• nasıl başlığı açılmamış hayret! ruh hâlinize göre bazen ''en iyi şiir bu olmalı'' diye haykırmak isterken hem de.

    3 kısımdan oluşan didem madak şiiridir.

    ı.
    sevgili pollyanna,
    sen bu mektubu okurken
    soğuk bir doğu sokağında,
    acılarla yüklü bir faytonla dolaşıyor olacağım
    atların boynunda ziller ve pembe orlondan püsküller
    şaklayan kırbaç ve gıcırdayan tekerlekler.

    kömürümüz bitti tam kışın ortasında
    toz hatıra ve talaş bastık sobaya
    üşüse böyle yapardı mutlaka hazreti isa da.
    aşkın yüzünden düşen bin parçayı
    toplamaktan yoruldum ben artık pollyanna

    yolda bavulumu çaldılar
    bana hediye ettiğin o kırmızı elbise de içindeydi
    ne güzeldi
    ben kendime çilek derdim onun giydiğimde
    bakar bakar anne derdim memelerime
    insanın memesi olması büyük bir çilektir pollyanna
    güzeldi yine de o yıllar
    küçük sarı pütürleriyle
    ne çabuk geçti.

    ama zaten onu burada giymeme izin vermezlerdi
    belki artık hiç olmaması daha iyi
    çalınmış bir güzellik,
    yasaklanmış bir güzellikten daha iyidir.
    ama onu asla unutmayacağımı bilmelisin.

    dilerim sen pötikareli gömlekler gibi neşeli,
    iri dişli bir mısır koçanı kadar
    mutlu ve yan yanasındır.
    belki bir gün beni ziyarete gelirsin
    sana krem fıstıklı ekmek ikram ederim
    artık çok mutlu olacağızlı ekmekler
    süte ekmek doğrar ve
    papara papara diye şarkı söyleriz.
    sen ruhumun misafir odasında uyursun,
    süt ve gözyaşı lekeli yumuşak yer yatağında.

    ıı.
    sevgili pollyanna,
    senin romanlarında her şey o pazartesi başlardı
    kot pantolonlu, uzun bacaklı pazartesilerdi onlar
    ben mutfakta edith piaf dinler,
    bir lağım faresiyle göz göze bulaşık yıkardım.
    şehrimizin aşkı ve şehrimizin şarkısı
    öfkeyle pis su borularında dolaşırdı.
    sana patates kızartırdım.
    patatesler pazartesi kadar kırmızı oluncaya kadar...
    ölüm bizi ayırıncaya kadar...
    aşkımız şehrin en güzel aşkıydı
    kolay değildi, kolay olmamıştı
    yıllarca şehrin en güzel aşkının benekleriyle yaşamak.

    kirli muşamba perdeli meyhanelerde ağlardım
    masaaltı kedileriydi benim için ağlamak,
    bazen tekirdi, bazen sarman
    kim önce fırlarsa parsayı toplardı.

    öfkem içimde emekleyen kırmızı patikli
    bir bebekti sanki pollyanna
    her köşede nergisler satıyorlardı sokaklarda
    baygın kokulu güneşler gibi...
    onları satın almak,
    sonra bir gün yüzü çatlak intiharlarımı boyatıp
    otuzaltı numara bir hayata başlamak...
    uzun bir nekahet döneminden sonra
    nihayet ayağa kalkmak...
    öfkem
    üstü kalsın derdi ve bırakırdı hayatımı
    bayat bisküvi kokan o mahalle bakkalına
    öfkem
    işi bitmiş bir çalı süpürgesi gibi
    dayamaktır kendini duvara...
    öfkem pollyanna
    neden güzeldi?
    bütün güzeller gibi elinde bir bardak sıcak çayla

    her şey o pazartesi başlardı
    şehrimizin aşkı ve şehrimizin şarkısı
    öfkeyle pis su borularından taşardı.

    ııı.
    sevgili pollyanna,
    radyo tiyatrosu dinlenirdi bir zaman içimde,
    içimde dünyanın en eski kedisi
    eski bir sobanın yanında uyuyordu.
    çocuklar bir köşede
    yenidünya çekirdekleriyle beştaş oynardı
    frenk elması da derler
    sarılı kahverengili bir meyve.
    annem işte öyle bir kadındı
    çocuklar gökyüzüne bakar sorardı:
    ay dede orada ne yapıyor anne?
    annem öldüğünde ay dede içimde
    yüzlük bir ampul gibi parçalandı.
    annem işte öyle bir kadındı
    aşure getiren çocuklara,
    teşekkür eder gibi yaşardı
    öldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı.

    pollyanna,
    sana göre insan profiterol yer gibi yaşamalı
    bir çamur deryasının içinde
    küçük mutluluk topları yakalamalı.
    bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
    sen de bilirsin ya allah
    dayanabileceği kadar acı verirmiş insana.

    geçen yazı
    bir dut ağacının altında roman okuyarak geçirdim
    dut taneleri düşerdi sayfalara
    tıpkı tatlı bir yaz yağmuru gibi
    büyük taneli tıpırtılarıyla
    kendimi dut ağacının gölgesini yiyen
    bir ipek böceğine benzetirdim.
    ucuz teşbihler beyaz atlı prenslerdir pollyanna
    bir şiire gelir
    ve onu bu hayattan kurtarırlar.

    ah pollyanna,
    içimde sanki hep aynı şarkıyı çalan bir laterna:
    cancağızım basma perdeme bir çiçek de sen olsaydın
    kaçarken yangın merdivenlerine
    keşke grapon kağıtları assaydın.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap