• fakat müzeyyen bu derin bir tutku ve
    albayım beni nezahat ile evlendir romanlarının yazarı;
    aynı zamanda yönetmen
  • hilmi alagör ile hiç bir alakası olmayan kişi* **
  • bendeki tesirini yazmakla nasıl ifade edebilirim yahut anlatılmakla anlaşılacak bir mesele midir bilmem. yazdıklarını hep okudum ve o samimi dilin büyüsüne kapılmamak için, "aslında bunlar sadece yazdıkları, kendisi böyle içten samimi biri olmayabilir gerçekte" fikrine inanmamak için epey çabaladım yıllarca. bugüneymiş kısmet, aslında düne, galata dolaylarında bir yerde söyleşisine yetiştim. kendi dünyası gibi ufak, iç içe bir salonda 2 saat, bir sigara molası ve imza muhabbet derken izlemeye, dinlemeye doyamadım. neler hissettim anlatayım biraz.

    öncelikle edebiyatın öyle zannedildiği kadar tesirli, dünyayı kurtaracak cinsten güçlü bir alan olmadığını, kendisini ilhami algör'den ziyade ilhami olarak bildiğini, tanımlamaların insanı ve insanın zihnini kısıtlayacağına inandığından kendine yazar deyip köşesine çekilmek istemediğini, bunun yazdığını yaşamak mı yoksa yaşadığını yazmak mı ikileminde kolaya kaçmak olarak algıladığını, 'rutin'inin evinin içinde kafka ve dostoyevski kitaplarıyla yatıp kalkmak değil çamaşır yıkamak, elektrik faturalarını yatırmak olduğunu ve daha onlarca kendime yakın fikirlere sahip olduğunu anlattı. konuşmada sık sık kilitlenip, konsantrasyon sorunu yaşadığını söyledi ve zaman zaman bakıştık. aramızdaki onca yaş farkını hissedemedim. sanki bir masada karşılıklı otursak konuşacağımız çok şey olduğunu ve bu konuşmada durup "ya sen kaç yaşındasın ben kaç yaşındayım, ben ilhami algör'üm müzeyyen'in yazarı sen kimsin" demeyeceği o kadar belliydi ki. pat küt sorulara dahi içten, umursayarak, çoğu kez duyamadığı için başka cevaplar vererek ve bu durumdan da mahcup olarak insan olduğunu hiç unutturmadan sohbet, muhabbet...

    yakından tanısa beni severdi ilhami abi. dahi, muzip, samimi, delikanlı, konuşma esnasında ne anlatacağını unutup "dalma hakkım var mı?" diye soran, üstten değil alttan bakan, ne kadar iyi insan tanımım varsa(bak yine tanımlıyorum!) hepsini içinde barındıran harikulâde bir insan. yazar veya değil, çok iyi bir insan. seviyorum seni ilhami abi. yazmasan da olur.
  • eserlerini okurken hep bir sohbete dahil oluyormuşsunuz hissi verir.
    sanki bitmeyen bir mevzu varmış da, bir yanda müzeyyen'in aşkı, öbür yanda nezahat'in tutkunu, biraz ötede kıralıça'nın kalfa'sı ve baş köşede ilhami algör oturmuş bu mevzuyu derinlemesine tartışıyormuş gibi. siz de hasbelkader bi' selam veriyim diyip masalarına oturmuşsunuz da, mevzunun derinliğinden etkilenip sandelyeye çakılıp kalmışsınız gibi.
    yazarın yeni kitabı ikircikli biricik çıkmış, bize okumak, muhabbetlerine dalıp gitmek düşer.
  • güzel yazan adamdır.

    arada kitaplarındaki bazı cümleler gelir takılır aklıma; mesela pazar gününden beri şu kısmı tekrarlıyorum, söyleyecek ne kimsem ne de amacım var ama "ben de sevdiklerince terk edilme endişesi kafayı yemeye meyyal haller var. al bu elmayı nezahat. yüzünde göz izi var."

    --- spoiler ---

    gölgeler arasında gölgeler görebilirdim. bir sansar otları hışırdatırdı. annem bana gerçekleri kabul etmesini, hayat ise onlardan kaçmasını öğretmiş olabilirdi. "al bu elmayı nezahat" diyebilirdim, "sende bu ad oldukça istersen sıfır numara kel istersen at kuyruklu olurum. ince bıyıklı tek dişi altın olurum. meftun olurum meczup olurum. uzaklara bakarım, çıtımı çıkarmam. nasıl söyleyeceğimi bilmem susarım. susmak üzerine konuşmak gerekirse beni çağırırlar, oturur susarım. dolmabahçe saat kulesiyle, çırağan sarayı ile konuşurum. duvarlara yazılar yazarım gizli gizli: "albayım beni nezahat ile evlendir". sülüs yazarım, küfi yazarım, latin yazarım. gotik yazamam. yağ satarım, bal satarım, ustamı öldürür ben satarım. yemeden içmeden kesilir, alık olurum. adımı sorsan duymaz olurum. kötü olurum, iyi olmam nezahat. ya bu adı değiştir ya da al bu elmayı. bende sevdiklerince terkedilme endişesi, kafayı yemeye meyyal haller var. al bu elmayı nezahat. yüzünde göz izi var."
    --- spoiler ---
  • üslubunu seven, engin ergönültaş'la da bir yolculuk deneyimlemeli.

    detaycı humor, dozajında lirizm; merceklerinden fışkıran benzer imgeler ve o imgelerden damıttıkları kelime dizgelerinden örgü afili-şeytani zeka uçurtmaları.. bir taktılar mı zihninizi peşisıra o uçurtmaların; çağrışımlar, çağrışımlar, çağrışımlar ve yansımalar..

    başka bir insanın karmakarışık bir rüyasından uyanmış olmak hissi, ne kadar da değerli.
  • tünel tarafında görülen çok değerli bir sevdiceğimizdir, deli bakkalda yaşar, sokak cafe'de oturur. bebek'te çocuk milletiyle balık tutmaya gider. muhteşem gözleri var zatı alimizin. hatun muhabbeti yapmakta üstüne yoktur.
  • şu sıralar " albayım beni nezahat ile evlendir" kitabıyla kendisiyle sohbetteyim.
    ben de inanıyorum, "çatıda ki anteni düzeltme bahanesiyle evden kaçıp, ufku izleyen çocuklar" olduğumuza.
  • kitaplarında üslup kasıp, öykü ve kurgu eklemeyi unutan yazar. birbiri ardına nostaljik jargonla bir sürü şey söylüyor ancak ben bir olay örgüsü bulamadım. twitterda konsept hesapların rakı kokan, çay içen, bir başka seven kadın tweetlerini seviyorsanız bu yazarı da seversiniz. ilginç isimli kitaplarını bir heves alıp okuduğunuzda, eğer hikaye odaklı bir okursanız hayal kırıklığına uğrarsınız.
  • fakat müzeyyen bu derin bir tutku kitabının yazarı. bir kitap yazmak istesem sanırım bu kitap olurdu. bu kitaptan önce bir klasik okudum, üstüne bunu okuyunca dili, tarzı derken ilk 10 15 dakikada bırakmamak için direndim, bittiğinde de kapı dili gibi nereye gidiyorsun be abi dedim.

    ilhami abi sen güzel bir insansın.

    eminim yazdığın kadar okuyorsundur belki bu satırları da okursun, bakma bu babası belirsizlere; seni eleştiren de kitabını kötüleyen de saygı duyulasıdır lafım yok. ama senin tarzın için edebi yanı yok diyen bir iki sahipsiz gördüm benim canım sıkıldı. bazı insanlar neden korunmuyor be abi ?

    seni okuyacağız, seni savunacağız abi.
hesabın var mı? giriş yap