15 entry daha
  • farhadi gene güçlü bir film yapmış ama önceki filmleri kadar etkileyici ve başarılı bulmadım. belki bunun nedeni olayların fazla düğümlenmemesi olabilir. mesela başyapıtı a separation'da daha fazla ana karakter olduğundan olaylar da daha fazla düğümleniyor, dolayısıyla çözüm bölümü de daha etkileyici hâle geliyor. a separation'da yatalak bir baba, babasını bırakamayan bir oğul, iran'dan gitmek isteyen bir eş, anne-babasının ortasından kalan bir çocuk, çocuğunu düşüren bir bakıcı, bakıcının borçlu eşi, mahkemeler, toplumsal normlar, aşk, iyilik-kötülük... o kadar doluydu ki bu filmi takip eden le passe belki de bu yüzden biraz hayal kırıklığı yaratmıştı. gene de iyi filmdi. forushande de iyi bir film. forushande de dolu bir film. ama a separation kadar değil. bunun nedeni de merkezde sadece 3 karakterin olması ve tek olaya odaklanması olabilir. gene de farhadi'nin iyiliğe ve kötülüğe dair saptamaları için izlenmeli. filmi sevdim. belki de farhadi'nin a separation'ı aşamayacağını kabullenip filmleri öyle izlemek gerek.

    spoiler

    *inşaat yüzünden bütün apartmanın boşaltılması... çünkü bina yan taraftaki inşaata dayanamayıp yıkılabilir. finale doğru binadaki çatlakların evliliğin çatlamasını sembolize etmesi güzeldi. aslında daha baştan evliliğe ne olacağı "ev" üzerinden izleyiciye gösterilmiş.

    *bina tahliye edilirken emad'ın engelli bir genci sırtına alarak taşıyıp dışarı çıkarması, finalde tacizci adamı sırta alınacak hâle getirmesi. farhadi'nin hollywood'un bize dikte ettiği %100 iyi-%100 kötü karakterizasyondan uzak sinemasını çok seviyorum. gerçek sinema da bu zaten. çoğu kişi gri sulardadır. yani hem iyi, hem kötü. mesela tacizcinin ailesine iyi davrandığını ve çok sevildiğini görüyoruz. ama neticede büyük bir kötülük yapıyor. iyi adamsa (emad) tacizciyi intikamla yanıp tutuştuğu için 2 kez ölüme sürüklüyor. ilki yaşlı herifin tacizci olduğunu öğrendiği an sinirlerine hakim olamamasında, 2.'siyse adama parayı verdikten sonra tokadı basarak kalp krizini 2 kez tetikliyor. adam öldü mü, ölmedi mi bilemiyoruz. ama mühim olan iyinin de kötülük yapabileceği.

    *filme adını veren satıcı'nın kim olduğunu düşünüyordum filmi izlerken. ilki arthur miller'ın oyunu. emad ve eşi rana bu oyunda oynuyorlar. yönetmenin ülkesindeki ağır sansüre tek diyalogla da olsa bu anlarda yer vermesi iyi olmuş. emad burada satıcı'yı oynuyor. gerçek hayatta da arabasını satmaya çalışıyor. öte yandan tacizci de arabasıyla kıyafet satan birisi. emad'ın rol arkadaşı da emad'a evi satıyor (kiralıyor daha doğrusu). birgün'deki bugünkü eleştiride çok güzel değinilmiş bunlara. bazı şeyleri bu eleştiri sayesinde fark ettim. mesela tacizcinin hal ve hareketleriyle aile babası, iyi yürekli bir işçi intibasını uyandırmasına da satıcılık denmiş. yani filme adını veren satıcılık her karakterde karşımıza çıkıyor.

