• saç uzatmadaki en boktan evreyi yıllardır atlatamamış futbolcu.
  • zeki çol'a göre türk futbolunun gelmiş geçmiş en yetenekli oyuncusudur. bence de öyledir de, ben yazsam taşak geçersiniz diye referansla girdim...onu sahada izleyenler bilir, oynamak istiyorsa yapamayacağı hiç bir şey yoktu. golün her türlüsü uzmanlık alanıydı ve dahası ülkedeki bir çok ortasaha oyunsundan daha iyi bir oyun görüşü vardı. inanılmaz bir oyuncuydu ve müthiş bir egosu vardı. hakkında yıllardır anlatılırdı, fatih terim'e millet soyunma odasında yalakalık yaparken o taşak geçip milli takımdan kovulmuş vs. diye. aşağıdaki harika fourfourtwo mülakatında kendisi de olayı doğruluyor...şu ülkede fatih terim egosuyla taşak geçebilecek bir adam varsa o da sultan olabilirdi zaten...
    mülakat için; `:http://fourfourtwo.com.tr/…akin-markaj-fatih-tekke/`

    edit: hakkında sikko espri akımı başlatmışım farkında olmadan. zeki çol şöyle tarif etmişti mealen, "metin oktay, tanju çolak ve hakan şükür gibi dönemlerinin büyük golcülerini izleme fırsatım olmuştu. fatih bu üçünün karışımından oluşan muhteşem bir yetenek". gerçekten onu izlemiş bir futbolseverin böyle sikko esprilere vakit ayıracağını da sanmıyorum ama değerini bulamamak adamın kaderinde vardı...

    edit 2: her zaman olduğu gibi cehalet ekşisözlüğün paçalarından akıyor,
    sergen yalçın'a ait şu sözler onun ağzından çıkmış gibi yazılmış ;
    "avrupa’ya gitmek öyle kolay değil. bayern münich beni alacaktı, adamlar beni bir araştırmışlar, almaktan vazgeçtiler."
  • bildiğimiz eski fatih tekke değil orası kesin!

    yoksa bu akşam, yani 11 şubat 2024 fenerbahçe alanyaspor maçının 46. dakikasında hakemin rakibi lehine verdiği uyduruk penaltıyı eski fatih izlese gider hakeme sağlam bir kafa atardı. net!
  • 2005 mayıs-haziran aylarındaki sakatlık hikayesinin bir takım insanlara ders olması gereken futbolcu. fatih, 2004-05 sezonun sonlarına doğru ağrılarından şikayetçi bir şekilde doktor kontrolüne girer ve bel fıtığı olduğu anlaşılır. ancak takımı şampiyonluk olmasa bile şampiyonlar ligine katılma mücadelesi vermektedir ve takımını yalnız bırakmayı içine sindiremez. ameliyat tarihi sezon sonudur ve fatih acılarını bir kenara bırakarak son haftaya kadar oynar ve ligi de gol kralı olarak bitirir. asıl hikaye ise bundan sonra başlamaktadır. sezon bitmiş ve artık heyecan milli maçlara kalmıştır ve teknik sorumlu sezonun en başarılı forveti olan fatihi de kadrosunda görmek ister, ama bir sorun vardır fatih ameliyat olmalıdır. ancak fatih milli maçlarda oynaması gerektiğini ve böylesi önemli bir zamanda, her şeyin üstünde tuttuğu ay yıldızlı formayı yalnız bırakmak istemez ve tüm acılarına rağmen ameliyatını iki hafta erteletir. artık maçlar bitmiş herkes tatile çekilmiştir. sıcak, deniz, kum, güneş... ve fatih için ise bir ameliyat masası... fatih olmuştur ameliyatını ve doktor topla oynamaya başlamısının sezon başı olacağını söyler, yani fatih 2 haftalık gecikmenin bedelini takımının sezon başındaki hazırlık kampını kaçırarak öder, hem de takımının ona son derece ihtiyaç duyduğu bir zamanda. şikayetçi midir, bence hayır çünkü o milli bir dava için vakit kaybetmiştir. bacağı kopsa ay-yıldız için sesini bile çıkarmayacaktır

    ve tarih 2 ekim 2005 pazar, yer ali sami yen stadı, herhangi bir gs-ts maçı. ve avrupalı(!) elit taraftar fatih tekke'yle dalga geçiyor kendisiyle alakalı olmayan bir suç için, ona 90 dakika boyunca küfür ediyor sanki düşmana eder gibi...

