7 entry daha
  • freud’un çalışmalarındaki en temel ayrımlardan biri tekrarlama ve hatırlama arasındaki karşıtlıktır. bu iki durum basit şekilde geçmişi şimdiye getirmek olarak tanımlanabilir. eğer geçmiş yaşantılar baskılanırsa, bu yaşantılar kendilerini kişinin eylemlerinde bir şekilde gösterecektir. kişi geçmiş yaşantısını hatırlayamadığı durumlarda, yansımalarını davranışta tekrar tekrar göstermeye mahkumdur. psikanalitik tedavinin en temel amaçlarından biri de bu döngüyü kırıp kişinin bastırdığı o yaşantıyı ortaya çıkarmaktır. burada dikkat edilmesi gereken nokta tekrarlama her insan eyleminde karşılaşılabilir fakat eyleme dökmek ise kişinin sebebini anlayamadığı ve dürtüsel bir şekilde sürekli olarak ortaya çıkan davranış biçimleridir. lacanyen bir açıdan baktığımızda, freud’un eyleme dökme tanımı doğru fakat eksiktir, tanım eylemin büyük ötekinden etkilendiği boyutu göz ardı eder. yani lacan eyleme dökmenin geçmişin başarısız bir şekilde anımsanmasından kaynaklandığını ve bu eyleme dökmenin özneler arası gelişen bir boyutu olduğundan bahsetmiştir. başka bir deyişle, anımsamak sadece bir şeyleri bilinç düzeyine getirmek değil aynı zamanda bunu büyük ötekiyle paylaşarak yapmasıdır. büyük ötekinin anımsananı dinlemeyi reddetmesi durumunda ya da ‘sağır’ olduğunda özne mesajı sözcüklerle anlatamaz bu durumda eyleme dökme mecburiyetinde kalır. bu durumda özne ne mesajın içeriğini ne de bunun bir mesaj olduğunu anlar. yine de eyleme dökmenin büyük ötekini hedef alan şifreli bir mesaj olduğunu düşünebiliriz. şifreyi çözmek büyük ötekine kalan bir iştir ama bu da mümkün değildir.
    lacan bu konudaki düşüncesini örneklemek için freud’un hastalarından biri olan genç dora’yı örnek vermiştir. eyleme dökme analize başlamadan önceki süreçten önce olmuştur ve bu gibi durumlar analizsiz aktarım olarak adlandırılabilir. birçok analist eyleme dökmenin analiz yoluyla aktarım hale gelebileceğini ve ilişkinin analiz sürecinde anlamlandırılabileceğini ifade eder. freud ise psikanalitik tedavinin temel prensiplerinden olan hafızayı olabildiğince zorlamak ve tekrarlamayı mümkün olduğu kadar azaltmanın öneminin üzerinde durmuştur. yani analizanın terapi dışındaki eyleme dökmeleri tedaviye karşı bir direnç olarak görülebilir. fakat analizanın gösterdiği her direnç aslında analistine karşıdır ve genellikle analist tarafından yapılan bir hatadan kaynaklanmaktadır. analistin büyük öteki konumundayken analizanın konuşmasına karşı sağır olması ya da söylediklerini uygun olmayan bir şekilde yorumlaması dirence yol açan sebeplerdir. bu noktada lacan ego psikoloğu ernst kris’in vaka örneğine işaret eder. lacan kris’in yaptığı yorumlamanın bir boyutta doğru olduğunu ama duruma tamamıyla bir açıklama getiremediğini bu sebeple de eyleme dökmeye sebep olduğunu belirtiyor.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap