• ingilizce-türkçe sözlükte, epidemic kelimesinin karşılığı da salgın, pandemic kelimesinin de... peki bu iki kelimenin farkı ne?

    - epidemic, bir hastalığın sınırlı bir yerde salgın olması. örnek: "şu sıralar okulda grip salgını var."

    - pandemic ise, dünya çapında bir salgın. örnek: 2009 yılındaki domuz gribi salgını

    aradaki fark basit. ama sonradan içlerinden hangisi hangi manaya geliyordu, hatırlamak zor olabilir. pan- ön eki, hatırlamaya yardımcı olabilir. zira, pan-, önüne geldiği kelimelere "hepsi" ya da "tamamı" gibi kuşatıcı bir mana kazandırır. örnek: dünya üzerindeki bütün türkleri birleştirme ideolojisi, pan-türkizm.

    tema:
    (bkz: ingilizce /@derinsular)
  • gözden kaçmış bir lars von trier filmi. kendi oynadığı için dikkatimi çekmişti. iyi ki de çekmiş.
    imdb puanı bir film için kesin şart bir belirleyici değil ama 5.9 hakikaten dikkat çekiyor. beğenilmemiş olmasını hayatla kurgu arasında çok gidip gelmesi ve bu sebeple takip edilmesinin zorlaşmasına bağlıyorum. çünkü yer yer kurguyu yer yer hayatı izliyorsunuz ve neler olduğunu kaçırabiliyorsunuz.

    farklı bir film izlemek isteyenler beğeneceklerdir.
  • ingilizce salgin hastalik..
  • lars von trierin sözü geçen filmi, beşinci avrupa filmleri festivalinde salgınismiyle gösterilmiştir,yıl 1999.
  • blackfield grubunun gelmiş geçmiş en sert parçası.. 2. albümünün 6. parçasına denk geliyo o hızla..
    don't say everything's okay
    don't tell me that it's just a phase
    it doesn't help me

    all the stars are standing still
    the anger and the sleeping pills
    are all that's left now

    an epidemic in my heart
    takes hold and slowly poisons me
    her will won't let me be
    it comes in waves and bleeds me dry
    this love is slowly killing me
    for me, there's noone else

    jelousy just eats me up
    another's made the deepest cuts
    my heart is popping

    you say there must be an end
    but afterwards we'll still be friends
    it seemed so easy

    an epidemic in my heart
    takes hold and slowly poisons me
    her will won't let me be
    it comes in waves and bleeds me dry
    this love is slowly killing me
    for me, there's noone else
  • hayat kurgusuyla sinema kurgusunu birleştiren, sonunda hayatta mı sinemada mı olduğunuzu sorgulatan film..lars von'un seyircisine attığı bir çok tokat ve golden bir tanesi..en genel toplumsal değerlerin alıcılarıyla oynamayı seven lars von trier'in bu filmde de belli kavramları kendine oyun alanı seçmiş. gündelik hayatta düşünmeden yaptığımız birçok davranış ve ayrıntıyı filminin kilit noktalarına sinematografik olarak yerleştirmiş. toplumsal değerleri kendince hicvetmiş. sonra da izleyicisine tek bir şey sormuş. sinematografik gerçeklik ne kadar gerçek?
  • signal ve tuborg'un da inceden reklamı yapıldığı film...
  • filmi arabaya atlayip yollara bulasinca anliyorsun.
  • yıllardır içimi kemiren kırmızı/mavi şeritli beyaz diş macunlarının sırrına olan merakımı gidermiş, yapamadığımı yapmış, göremediğimi görmüş biri yazar biri yönetmen iki kankanın kurguladıkları, dünyaya hızla yayılan bir salgın hikayesinin kendini gerçekleştirmesini anlatır.
    denişik ama bir verim alamadım.

    edit: aman nasıl unuttum lars von trier ve niels vørsel bizzat kendileri yazıp yönettikleri yetmezmiş gibi, oynamışlar da başrollerde. bunun da vardır bir hikmeti ama tespiti, yüksek düşünce ve eleştiri gücü bulunan entelektüel gençlere bırakıyorum, haddim değil ne demek.
  • lars von trier'in claes hansen ile girdiği bir iddia sonucu 1.000.000 krona (150.000 abd doları) çektiği film.
hesabın var mı? giriş yap