• kendisinin antimilliyetçi propagandaya malzeme yapılmak için öldürüldüğünü düşünmeye başladım.
  • (bkz: #17873709)
  • yarın, yurt çapında olmasa da istanbulda, kendisi için törenler düzenlenecek olan ve henüz neye kurban gittiğinin adını koyamadığımız insan.
    çoğu kişi haklı aslında, ölmeden önce ne yazılarını okurduk ne de takip ederdik yayınlarını veya röportajlarını.. ( çoğul konuşmamın sebebi türk halkındaki genel eğilimin bu yönde olduğunu düşündüğümden, ya da ben takip etmediğim için kimse takip etmiyor gibi hissediyorum) sonra ölünce kıymete bindi adam. öldükten sonra ve ölüm şekliyle reyting yaptığını ve okunurluğunun arttığını düşünen insanların klasik çıkış noktası ve aslında dar dünyalara saplandıkları nokta aynı aslında : kör öldü badem gözlü oldu...
    belki de evet öyle oldu... ama anlaşılmayan ve uzun yıllar da anlaşılmayacak olan nokta şu sanırım ; sokak ortasında gelişigüzel kafasına silah sıkılmayı hiç kimse haketmez, bu bir terörist de olsa haketmez, hrant dink'in katili de olsa haketmez... bu ülkede insanlar, açık açık tehdit edilmiş, polis tarafından korunmamış ve hatta belki hayatı peşkeş çekilmiş bir adam öldükten sonra 'aman zaten ermeniydi, türklere hakaret ediyordu, soykırım var diyordu' dediler... o yüzden haketmiş olduğuna inandılar öldürülmeyi.. hak aramanın bilinmediği bir toplumda azınlık hakkı ne olabilirdi ki??? boşver geç diye düşüldü bu suikast, cinayet...
    bugün hrant dinkin fikirlerine inanmayanlar bile onu saygıyla anabiliyorlarsa herşeyden önce insan oldukları, ahlaklı oldukları içindir. adalete inandıkları içindir. birini öldüren bir katille aynı sokakta yürümek istemedikleri içindir... bir gün karanlık bir tabancanın namlusunun kendilerine de doğrulabileceğini bildikleri içindir... adalet içindir...
  • cuma günüydü eve dönüyordum. mesaj mı geldi yoksa telefonda mı söyledi hatırlamıyorum: "hrant dink'i vurdular!". daha önce nasıl fikirleri sebebiyle öldürülen insanlar öldürüldüğünde nefretle dolduysam gene aynısını hissettim. tek problem kamuflajlar içerisinde "asker ocağı"nda olmamdı. sustum, merakımı gideremeden bindim otobüse. harem'de indim, üsküdar'dan motora bindim; yolların kapalı olduğunu duymuştum ama beşiktaş'tan şişli'ye geçtiğimde açıktı. osmanbey'de heryerde panzerler, içimden küfrediyorum bol bol. taksici "abi çok kalabalıktı bugün" dedi, ters bir laf etse patlayacağım; "yazık niye vurdular ki adamı"...

    agos'un orada olduğunu o güne kadar bilmiyordum, her görüşümde farklı düşüncelere daldığım beyaz adam'ın da hrant dink ve kardeşlerinin olduğunu. ayakkabılarının delik olduğunu bilmediğim gibi. sağolsunlar öğrettiler. ben pazar akşamı geri döndüm o da törene katılmadı.

    adım benzer bir olaydan geliyor benim. babamın en yakın arkadaşını vurmuşlar beyazıt meydanı'nda, adı da bana verilmiş. ama kaç çocuğa hrant adı konulabildi ki bu 3 yılda? kaç ermeni kaldı ki? neden kızı şu satırları yazmak ihtiyacı duydu ki?

    "dayanamadım, babam öldürüldüğünden beri hiç hissetmediğim bir coşku hissettim ve oynamaya başladım. göbek attık o gece biz babamla hrazdan stadyumu’nda karşılıklı. o günden, 19 ocak’tan beri gözümün önüne gelen bütün görüntülerde babam yüzükoyun kaldırımda. ayağa kalktı babam kısa süreliğine, hrazdan stadı’nda, 6 eylül akşamı. katılmak için. davet sahibi yine babam. bir keyifli, bir keyifli. açmış kollarını iki yana kocaman, sanki kucaklayacak herkesi, bütün stadyumu. ararat’ın düğünündeki gibi, agos’un 10. yıl gecesinde oynadığı gibi, gözümün içine baka baka, o sahanın göbeğinde oynadı da oynadı. gözleri dolu dolu. bir ali’ye sarılıyor, bir tuba’ya, bir salpi’ye, bir dikran’a, bir gül’e, bir sarkisyan’a. ‘rüyası’nda buluştuk babamla hrazdan stadı’nda o akşam. sarhoş olduk sırf umuttan, bir damla alkol bile almadan. umut yolculuğunun bir durağında buluştuk."
  • hayatımı değiştiren insan.

    ben hrant'ın öldürüldüğünü ekşi sözlükten öğrendim. o gün okuldan gelir gelmez bilgisayarın başına geçmiştim ve açılan sözde hrant dink cinayeti başlığını görmüştüm önce. bir saniye bunun aptalca bir şaka olduğunu düşündükten sonra, onu gerçekten öldürdüklerini öğrendim. türkiye'de bir çok siyasi cinayet oldu. bir çok aydın, yazar suikaste kurban gitti. ancak bu cinayet benim gerçekten algılayabildiğim ilk siyasi cinayetti. bende yarattığı farkındalık ve etki de büyük oldu.

    cinayetin olduğu günden itibaren en yakınımdan başlayarak insanların içine işleyen milliyetçiliği yeniden gördüm. en açık fikirli bildiğim en yakınımdaki insanların bile hrant'ı sadece "ermeni" olarak kodladığını ve "bu olayın bu kadar büyütülmemesi gerektiğini" savunduğunu gördüm. ancak diğer yandan hiç ummadığım insanların vicdanlarının da harekete geçtiğine tanık oldum.

    hrant dink'i öldürüldükten sonra tanıyanlardan değilim. her ne kadar yüzyüze görüşmesek de hrant öldürüldüğünde hem aynı partideydik, hem de birgün gazetesinden yazılarını okuyordum. ancak özel olarak takip ettiğim bir yazar değildi. cinayetten sonra geçmişte daha farklı davransaydım yollarımızın kesişip kesişmeyeceğini düşündüm. bir panelde,bir etkinlikte, birarada yaşamı savunalım mitinginde..

    hrant'ın cenazesinin tamamına yetişemedim. cenazeye okuldan geldiğim için-o gün okula gittiğim için hala pişmanım-o muazzam törenin sadece sonunu görebildim. ancak o bile bende büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. onbinlerce insan vardı, gözalabildiğine. hüznün yanında öfke de vardı. ancak ben etrafıma umutla bakıyordum. bundan utanmalı mıyım bilmiyorum ama o gün orada o kadar çok kişinin türkiye cumhuriyetinin kurucu ideolojisini ayaklar altına alan o sloganı haykırabilmesi görmek benim bir şeylerin değişebileceğine yeniden inanmamı sağladı. yenikapı'da törenin sonunda hrant'ın cenazesini taşıyan araba önümüzden geçip gitti. o an, o törendeki herkesin bir sorumluluk duygusuyla oraya geldiğini biliyorum.

    belki bu sorumluluk duygusu çoğunlukla suçluluktan kaynaklanıyordu. cinayet hepimiz için göstere göstere gelmişti çünkü. hrant mahkeme önünde "protesto" edilirken, ergenekoncular 5-10 kişiyle mahkeme önlerinde bir nefret gösterisi organize ettiğinde sokağa çıkmamıştık. agos'un önünde faşistler eylem yaptığında sokağa çıkmamıştık. cinayetten sonra sahte kardeşlik ağıtları yakan çok satan gazetecilerin satılık yazarları o günlerde hrant'ı hedef gösteriyordu. ağızlarında "türkün kirli kanı" iftirası, binlerce insanı nefrete yöneltiyorlardı. biz yine sokağa çıkmamıştık. sonunda herkesin korktuğu olup onu vurduklarında herkes durup sessizliğinin cinayetteki rolünü sorguladı önce. neden sustuklarını düşünen insanların vicdan azabı onları hareket geçirdi. hrant'ın öldürüldüğü gün orada binlerce kişi toplandı,daha sonra binlercesi daha onlara katıldı.cenazede ise iki yüz bin kişi yürüdü. hepimiz katıldık ve vicdanımızı temizlemeye çalıştık. evet birşeyler yapmıştık, sözümüzü söylemiştik. hala "solcuyduk, hala "ilerici" idik. hala "insan"dık. ancak bir kez acımızı,öfkemizi,çaresizliğimi,korkumuzu dışarı vurunca çoğumuz yatıştık, görevimizin bittiğini düşündük.

