9 entry daha
  • oncelikle bir ayrinti gibi gozuken fakat oldukca onemli olan bir noktayi vurgulamak gerek. "diger musluman erkekler en fazla 4 kadinla evlenebilirken (tavsiye olunan tek esliliktir o ayri) hz. muhammed kafasina gore istedigi kadar kadinla evlilik yapiyordu" diye bir sey yok. es sayisini 4 ile kisitlayan ayetin nuzulu hz. muhammed'in son evliliginden iki yil kadar sonra meydana gelmis, kendisine daha fazla evlilik yapmasi yasak edilmis ve hz. muhammed'de bu kurala eslerinden 4'u ile kari koca hayatini devam ettirerek uyduguna dair rivayetler vardir. bu noktadan bir adim geriye ciktigimizda, ornek vermek gerekirse ahzab 50, 51 ve 52'nin bir kismini olusturan

    "bir de peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık)."(ahzab 50),

    "onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. "(ahzab 51), ve

    "bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. "(ahzab 52)

    ifadelerinin sadece peygamberi ilgilendiriyor olmasindan oturu kur'an'in zamansallik sorunu yasadigi yani bu "kisiye ozel" ifadeler yuzunden, dunyada butun zamanlar icin gecerli olma yetisini yitirdigi vurgulaniyor. bu noktada, tum insanlari ve alemleri yaratmis olan, gecmisi ve gelecegi olmayan bir yaraticinin var oldugunu, bu yaraticinin cuzi iradesiyle secme ve ayirt etme kabiliyeti olan insan denen varliga bir secenek sunmaya karar verdigini, insanliga gondermeye karar verdigi bu secenegi (mesaji) aktarmak icin de, insanoglunun icerisinde bulundugu fiziksel sartlari goz onunde bulundurarak, insanin secim hakkini zedelememek icin mesaji dogrudan gondermek yerine insanlarin iclerinden bazilarini yukumlendirdigi varsayalim. insanoglunun yapacagi secimin dogasi geregi, yaratici ile mesaj tasiyicilarin iliskisinin matematiksel olarak ispatlanmasinin mumkun olmamasi gerektigini, fakat istatistiksel olarak mesaj tasiyicilarin getirdikleri mesajlarin ve yasadiklari hayatlarin belirli bir dagilimi saglayabilecegini de bir kenara kaydedelim.

    simdi, yaraticinin, bu mesaj tasiyicilardan sonuncusu oldugunu deklare ettigi insan'a cok sayida evlilik yapma hakki tanimaya (mesajin en son halinin inananlarina evlilik konusunda hicbir kisitlama getirmeden once) karar verdigini varsayalim (neden boyle bir karar verdigini tartisma konusu degil bu asamada daha). burada ortaya cikacak soru su oluyor: insanoglunun secimini kendi iradesi ile yapabilen bir varlik olmasinin sonucunda, icerisinde bulunmak zorunda oldugu fiziksel sartlara ve tanrinin varliginin matematiksel olarak ispatlanmamasi ilkesine bagli olarak, yaraticinin bu cok evlilik hakkini bu kisiye vahiy disinda nasil bildirmesini bekliyoruz? kur'an'da yer alan ve sadece peygamberin hayatini ilgilendiren bu cok az sayidaki ifadenin bizim icerisinde yasadigimiz fiziksel hayatin kisitlarinin bir sonucu oldugu cikarimini yapmak cok mu akil disi olur?

    konuya vahiy baglaminda bakildiginda, kur'an'in icerisinde sadece peygamber ilgilendiren birtakim ayetlerin bulunmasi onun belirli bir zamana ya da duruma ait olduguna delalet edemeyecegini goruyoruz. zamansiz olan, kur'an'in getirdigi ahkam ve seriattir. bunlarin zamana bagli olarak uygulanabilir ya da uygulanamaz oldugunu tartismak konunun ozunu olusturur. yoksa sadece peygamberi hedef aldigi acik olan ayetleri goz onune alarak islam ahkaminin zamanin tamamini kapsamadigini iddia etmek, icerisinde yasadigimiz fiziksel dunyanin kisitlarindan oturu yazili ve sozlu olarak (ezberlenerek) indirilmek zorunda olunan kur'an icin "nasil kitap ki bu cimbizlamayala anlami degisiyor" demeye es degerdir. cimbizlamayla anlami degismeyen kitap olmadigi gibi, bu degisimin sebebi kitabin kendisi degil insanoglunun vucudunun ve aklinin kisitlaridir. islam ahkaminin ancak belirli bir zaman icin gecerli olmasi ya da yerelligi ise burada kur'an'in zamana bagli oldugu iddiasina temel teskil eden ahzab 50,51 ve 52 ile alakasi olmayan baska bir tartismanin konusudur.

    yaratici ve mesaj tasiyici arasindaki vahiy iliskisinin tanimlandigi noktaya dondugumuzde, ilginc bir sekilde, mesaj tasiyicinin karsisinda iki secenek daha oldugunu goruyoruz aslinda. ornegin nazil olmalari tam da ahzabin hemen onune dusen ali imran ve enfal surelerindeki

    al-i imrân 31 ve 32:
    "31. (resulüm! ) de ki: eğer allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir."
    "32. de ki: allah'a ve resûlü'ne itaat edin. eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki allah kâfirleri sevmez."