    hani el değmemiş bir lig istiyoruz ya. 1 dakika maç izlemek bile fazla bize aslında...
  • mizah anlayışına sahip olmasının bedelini, milli takıma çağrılmayarak alan lejyoner.

    maraton.com.tr'den aldım, onlar da vatan'dan almışlar:

    terim, biraz geç geliyor odaya.. kolunda o gün rüştü’nün taktığı kaptanlık pazubandı var.. yardımcılarından biri terim’e “hocam, sana bu kolluk çok yakışıyor.. biz seni yıllarca bu kollukla seyrettik sahalarda” diyor.. ve ondan sonra gelişen olayları diyalog halinde sunuyoruz:

    - fatih tekke: “nerde seyrettiniz? halı sahada mı?” (tuncay ve arda başta olmak üzere tüm futbolcular gülüyor.)

    - fatih terim: (hiddetlenerek) “ne dedin sen?”

    (soyunma odasında buz gibi bir hava esiyor.)

    - tekke: “bir şey demedim hocam.”

    - terim: (bu kez bağırarak) “ne dedin diyorum?”

    - tekke: “nerde seyrettiniz, halı sahada mı? dedim hocam.. ama şaka yapmıştım sadece..”

    - terim: “fatih fatih, öyle bir şaka yap ki, herkes birden gülsün..”

    - tekke: “güldüler zaten hocam..”

    - terim: (kızgın kızgın bakar..)

    - tekke: “ama hocam, bir şaka yaptık olay nereye geldi.. kusura bakma yanlış bir şey söylediysem..”

    - terim: “yok, yok, önemli değil..”
  • hayatımda izlediğim en komple forvetti kendisi. orta sahanın ortasında da pivot santrafor olarak da gayet oynayabilecek yeteneğe sahipti. bir kez ayağı, bir kez kolu kırıldı. üç defa meniskus, iki kez burun, bir kez de fıtık ameliyatı oldu. buna rağmen kariyerinde uefa kupası kaldırdı, finalinde maçın adamı seçildi. sergen'le birlikte türkiye'ye gelmiş en yetenekli oyuncuydu. ne trabzonspor ne milli takım yeterince faydalanamadı.
  • "beni durdurmak için tabancaya ihtiyaç duyarlardı. ama tekke’yi durdurmak için makineli tüfeğe ihtiyaç var."
    hristo stoichkov
  • ofsaytla alakası olmayan bir pozisyon için sakin geçen maçta hakeme ana avrat sövüyor. bu nasıl bir mallık olm?
  • lise matematiği ile anlaşılamayacak adam. madem beynimizi çalıştırıp hesap yapacağız, daha ileri seviyede bir matematik kullanalım.

    öncelikle bir futbolcunun bonservisi demek değildir ki bu adama maaş verirken bu limiti göz önünde bulundurunuz, bundan fazla para vermeyiniz bu arkadaşa. yoksa teey 12 yaşında çok cüzi bir bonservisle barcelona'ya gelen lionel messi şu anda dünyanın en çok kazanan topçularından olmazdı, ya da ne bileyim 2004 yılında 3 küsür milyon bonservisle fenerbahçe'ye gelen alex de souza senelerdir yıllık 3 milyon alıp da türkiye'nin en çok kazanan topçularından olamazdı. bu tip örnek çok bulunur, uzatmayalım geçelim.

