• bir dersi öğrenciye sevdiren kesinlikle öğretmendir, yaparsın yapamazsın o ayrı bir konu; ama en azından seversin dersi öğretmenin sayesinde. ortaokul ve lisede edebiyattan nefret ederdim; “balık baştan kokar” sözünden kompozisyon yazdıran, “damlaya damlaya göl olur” sözünden harikalar yaratmamızı bekleyenler yüzünden. düz basmakalıp öğretmenlerim vardı hep, ta ki lise 2’de dersimize giren yeni edebiyat öğretmenine kadar. eğer kendisi ile bir yıl önce tanışmış olsaydım belki de sayısal değil sözel seçmiştim. o kadar etkiliydi öğrenci üzerinde, biraz da aşıktım ne yalan söyleyeyim…

    türkçe ve edebiyat derslerinden hoşlanmayınca, okumayla yazmayla da pek ilgilenmiyor insan. ne zaman ki mevzubahis olan eğitmen ve öğretmenimle tanıştım, o zaman hayatım değişti. öğrenci değildik onun karşısında, arkadaşı gibiydik. 20 dakika konuşur, 20 dakika ders işlerdik. dersi de kitaptan anlatmazdı çok, konuştururdu bizi, anlattırırdı. bazen karikatür, bazen bir fotoğraf, bazen de bir cümle verip bir hikaye yazmamızı isterdi. işte benim de yazmaya, okumaya merakım bu zamanlara denk geliyor. meğer bende oldukça kuvvetli bir hayal gücü varmış, o söylerdi. benim ergenlikten olsa gerek dünyadan haberim yoktu zira…
    lise bitince bu yazma merakımı zerk edebileceğim bir ortam da kalmamıştı, sözlükle haşır neşir oluncaya kadar. ekşi sözlük gerçekten de istediğini yazabildiğin, kimseye hesap vermediğin, senin tanıyan olmadığı için de sonuna kadar sallayarak bir şeyler yazabilmene imkan sağlayan bir ortamdı benim için, hala da öyle… bir çok entry yazdım ki; gerçekle hiçbir bağlantısı yoktu, yeri geldi geçen haftanın en beğenilenlerine girdi, yeri geldi tslbn derken bir çok mesaj aldım. gerçekten de güzel, gaza getirici yorumlar da vardı aralarında, böylece buralarda daha fazla zaman geçirmeye başlamıştım.

    sadece yazmaya değil, aynı zamanda güzel insanlar tanımaya, arkadaş olmaya da vesile oldu burası. gerçek hayatta tanıyamadığın, iyi yürekli insanların bi yerlerde var olduğunu gösterdi. daha çok sevdirdi kendini… daha sonra madem ben burda çokça vakit geçiriyorum, bir şeyler öğreniyorum en azından daha okunabilir, daha katlanılabilir olsun diye elimden geldiğince bir şeyler yapayım dedim. “laf taşımak gibi olmasın da entry'niz ispiyonlandı” uygulaması olmadan önce, entry’ler çat diye siliniyor, zaman zaman da çaylak kalabiliyordunuz ki en boktan duygulardan biridir; yazarken çaylak olmak… bunu iyi bildiğim için kendimce yazarları uyarmak, sözlük için bir şeyler yapmak isteği gark oldu içimde. daha önce yazılmış bu diyerek uyarımı yaptım, yeri geldi göte girer bu hacım bak haberin olsun dedim, yeri geldi burda tanım yok aman dikkat dedim…
    sonra ne oldu inanın bilmiyorum, bu yolladığım mesajlara oldukça sert yanıtlar almaya başladım… hayatta sevmediğim şeylerden bazıları; ukalalık ve kabalıktır. eğer birine mesaj atıyorsam mutlaka onu rencide etmemeye, yermemeye dikkat ederim. bakıyorum ben de sorun yok gayet kibarca uyarmışım ama yazar kişisinde bir artistlik var ki sorma; birisi bir şeyler anlatmaya çalışıyor değil mi? sana çok saçma gelse bile, bunu güzelce ifade edebilirsin; “işine bak” şeklinde değil.. . kaldı ki mesaj atan kişi ne kadar ukalaca uyarmış olsa da, sen onu kibar bir dille yanıtla belki utanır yaptığından. tamam her şeyin en iyisini siz biliyorsunuz, hepiniz recap tayyip erdoğan kadar bilgili tecrübeli insanlarsınız. bunu ben yeni anlıyorum, o yüzden gayri ne kimseyi ispiyonlarım ne de uyarma babında mesaj atarım…
    her şeyi geçtim kuran adamın sikinde değil, bana ne ki? gündem başlıklarını açın bakın, aynı düşünce defalarca tekrar edilmiş. aklı başında yorumlar okumak, samanlıkta iğne aramaktan daha zor. maçlara bakayım kafa dağıtayım diyorsun, x futbolcusu gol atıyor 5 kişi aynı şeyi yazıyor; tek fark, biri soktu yazarken biri kobrayı saldı yazıyor… ciddi anlamda sözlük artık bilgi kaynağı, okuma alanı değil; popüler kültüre ayak uydurup vakit geçirme alanı oldu.

