• aşık olabileceğiniz satırlara sahip, insanı derinden sarsan, tarifsiz etkileyen, edebi geçmişini sorgulatan, dilde yaratıcılığın son noktasını koymuş bir kitaptır. yani demem o ki, evvelce hiç kitap okumadıysanız hani har'dan evvel iki satır homeros'a, beş satır salinger'a, iki paragraf eco'ya, bir sayfa infante'ye olmadı paul auster'e dahi rastlamadıysa dimağınız, heyecanlanırsınız yazılan satırlarda. ömrünüzün en hakikatli kitabı ilan edebilirsiniz eğer yolunuz denk gelmediyse evvelce bilge karasu'yla, hasan ali toptaş'la, ayıptır söylemesi yaşar kemal'le bile. şimdi kimsenin hakkını yemeyelim, kitabın tasarımı mükemmel. bayıldım o turanj girip, turanj çıkan sayfacıklara. ama kapat kapağı, gizle yazanın adını, unut kapaktan ithaf edilen isimlerin travmatik sonlarını, vallahi sanırsın ki "dokuz otuzbeş" yayınları yeni bir fantastik kurgu daha yayınlamış acemi bir çevirmenin elinden çıkma hem de. çok mu kötüdür anlatılanlar? yok, ne haddimize. elbette insanın içini buran bir pırıltı, yoran bir kaos, acıtan tahliller taşımakta ve dahi dur bakalım bir dahaki sefere ne yazacak, kime ne göndermeler yakıştıracak merakı uyandırmaktadır. ama nedir bu yere göğe sığdıramamalar, son noktaya varılmış sanılası yakıştırmalar, olmayanı icad etmiş gibi yorumlar, hamamdan fırlayan yarı çıplak bilgedeki ironinin öcünü düdüklü tencereden çıkarmalar? yoruldum ben. aslında har bahane, ya ben bırakmalıyım okumayı, ya okuyucu bırakmalı abartmayı, ya eleştirmenler daha çok okumalı.
    yazana ne beis, onun eline dimağına sağlık, doğru bildiği yolunda inatla devam etsin, gitsin.
    hatta yolu açık, kalemi bereketli olsun.
  • --- spoiler ---
    hikayedeki yazar sonyamuk karakteri murat uyurkulak'ın kendisi sanırım. hatta tefail'le karşılaştıkları bölümde tefail "o boktan intikam romanını yazan bu mu?" gibisinden bir cümleyle tol'a da bir selam çakıyor.
    --- spoiler ---
  • arapça'da sıcak, kızgın, yakıcı,
    farsça'da diken anlamına gelen sözcük.
    "aşığı yar ağlatır, bülbülü har ağlatır"

    (bkz: harı geçmek)
    (bkz: harı başına vurmak)
  • tam iki sene olmus bu kitabi ilk okuyali beri. ikinci kez okutuyor kendini simdi. ve bu kez ilk yumruktan antrenmanli oldugum icin ayak oyunlarina da dikkat edebiliyorum. anlattigi hikayede ilki kadar kaybolmadan usluba da dikkat ederek okuyabiliyorum bu kez. henuz ikinci seferi tamamlamadim ama dili bu kadar iyi kullandigini farketmemisim mesela uyurkulak'in. cok iyi kullandigini farketmisim ama 'bu kadarini' etmemisim. dili kullanmiyor yerden yere caliyor. ayrica cok da komik bir yandan. aysel gurel gibi bi komiklik. seni oldurmeyen deli yapar gibi biraz. ve o delilik o kadar komik, o kadar komik ki. hani boyle kimsenin soyleyemediklerini deliler soyler ya, mahallenin delileri. hem dogruyu soylerler, hem de pervasizca soylerler. boyle engellenemez bir gulumseme gelir biz 'akillilardan' deliler tasi gedigine koyunca. iste boyle 'numune', bir kitap. onalti kapidan dondure dondure netameli diyarda gezdiren, buyuten kuculten aynalara baktiran, cacikli, topikli. ernetame'li, oznetame'li. rahimliler ve cukluleri cok guzel anlatan bir roman. pis kokulu, ama koklamaktan da utancla karisik bir zevk aldiginiz bir roman (netameli?) (ve yazara reverans, silmis olsa da).
    bir gece aglamaktan yorulup, yeni bir seye de acacak yurek kalmadiginda ikinci kez kendini okutuyor evet.