    bu arkadaşın bonservis bedelindeki olay şudur ki; temmuz sonu - ağustos başı gibi bedavaya zenit'ten rubin kazan'a geçti fatih. oynadığı daha 5 maç mı ne. öyle aman aman bir performans göstermeyince de 750 bin euroluk bir teklif gayet cazip göründü tabi adamlara. bir ayda 750 bin euro, temiz kazanç. tartışacaksak bunu tartışalım, vay aman efendim neden bu adama 750 bin lira verildi demek yerine neden bir ay önce bedavaya alınmadı bu arkadaş diyelim.

    verilen maaşa bakıp da "çokmuş, kerizlik bu!" diyerek kestirip atmak da cahilliktir kimse kusura bakmasın. bakınız türkiye'den bahsediyoruz;

    bonservisi elinde olmasına rağmen hiçbir kulübün ilgisini çekmeyen lugano'nun yıllığı 3 milyon, geldiği günden beri tartışılan, "yok aga bizde oynamıyor bu adam" denen elano'nun 3 milyon, yaşı, başı, yersiz çıkışları tartışılan rüştü reçber'in 1.6 milyon, çok büyük paralarla beşiktaşa gelen ve fakat hiç de beklendiği gibi çıkmayan tabata'nın 1.5 milyon, "bonservissiz genç oyuncu yau, mis gibi transfer işte" denen kütük kardeşimiz serdar özkan 1 milyon kazandığı ülke, türkiye.

    bunların ne alakası var aynı şey mi allasen diyenleriniz var, durun hele oturun bi soluklanın. gelin golcülerden konuşalım biraz da, mevkii benzerliğinden şeyapalım hani.

    son yılların açık ara en büyük fiyaskosu guiza'nın senelik ücreti 3.5 milyon, son günlerde çok tartışılan ve belki de gönderilmesi uzak olmayan alex'in senelik ücreti 3.5 milyon, yurtdışına gitmiş en iyi temsilcilerimizden ve kesin dönüşünden çok şeyler umulan ama umulanı vermeyen nihat kahveci'ninki 2.5 milyon, sakat olmadığı dönemlerde iyi güzel oynayan ama sakatlık sebebiyle yılda kafadan 10-15 maçı kaçıran milan baros'un yıllığı 2.5 milyon, fenerbahçe'nin beşiktaş'a attığı belki de en büyük kazık olan nobre'nin bir yılda aldığı 2.1 milyon, trabzonspor'da beğenilmeyen ve fakat kulübesinde milli golcümüz semih'in oturduğu fenerbahçeye alınan gökhan ünal'ın kazancı ise yıllık 1.5 milyon...

    bu adamlar da ya işte gol atmış ya da böyle gol atma işini abartmış krallığa oynamış ve hatta gol krallığını elde etmiş golcü adamlar işte. ama bu gol kralı olanların krallıkları da işte 17*, 19*, 20*, 25* gollü krallıklar. hani böyle maç başına neredeyse bir gol atıp da 38**, 39* golle eze eze, hakederek elde edilmiş krallıklar değil.

    fatih tekke dediğin adam ise bu toprakların gördüğü belki de en son gerçek gol kralı. trabzonspor'un öyle çok da çılgın atmadığı 2004 senesinde 34 maçta 31 gol atmış adam. kalkıp da bu adamın kalitesini tartışmak yersiz. kaldı ki beşiktaş da bu adamı "vay arkadaş, esecek yine bu sene, en az 30 gol bekliyoruz, kesin atar, bence de..." falan diyerek transfer etmiyor. rotasyonda bulunsun bir yerli forvet en kalitelisinden, zarar gelmez. bu mantıksız dediğiniz transferi yapmayan takım baros sakatlanınca yerine koyacak adam arıyor işte yana döne.

    kulübeden arada sırada çıkabileceğini, çıktığında da kalitesini belli edeceğini düşünüyorum. kendisini beğenilmeyen nobre'yle de kıyaslama gafletinde de bulunmuyorum efendi gibi sözlerimi bitirip gidiyorum, hadi eyvallah...
  • fb'ye karsi oynayan teknik direktorler yolsuz olmayinca sonucunu gosteren kisi. cagdas gibi oyuncu degistirmeyen herife kapak yapmistir.
hesabın var mı? giriş yap