13 entry daha
  • şehriyar'ın sadece bu şiiri yazarak, ciddi bir asimilasyonun pençesinde olan iran azerîlerine tekrar bir milli ruh üflediği tebriz'de bir efsane niteliğinde anlatılıyor. yanımdaki tebriz'li olmasına rağmen -türk dizileri sağolsun- benden güzel türkçe konuşan insanlar bana bu şiiri ve efsanesini anlattıklarında heyecanlandım ve o ana kadar duymadığıma eseflendim.

    şehriyar ile birlikte 400 kadar şairin de medfûn olduğu makberet'üş-şuarâ'da, belki de dünyanın tek şairler kabristanında bulunmanın verdiği heyecan ile şehriyar'ın önünde kendi sesinden dinliyorum heyder baba'yı. arada bir iki kelime kaçırsam da, yabancı(!) bir memlekette, bir kimsenin, hele hele bir şairin söylediklerini anlıyor olmanın zevkini yaşarken, yanımdaki tebrizli arkadaşlar; orayı ziyaret ettiğimi herkese ilan edebilmek için gerek ve yeter koşul olan "şehriyar'la şiir keyfi..." altbaşlıklı fotoğrafımı çektirdiysem ayrılabileceğimizi söylüyorlar.

    belki suçlu değiller, belki ilk kez karşılaştığımız için bizi titreten bir şeyin onlar için gayet sıradan olmasının getirdiği alışkanlık içindeler diye düşündüm ilkin. ancak iki günlük gezintimizin devamında farkettim ki, onlar kâbe'de gündelik işleriyle meşgul olmalarına şaşırdığımız araplarla aynı kefede değiller, ayağında converse ile sol gazete satan komünist veya cemaat namazdayken avluda siyasal islam tartışmaları yapan mücahit ile aynı yerdeler. rejimin uyguladığı baskı onları derleyip toplarlayacağı yere daha da kimliksizleştirmiş. şiirin iran azerileri ve tüm dünya üzerindeki etkilerini anlattıklarında; ne yalan söyleyeyim, âkif'in asım'ın nesli ütopyası tadında bir şehriyar'ın torunları tahayyül etmiştim.

    heyder baba başlığını iran şii azerileri tahlillerine çevirmek değil niyetim, zaten yazısının son paragrafında çok güzel tahlil etmiş hezarfenn (bkz: #9433949). defalarca dinledim, defalarca okudum bu şiiri ve her seferinde şiirin ilk muhatabı olan insanları düşünmeden edemiyorum. nitekim, onları ve kuru kuruya anlattıklarını şehriyar'la aramızdan çıkardım.

    çıkış noktası şehriyar'ın da belirttiği gibi pastoral olabilir, ancak satır aralarında bile yakalanabilen vatan ve anadil özlemi, ayırılık, savaş-barış vurguları, şiiliğe (manevi değerler) yapılan birçok atıflara bakarak değerlendirildiğinde, heyder baba, tabiri caizse bir evin orta yerinden çizilen bir sınırın hissettirdiklerini hissettiriyor şehriyar'a ve bunların bir kısmı haliyle evin muhtelif odalarında yaşanan hatıralar oluyor. mânâ şair'in batnında elbette ama, bu şiire sadece dağlar, sular, seller demek; divan şiirinin aşk ve şaraptan bahseden bir tür olduğunu söyleyen lise'deki edebiyat hocamın fuzuli'ye yaptığı kadar büyük bir haksızlık olur. şahsi görüşüm, şiirin bu denli tesirli olması, iğnesini toplumun kolunda en kolay seçilen damara saplaması sayesindedir. şehriyar'ı efsaneleştiren "heyder babaya selam" ise, heyder babaya selam'ı efsaneleştiren bu pastoral damardır.

    damar demişken: azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır/@yavuz bülent bakiler

    şehriyar'ın, kuzey azerbeycan'a olduğu kadar türkiye'ye ve türkiye'nin kendine (kendini) benzettiği şairleri âkif, yahya kemâl ve tevfik fikret'e ilgisi malumdur. türkiye'ye hayali sefer veya başka şiirlerinde üçünü birden andığı yerler vardır. üçünü birlikte anması bu üç şairin millet, dil, toplum konularındaki hassasiyetine benzer hissiyatı taşıdığını anlatmak istediği içindir diye düşünüyorum. rastlantı bile olsa mehmet âkif'le ortak sayılabilecek bir hatırasını da ekleyeyim: şah'ın hanımının kendisine ev hediye etme teklifini, bunun yerine eserlerinin türkçe olarak basılmasına izin verilmesinin yeterli olacağı cevabıyla nazikçe reddetmiştir.

    heyder baba'ya selam, memur olduğu için şiirlerinde türkçe'yi kullanamayan bir şairin, yazmak için emekli olmayı beklediği bir şiirdir. (bir rivayet: #23718180).

    heyder baba'ya selam, şehriyar'dan sonra iran'da başka hiç bir şairin şairler kabristanına defnedilmemesine sebep olan şiirdir.

    heyder baba'ya selam, rejimin türk dilini yasağına dur diyerek yazılan ve yıllar sonra tebriz meydanı'nda cumhurbaşkanı ahmedinecad tarafından türkçe olarak okunan bir şiirdir.

    heyder baba'ya selam, en büyük arzusu azerbeycan'ı ve türkiye'yi ziyaret etmek olduğu halde nasip olmayan, azerbaycan'a bakan bir yere defnedilmek isteyen bir şairin şiiridir:

    heyder baba'ya selam, sade bir özlem şiiri değil, ömrü sıkıntı ve trajedilerle geçmiş bir şairin özlem şiidir: yel gelende ver getirsin bu yana // belke menim yatmış bahtım uyana
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap