• ah dostlar. her şey istediğim gibi gidiyordu oysa ki. 42 kilo hamile kaldım. hiçbir gün gidip hamilelik kıyafeti satan o iğrenç dükkanlardan bir parça bir şey almadım. aksine normalde bana uymayan small bedenleri gönlümce aldım, hamilelik bana normal insan bedeni vermişti.

    ilk 1 2 ay biraz sıkıntı çektim. amma da sıkıntı ha! hamileliğimin sonlarındayım ve şu ana kadar sadece 1 kere kustum. mide yanması şikayetim de pek olmadı. reflü cart curt bana uğramadı bile. yalnız bir süre memleket hasretiyle karışık canım feci tantuni istedi, işte aşermişliğimin de kısa özeti bu kadar!

    insani ölçülerden çıkmadım. oturup 3 kişilik yemek yemedim. her şey normal gidiyordu. bana şeker yüklemesi bile yapmadılar, gerek görmediler!
    bütün sonuçlarım birer birer mükemmele yakın çıkıyordu. hatta kendime o kadar güveniyorum ki, beni doğurtma kapasitesi olan doktorların birer birer sezaryenci yahut paracı çıkmasına bile ses etmiyor, hatta onlara rest çekiyor; gider devlet hastanesinde ebelerle doğururum ulan ibneler size mi kaldım veryansınları ediyordum.

    saçlarım bir süreden sonra dökülmüyor, her çikolata yediğimde kızım karnımda göbekler atıyordu. hatta bir süreden sonra enikonu güzelleşiyordum. kızım güzelliğimden almıyor aksine veriyordu!
    bir sürü mini mini elbiselerim vardı. allahım! bana hamilelik o kadar yakışıyordu ki dostlar, 20 yıllık kız kardeşim tanışıklığımızdaki en güzel göründüğüm günlerimin hamilelik sürecinde olduğunu savunuyor, beni gülsem mi ağlasam mı ruh hallerine sürüklüyordu.

    hafta hafta gebelik fikstürlerinde inatla bu hafta mideniz yanacak, bu hafta şişeceksiniz, bu hafta ayaklarınıza masaj yaptırın uyarıları olmasına rağmen, inatla vücudumda hiçbir kötü uyarı nüksetmiyordu. annemin kızım pabuç alacaksan 1 numara büyüğünü al uyarılarına götümü çeviriyor, 6-7. ay da dahil small beden kıyafet almaya devam ediyordum.

    ve tabi çok geçmeden o maküs 8. ay başladı.
    dostlar, bu aydan itibaren penguen gibi yürümeye başladım. yani düşünün karşıdan karşıya geçerken bana araba çarpacak olsa, koşup kaçamam. baya bir ağırlaştım. kasık kemiğim geceleri o kadar ağrıyor ki sağımdan soluma dönemez hale geldim. yataktan çekip kaldırılıyorum her sabah. biraz uzun yürüsem bacaklarım hamlayıp göğsümün altından parmak uçlarıma kadar ağrı yapıyor.
    çatlağım yok diye herkese hava atıyorum ama ödüm kopuyor bu entry'i yolla dedikten sonra yarılacam diye.

    üst hamile komşumla dalga geçtim burnun ayı gibi olmuş ne çirkinsin lan derken acaba hiç mi düşünmedim bunun benim de başıma gelebileceğini? burnum eşek burnu gibi oldu.
    çillerim azdı.
    sürekli kaşınıyorum. geberecem!

    derler ya hani ayağı kuş gibi, işte o kuş gibi narin, kocamı tavlamamda büyük rol oynayan güzelcecik 36 numara ayacıklarım 38 numaraya yaklaştı. sanki harlı ateşte yürümüşüm de ayağımın altında bi tabaka daha çıkmış gibi. parmak aralarına parmağımı sokamıyorum! kocama gösteremiyorum. bir de deli gibi kaşınmıyor mu! allahım ölecem! bir masaj yapanım bile yok.

