyrukları çatal gibi ama tam da değil. alttan bakınca gölgede kaldığımdan renklerini anlayamadım. 1-2 ay bu elemanların seslerini duyduğumda balkona fırladım ama göremedim çünkü hızla kaçıyorlar.

    bir sabah yine rahatsız edici yükseklikteki sesleriyle kendi aralarında uzun uzun konuştular. derin uykumdan uyandım, kalkamıyorum ama merak da ediyorum, bide susun lan demem lazım. yaklaşık 15 dakikalık bir işkence sonrası kalkıp pencereyi açmamla beraber 5-6 tane yeşil kuş aynı yöne doğru uzaklaştı. yeşil? ne lan bunlar! gene anlayamadım. insan gördükleri anda hızla ortadan kayboluyorlar. yeşil diye kendi kendime sayıkladım bir zaman, aklıma geldi papağan mı acaba diye ama kimseye söylemedim bile gülerler diye.

    en nihayet geçen hafta sabahın köründe tatilden dönerken gördüm bu kelleleri. gene büyük ağaçların en yüksek noktasındalar, yeşiller, büyükler, kırmızı gagaları var ve evet papağanlar! bir süre onları seyrettim, sonra eve doğru ilerlerken takip ettiler beni. yani bana öyle geldi... ya da öyle olmasını istedim, uzatmayalım.

    bir süredir varlarmış istanbul'da yeşil papağan ve büyük yeşil papağan denilen soğuğa dayanıklı iki tür. kimileri gümrükteki bir kaza sonrası kaçıp kolonileştiklerini, kimileri küresel ısınmayla göç edip yerleştiklerini söylüyor.

    işin ilginci, her sabah kafa ütüleyen bu sempatik manyaklar, onları gördüğüm andan beri yoklar.

    http://www.kesfetmekicinbak.com/doga/08224/

    edit: ohooo ben de ilginç bişey sandımdı. topkapı sarayı'nda bu dallamalar serçe kadar sıradan.
  • bizim muhitte de hindistan'dan avrupa'ya papağan taşıyan bir tırın devrilmesiyle istanbul'u yurt tuttukları hikâyesine inanılır. dolmabahçe'nin çınarları istanbul'daki meskenlerinden biri. gülhane de keza. gülhane'de ayrıca yüzün üzerinde balıkçıl yuvası var. 15-20 sene önce göçerken konmuşlar, bir daha da kalkmamışlar. bu balıkçıllar, ikindi vakitleri kadıköy mendireğinde de görülebilir. incecik bacakları üzerinde akdeniz'e bakarlar, allah bilir ne düşünürler. konup kalkmayan kuşlardan biri de sığırcıklar. bizim yan evin bahçesine yerleşmiş bir sığırcık ailesi mevcut. papağanlar da her kasım nar ağacına gelip narları yiyorlar. bahçenin nar ağacı, âdeta o papişlere tahsis edilmiş, onların rızkı. narlarla papağanlar, kırmızı ve yeşil, güzün sararmış yaprakları arasında harika bir görsel cümbüş sunuyorlar.

    istanbul, özel coğrafyasıyla birçok kuşun anavatanı (idi). göçmenlerin, yarı-göçmenlerin de uğrak yeri. hâlâ uğrayıp kalkmayınların, beton yorgunu şehrimizi beğenip yurt belleyenlerin olması çok sevindirici. istanbul'un kuş kültürü hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler naki tez'in istanbul'un kuşçuları filmini izlesinler. ayrıca genel olarak selim somçağ'ın "türkiye kuşları" önemli bir kaynak. trakuş da bu işe gönül verenlerin on numara internet platformu.
  • eskiden beri var olabilirler ama sanıyorum son zamanlarda popülasyonlarında bir artış söz konusu. bu durumdan şahsen memnunum, ruh hastası karga ve martılar ile sıçma makinesi güvercinlerden iyidirler heralde. bir havaları, bir duruşları var en azından. gerçi karga da karizmatik hayvan hakkını yememek lazım.
  • bir rivayete göre bu papağanlar afrika'dan bir muzun üzerinde gelmişlerdir..
  • bir gün ev arkadaşlarımdan biri anlattı, abi dedi böyle böyle. sitenin içinde bir ağaç dolusu papağan gördüm sabah.