    neyse uzun oldu azıcık, çok dolmuşum demek ki mazur görün. zaten durumunuz yok büyük ihtimalle de okumamışsınızdır. içimi döktüm, gidiyorum. hepinize ispiyonsuz günler…
  • ego kabarıklığı yüzünden hata yapmayacağını düşünen ve kendisine yapılan ikazları ciddiye almayıp savuşturan sözlük yazarlarının hiçbir şekilde fayda bulamayacağını artık bildiğim, özünde iyi niyet bulunan davranış.

    akan entryler arasında dolaşırken özellikle götümüze girebilir kapsamında bir entry gördüm mü gidip yazarın profiline bakıyorum ki genelde benim gibi yeni nesil bir yazar çıkıyor. o an hemen aklıma bir önceki yazarlık denemem geliyor. ve elbette netameli, ki güzellikle anıyorum hoca hanımı.

    bir de yedinci nesil neşeli bir yazar olarak, ekşi sözlük yaylalarında işte öyle kafama göre mutlu ve kuralsızca takıldığım hallerimi hatırlıyorum. nickim şifreme denk hoplayıp zıpladığım o günlerden birinde aniden uçurulup ekran karşısında öylece nasıl mal gibi kalakaldığımı elbet bir ben bilirim, bir de o zamanlar henüz orta 1'e giden en küçük kardeşim. beraberce sözlük okurken çalan kapıya baktığım bir sırada şimdi hatırlayamadığım o komik başlığın altına "he he süper ya" yazan da o'dur. o şabalaktır online iken sözlükten uçurulmak zevkini bana yaşatan. online iken sözlükten uçurulmanın ne olduğunu elbet bilen bilir. len böyle bir eziyet olur mu? sözlük hesabının kapatıldığını idrak edene kadar, tam olarak başınıza ne geldiğini hissedene kadar, kanatlandığınızı anlayana kadar çekilen o dertler adamı hakikaten verem eder. "ya bi içeri gireyim" diye amaçsızca tuşlara basa basa klavyeyi bozarsınız mazallah. "allahım niye olmuyor, niyekine" diye diye monitöre bulanırken aklen ziyan olursunuz. o attığınız e-postalara binlerce yıl cevap veren olmaz.

    ve hepsinden önemlisi ekşi sözlük'ten kanatlandığınızı tam olarak fark ettiğiniz o bahtsızlık anında: "uçtuğunuz zaman neden uçtuğunuzu bilmediğiniz için uçacaksınız" sözü aniden aklınıza gelir, zehir kanınıza karışır, kulaklarınız çınlar, gönlünüz kararır, ki beklenen şifa da zamana üzgün/kızgın/büzgün gözlerle bakan ruhunuza tahminen ancak 1 hafta içinde gelir.

    işte böyle bir entry gördüğümde canlanan bu anılarım üstüne, o yazar arkadaşa zeval gelmesin diye kendimce iyilik yapmak için şuna benzer bir mesaj atıyorum hep:

    (# entry no)
    "merhaba. isterseniz bu hayvan (ya da yalama, yalaka, it, canlı, eşşek, keçi suratlı ve sair) kelimesini çıkarın yazınızdan. (bkz: götümüze girebilir). bunun yerine 'merhametsiz, sevgisiz, duygusuz' gibi bir sıfat kullanın arzu ederseniz. selam da ediyorum :)"

    aslında tek derdim daha önce çok sert bir eda ve hal içinde tarafımdan yaşanan bu uçurulma deneyimine entry sahibi arkadaşı da ortak etmemek, bu duyguyu yaşamasını engellemek ama nedense yardımcı olamıyorum. ben ne kadar "arzu ederseniz" desem de arkadaşlar arzu duymuyor. olmuyor işte. badilerim dışında başarısız oluyorum her defasında.