    ben, öyle düşünmeyen az sayıda insandan biriyim.

    bunu övünmek için ya da kimseyi harekete geçirmek için yazmıyorum. sadece yazmam gerekiyor. hrant'ın öldürülmesi benim milliyetçiliği-toplumdakini ve soldakini-sorgulamama neden oldu. sol olduğunu iddia edip hrant'ın cenazesine katılmayacağını açıklamaktan utanmayanlardan tiksinmeme ve yüzümü çevirmeme yol açtı sonra. ancak en önemlisi bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim. bunun bir daha tekrarlanmaması için bir şeyler yapmalıydım. o günden itibaren politik olarak çok daha aktif olmaya çalıştım. hrant'ın cenazesinin onda yarattığı etkiden bahsedip milliyetçiliğe ve ırkçılığa karşı güçlü bir odak oluşturmayı vadeden ufuk uras'ı önce parti içindeki mücadelesinde sonra da bağımsız adaylığında destekledim. ufuk uras kampanyası benim gibi hrant'ın öldürülmesiyle daha aktif mücadeleye başlayan bir çok insanla tanışmamı sağladı. onlarla bir arada umudu inşaa etmek için çalışırken, hrant'ın şahsında öldürülmek istenen "ötekiler" ile; ermeniler ile tanıştım. ermeni arkadaşlarım, dostlarım oldu. aras yayıncılık, nor zartonk, agos gazetesi, bomonti, hrant dink vakfı bana yepyeni bir dünyanın varoldğunu gösterdi. aslında hep orada olan ancak gizlenen,sesini çıkarmayan insanların aslında ne kadar güzel insanlar olduğunu gördüm. onların dilinde benim yanlış ve komik bir şekilde "hayca" dediğim dilde saklı olan yüzyılların acısını ve hüznünü gördüm.

    hrant dink cinayeti politik olarak da durduğum yeri değiştirdi. milliyetçilikten ve sosyal şovenizmden tamamen kopamamış bir sol anlayışı zor ve acılı bir süreç sonrasın bırakarak bugün bulunduğum siyasi yapıya katıldım. durduğum yerin doğru yer olduğunu düşünüyorum. bunun güvencesi de yine hrant. sokaklarda soğuğa, milliyetçilerin,ırkçıların laflarına, saldırılarına, sataşmalarına karşı bildiri dağıtanlar yine benim yoldaşlarım ödp'liler değil. onlarsa ankara'da hrant ölmeden önce ona ab'ci liboş deyip, cenazesine gidilmemesi çağrısı yapanlarla omuz omuza hrant etkinliği yapıyorlar. yoldaşlarının anısına hakaret ediyorlar.

    hrant'ın öldürülmesi bir çok türk gibi benimde ermeni soykırımı ile yüzleşmemi sağladı. bir sosyalist olarak zaten inkarcı bir tutum hiç bir zaman takınmamıştım. ancak bire bir konuştuğum ermenilerden sonra bugün ihtiyacımız olanın geçmişle her zamankinden çok daha keskin bir şekilde yüzleşmek olduğunu düşünüyorum. büyük felaket ya da ermeni tehciri yeterli değil. ermeni soykırımı kelimeleri ne kadar çok kişi tarafından ne kadar yüksek sesle telaffuz edilirse gerçek o kadar açık olarak ortaya çıkacak.

    hrant'ı bizden alan " bir bebekten bir katilden yaratan karanlık"a karşı savaşmanın hrant'ın cenazesine katılan herkesin alnına yazılmış bir görev olduğunu düşündüğüm için elimden geleni yapmaya çalıştım. hrant'ın davasının bütün duruşmalarına katıldım. sabahları oraya gitmek, kenarda mahsun bekleyen dövizleri insanlara dağıtmak,megafondan ne slogan attırıldığına bakmaksızın kitlenin içinden hepimiz hrantız hepimiz ermeniyiz sloganı attırmak, benim ve tanıdığım bir kaç kişinin ruhunu temizlemesine yardımcı oldu. iki senedir yapılan anmalardan bir gece önce bugün olduğu gibi acaba çok kişi gelecek mi düşüncesi yine içimi kemirmeye devam ediyor. çok da umutlu değilim açıkçası. dava duruşmlarında beşiktaş'a gelen aynı insanlardan fazlasını görmeyi bekliyorum. kendi örgütlerinin saçma sapan etkinlikleriyle önemli gün ve haftalar solculuğu yapan türkiye solcularının takviminde 19 ocak'ın olup olmadığından da emin değilim. işin aslı onlar çok da umrumda değil. cenazedeki sıradan insanlardan umudum var. 19 ocak'ın onlar için hala bir şeyler ifade etmesini umut ediyorum.