    6 numara yaklaşık iç çapı 1.6cm olan bir yüzük benim baş parmağıma oluyordu a dostlar. şimdi o baş parmağım 9 numara oldu. kader çizgilerim elimin içine gömüldü. artık oraları da özellikle sabunlamam gerekiyor yoksa pislik doluyor aralarına.

    geçen kardeşlerim bikini denerken göğüslerini gördüm. meğersem dünyanın en değişik göğüsleri bendeymiş, işte o gün farkettim. normal insan göğüs ucu pembeymiş a dostlar, unutmuşum! simsiyah göğüs mü olur lan!
    aynı şekilde göbek deliğimin etrafı da simsiyah oldu. hani hamilelik fotoğrafları görürüz ya bembeyaz göbek, bebek götü gibi tertemiz. yalan o yalan. özel olarak gidip göbeğimi aldırıyorum. utanmasam haftada bir gidip aldıracam. bu nasıl iş anlamadım! saç gibi uzuyor mübarek

    geçen gün bi komşum dudakların silikon mu dedi? dedim sen manyak mısın. dedi ne kadar şişmiş. kovdum ne yapayım dostlar. benim canımı sıkan bu kadını kovmak zorunda kaldım!!!
    hani sürekli senle yaşayan insanlar değişimi hemen farkedemez ya, işte bunun bilincindeyim ve benim gibi bir insana bir gün içinde 2 kardeşim 1 annem "burnun şişmiş haa" dediler. o güzelim burnum nasıl şişerdi oysa ki. şişmiş işte kör olası.

    dünyanın en yavaş yavaş ve en penguen penguen yürüyen insanıyım. korkuyorum bir gün tuvalete giderken yetişemeyecem de altıma işeyecem diye.
    baldırlarım gs'li servet'in baldırlarıyla yarışır hale geldi. yani servet'in baldırlarını tanıyanlar benim ne kötü bir halde olduğumu işte anlamışlardır.
    doğum yaklaştıkça bebek aşağı çöküyor. karnım top gibi oldu. yani dostlar şu son aylarda ellerimi, ayaklarımı ve burnumu kesseniz hala taş gibi bir hamileyim. bu kadar ağladığıma bakmayın.
    hayatımda ilk defa üstüne çıktığım baskül 56.5 gösterdi.

    halihazırda 1.52 olan boyum ve 56.5 kiloluk vücudumla 15 gün öncesi verilerine göre 2.5 kilo ve 46 cm'lik, her ultrasonda "ne bakiyonuz lan" havasında sinirli bir kız bebeği taşıyorum. her şey öylesine normal ve güzel ki, kızım çakı gibi. anasının ağzına sıçtı tabi o başka ama ben biliyorum ki, sadece simsiyah bir uçtan oluşan mememi ağzına verdiğimde, o cuk cuk süt içme seslerini duyduğumda işte bunların hepsini unutacam. burnum çift katı büyümüş, ayaklarım 40 numara olmuş ne farkeder lan! ben bir kadının gerçekleştirebileceği en özel mucizeyi gerçekleştiriyorum. bir insan bana muhtaç, onu besliyorum, büyütüyorum. sonra o insanın en sevdiği insan oluyorum. halkalar ilerliyor. kendimle gurur duyuyorum.
  • mucize bence... yani öğrendiğimden beri benim için öyle... enteresan bir dinginlik hali gelmesi bir de...mesela soruyorlar kız adı düşündün mü erkek adı düşündün mü falan filan.... düşünüyorum da, ne tipini merak ediyorum, ne cinsiyetini, ne adı ne olacak diye bir derdim var... tek derdim, kalp atışlarını duymak, sağlıklı büyümesini sağlayabilecek şekilde beslenebilmek, ve onu besleyebilmek, büyütebilmek... çünkü, elbette önce allaha sonra bana bağlı sağlıklı olabilmesi, ben beslenebilirsem,dinlenebilirsem o da büyüyecek....
    babasını çok seviyorum ya ben, demek ki ya babasına ya bana benzer, ya da anneannesine de olabilir, babaannesine de dedelerine de teyzesine ya da amcasına da... fark etmez, yeter ki eksiksiz doğsun, tam ve sağlıklı olsun....
    kız mı olmuş erkek mi o da fark etmez, nasıl olsa ben de sevgilim de bebek büyütmeyi bilmiyoruz, beraber öğreniriz üçümüz...
    adını yüzünü gördüğümüzde de bile koysak olur, hatta belki o zaman koysak daha iyi olur, insan tanımadan,görmeden isim verebilir mi hiç...
    midem bulandı geçen hafta, bu hafta bir şey yok, göğüslerim büyüdü sanırım biraz, bir de belim kaybolmaya başladı çok fena, bildiğin hande yener gibi belsiz belsiz geziyorum....
    acaba nasıl geçecek önümüzdeki günler neler getirecek, öyle bir heyecan merak dinginlik sakinlik, plan program hali....
    bir de duygularım alt üst. bugün poğaça satan teyzeye sarılıp ağladım....o derece....
  • hayatımın en göbek dekolteli dönemi..