    enfal 20 ve 46:
    "20. ey iman edenler! allah'a ve resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde o'ndan yüz çevirmeyin."
    "46. allah ve resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. bir de sabredin. çünkü allah sabredenlerle beraberdir."

    gibi ayetlerden ve benzerlerinden yola cikarak, mesaj tasiyici, ayni daha once bir insani yakmakla cezalandirmaya (bkz: #21323347) ya da hurmalarda yapay dollenmeyi yasaklamaya (bkz: #22051241) kalmasinda oldugu gibi kendisine cok sayica es alma hakkini da tanimaya kalkabilirdi. hatta bir adim daha ileri gidebilir, bu imkani yaratici ile insanlara aktarmakla yukumlu oldugu vahiyler disindaki iliskisine isnad edebilirdi. peki boyle iki durumdan herhangi birisi gerceklesmis olsaydi, kendisine bu ruhsatlar kur'an uzerinden verilmisken bu kadar spekulasyon yapmak mumkun oluyorken, daha iyi bir noktaya cikilmis mi olurdu? daha baska bir ifadeyle, cok acik ki, dogrudan kendisini ilgilendiren boyle bir uygulamanin, vahiy uzerinden degil kendisi uzerinden gelmis olmasi tarih icerisinde kendisini daha buyuk spekulasyonlarin odagi haline getirirdi. bu bakimdan, tekrar hatirlatmak gerekirse, yaraticinin cok eslilik imkanini mesaj aktariciya tanimaya karar vermesi kabulune dayanildiginda, bu imkanin ahzab 50,51, ve 52'de oldugu gibi vahiy uzerinden verilmis olmasi secenegi, gerceklesebilecek uc olaydan istatistiksel olarak yukarida, ikinci ve ucuncu paragraflarda yapilan kabullerin gercek olabilme ihtimalini en yuksek noktaya, kur'an'in insan yapisi olma ihtimalini, ve kur'an'in hz. muhammed tarafinda uydurulmus olma ihtimalini en asagiya cekendir ve bu secenek gerceklesmistir.

    her seyi bir kenara birakip mesajin tasiyici oldugunu iddia eden tarafindan uyduruldugunu varsayarsak, son mesajcinin, yani okuma yazma bilmedigi halde boyle komplike bir teksti ortaya koymakla kalmayip, tamamini aklinda tutabilecek kadar zeki bir insanin, kendisine yukarida al-i imrân 31, 32 ve enfal 20, 46 gibi kolaylik saglayan ayetleri tanimladiktan sonra, uydurma faliyetini gerceklestiren bir insandan, ornegin sahte peygamberligi tescilli joseph smith'ten beklenebilecegi gibi yasadigi hayatin akisi icerisinde ve anlik olaylar karsisinda bu ayetlere dayanarak birtakim hukumler vermek yerine, (tabii acik bir sekilde ilk okudugu metni bir daha tekrarlamaktan aciz joseph smith'ten cok daha zeki bir birey olarak) kitabin icerisine sadece kendisini ilgilendiren birtakim ayetleri alacak kadar aptal olmasini beklemek ne kadar mantiklidir? bunun yani sira, kaelthas'in pek dogru bir sekilde gerceklestirdigi bir akil yurutmeyle (bkz: #13882318) sordugu

    "şöyle ki, bu ayetler peygambere iniyor; o da katiplerine yazdırıyor, değil mi? e, pekala "fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır" kısmını yazdırırken, yine peygamber kendisi söylemiyor mu bu ayeti yazıcılara? yani şöyle bir durum var: "ben size evimdeyken 'gidin' diyemiyorum, utanıyorum; siz evime davet etmezsem gelmeyin; gelince de çok kalmayın"... nası yani ya? "ayet geldi, yoksa ben söylemezdim" tarzı bir yaklaşım mı mevcut ki?"

    gibi sorulara muhatap olacagini dusunemeyecegini varsayabilir miyiz? onu da gecelim, kitabi kendisi icin konusturdugunda, boyle garip bir duruma dusecegini dusunemeyecegini, akil edemeyecegini beklemek ne kadar gercekci olur? acik ki, kendisinin sahte peygamber oldugu kabulunu yaptigimizda ve bu kabule dayanarak elimizdeki hakkindaki tarihi bilgilere dayanarak edindigimiz kendisinin akil ve hafsala kapasitesini de goz onune alarak bir akil yurutme yaptigimizda, boyle bir ihtimalin olduca zayif oldugunu gorebiliriz. fakat, daha once de belirtildigi uzere, kendi kafasina gore aldigi birtakim kararlardan vahiy ile döndürülmus bir insanin, vahiyi aktarma zorunlulugunun ve kendisine yuklenen yukumluluklerin agirliginin bilincinde, utana utana olsa da, sikila sikila olsa da kendi utangacligini acik eden boyle bir duruma belki de istemeye istemeye de olsa girebilecegini dusunmek ve varsaymak mumkundur. ozetle, mesajin gercek olmadigini ve uzerinden aktarildigini iddia eden kisi tarafindan uyduruldugunu varsaydigimizda, ahzab 50, 51, ve 52'deki ifadeler anlamsizlasiyor.