    19 ocak bildirilerinin hepsi dağıtılmış değil, biliyorum. asılabilecek afişlerin hepsi asılmış değil, bunu da biliyorum. ulaşabileceğim insanların hepsine telefonla ulaşmış onlara 19 ocak'ı yeniden hatırlatmış da değilim. bu beni rahatsız ediyor. kendi yapabileceklerimi bile yapamamış olmak. ancak biliyorum ki ben sadece daha büyük bir şeyin parçasıyım ve çabamın da bir sınırı var. hrant'ın arkadaşlarının çabasına rağmen yarın agos'un önüne gelecek kişilerin sınırlı olduğunu da biliyorum.

    yarın sabah bir çok insan içindeki o kırılmışlık hisi ile uyanacak ve hrant'ın anmasına gidip gitmemenin ikilemini yaşayacak. onlara demek istediğim tek şey vicdanlarının sesini dinlemeleri. yarın istanbul'da karla karşık yağmur olacak. ancak anmaya gelmek isteyenleri engelleyebilecek tek şey bu değil. "bırakın ya hrant'ı" laflarıyla, "hala şu ermeni mi" sözleriyle karşılaşacaklar. "acaba şehitler için de..." gibi saçma sapan karşılaştırmaların hedefi olacaklar. tüm bunlara karşı koymayı başabilirlerse saat 14.30'da agos gazetesinin önünde olacaklar. ben de her hrant anmasında olduğu gibi akmasına engel olamadığım gözyaşlarımla orada yanlarında olacağım.

    yarın hrant anmasından sonra barış için sanat girişimi agos'un bulunduğu cadde olan ergenekon caddesi'nin tabelasını hrant dink caddesi olarak değiştirecek. hayalim o tabelayı yerinden söküp berlin duvarını yıkanlarınkine denk bir öfkeyle uzaklara fırlatmak. sonra da herkesin dilinin ucuna gelen ama kimsenin söyleyemediği o sloganı attırmak. geçen hafta istiklal caddesinde sattığım gazetenin üzerinde yazan ve insanların birer bakış atıp yoluna devam ettiği o sloganı.

    "hrant'ın katili ergenekon çetesi"

    eğer başka bir dünya mümkün diyor ve onu inşaa etmeye çalışıyorsak,bunun nirengi noktası hrant'tır. vicdan için, adalet için, hrant için yarın sizin de orada olmanıza ihtiyacımız var.
  • gökkuşağının bir rengini soldursanız kına siparişiniz daha mı çabuk elinize ulaşır demeli.
    vatanımız gökkuşağında kendine yer bulmuş tüm renklerimiz ilelebet var olacak.
    hrant dink temsil ettikleri ile hep var olacaktır.
    gün gelecek onun zihninde yer edenler tekrar gerçeklerimiz olacak;
    "güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler."
  • ne zaman 3-5 satır karalamak istesem hrant dink hakkında ya dilime küfürler dolanıyor, ya da boğazım düğümleniyordu acizlikten. yazamadım... bu başlıkta yazılan bütün entryleri okudum bugün. ne çabuk unutuyorum, ne kadar kör bir hafızayla lanetlenmişim... 19 ocak'ta ne olmuştu?

    hrant'ın öldürüldüğü gün hissettiğimiz "güvercin tedirginliği"ni ne de çabuk atlatmışız. ne çabuk hazmetmişiz olanları, belki de hazırlanmışız olabileceklere. hazmetmek, kabullenmek bu kadar kolay olmamalı. bu kadar huzurlu uyumamalı insanlar. en mutlu demlerini bile karnında bir sancıyla yaşamalı... bu sancıyı unutmaya yüz tuttuğum için, dönüp hatırladığımda bundan utanç duyduğum için, güzelliklerin ölümünden kendimi sorumlu hissettiğim için; benim kadar unutkan insanların olabileceğini düşündüğüm için bir hatırlatmada bulunmak istedim : 19 ocak'ta ne olmuştu?