    karnım açık dolanıyorum sürekli. bi yere mi uzanıyorum, hoop sıyrılıveriyor tişört, karnımı izlemeye başlıyorum. nasılsa son haftalarım bu halde, doyamıyorum onun hareketlerini izlemeye.

    sağa pıt pıt yapıyorum parmağımla, içerdeki güzellik "hüüe? bana mı dedin" şeklinde cevap veriyor..karnımın sağında bi yığılma oluyor..
    sola pıt pıt yapıyorum sonra, bu kez de karnımın solunda bi dalgalanma oluyor.
    azıcık yukarı dokunuyorum, "e bokunu çıkarttın ama hee" diye bi celalleniyor miniğim, çakıyor iki tekme..

    tekme de tekme ama he.
    bebek hareketlerine laf olsun diye "tekme" dendiğini sanırdım ben..oysa böyle bildiğin, kelime anlamıyla tekme deniyormuş yani.
    boş boş otururken biri gelse ensene çaksa bi tane, ya da biri koluna vuruverse nasıl irkilirsen, öyle irkiliyorsun içindeki şeyin hareketine.
    özellikle 30. haftadan sonra, bildiğin içten dışa doğru bi dayak yeme hali oluyor hamilelik.

    nasıl da güzel oluyor.
    biri bana vuruyor, karnım tuhaf tuhaf dalgalanıyor, göbek deliğimin üstünde belli belirsiz bi ayak izi silüeti çıkıyor ve ben zevkten ölünse şu an ölürdüm diye düşünüyorum.
  • bugün hayatımın en güzel günü. açık ara rakibi bile yok üstelik. hiç ama hiç böyle hissetmedim daha önce..

    arka arkaya yaptığım iki tane test, bana yan yana iki tane çizgi göstereli, ve içimde bir yerlerde canlanan bir şey olduğunu söyleyeli tam 13 gün olmuştu dün. ama inanılmayacak kadar güzel bir müjde gibiydi bu hep. birinin "bu kadar mutluluk sana yeter, geri alıyoruz" diyeceği bir haber gibiydi. "hanıım hanım, dönüşümlü oynanıyor bu oyuncakla, sıran geçti" denilecek bir hediye gibiydi..

    elimden alacaklar, hevesim kursağımda kalacak diye kafamdan kötü düşünceleri kovamadan, çığlık çığlığa sevinemedim iki hafta boyunca.

    ama dün, ekranda mini mini kalp atışlarını gördüm bebeğimin. içimde biri olduğuna, bana sıkı sıkı tutunduğuna, allah'ın dualarımı duyduğuna ve beni sahipsiz bırakmadığına inandım iyice.

    ete kemiğe büründü miniğim.. kibrit çöpünden bacaklarıyla, silüeti görünen vücuduyla, çırpınan bir kuş gibi görünen kalbiyle, gerçek oldu sonunda..

    ve sayesinde ben bu sabah, hayatımın en güzel sabahına uyandım..

    sadece tüm bunları bana bahşetti diye ve beni dünyanın en güzel sabahına uyandırdığı için de değil ;
    şimdiden hayal dünyamı genişlettiği, bebeğime zihnimde odalar döşettiği, bebek mağazalarının vitrinine beni ciğerci kedisi gibi kitlediği, sürekli ağlattığı, mutluluktan suratıma kocaman bir joker ifadesi yerleştirdiği, eşimi dünyanın en mutlu adamı yaptığı için de harikulade bir şey hamilelik..

    günlerdir başım ağrıyor, tek ilaç içemiyorum. mide bulantısından telef oldum, düz bile oturamıyorum. dünyanın en karamsar insanlarından biriyimdir, kötü düşünceleri kafamdan kovmak için kendimle yarışıyorum. biri beni evire çevire dövmüş gibi yorgunum ve gözüm açıkken bile uyuyabiliyorum artık. ama tüm bu ahval ve serait içinde bile diyorum ya işte, hamilelik harikulade bir şey....

    benden bir ben daha çıkıyor, sevdiğim adamın parçası içimde büyüyor, en büyük hayalim gerçek oluyor...