    zannedersem mesajımı alan yazar arkadaş öncelikle gidip benim profilime bakıyor ve sekizinci nesil bir yazar olduğumu görüyor. ondan sonra da (sanıyorum) -ulen sen ne biliyorsun ki bana öğretmeye kalkıyorsun düşüncesiyle- beni ciddiye almıyor ve "ehehe sağol" falan deyip sözlük kırlarında bildiğini okumaya devam ediyor. 3-4 gün sonra bakıyorum modlog'una, çaylak olduğunu ya da çoğunlukla uçmuş olduğunu görünce üzülüyorum her defasında, ki hakikaten olmayınca olmuyor.

    yazar arkadaş yazgısını bağlamışsa bir kere gönlüne, çözmek öyle pek de kolay olmuyor.

    (bkz: gökyüzünde yalnız gezen yıld)
  • bunu yaptım geçenlerde, cevap olarak "eyvallah hagi" diye mesaj geldi. 35 metreden zımbaladım
  • valla insanlıktır, beyefendilikmiş, adamın dibi olmakmış, oymuş, buymuş bilemem ama ben bunu çok yapıyorum. ama bazen yaptığıma pişman oluyorum. bak silinir bu, ispiyonlamışlar...vs. tarzında kibarca uyarılınca küfür ederek cevap verenler var aramızda.
  • - entry hatalı arkadaşım şurasını düzelt bence.
    - entry yazmayı sizden öğrenecek değiliz.
  • yapmaktan gurur duyduğum ve moderasyonu rahatlatarak moderasyonla ilgili sıkıntılara minimuma indirecek eylem.

    daha da güzeli benim dışımda birçok insanın aslında yaptığı şey.

    (bkz: hic ispiyon yapmayan yazar)
    (bkz: ben bugün bunu öğrendim)

    edit: $öyle ki: işbu tanım ispiyonun *yerine mesajı koymaktadır, ispiyonlamadan önce uyarmaktan farklıdır. ancak taşınıp taşınmaması moderatörlerimizin takdirine kalmıştır. *
  • ekşisözlük'ü sosyal rekabet ortamı sanan insanların yadırgadığı harekettir.
  • geri bildirimi her zaman beklenen gibi olmayan hareket. aman diyelim, tahmini egosunu yanlış hesapladığınız yazarlara dikkat.
  • hata yapabileceği gerçeğini sindirmiş egolarla böyle bir faaliyete girildiğinde elbet işlevsel ve çok verimli olabilmektedir. aksi takdirde laf anlatamazsınız. ben uçmasın/çaylak olmasınlar diye, karşıt görüş sahipleri de dahil olmak üzere özellikle sabırtaşı yazarlara mesaj ata ata çelik gibi sinirlere sahibi olmuş birisiyim. yani o kadar egosu şişik insanlar var ki, yardım dahi edemiyorum kendilerine. şişkinliğin etrafını dolaşayım derken akşam olmakta. bir zaman sonra diyaloğu bırakıp koşarak kaçıyorum. buyur örnek, ki neredeyse birebir yaşanmıştır:

    - (#xxxxxxxxxxx) merhaba, hocam burda kişiyi dandik diye tanımlamışsınız ama bu ifade hukuken sıkıntı yaratır sanıyorum. (bkz: götümüze girebilir). zaten entryniz de ispiyonlanmış. size tavsiyem o dandik kelimesini silmeniz ya da değiştirmenizdir. selam.
    + hem ispiyonluyorsun, hem de bana niye bildiriyorsun?
    - ya ben ispiyonlamadım. hem ispiyonlasam niye bir de size haber vereyim?
    + biz bu ayakları çok gördük. şimdi baktım da sen zaten moderatörmüşsün. madem öyle niye ispiyonluyorsun ki, direkt silseydin ya.
    - ne moderatörü ya? ben moderatör değilim. sadece yardım etmeye çalışıyorum. (allah benim belamı versin)
    + bak kıvırmaya başladın. moderatör olmaktan utanıyor musun yoksa?
    - anladım. (iç ses: kaç olm deli lan bu) hocam bak şöyle yapalım. ben size hiç mesaj atmamış olayım. yani beni yok farzedin. olur mu?
    + hehe. ayarı alınca nasıl kaçıyorsun bak.
  • iyi niyetli yaklaşım. bence bunu yapan insan, çok güzel bi insandır. candır.
hesabın var mı? giriş yap