• (bkz: carceri)
  • karadenizli bir vatandaşımızın "al pacino pide kebap salonu" mantığıyla birahanesine koyduğu isim*.
  • giambattista ismi ile de taninir kendileri. 1720-1778 yillari arasinda yasamistir.
    eserleri ve hakkinda bir miktar bilgi icin;
    http://www.nga.gov/…te.dk/piranesi/piranesi_bio.htm

    su da olabilir;
    http://www.artchive.com/…e/ftptoc/piranesi_ext.html
  • şu bizim william beckford var ya .. hani vathek ile işkenceyi ve korkuyu uzun boylu gösteren deha.. onun hapisanelerinde(carceri) huzur bulan tedirgin ruhlardanız. işte onun en büyük esin kaynağı piranesi karanlığı olmuştur.. o ne herbirimize artakalan bir karanlıktır ki gotik demeye dilim varmaz. klasiğe tutkusu çokça ovidius vergilius vaticankokan...zevkin dilini sadist yollu anlatan bu çizimler thomas de quinceyyazısıyla nasıl boğarsa öyle boğuyor.. sürüklüyor (sürüklenmek önemlidir) kanı donduruyor (kanın donması mühim değil mi?)
  • (bkz: aria giovanni)
  • 80 entry girilen escher'in en ünlü eserinin ilham kaynağı olan çalışmaya imza atmış 7 entry'e sahip italyan ressam. ekşi utansın.
  • 1762'de antik roma'ya çizdiği campo marzio şehir planlaması projesiyle de bilinen italyan mimar
  • dönemine göre ilginç bir sanatçı. italya'da mestre yakınlarında doğuyor. hem mimar, hem dekoratör, hem de gravür ustası. mimar ama sadece malta’da bir kilise yapıyor, mimari olarak başka bir eseri yok.

    çağının roma’sını çok iyi bir şekilde resimlemiş. dolayısıyla sadece sanatsal açıdan değil belge olması açısından da bu resimler çok önemli. roma imparatorluk sanatını çok beğeniyor, yunana o kadar hayranlığı yok mesela. ailesi pirano’dan geliyor, o yüzden piranesi adını taşıyor. bir taş-duvar ustasının oğlu. venedik deniz surlarının duvarında çalışıyor, malta’da bir kilise inşasında çalışıyor fakat mimar olarak iş bulmakta zorlanıyor ve bibena ailesinin yanına çalışmaya giriyor. sanırım o zamanlarda da işsizlik varmış.* neyse, bibena ailesi tiyatrolarda gayet fantastik mimari dekorlar yapan sanatçı bir aile aslında. onların yanında çalışıyor. ondan sonra roma’ya gidiyor, roma’da da o sırada klasik canlanış başlamakta. rokoko’nun sonunda yavaş yavaş neoklasik dönemin ilk izleri görülmeye başlanır.

    bakıyor ki özellikle yabancı turistler arasında çok tutuluyor, yavaş yavaş kent manzaraları yapmaya başlıyor. yağlı boya kullanmıyor, gravür yapıyor çünkü çok daha ucuz ve çok kolay müşteri bulunan bir teknik. dolayısıyla gravürlerle veduteler yapmaya başlıyor. 1743’lerde napoli o zamanlar insanların akın akın gittiği günler; eski kalıntılar çıkartılmaya başlanıyor kazılarda. pompeii paestum, herculaneum müzelerde sergilenmeye başlanıyor. bundan dolayı herkes akın akın gidiyor. piranesi de bunlarla ilgileniyor. piranesi’nin gravürlerine bakıldığında binalar, anıtlar son derecede büyük verilmiştir. buna karşılık figürler hep ufaktır, orada da insanın güçsüzlüğünü vurgular. son derece gerçekçi bir şekilde resmedildiği için hala o dönem roma’sını görebilmek için piranesi’nin resimlerine başvurulur.

    piranesi’nin bu tür kent manzaraları dışında le carceri d’invenzione/hayali hapishaneler diye bir dizisi var. 1761 baskısı pek çok sanatçı ve edebiyatçıyı etkiliyor. hapishane teması daha önce de ele alınmış, sahne dekorasyonunda da çok işlenmiş. nitekim bu yaptığının carceri'lerin opera dekoru projesinden esinlendiği düşünülüyor. piranesi aynı zamanda romantik akımın öncüleri arasında yer alır çünkü 1756 yılında carceri’lerden daha sonra bir tarihte edmund burke “yücenin kökenleri” adlı bir kitap yazar. o eserde insanın en güçlü iki duygusunun; haz ve acı olduğunu söyler. güzellik insana haz verir ama yüce bir şey daha vardır. mesela çok yüksek bir dağ, büyük bir şelale. aynı zamanda hem haz duyarsın hem de korku. iki arada bir duygu hem beğeniyorsun ama hem de ürperti veriyor. dolayısıyla carceri hapishanesi de bizde bu duyguyu uyandırıyor der. buraya baktığımızda hiçbir yere gitmeyen merdivenler, zincirler, garip garip şeyler, işkence aletleri gibi aletler, tuhaf tuhaf mimari ögeler var. yani bir bütün olarak bakıldığında garip bir ürperti veren sahneler bunlar. dolayısıyla romantik dönemde başta turner olmak üzere pek çok sanatçıyı etkileyen sahneler.

    tabi bunun dışında roma vedute’leri yapıyor, hep roma anıtlarını gösteriyor. hadrian’ın mozolesi colleseum’un içibunlardan bazıları. aynı zamanda bize 1750’de roma’daki colleseum ne durumdaydı onu da veriyor. 1000 kadar levha gerçekleştirmiş ve gravürlerinde asite yedirme tekniğini kullanmış. figürler binaya göre çok daha küçük, insanın doğa karşısındaki güçsüzlüğü bu şekilde yansıtılmış bize. böylece aynı zamanda insan elinden çıkan anıtların doğa karşısındaki dayanıksızlığı, insanın güçsüzlüğü de vurgulanmış oluyor.
hesabın var mı? giriş yap