    allah'ıma şükürler olsun. yüzlerce, binlerce kez şükürler olsun. bu sabah bende tam iki tane kalp atıyor.
  • cinsel ilişki ile bulaşan hastalıklardan bir diğeri..sadece erkekten dişiye bulaşır ve başlarda bulantı-kusma,baş dönmesi,amenore* gibi belirtilerle tanımlanır.hastalığın normal süresi 280 gündür ancak daha kısa veya daha uzun süreli vakalar bildirilmiştir.uterus'un arka duvarına yerleşen bir tümör hastalık ilerledikçe büyür ve yarı geçirgen bir zarla kaplanır.hastalık ilerlemeden tümörün alınması bazı duyarlı bünyeler ve onların aileleri açısından faydalıdır.tümörler genelde benigndir* ancak malign* tümörler de rapor edilmiştir.* *
    tümörün alınmaması hasta ve yakınları açısından önemli sorumlulukları beraberinde getirir.bu ilginç tümör 280 gün sonunda kendiliğinden vajinal yolla atılır ve tıp dilinde nurtopu dediğimiz organizmayı oluşturur.
    hastalıktan korunmak için oks kullanımı yaygındır.bunun dışında korunma diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma yollarıyla benzer prensiplere sahiptir.
  • 2 kez yasadigim olay. icinizde dünyaya getirmek icin büyüme sürecinde olan bir canlinin olmasi cok degisik bir duygu. anlatilmaz yasanir demek istiyorum. hele ilk tekmeden sonra hissettikleriniz kelimelerle tasvir edilemez. her kadinin mutlaka bu duyguyu yasamasi gerektigine inaniyorum. kadin oldugunuzu gercekten hamileyken anliyorsunuz. esiniz veya sevgilinizle cocugunuzun sagligindan, cinsiyetinden tutun da yetistirilme tarzina kadar yaptiginiz her türlü sohbet de olaya ayri bir tad katmakta.

    13 yıl sonra gelen edit: erkeğim ulan ben! ne içmişsem o gün artık...
  • ya ben bu nanenin yarattığı hormonal dengesizlikleri ilk üç ay olur sanıyordum. ne yanılmışım ne yanılmışım. son üçe girdik ve ben dünyanın en manyak insanı haline geliverdim. öfkenin, sevincin, üzüntünün her biri maksimumda yaşanıyor ve hepsinin davranış biçimi de krize varan biçimde ağlamak. bu işin çığrından çıktığını farkettiği hadiseyi yazayım da anlayın mevzunun saçmalığının büyüklüğünü.

    tarih geçtiğimiz cumartesi. altınoluk'ta bir otobüs yazıhanesinde otobüs beklerken ekranda da chp kurultayı var. kameralar kalabalığı vs'yi gösterirken, birden kamer genç geliyor ekrana! kılıçdaroğlu'na destek vermeye gelmiş! hemen ardından rahşan ecevit'i gösteriyorlar. birlik, beraberlik, dayanışma ruhu hakim her yana. ben başlıyorum ağlamaya!!! lan!!! lan olm niye ağlıyorsun???? birlik, beraberlik de sana mı birlik beraberlik??? chp'den zerre hazzetmem. kamer genç'i politik olarak önemsemem, rahşan ya da diğer ecevit herhangi bir gündemimin konusu olmamış bugüne kadar. sosyal demokrasi, sistem partileri... benle alakası yok bunların! bir tek kemal amcayı babama, amcama benziyor diye seviyorum o kaddar. e o zaman niye ağlıyon lan? yok, cevabı yok. mhp kurultayı ve sağda birlik olsa ona da ağlayacaktım belki. allah beni kahretmesin. empatinin bokunu çıkarıp ekrandaki chp'li saydım kendimi herhal. hıçkıra hıçkıra ağladım. otobüs şirketi görevlisinin yorumu şahaneydi:

    - ağlama abla ağlama, kılıçdaroğlu'yla bu sefer kesin gelicez iktidara.

    oyhhhhhh.
  • bebem altı aylık oldu, az biraz kaşarlandım. savulun, diyeceklerim var!
    öncelikle postpartum depresyon

    şimdi gelelim buraya.
    hamile kadın görünce gidip yanaklarını sıkıp, canııım diye sımsıkı sarılasım geliyor. küçücük bir ihtimalle bile doğum sonrasını benim gibi geçirirse diye. ki geçirme ihtimali çok yüksek(miş).

