• açık ara okuduğum en iyi hikaye. öyle bir eşitlikçilik ve tektipçilik durumu var ki güzeller ve zeki insanlar diğerleriyle eşit olmaları için cezalandırılıyorlar. bu bana biraz günümüz dünyasını da betimliyor gibi geldi. zaten bilimkurgunun en sevdiğim yanı bu, günümüz dünyası ya da geçmişte olanları tamamiyle fantastik bir kurguyla daha açık ve anlaşılır hale getirmesi. kıyafetler, saç şekilleri, gözlükler vs. insanlar kabul edilmek uğruna istemeyecekleri şekillere girebiliyorlar ya da kendilerine sorsan kabul etmeyecekleri fikirleri uyumlu olmak adına rahatlıkla onaylıyor ve hatta savunuyorlar bile, yoksa hikayemizdeki gibi acı çekmeleri olası. neyse efem kesinlikle her insanın okuması gerekli bir hikaye olduğunu söylemekte ve şiddetle tavsiye etmekteyim.
  • sonu ile ignorance is bliss mottosunun ne kadar tartışmaya açık olduğunu gösteren distopik kurt vonnegut hikayesi. insanları eşit hale getirmek için mükemmelleştirmeye çalısmak yerine fiziksel ve zihinsel olarak orta seviyeye göre kalibre edilmesi çok tuhaf. orta zeka, yetenek ve güzelliğin altındaki insanlar için ne yapılıyordu acaba diye de merak ettim.
  • kurt vonnegut'un a$mi$ hikayesi. filmi de var, kisacik hikayeden kocaman film cikarmi$lar ve super olmu$. bir ara kanal 7 veriyor idi gunduzleri, rastlanirsa izlenmesi gerek.
  • kısacık bir hikayeye bambaşka bir dünyayı nasıl sığdırabilmiş vonnegut? şaşılacak iş.
    adamın aralara attığı küçük açıklamaların üstüne düşündükçe o kısacık hikaye büyüyor ve bir romana dönüşüyor kafamda. sözlerimin bu kadar konsantre ve anlamlı olmasını çok isterdim.

    plota gelirsek; hikayenin gidişatıyla gaza gelip ergen bergeron'un gücü eline alacağını sandım bir an. fakat zalım diana öyle bir girdi stüdyoya ve öyle vurdu ki gençleri, yalnızca onların değil okuyucunun da ayakları yere bastı.
    ergen de insanları tahakküm altına almaya çalışan bir zorba idi nihayetinde(everybody must do what i say at once). su testisi su yolunda...

    ben ise okulda çektiğim çilelerin boşa gittiği hissine kapılırım bazen. bazense okulun beni tanıştırdığı böyle güzellikler önüme çıkar ve "iyi ki" derim.
  • kurt vonnegut tarafından, hikaye şeklinde yazılmış distopya. semboller george orwell'ın 1984'ündeki gibi kelimelerle değil objelerle aktarılmış. bu kadar kısa bir hikayeyle, bu kadar dolu bir alt metin başarılı bir şekilde ortaya da çıkmış.
    televizyonun uyuşturucu etkisi, duyguların pasif hale getirilme çabalarıyla etten robot yaratma çalışmaları ise hikayenin temel paradigmalarından.

    bir de hikayenin atmosferini tam yansıtmayan kısa filmi mevcut. izlemek isteyenler için.
  • eskiden ne alakaysa kanal 7de seyredip inanilmaz etkilendigim, insani paranoyak eden, sonuyla aglatabilen bir film.
  • "ben imparatorum," diye bagirdi harrison. "isitiyor musunuz? ben imparatorum. herkes ne diyorsam derhal onu yapacak!" ayagini yere vurdu ve studyo sallandi.
    (harrison bergeron, korkunun butun sesleri, metis edebiyat1993)

    kurt vonnegut jrin ayni adli hikayesinin kahramanidir. hikayede herkesin esit oldugu bir dunyayi anlatir vonnegut ama sadece hukuki ve ekonomik anlamda degil her alanda esittir insanoglu. herkes esit derecede guzeldir cunku guzel insanlar maskeler taktirilarak, vucutlarina agirliklar baglanarak hantal ve cirkinlestirilir. herkes esit derecede yeteneklidir cunku butun balerinler, muzisyenler, ressamlar hata yapmak zorundadir, normal bir insanin yapamayacagi kadar guzel bir sey yapmalari yasaktir, herkes esit derece akillidir cunku akilli insanlarin dusunmelerini engelleyici ozel aletler takmalari zorunludur.
    fakat harrison bergeron o kadar guzel guclu ve akillidir ki hukumetin yaptigi en korkunc maskeyi, en agir agirliklari ve en gelismis dusunme engelleyicisini kullanmak zorundadir. kurtaricimiz harrison bergeron duzene karsi cikar ve olaylar gelisir.*
  • zamanında kanal 7 denen üper kanal bu filmdeki bazı sahnelerden rahatsız olduğu için kısmen makaslayarak, bazı sahnelerde görüntü ayarlarıyla oynayarak, bazı sahneleri ise flu yaparak yayınlamıştı. sağolsun bu sayede film boyunca hiç bir kadının kalçasını insanların öpüşmesini ve daha bir sürü ahlakımızı bozacak sahneyi görmek zorunda kalmamıştık.
  • kurt vonnegut'un welcome to the monkey house'daki en çarpıcı hikayesi. eşitlik fikrine , doğaya , insanın algılarına müthiş göndermeler yapılmış.
    filmi de var ayrıca , ki kitap kadar etkileyici , kitabı gayet güzel yansıtmış.
  • şöyle bir sahneyle anılmıştır kendisi mükemmel insan jonathan ames tarafından.
    are you harry bergeron?
hesabın var mı? giriş yap