    *farhadi türkiye'deki master class'ında (gitmedim, söylediklerini okudum) karakterlere erkek-kadın gözüyle yaklaşmadığını söylemişti. bu yüzden sineması ve karakterleri güçlü. ama burada bir sorun var. evet, rana da iyi yazılmış bir karakter ama bir süre sonra rana önemsiz hâle geliyor, film tacizciyle intikamcının mücadelesine evriliyor. ve farhadi tacizciyi % 100 kötü göstermemek için o denli çabalamış ki taciz meselesi havada kalıyor. zaten ağır sansür yüzünden farhadi, rana'nın tacize ve şiddete (taciz de şiddet gerçi, neyse) uğradığı sahneyi hiç göstermiyor. burada sıkıntı şu: adam içeri giriyor, anahtarını masaya bırakıyor, çoraplarını çıkarıyor, odaya girip dolaba epey para bırakıyor, telefonu koyuyor ve banyoya giriyor. ama rana'nın dışarı çıkmaması garibime gitti. daha doğrusu adam ne ara bunları yapıyor? rana'nın da, adamın da anlattıklarına göre içeri giriyor, banyoya yöneliyor, taciz edip kaçıyor. kısacası bence bu sahneyi göstermemesi sıkıntılı.

    *yukarıda dediğim gibi iş, gri sularda yüzen iki erkeğin mücadelesine evriliyor, yönetmen de bizlerin tacizciyle özdeşleşmemizi istiyor (adamı kalp hastası yapmak, ölme noktasına getirmek vs) ama bunu yapınca da zaten göstermediği taciz meselesi havada kalmış oluyor. rana'ya da zarar vermiş oluyor bu durum. bence özdeşleşmekle ya da "% 100 kötü birisi değil"le o kadar uğraşmamalıydı farhadi.

    *rana'ya gelirsem... farhadi, rana'ya tacizciyi affettiriyor ve sonrasında erkeği eleştiriyor. rana'nın polise gitmek istememesini anlamayanlar olabilir. ama dedim ya, bu film ülkemize cuk oturuyor diye. bir araştırın, taciz/tecavüz edilen kadınların yüzde kaçı ve neden polise başvurmuyorlar? çünkü "kadın kuyruk sallamasa erkek bir şey yapmaz" diye düşünen çürümüş bir toplumuz. iran da öyle. kadın polise gidip dava açınca neler olacakk? kapıyı açtı diye orospu denilecek, yani mahalle baskısı görecek. toplumun zihniyetiyle aynı olan devlet de bu "kapıyı açma" meselesine fazlasıyla odaklanıp suçu kadında arayacak. asıl özdeşleşilecek karakter kalp hastası pislik tacizci değil, rana. adam hem yaşlı, hem kalp hastası, hem de fahişelerle yatıp kalkıyor, sonra finalde kalp hastalığı yüzünden onunla özdeşleşeyim! yapamadım, sorry farhadi. rana'nın polis-mahkeme-toplum korkusunu bir erkek olarak çok iyi anladım. emad'ın anlamamasına da şaşırdım. bu arada rana saldırıya uğrarken komşuların "aile içi şiddet" deyip bir süre müdahale etmemeyi düşünmelerini de es geçmeyelim. farhadi gene çürümüş toplumumuzu özetlemiş. ve devlet, toplumun zihniyetinden uzak olmayınca bireysel adaletin, yani intikamın gerçekleşeceğini de ifade etmiş. devlet "kapıyı niye açtın?" gibi sorularla kadını suçlamayacak olsa emad tacizciyi film boyunca aramaz, işi polise bırakır. ama işte türkiye de öyle bir yer, iran da. 100 kişinin tecavüz ettiği çocuklara, gençlere sorulan sualleri okuyun da aklınız uçsun, delirin. sonra neden polise güvenilmiyor?

    *dediğim gibi filmin sıkıntısı taciz anına dair muğlaklığı yıkamaması, kadın karakteri bir süre sonra önemsizleştirip tacizciyi "% 100 kötü değil" için özdeşleşilecek noktaya getirmesi ve taciz olayını da erkeklerin mücadelesi haline getirmesi. başta dediğime dönersem... filmin sadece 3 karakterden ibaret oluşu ve olayların aşırı düğümlenmemesi yüzünden olsa gerek a separation kadar etkilenmedim.
    ama halen değerli bir film bu film. oyunculuklar şahane. şahab hüseyini, cannes'daki ödülü hak etmiş. a separation'da da mükemmeldi. taraneh alidoosti de iyiydi. onu izlemek keyifliydi. müziğin kullanılmamasını da hiç yadırgamadım. müziksiz filmlerden. ihtiyaç da duyulmuyor. çünkü gücünü müziklerden alan bir sinemacı değil farhadi.

    spoiler
175 entry daha
hesabın var mı? giriş yap