    • bir sözlük yazarınin biraz edebi, üzerinde uğraşılmış, dramatikleştirilmiş yazısını okuduğumda gözlerim sulanmış olabilir ama kendisi için ölüm haberini aldığımda ağlamadım; kızdım. çok kızdım. yazık.
    (archaon, 20.01.2007) (#7439553)

    • türkler ve ermeniler mi? 1915 falan ha? herkes bizim dediklerimizi tekrarlamalıdır bu konuda... bir ayin gibi... koro halinde... tek gerçek bizimdir... biz bir yumruk gibi.. tek yürek tek millet... biz bize benzeriz... farklılıklar tiksindirir bizi... ya sev ya terk et… ama farklı..? hayır, farklı düşünemezsiniz...
    (rind, 8.10.2005) (#8335376)

    • yazdigi makaleden "türklüğe hakaret, ırkçılık, şovenizm" gibi yargılara ulaşanların okuma bayramlarında takmış oldukları kurdelalar da geri alınmalıdır.
    (cinayet masasi, 11.10.2005) (#8349650)

    • başına gelenler, halkımızın aklına ermeni deyince; hamparsum limoncuyan, artin penik, bedros keresteciyan, berc keresteciyan, agop dilaçar ya da irma felekyan degil de; sogomon teyleryan, hampig sasunyan ya da gurgen yanikiyan geldiginin gostergesidir. türklüğe hakaret paranoyası icinde yaşayanlar, tavırlarının ikinci grubu büyüttüğünün farkinda bile değiller.
    (guru, 14.10.2005) (#8365597)

    • aramızdaki farklar "üstünlüğümüz" değil birbirimize karşı... sen kendini oluşturan değerlerle bütünleştin, ben de beni...
    (pofuduk, 24.10.2005) (#8419266)

    • demek ki biz, bin yıllık hüküm sürdüğümüz anadolu'nun medeniyetinden bir sikim alamamışız. demek ki biz şeyh bedrettin'lerden, pir sultan abdal'lardan gelen aykırılığın tadına bir türlü varamamışız. çoğulcunun yanında olmayan herkesi kurşuna mı dizelim? ermeni asıllı olup da bu ülkenin, bu toprağın çocuğu olmayı seçenleri sırf farklı düşünüyorlar diye öldürelim mi?

    bugün yaşamış olduğumuz bu olay, adice ve alçakça bir saldırı değildir sadece. bu ülkenin onuruna, gururuna sıkılmıştır bu kurşunlar. ele güne rezil olmak değildir asıl mesele. hadisenin özü, sabah uyanıp da aynaya bakınca kendine bakmaktan utanmaktır artık. yaşadığın, havasını soluduğun toplumun dizginlenemeyen vahşi milliyetçiliğinden usanmış olmanın verdiği acıdır.
    (jokond, 19.01.2007) (#10491775)

    • uzlaşmadan, barıştan, bir arada yaşamaktan bahseden bir kardeşimizi öldürdüler ya, bir ermeni azaldı işte onların gözünde. oysa bu toprak bir kocaman oğlunu kaybetti...
    (umka, 19.01.2007) (#10491887)

    • bağır bağır bağırmak istiyorum. faili faşizmdir!
    (potentia, 19.01.2007) (#10491927)

    • paranoyak, herkesi (kendi vatandaşlarımızı bile) düşman belleyen bir toplum olduk çıktık.
    (empas kumpas, 19.01.2007) (#10491930)

    • ister türkiye'de yaşayan azınlıklardan birinin sesi olarak adlandırılsın, ister özgür gazeteci... ölen en nihayetinde bir insandır; konuştuğu, düşündüğü, çoğunluğun hoşuna gitsin ya da gitmesin inandıklarını savunduğu için öldürülmüş bir insan. sevdikleri, sevenleri olan, birilerinin ailesinin bir parçası olan, nefes alan ve hayal kuran bir insan artık yok.
    (romica, 19.01.2007) (#10491944)

    • (bkz: fikirler kurşun geçirmezdir)
    (cookie, 19.01.2007) (#10491953)

    • başımı eğdiniz yine. bunu kabullenirsem çocuklarıma el süreceksiniz bir gün, düşündükleri için. buna izin veremem. karanlık ne fena, özgür düşünememek ne fena, toplumsal atalet ne fena şey!
    (superjesus, 19.01.2007) (#10492002)

    • yazdığı için öldürüldü. sorguladığı için. farklılığa tahammül edemeyen, tahammülsüz, nefret suçu işleyenler tarafından.
    (ride, 19.01.2007) (#10492021)

    • önceki cinayetlerinize ne kadar da çok benziyor; gri gökyüzü, üzeri örtülü bir ceset, etrafında kalabalık... senin fotoğrafın bu faşizm. kimse seni ayakta alkışlamayacak faşizm, şu an düşmanını nasıl alkışlıyorlar, duy.
    (mastor, 19.01.2007) (#10492060)