    sevgili hamile arkadaşım, şimdi sen hafta hafta bebenin susam tanesinden başlayıp, elma, portakal, patlıcan, karnabahar, son olarak da karpuz boyutuna gelişini kontrol ediyorsun ya, etme!

    sağlığı yerindeyse eğer bütün yatırımını doğum sonrasına yap. asıl önemli olan orası çünkü. bebeğin emin ol ki çok mutlu, keyfi yerinde, anasının karnında yani daha ne olsun. doğum sonrası kaçıncı günde karnından çıktığını anlayıp çığlığı basacak onu öğren mesela, sonra gaz sancıları için neler yapılır ona odaklan. şimdiden etrafındaki herkese bebeğin annesinin kucağında, koynunda olmasının ne kadar önemli olduğunu anlat dur, hatta deli desinler sen yine de tekrar tekrar anlat. anlat ki doğumdan sonra kimse ağzını açıp"aaiiyy kucağa alışır bu, yandın seen" diyemesin sana.

    sonra emzirmeyi iyice araştır. la leache league türkiye facebook sayfasına iyice göz gezdir. sütünün memenin kıymetini bil. saatli emzireyim deme. hatta çok zor geldiyse yeşillendir beni, ben emzirme ile ilgili bildiklerimi anlatayım sana.
    anlatayım ki "emziriyor musun, aaa mama mııı, ben bebemi iki yaşına kadar emzirdim, memelerimden süt taşardı" teröristlerine göğüs gerebilesin. bu arada senden başka tüm kadınların memelerinden şelale gibi süt akmış, bunu duymaya hazırlıklı ol. benden şelale falan akmadı, iki kişi olacağız bundan sonra:)

    "emziriyor musun terörü" çooook uzun bir mesele. oraya girersem bitmez ama ben bir kadının emzirmemeyi seçmekte özgür olduğunu düşünüyorum. kimseye kalmamış senin bebeğini nasıl beslediğine karışmak ama hatırlatayım türkiyede, herkesin herkesin işine burnunu soktuğu yerde yaşıyoruz.

    doğum sonrasını çok iyi planla. hastaneden eve dönüşte eve kimler sizinle gelecek onu bile düşün. mümkünse yanına en en güvendiğin ve nazının geçeceği insanlardan başkasını alma. bu arada doğum şeklin de herkesin diline sakız olacak. sezeryanla doğum yaptıysan vajinal doğum yapmadığın, vajinal doğum yaptıysan aman canııım epidural var artık, epidural almadan vajinal doğum yaptıysan mavi ekrana hazırlıklı ol. kimsenin doğum şeklin hakkında yorum yapmasına izin verme. hoş ülkeyi yönetenler karışıyorken komşu teyze mi karışmayacaktı?

    bebek bakmak çok zor bir iş. ben çok zor diyenleri küçümser, "hayır yani ne kadar zor olabilir ki" derdim. o kadar zormuş. tuvalete gitmeye vakit bulamamak hem de bütün gün evdeyken. o kadar zor işte. ama geçecek. emin ol geçecek. deli bir mutluluk bir ay ilerde seni bekliyor. eğer aşık olduysan bebeğinden önce herhangi birine, işte o duyguyu binle çarp, öyle bir aşk duyacaksın.

    şimdi tekrar dönelim hamileliğe... görece rahat bir hamilelik geçirdim. gerçi rahat olmasa ne olacak. doktora "daha önce varlığını bile bilmediğim yerlerim ağrıyor" diyordum, kadın bana "ay yogada da öyle olur ya evet evet normal" diyordu. midem öyle bir yanıyordu ki ejderha gibi üflesem ateş çıkacakmış gibi hissediyordum, hıı evet normal diyordu. kanepede uyuya kalırsam yerimden kalkamıyorum, normal canım normal. ben de bir yerden sonra ne desem normal dediklerinden "ben herhalde aşırı normal ve rahat bir hamilelik geçiriyorum" diye kendimi inandırmışım:) karnında bir can büyüyor ya, bunun güllük gülistanlık olması mümkün mü? şimdi tekrar ilk çocuğuma hamile kalsam -bunları bilerek tabii- daha çok naz yapardım. o derece her şeyi normalleştirmezdim. şimdi o günleri düşündükçe canım kendim diye kendi kendime sarılasım geliyor zira.