    "insan, ismine yakisti ve pek tuhaf bir mahluk halinde zuhur etti. buyuk a'nin yeganeligini vurgulamak gayesiyle yervuvar'daki her canliyi cift oldurma huyu oldugundan, insan da iki cins yaratilmisti. bir yanda cukluler, obur yanda rahimliler vardi. cuklulerin disi, rahimlilerin ici kuvvetli olmustu. rahimliler selimdi, usluydu, rahimdi, lain cukluler pek fenaydi, onlari zapt etmek mumkun degildi.
    nerede bir delik gorseler, buyuk-kucuk, hemcins-zitcins, nebat-hayvanat demeden, onlerindeki kamisi sokmaya calisiyorlardi. ne kadar vahyedersek edelim, nice hakikatler zerk edersek edelim, onlara cuk adabini ogretemedik."

    daha komik anlatilabilir mi? butun ciddiyetiyle komik bir kitap. butun ciddyetiyle kendini ciddiye alanlari komik duruma dusuren kitap, butun guzelligiyle ciddilerin serrine ugramislari cok guzel anlatan kitap. yikip yikip bozup bozup gulen kitap. gulduren kitap. guldururken dusunduren kitap. dusundururken delirten kitap.

    okumayani anlamiyorum.
  • enteresan bir dilde yazan yeni bir 6. nesil yazar.

    örnek vermek gerekirse;

    -----------------------------------------------------------------------------------
    başlık; yaran yol sorma diyalogları
    entry: taxim meydanındaki gewrekçiye ki simitçi de denilebilir her nese abi taxim meydanı istiklal fln nası giderim demiştim
    bacımmm ii msn sn? su werem mi bi bardak sn meydandasın ztn!!!
    bn dumur gewrekçi dumur
    allah ne werdise artık
    -----------------------------------------------------------------------------------

    edit: kendisi artık sözlükte ikamet etmemektedir.
  • "bir panzer görünüyor sokağın ucunda. kan sığmıyor, panzer nasıl sığıyor bu sokaklara..." sy. 196
  • "insanin ruhuna eriseceksen, deliginden degil yarasindan gireceksin" diyen hakikatli kitap. ulasiyor ruhunuza netekim. siciyor agziniza.
  • birinci bölümünü uzun yıllardır yaşamadığım bir çivilenme haliyle megavizyon'un kitap reyonunda okuduğum ve hemen alıp çıktığım, çabucak bitmesin diye her bir bölümünü ikişer kere okuyarak ortasına yaklaştığım kitap. her edebiyatsever gibi zararsız bir miktar kıskançlıkla tol'dan sonra hayal kırıklığına uğratacağını tahmin ettiğim (ihsan oktay anar'ın puslu kıtalar atlası'ndan sonra yaşadığımız gibi) murat uyurkulak, kelimenin tam anlamıyla göt etti beni. büyük konuşmak gibi olmasın ama türkiye'de çağdaş yazarlar içinde dili böylesine yaratıcı, böylesine akıcı kullanan başka bir yazar daha tanımıyorum. edebi olay olmasından ziyade içeriğine bitirdikten sonra değineceğim elbette ki, orada başka bir gerçek var; koskoca bir imparatorluğun netamiye adında bir tuzluk cumhuriyetine dönüşmesinden sonra olanlar var.
  • tol kadar öfekli olmayan ama daha hüzünlü, baya baya depresif, okudukça insanı göt eden murat uyurkulak romanı. yine tol gibi yazar siyasi konulara hiç çekinmeden değinmiş, hikmetinden sual olunmayacak merciilere sıkı ayarlar vermiş. dili çetrefilli ama incelikli de. zaten bu adamın yazarlığı ile ile ilgili ne söylenirse söylensin kullandığı dilin güzelliğine laf edilemez diye düşünüyorum, naçizane.

    --- spoiler ---

    meleklerin dünyasının anlatıldığı bölümler acayip yaratıcı. meleklerin ot çekip, “lan dingiller” diye konuşuyor olmaları, yeri geldiğinde tek ayak üstünden kırk yalan atabilmeleri benim çok hoşuma gitmişti mesela. temelde büyüka’nın yarattıkları arasında pek de fark olmadığını gösteriyordu. bir de benim için en büyük sürpriz ve belki de hayalkırklığı, cile kasabı’nın kimliğinin ortaya çıktığı bölümlerdi. seçilmiş bile olsa kimsenin masum olamayacağı insanın kafasına öyle bir dank ediyor ki “dünyada bir tane düzgün insan kalmamış, anasını satayım” diye düşünüyorsunuz ister istemez. zaten böylesinin kalmadığı da romanın finaline yaklaştıkça olanlardan anlaşılıyor. yeryuvar kısık ateşte yavaş yavaş kaynarken tefail artık neslimizin elle tutulur bir tarafı kalmadığını söyleyip, bundan sonrasında bitkilerden medet umulacağını söylüyor. anlıyoruz ki bir bitki kadar bile olamamışız...

    --- spoiler ---

    pek güzel bir roman bu. murat uyurkulak’ın diliyle, umutsuz yer yer öfkeli anlatım tarzıyla, cesur ve sivri dilli eleştirileriyle, verdiği sağlam ayarlarla edebi dünyamızda ayrı bir yeri olduğunun ve –inşallah- daha uzun yıllar olacağının tescili aynı zamanda.
  • ''son nefesini huzurla veriyorsan, alçaksın
    son sözün itiraf olmalıdır, son nefes verilmez gönül rahatlığıyla
    ''seni böyle seviyorum'' diyenlerden kork
    ''öyle''nden tiksinmektedir zira.''
hesabın var mı? giriş yap