    • sayesinde, türk olmaktan gurur duymayı hiç bir zaman anlamamıştım ama utanç duymayı anlamaya başladığım insan.
    (tonyterrino, 19.01.2007) (#10492088)

    • sokakta "yaşasın halkların kardeşliği" diye bağırıyor birileri. kavgasını vermezsek yaşatmayacaklar. ben mi? ben ağlıyorum şimdi.
    (babaerenler, 19.01.2007) (#10492133)

    • edit : babamla yaşıtmış, benim babam daha çok genç.
    (master of puppets, 19.01.2007) (#10492143)

    • okuma alışkanlığı olmayan türkiyem'de yine yazan birinin öldürülmesi ne kadar garip değil mi?
    (mihmandar, 19.01.2007) (#10492185)

    • kaybıyla birlikte çok kültürlü ve çok yürekli gerçek kimliğimizi biraz daha kaybettiğimiz adam. sonunda bu kimlik, küçüle küçüle öyle bir yok olacak ki, elimizde 301'le korunmaya çalışılan hezeyandan başka hiçbir şey kalmayacak "kimlik" adına.
    (conahmetinmakinesi, 19.01.2007) (#10492428)

    • iyi adam, kötü dünya.
    (gari, 19.01.2007) (#10492450)

    • de, da, ama, fakat... beni geride kalanlar arasinda olduğum için utanç içinde bırakan insan.
    (fitfit, 19.01.2007) (#10492472)

    • gözümü yaşlı görenlerin "yakının mıydı?" diye sordukları insandır. yakınlığı sadece günlük telefon konuşmalari, kan baği, aynı ortamda çalışmak olarak görüyor insanlar. yazık... evet hrant yakınımdı. değerli bir yakınım.

    birileri çayini yudumlarken "bir sessizlik var burada felaket mi olacak nedir?" diyebiliyor, gülebiliyor, geçebiliyor. güzel bir adamın öldürülmesini felaket olarak görmeyebiliyor. olayı daha da üzücü hale getiriyor bu...
    (nutkututuk, 19.01.2007) (#10492487)

    • mermercilerin mozaikten söktükleri son taş.
    (bonadrag, 19.01.2007) (#10492617)

    • dolmuşta, markette, okulda, orda burda kendileri ile temasta bulunduğunuz, para uzattığınız, paranızın üzerini aldığınız, yanında yürüdüğünüz, yamacında oturduğunuz, çarptığınız için özür dilediğiniz birilerinin böyle biri olabileceği ihtimali bir paranoyanın halihazırdaki fitilini ateşlemiştir artık.

    ölüm "ama" kaldırmaz. ölüm kendine ilişkin herşeyi soğurur. öfke ise nefrete çanak. ve ben artık bu ülkeden nefret ediyorum!
    (katil balina, 19.01.2007) (#10492674)

    • dünyamızdan bir renk daha eksildi. ben kırmızı olarak sarı ile konuşamayacaksam, herkesi kırmızıya çevirecekse insanlar, ne anlamı kalır kırmızı olmanın?
    (carpenoctem, 19.01.2007) (#10492677)

    • bugün baktım, tertemiz kanı akmıştı osmanbey sokaklarında.tabanı delik ayakkabılarıyla oracıkta yatarken nasıl da bu memleketin evladıydı. gariban ve yalnız...
    (hagi, 19.01.2007) (#10493015)

    • aynı dağa bakarak, farklı dillerde ancak aynı duygularla, aynı türküyü söyleyen iki halkın da başı sağolsun. başımız sağolsun.
    (bu da gecer ya hu, 19.01.2007) (#10493179)

    • (bkz: ırkından önce insanlığını keşfet ey canavar)
    (manu, 19.01.2007) (#10493468)

    • o güzel kafamızdaki türk imgesinin toprağını eşelediğimizde ne çıkıyor biliyor musunuz? dışlama. saldırı. cinayet! nazım hikmet çıkıyor. uğur mumcu çıkıyor, erdal eren, turan dursun, ahmet taner kışlalı, hrant dink çıkıyor. kimi yabancılaştırılmış, anlaşılmamış, kimi kovulmuş, kimine tahammül edilememiş, kimi katledilmiş... hepsinin hayaleti, o at sırtında koşturan yiğit, o çılgın türk'ü kovalıyor. ve bu lanetli sicil; işlenen her cinayetin unutulması, özgürlüğe karşı işlenen her suçun o balık hafızamızdan çıkıp gitmesi gibi öyle kolay ve sinsice yok olmayacak. bu ülkenin insanları; atalarının soyu sopu, dini, ya da mezhebinden önce, "insan" olduklarını fark etmediği sürece, her ayıbımızın artık üstümüze başımıza, her yerimize bulaşmış kanı; gözü açık ölüme terk ettiklerimizin uykumuza çöken kabusu silinmeyecek! silinmesin. çünkü hrant dink de öldü.
    (xeyn, 20.01.2007) (#10493749)

    • biz bugün üzüldük, ben seneler sonra tekrar ağladım ama biz kaç kişiyiz.
    (hans pfaal, 20.01.2007) (#10493877)

    • (bkz: bir şey yapmalı)
    (ebliss, 20.01.2007) (#10494253)

    • sağduyuyu neden öldürürsünüz? onun insanlığa ne zararı dokunmuştur? gaflette vurursunuz da, sağduyuyu vuracak kadar mı gaflette?
    (boshi, 20.01.2007) (#10494285)

    • ama ben ne ailemden, ne öğretmenlerimden, ne hayattan insanların farklı olduğunu; kiminin ermeni, kiminin türk, kiminin çin'li olduğunu öğreten bir ders almadım, öğrenmedim. benim bildiğim, herkes ayrı bir güzel, herkes ayrı bir kötü ama herkes aynı insandır.
    (the dentist, 20.01.2007) (#10496052)

    • ama diyorum ya bir korkak olarak yaşıyorum ben. hrant dink yemiştir o kursunları benim yerime. ben ağzımı yeterince açmadığım için yığılmış kalmıştır oracıkta. o yüzden başımı önüme eğmişimdir, birlikte çalıştığım polonyalı sorunca "gazeteci oldürülmüş sizin orada. ermeniymiş... neden öldürüldü?" diye. o kaldırımda yüzü koyun yatan topukları dışa doğru açık kalmış cansız vücut benim vücudumdur, anamın, babamın, ablamın, esimin sevdiğim tüm insanlarin vücududur aslinda. o yüzden ayaciklarını düzeltmek gelmiştir içimden. oradan bir an önce kaldırıp kucaklamak istemişimdir hrant dink ağabeyimizi. tek yapabildiğim bu işte. yine methiyeler düzmek.
    (bosch kalfa, 21.01.2007) (#10497160)

    • sustuğum... doğmayacak çocuklarima taşıdığım utancım. yurtsuzluğum ve yersizliğim.
    (geographica, 22.01.2007) (#10503107)

    • vicdanımla hesaplaşmayı, bir başka ömre bırakmak istemiyorum. yarın, canımın daha az yanacak olmasından utanmak istemiyorum. yapamadıklarımı unutmak istemiyorum. hep kal.
    (nosurprises, 23.01.2007) (#10506234)

    • kendim ölsem bu kadar üzülmezdim.
    (cyrano, 26.01.2007) (#10515808)

    • (bkz: akşam olunca eve dönse ölü babalar)
    (seagullineskisehir, 18.01.2008) (#12323566)

    • geçen sene bugündü...
    (holysinner, 19.01.2008) (#12331950)

    • yıllarca "ali topu agop'a at" diye boşuna söylememiş olandır...
    (kediaman, 20.03.2008) (#12892958)

    • dedikleri gibi, bu ülkede güzel şeyler de oluyor ama maalesef fazla yaşamıyor.
    (hiyel, 23.12.2008) (#14686003)

    • gözleri doluyordu “ülkem” derken. “git derlerse yolda ölürüm”... bir ülkeyi sevmek işte böyle bir şeydi.
    (emotembelyazar, 18.01.2009) (#15094680)

    • anlamanın, anlamak istemeyenin kafasına vura vura anlatmanın üzerimize vazife olduğuydu. ben de suçluyum.
    (hexa, 19.01.2009) (#15099352)

    • sahi, iki yıl oldu, ne oldu?
    (latent, 19.01.2009) (#15099828)

    • biz, ayakkabısının teki tabanı delik halde yüzüstü yatmış kaldırımdaki cansız bedeninin o onurlu görüntüsünü kıskanırız. o orda yatıyor hala. devlet, kendi pisliği de gözükmesin diye gazete kağıtlarıyla örtüyor gene. biz, onun hala başı dik, sapasağlam ayakta olduğuna inandığımız için örtüyoruz.
    (sag eliyle dusunen adam, 17.01.2010) (#17860943)