    varsayimlarin bizi getirdigi noktada, ahzab 50,51 ve 52'nin varolmasina yol acabilecek olan tum surecleri tanimlayip, bunlarin gerceklesme ihtimallerini tartistiktan sonra, simdi, bir adim daha yukari cikip (daha genis bir pencereden bakan genele dogru), buraya kadar yapmis oldugumuz cikarimlarin dayandigi 3. paragrafin basinda yaptigimiz son kabule bir goz atalim: "yaraticinin, bu insanlardan sonuncusu oldugunu iddia eden insan'a, mesajin en son halinin inananlarina evlilik konusunda hicbir kisitlama getirmeden once, cok sayida evlilik yapma hakki tanimaya karar verdigini varsayalim". iste bu varsayim dananin kuyrugunun koptugu yerdir. isteyen cikar, yaratici neden mesajinin aktarilamasi icin boyle bir ruhsatin verilemsine ihtiyac duysun ki der ve hatta ilk varsayima, yaraticinin varligina kadar cikar, sorgular. kimse de bu varsayimin gecersizligine dayanarak yaraticinin bir mesaj aktarmis olamayacagina, bazi insanlarin bu mesaji aktarmakla yukumlu kilinmadiklarina kanaat getiren ve inanmamayi secen bir insana ya neden inanmiyorsun diyemez. kimisi de cikar, bunun mesajin daha etkin bir sekilde yayilmasi icin verilmis bir ruhsat oldugunu kabul edebilir. olaylarin gelisimine bakarak, mesaji tasiyanin yaptigi evliliklerden de kendisinin konuyu bu baglamda ele aldigindan dem vurabilir. islamin erisilemeyecek bir citayi degil insanca yasanabilecek bir hayati hedefledigini, son mesajcinin gokten suzulen bir melek olmadigindan, askeri, sosyal, ekonomik ve bireysel sonuclari olan bir devrimi gerceklestirdiginden yola cikarak bu kabulu gecerli sayabilir. daha sonra cesitli cikarimlar uzerinden yaraticinin varligina da kani olabilir. yine, kimse kalkip bir sey diyemez. fakat, bu adimda ya da daha genele giden yukaridaki adimlarda yapilabilecek bu esnek salinimlarin hicbirisi, kur'an'in insan yapisina olduguna ya da hz. muhammed'in kur'an'i kendisinin yazdigina acikca delalet edemez. delillere ulasmak icin gidilecek bir asagiki adim, yukarida da acikca gorulebilecegi gibi, cok ilginc bir sekilde, dinden bagimsiz olarak ama tam da islam dininin tanimladigi sekilde bize istatistiksel bir oruntu sunar. biz de oturur, bunu aklimiza, vicdanimiza ve insafimiza vurur bir karar veriririz. yine, dinden bagimsiz ama tam da islam dininin imani tanimadigi sekilde.

    son olarak kolelik konusuna gelince, islam dini insani sadece akliyla degil, nefsiyle, egosuyla, duygulariyla, ruhuyla bir butun olarak tanimlayip onun yasadigi hayatta kendisine mutlu ve huzurlu olacagi bir ahkam kurmayi vaadettiginden, onun bu vaatlerini asan herhangi bir sistem kuruldugunda, onun tanimladigi cervecedeki insanin da kendisini birakip o sisteme entegre olacagini bilir. bu yuzden cikar, en iyisi sistemin kendisi oldugunu iddia eder ve meydan okur. sen de bilinen insanlik tarihinin 5000 kusur yillik gecmisini de goz onune alarak, elimizdeki en eski yazili eserlerden gunumuze kadar klasik edebiyat uzerinden bizlere aktarilan insanoglunun, araclar degisse de, teknoloji ilerlese de degismeyen hirslarini, arzularini, emellerini ve hayallerini tatmin edecek yeni bir sistem kur, merak etme burada yazilanlari okumadan insanlar eski inanclarini terkedip senin yanina gecerler. gunun pratigi icerisinde, asgari ucretle calisanlara islam'da kolelerin sahip olduklarin yarisini saglamayi becer, bak bakalim bu kadar laf salatasina gerek kaliyor mu. ama ne acidir ki gittigimiz yon tam tersine, her gun daha beterine.

    not: burada ayrica belirtmek gerekir ki, basligin kendisi, yani ahzab 53, bu kapsamda degerlendirlmek zorunda degildir. cunku, ahzab 53'un icerisindeki her cumlenin hz. muhammed'e ve diger muslumanlara bakan yonleri oldugu cikarimini yapmak mumkun olabiliyor (bkz: #22131601). fakat konu bu baslik altinda tartisilmaya devam ettiginden, dogrudan ahzab 53'le alakasi olmasa da butunluk acisindan ifadeleri burada ortaya koymak uygun dusuyor.
65 entry daha
hesabın var mı? giriş yap