421 entry daha
  • (bkz: zaman), (bkz: mekan), (bkz: rüya).. izledikten sonra da, rüyalar alemini kontrol edebilme istegi uyandirmistir.

    ilk olarak posteri gayet hosuma giden film oldu. o da tam olarak, sehrin ikiye katlandigi su poster oluyor.

    izlenimlerimizi madde madde siralayalim:

    ** filmin konusuna genel hatlariyla göz atmadan, yani konuya hafif asina olmadan gidilmemesi gereken bir film. anlasilamayan kücük ayrintilarin üstü ise, rüya alemine baglanarak kapatilabiliyor.

    ** yercekiminin olmadigi otel koridoru sahneleri, filmin en güzel sahnelerindendi. bu sahnelerin nasil cekildigine dair söyle bir sey okudum: dakikada 8 kez, 360 derece dönebilen, yaklasik 30 metre uzunlugunda bir koridor insa etmisler. oyuncularin makyajlari, saclari, kiyafetleri "yercekimi yokmus gibi" yapilmis. gerisi de, joseph gordon-levitt'in becerisine kalmis denebilir. bu sahneler cekilirken, "duvar"i duvar, "yer"i yer olarak algilamaktan cok; ayaginin altina gelen yüzeyi "yer" olarak kabul etme gibi bir yöntem kullanmis kendisi.

    ** "mimar", daha dogrusu "rüya mimari" bu filmde önemli bir mevzu.

    --- spoiler ---
    boru degil, bilincalti baska birinin bilincalti, ama mekani bu mimar denen kisi kuruyor. insan/izleyici; konu "rüya" olunca, "mekan" konusunda acayip beklentilere girebiliyor. dali tablosundaki gibi sürreal bir dünya görmek isteyebiliyor. ariadne de, cobb'un rüyasina ilk girdiginde, yapabileceklerini sinarkan bu beklentiler de artiyor haliyle. sehri ikiye katlamalar, paradoksal mekanlar, sonsuz merdivenler, pek yaratici olmasa da ayna icinde ayna, alakasiz yerden gecen trenler vs... yeri gelmisken, selam cakilan benzer sanatcilari da analim: (bkz: maurits cornelis escher), (bkz: giovanni battista piranesi)

    efenim; temelde rüya mimari kisisi, 3 katmanli rüyada, 3 mekan tasarliyor.

    1. mekan: sehir, yagmurlu bir havada sehir trafigi. sonra aksiyon sahneleri ve minibüsün icinde görüyoruz. kick icin orta kismi yükselen bir köprüye variyorlar. mekansal olarak böyle. (yusuf'un rüyasi)
    2. mekan: otel, otel lobisi, otel koridoru, otel odalari, otel bari. minibüs birinci katmanda suya düserken, burada yercekimini kaybediyoruz. (arthur'un rüyasi)
    3. mekan: karli dag eteklerine kurulmus, fischer'in bilincaltinin yansimalari tarafindan korunan bir bina. mimari olarak tabii ki diger mekanlara göre daha tatmin ediciydi. ama aksiyon sahneleri daha öne ciktigindan, algilamak cok da mümkün olmuyordu. en korunakli yere de, bir labirentten falan gecerek degil de, basbayagi kasa gibi bir kapiya sifre girilerek ulasiliyordu. (eamer'in rüyasi)

    emekli rüya mimarimiz cobb ve karisi mal'un (bu arada izlerken, bildigin "aha mal geldi" diye eglendik.) mekanina ne desem bilemedim. mimarlik egitimi görürken, ilk dönemin daha ilk "tasarima giris dersleri"nde; kendi mekanini tasarlamasi gereken zavalli bir arkadas geldi aklima. mekanini aynen yuksek gökdelenler arasindaki gecekonduvari (müstakil demek istiyorum) bir sekilde tasvir etmisti de, "anaokulu terk" diyerekten götünden kan almislardi. o kadar diyorum.

    her film elbette ki bir mekanda gecer, bu mekanlari zaman akisina göre incelemek mümkündür. bu filmde ise, özellikle öne cikarilan bir seydi bu durum. cünkü mimarin yarattigi mekanlar, bir anlamda "bilgiyi calmak" icin tasarlanmasi gereken sahnelerdi. o yüzden böyle bir gözle bakasim geldi. netice de, baslangicta "mekan" baglaminda yüksek tutulan beklentiler; fikir yerlestirme yani pratige gecirme söz konusu oldugunda epeyce düsüyor.

    son olarak bir timeline.
    --- spoiler ---
1362 entry daha
hesabın var mı? giriş yap