    • samimiyetsizlik dedim aklıma geldi, sahi ne oldu 19 ocak'ta?
    agos'un önünde olacağız. hrant için adalet için.
    (alexdelarge, 17.01.2010) (#17860079)

    •çağından sorumlu olmak : kimse atalarından sorumlu değildir ama herkes yaşadığı çağdan sorumludur. ayrıca sadece devletine, milletine değil, en başta kendi vicdanına, ayrıca yakınlarına, gelecek nesillere, tüm insanlık ailesine, doğaya karşı da sorumludur. kendi adıma ülkemdeki kötü gelişmelerden (muğlak konuşuyorum ki hem fikir olmaya devam edelim), oturmuş, gerçek bir demokrasinin ve yapıcı bir tartışma kültürünün yokluğundan kendi payıma düştüğü kadar sorumluluk hissediyorum. işime arabayla gidip geliyor olmaktan, alışverişlerimde plastik torba kullanmaktan, yağmur ormanlarını, soyu tükenen hayvanları korumak için yeteri kadar çaba sarfetmemekten dolayı sorumluluk duyuyorum. amerika'nın ırak işgaline karşı koymak için elimden geleni yaptım mı, dünyanın diğer yerlerindeki katliamları engellemek için neden parmağımı bile oynatmadım soruları vicdanımı rahatsız ediyor. övünüyorum anlamı çıkmasın, şöyle diyeyim, arada bir rahatsız ediyor, sonra kendi minik bencil dertlerime dalıyorum, böyle gelmiş böyle gider gibi yalanlarla kendimi avutuyorum.
    (faydasiz, 19.12.2008) (#14632211)

    •anlamak, dinlemek, öğrenmek, sevmek bir zul olduğundan beri şiddet çok sıradan. çok bizden, çok bildik.
    (endless dream, 16.01.2010) (#17849441)

    "kurtardım ceylanı avcının elinden,
    ama daha baygın yatar ayılamadı.
    kopardım portakalı dalından,
    ama kabuğu soyulamadı.
    oldum yıldızlarla haşır neşir,
    ama sayısı bir tamam sayılamadı.
    çektim kuyudan suyu,
    ama bardaklara konulamadı.
    güller dizildi tepsiye,
    ama taştan fincan oyulamadı.
    sevdalara doyulamadı...
    giderayak işlerim var bitirilecek,
    giderayak..."
    nazım hikmet
  • (bkz: #17877848)
  • 3 yıldır her 19 ocak'ta içimin acımasının, canımın yanmasının nedeni olan güzel insan..
  • namluyu doğrultanın, tetiği çekenin, bütün bunları izleyici kalanların ortak paydasındaki o tarihsel geçmişin hatırına; övünülen osmanlı nezaketi, türkçülük, milliyetçilik, ülkücülük gibi palavralar tarafından sokak ortasında öldürülmüş ermeni, türk vatandaşı, gazeteci, zoolog.

    bir büyük şehirde, gündüz vakti sokak ortasında bir türk vatandaşı sırtından alçakça öldürülüyor.
    katil gözaltına alınıyor, katille bayrak önünde fotoğraf çektiren şuursuzlar beliriyor.
    ardından adam kaşınmıştı zaten gibi tiksinç yorumlar geliyor,
    bir gazete internet sitesinde "hrant dink için fatiha okunması doğru mu?" şeklinde anlamsız bir ankete yer veriyor.
    ogün samast gibi süprüntünün başındaki beyaz bere o ve onun gibi kokuşmuşlar için bir modaya dönüşüyor,
    adamlar futbol tribünlerinden ayar verecek kadar ileri götürüyorlar içlerindeki pisliğe bulaşmış faşistliklerini.
    devlet bildiği halde koruyamıyor, göz yumuyor bu sürece. dava ogün samast ın ve onun gibi iki üç zavallının üzerinden yürüyor.
    gerçek ortaya çıkmıyor.
    herkesi dinleyen, herşeyden haberi olan iktidar hrant dink olayını her nedense bir türlü çözemiyor.
    şarkı bu ve benzeri, karanlık, nereden tutacağınızı bilemediğiniz,
    bölünmüş, cahil, insanlığı milliyetçiliğe değişen bir dünyayı anlatıyor.

    siyahlar ve beyazlar
    herkes için başka doğru var.

    (bkz: özgürlük sırtından vurulmuş)
hesabın var mı? giriş yap