• kim olduğunu bilmediğim mavi'yle birlikte ali serkan eroğlu ve uğur kaymaz 'a ithaf edilmiş murat uyurkulak'ın kıyamet romanı:

    "...o böyle der demez, yukarıdan aşağı çift çift ruhlar inmeye başlıyor.
    palaskalı her netam'ın yanında, poşulu bir xırbo var.
    onüç çenesini sıvazlayıp soruyor:
    "niye çift çift iniyor yahu bunlar?"
    tefail yanıtlıyor:
    "onlar kardeştirler, ayrılmazlar..."
    bu kez sonyamuk salağı, kalemini dişleyerek soruyor:
    "ya ayrılırlarsa?"
    tefail bir puro yakıp kederle gülüyor.
    "olsun," diyor, "yine de kardeştirler."
  • ''son nefesini huzurla veriyorsan, alçaksın
    son sözün itiraf olmalıdır, son nefes verilmez gönül rahatlığıyla
    ''seni böyle seviyorum'' diyenlerden kork
    ''öyle''nden tiksinmektedir zira.''
  • tol kadar öfekli olmayan ama daha hüzünlü, baya baya depresif, okudukça insanı göt eden murat uyurkulak romanı. yine tol gibi yazar siyasi konulara hiç çekinmeden değinmiş, hikmetinden sual olunmayacak merciilere sıkı ayarlar vermiş. dili çetrefilli ama incelikli de. zaten bu adamın yazarlığı ile ile ilgili ne söylenirse söylensin kullandığı dilin güzelliğine laf edilemez diye düşünüyorum, naçizane.

    --- spoiler ---

    meleklerin dünyasının anlatıldığı bölümler acayip yaratıcı. meleklerin ot çekip, “lan dingiller” diye konuşuyor olmaları, yeri geldiğinde tek ayak üstünden kırk yalan atabilmeleri benim çok hoşuma gitmişti mesela. temelde büyüka’nın yarattıkları arasında pek de fark olmadığını gösteriyordu. bir de benim için en büyük sürpriz ve belki de hayalkırklığı, cile kasabı’nın kimliğinin ortaya çıktığı bölümlerdi. seçilmiş bile olsa kimsenin masum olamayacağı insanın kafasına öyle bir dank ediyor ki “dünyada bir tane düzgün insan kalmamış, anasını satayım” diye düşünüyorsunuz ister istemez. zaten böylesinin kalmadığı da romanın finaline yaklaştıkça olanlardan anlaşılıyor. yeryuvar kısık ateşte yavaş yavaş kaynarken tefail artık neslimizin elle tutulur bir tarafı kalmadığını söyleyip, bundan sonrasında bitkilerden medet umulacağını söylüyor. anlıyoruz ki bir bitki kadar bile olamamışız...

    --- spoiler ---

    pek güzel bir roman bu. murat uyurkulak’ın diliyle, umutsuz yer yer öfkeli anlatım tarzıyla, cesur ve sivri dilli eleştirileriyle, verdiği sağlam ayarlarla edebi dünyamızda ayrı bir yeri olduğunun ve –inşallah- daha uzun yıllar olacağının tescili aynı zamanda.
  • "alemin gürültüsünden yorulduysan
    tapınaklarda sükunet arama boşuna
    acı arıtmaz günahkar vücutları
    ruhlar acıya çoktan sağır zira"
    murat uyurkulak' ın bir söyleşisinde kendisinin bu cümlelerini içerdiğini öğrendiğim ve okumadan beni benden alan kitaptır.
  • --- spoiler ---
    hikayedeki yazar sonyamuk karakteri murat uyurkulak'ın kendisi sanırım. hatta tefail'le karşılaştıkları bölümde tefail "o boktan intikam romanını yazan bu mu?" gibisinden bir cümleyle tol'a da bir selam çakıyor.
    --- spoiler ---
  • türkçeye "orta derece ezilmiş aile" ve "dümdüz devlet okulu" kavramlarını hediye etmiş murat uyurkulak romanı.
  • tam iki sene olmus bu kitabi ilk okuyali beri. ikinci kez okutuyor kendini simdi. ve bu kez ilk yumruktan antrenmanli oldugum icin ayak oyunlarina da dikkat edebiliyorum. anlattigi hikayede ilki kadar kaybolmadan usluba da dikkat ederek okuyabiliyorum bu kez. henuz ikinci seferi tamamlamadim ama dili bu kadar iyi kullandigini farketmemisim mesela uyurkulak'in. cok iyi kullandigini farketmisim ama 'bu kadarini' etmemisim. dili kullanmiyor yerden yere caliyor. ayrica cok da komik bir yandan. aysel gurel gibi bi komiklik. seni oldurmeyen deli yapar gibi biraz. ve o delilik o kadar komik, o kadar komik ki. hani boyle kimsenin soyleyemediklerini deliler soyler ya, mahallenin delileri. hem dogruyu soylerler, hem de pervasizca soylerler. boyle engellenemez bir gulumseme gelir biz 'akillilardan' deliler tasi gedigine koyunca. iste boyle 'numune', bir kitap. onalti kapidan dondure dondure netameli diyarda gezdiren, buyuten kuculten aynalara baktiran, cacikli, topikli. ernetame'li, oznetame'li. rahimliler ve cukluleri cok guzel anlatan bir roman. pis kokulu, ama koklamaktan da utancla karisik bir zevk aldiginiz bir roman (netameli?) (ve yazara reverans, silmis olsa da).
    bir gece aglamaktan yorulup, yeni bir seye de acacak yurek kalmadiginda ikinci kez kendini okutuyor evet.

    "insan, ismine yakisti ve pek tuhaf bir mahluk halinde zuhur etti. buyuk a'nin yeganeligini vurgulamak gayesiyle yervuvar'daki her canliyi cift oldurma huyu oldugundan, insan da iki cins yaratilmisti. bir yanda cukluler, obur yanda rahimliler vardi. cuklulerin disi, rahimlilerin ici kuvvetli olmustu. rahimliler selimdi, usluydu, rahimdi, lain cukluler pek fenaydi, onlari zapt etmek mumkun degildi.
    nerede bir delik gorseler, buyuk-kucuk, hemcins-zitcins, nebat-hayvanat demeden, onlerindeki kamisi sokmaya calisiyorlardi. ne kadar vahyedersek edelim, nice hakikatler zerk edersek edelim, onlara cuk adabini ogretemedik."

    daha komik anlatilabilir mi? butun ciddiyetiyle komik bir kitap. butun ciddyetiyle kendini ciddiye alanlari komik duruma dusuren kitap, butun guzelligiyle ciddilerin serrine ugramislari cok guzel anlatan kitap. yikip yikip bozup bozup gulen kitap. gulduren kitap. guldururken dusunduren kitap. dusundururken delirten kitap.

    okumayani anlamiyorum.
  • farsça'da eşek demek olan bu sözcük argodafars argosunda "aptal" anlamında da kullanılır.
  • gerçekten de harlı ve hararetli bir roman. tol'dan biraz daha iyi olmuş. uyurkulak'ın dili iyice bir yerleşmiş. bu türden gülerken ağlatan anlatım biçimini oğuz atay'da yaşamıştım en son. fakat çok daha sert ve sivri bir roman har. cesaretini kutlamak da gerek, bu kadar hoyrat ve de acımasız olmalı romancı bence.
  • kirliler ve yamukların romanı.
hesabın var mı? giriş yap