    aptal mısın olum sen dedim, serengeti mi lan burası vahşi papağanın istanbulun göbeğinde ne işi var.

    ama temiz bi dalga geçmiştim çok iyi olmuştu. hatta sanırım halüsinasyon gördüğüne o bile bir süre inanmıştı.

    sonra başka bi arkadaşım gördü toplu histeri dedik güldük geçtik.

    gerçekmiş ya, sonra biz de gördük.

    bahse konu arkadaşımdan burada resmi olarak özür diliyorum bu yüzden.
  • yeşilköy ve ataköy civarında da fazlasıyla bulunan berbat bir sese sahip olsa da güzel mi güzel, şirin mi şirin yaratıklar. gemiden kaçmış hede hödö hikayesine inanmıyorum, bence doğal bir tür. sadece ağaçlık yerlerde ve çok çok yukarıda takıldıkları ve de ağaç yaprakları ile aynı renkte oldukları için farketmek zor, o yüzden efsane gibi olmuşlar. sesleri de maaşallah karga ve saksağan ile yarışır, duyanın bunlardan biri sanması normal. ancak daha tiz bir sesleri var, şahsen sabah uyanmak için ikisi arasında tercih yapmam istense kargayı tercih ederim akşgkf.
  • bu papağanların bir kısmı kadıköy anadolu lisesi ile saint joseph lisesi arasındaki ağaçlık bölgede ikamet etmektedir.
    özellikle camları bu ağaçlığa bakan yatılı binasındaki sınıflarda ders kaynatmak için papağanları göstermek kal öğrencileri için sıkça başvurulan bir yöntem haline gelmiş idi zamanında.

    (bkz: hey gidi günler hey)
  • ataköy de de bol bol bulunurlar. doğayı mahvettiğimizde mütevellit binlerce kuş türüne sahip olmamız gerekirken bunlara bakıp umutlanıyoruz.
  • istanbul'u ziyadesiyle benimsemiş olan uçan şirinzadeler. yaşadığımız mahallede de çok yaygınlar. genelde terastan uçuşmalarını, karşı ağacın dallarında oyun oynamalarını izleyebiliyoruz. bazen gelip komşunun penceresinin önüne konuyorlar, bazen de, yani bazen dediysem kargalardan ve martılardan fırsat bulurlarsa teras duvarına bıraktığımız yemlerden faydalanmak için terasımıza geliyorlar. yine böyle terasa teşrif ettikleri nadir günlerden birinde, orada olduklarını fark etmeden duvara yem bırakmaya çıktığımda uçan piremsesimizi rahatsız etmiş olmalıyım ki, tanımadığı, üstelik de yakışıklı olmayan birinden iltifat almış türk kızı misali çek çek çek çek çek çeeeek diye bağırarak ve sinirli sinirli kanat çırparak en yakın ağacın yaprakları arasında görünmez olmak üzere uçtu gitti. papağanca konuşmuyorum, ama küfür ettiğine eminim.

    hayır, yanarım yanarım, annemden bile yemediğim paparayı el kadar kuştan yedim, ona yanarım.
  • bir grubu da bakırköy-yeşilköy tren hattı civarında yaşamakta. 90'ların sonundan beri varlar. bir ara tren yoluna yakın ataköy 5. kısımdaki laik ve röfleli teyzeler, kuşların koruma altına alınması için imza topluyorlardı. buradaki genel inanış da, papağanların evcil hayvan taşıyan bir trenin kaza yapmasından sonra vagonlardan çevreye saçıldıkları yönünde.
    bir keresinde bunlardan birini bir tane karga ile gagalaşırken görmüştüm. normalde ikisi de insan yaklaşınca uçan kuşlar olmalarına rağmen, şekillerini hiç bozmayıp mevzuya devam etmişlerdi ben geçerken. konu kız meselesidir kesin.
hesabın var mı? giriş yap