    bulantıların geçecek, o garip ağrılar geçecek, doğum sancıları gelecek ve geçecek, doğum olacak, bebeği beslemek nasıl olursa olsun başta çok zor gelecek, lohusa depresyonu yaşanacak ve geçecek... sana kalan hayatında yaşamadığın türde bir mutluluk olacak. 6 aylık anneden sevgiler. gel sarılalım:)
  • gelin itiraf edelim; hamilelik çok boktan bir şey! hatta dünyanın en boktan şeyleri listesi yapsak rahat ilk ona girer. yoo yoo hemen tüyleriniz dikelmesin. siz ve sizin gibiler yüzünden her şeyi çok daha ağır yaşıyoruz zaten. bu cümleyi kurduğun andan itibaren, anneliğin, güdülerin, anneliğe hazır olup olmadığın sorgulanmaya başlar bu ülkede. bilmiyorum belki başka ülkelerde de. zira öyle bir tablo yaratılmıştır ki hamilelik = bebek, hamileliğe laf etmek = bebeğe laf etmek, sevmemek ki gerekirse bebeğe de laf ederim lan, sinirliyim gelmeyin üzerime.
    ne diyorduk, hamilelik ve bebek iki ayrı şey dostlarım ve sonuç güzelse çekilen çile kutsal falan değil. evet bu lanet 9 ayın sonunda ortaya şahane (ki aslında artık ondan da şüphe ediyorum yaşamadan inanmamak lazım)(ama hamileliğin tek güzel tarafı o şu an gerçekten, bebeği hayal etmek) bir şey geliyor olabilir, ama arkadaş gelen şeyin şahaneliği o 9 aylık zulmü sıfırlamıyor maalesef. peki elinizi vicdanınıza koyun. bu ülkede kim çocuk doğurmanın, hamile kalmanın ve hatta cinselliğin detaylarını deneme yanılma yöntemiyle değil de, algımıza göre hazırlanmış net bilgiyle öğrendi??

    bizlerin en büyük bilgi kaynağı ne biliyor musunuz? televizyon dizileri, sinemalar. onları izlediğimizde de hamileliğe dair ilk öğrendiğimiz şey: bir kere seviş hamilesin! hayatında ilk kez, tecavüze uğra cart hamilesin! evlen gerdek gecende seviş kocanla; hamilesin. demek ki neymiş, hamile kalmak dünyanın en kolay işiymiş. peki sonra pratikte nasıl oluyor bunun karşılığı; çocuk sahibi olmaya karar veriyorsun, bir ay geçiyor: olamaz!!! hamile değilsin. kesin bir sorun var, kesin çocuğun olmuyor!!! sağdan soldan konuştuğun bir iki kişi, “olur öyle ya, hemen olmayabilir” der, biraz yatışırsın, ikinci ay geçer, yine hamile değilsin. artık eminsindir. doktora gitmek gerekir. ulan tvlerde üfleseler hamile kalıyor kadınlar!!!! ya doktora gidersin, ya okumaya, araştırmaya başlarsın ve görürsün ki koskoca bir ayda kadının yumurtası sadece 1 gün çiftleşmeye müsait oluyor. o gün de stresti, hava durumuydu bilmem neydi, hamile kalamayabiliyorsun bile. ne???? 1 gün mü? lan o adamlar kadınlar hep gerdeği o 1 güne mi denk getiriyorlar. tecavüzler hep o vakitte mi gerçekleşiyor. bir ton küfredersin o senaristlere de, yapımcılara da, okulda gereken eğitimi vermeyen eğitimcilere de…

    bu kademeyi aştık diyelim ki, hamileyiz artık. yine tv’den, kitaptan, sağdan soldan, eş dosttan (ki en gıcık olunacaklar bunlar aslında, niye doğruyu söylemiyonuz lan????) öğrendiğin kadarıyla hamilelik çok şahane bir şey. aman da kutsal bir görev. bir bebek taşıyorsun karnında, her anın çok mutlu. miden bile bulansa sen mutlu olmalısın zira bu bulantı sana bebeği hatırlatmalı. manyak mısınız lan!!!! bluantının, ağrının, sızının güzeli mi olur??? sonra dışarıdan iyi hoş da yaşayana kadar kimse fark etmiyor ki hamile kalmak demek içinde bir yaratık olması demek!!! canlı lan?? bildiğin beslenen, büyüyen minyatür bir yaratık oluşuyor. bu bilgi de daha önce konuştuğun, öğrendiğin, sindirdiğin bir şey olsa belki daha sakin karşılayacaksın. ama şu koşullarda dehşete düşebiliyor insan. ya da yine öğrenilmişlikle gayet normal yaşıyor bilmiyorum ama şöyle bir iddiam var; o hamileliğin ilk aylarındaki bulantılar gayette bu acayip duruma kadının şok olması yüzünden yaşanıyor. doktorum bana ultrasona bakıp “hah sırt oluşmuş.” dediğinde adamın üstüne kusacaktım resmen. “allahım içimde bir sırt oluşmuş.” neyse bir süre sonra alışıyorsun, kanıksıyorsun ve normalleştiriyorsun iyice durumu.

    sonrasında bir sürü şeyden biri olarak doğum şekli geliyor gündeme. normal mi sezeryan mi? bugüne kadar bir kez olsun denk gelmedim ki hamile kadınlar ya da doğurmuş kadınlar “doğum şöyle olur, şu sırayla gerçekleşir, şu aşamada şöyle yaparsan şöyle rahat edersin, sezeryanda ise şöyle şöyle bir yol izleniyormuş…” falan desinler. yoook nerde. gerek yok ki. bugüne kadar nasıl gelmiş: “ normal doğum acıtıyor şekerim ben sezeryan ile doğum yapıcam.”, “ aa öyle diyorsun ama normal en sağlıklısı. hem sezeryan da sonra ağrı yapıyor.” kazara bir öğrenmeyi denediğinde bakıyorsun ki mesela, normal doğum esnasında kemikler çatır çatır ayrılıyor. hayır bu sağlıksız ya da riskli değil. ama alışılması gereken bir bilgi. bu bilgiyi doğum esnasında öğrenseydim ya da çatırtıları duysaydım, panik atak geçirip bayılmam işten bile olmazdı. yine doğum esnasında hangi kasın ne yaptığı, hangi kasın güçlü olmasının işi kolaylaştırdığını, nefes alma işinin bir doğumun 5 dakika mı 5 saat mi süreceğini bile belirlediğini öğrendiğinde, yaşayacağı travmanın önüne geçebilir insan. hayatı kolaylaştırır.

    ama ne gerek vaaaar, ezberden yaşayıp gidiyoruz işte. hem allah ne derse o olur. hem de işin ucunda bebek varsa tüm çileler çekilebilir. anne babalarımız biliyorlar mıydı ki? vs vs vs…

    demem o ki, yarın bir gün hamile kalacak olan arkadaşlar. her adımı öğrenin sonra yaşayıp yaşamamaya karar verin. yaşadığınızda ambale olmayın. he belki hiç sorunsuz bir 9 ay geçirirsin, şahane. ama aksi ihtimal için oku, öğren, baba adayına da öğret her bi şeyi.

    olur da yarın bi gün bunu okursa diye, doğacak bebeğe not: len trip yapma. sana bir şey mi dedik! senle ne ilgisi var söylenmelerimin. dur, senle ilgili olan doğduktan sonra.
    hamileliği böyle yaşamayan, araştıran, öğrenen, çilesini kabul eden arkadaşlara not: size demedim, size demediiim.
  • karnınız şiştikçe, kilo aldıkça etrafınızdaki hemcinsleriniz size karşı çok acımasız oluyorlar. sanki biri şişmanlasa da yüzüne vursak diye mi bekliyor bu insanlar ne?

    geçen kuaföre gittim daha bismillah nasılsın demeden " ayyy ne kadar şişmişsiniiiiiz!" dedi. bugün velimin bi tanesi geldi o da daha nasılsın demeden görür görmez " ayyyy ne kadar şişmanlamışsınıııııızz!" dedi.

    hayır be kadınlar, manyak kadınlar 7 aylık hamileyim zaten ya ne olacağıdı? hayır o kadar şaşkınlık niye? hamileyim kilo alıyorum doğal bişi yani. hulk'a dönüşmüyorum ya birden.

    bir de artık normal bedenler hiç olmuyor karından dolayı.bugün bi kaç bişi baktım bazıları olmadı moralim bozuldu... gittim o sinirle bir sürü simit, elmalı kurabiye aldım hepsini yedim...ohhh çok tokum..
hesabın var mı? giriş yap