75 entry daha
  • #19626697 <-- önce bakacağınız entiri bu.

    stoacıların aile içi sekse cevaz verdiğini söyleyen kaynaklardan biri de diogenes laertius'tu [1]. buna göre hiçbir doğa yasası, böyle bir ilişkiyi yasaklayamazdı. modern analizcilerden e. vernon arnold oedipus ile anası iocasta arasındaki ilişkiye dair anlatılan trajik hikâyenin stoacılığın kurucusu zeno'ya bu konuda düşünme imkânı tanıdığından bahseder. onun tarafından yürütülen ve origenus tarafından sürdürülen muhakemeye göre, yeryüzünde büyük bir felâket baş gösterse (gösterecekse) ve sadece babasıyla kızı kalsa (kalacaksa), insanlığın devamı için babayla kız cinsel birleşme yaşamayacak mı? insanlığın devamı gelmesin mi? [2]

    bu tabi ki bir faraziye ancak genel stoa düşüncesinde önemi olan bir faraziye! nitekim stoacı ekpyrosis anlayışına göre dünya ve üzerinde yaşayan ahlâken çökmüş insanlık periyodik olarak tanrılar tarafından ateşle cezalandırılır ve geride kalan insanlar yeni ve temiz bir nesil meydana getirebilmek için birbirleriyle cinsel ilişkiye girer. tanrılar her defasında yarattıklarını yok ederken, insanlara her defasında baba-kız, ana-oğul, kardeşler arası gibi türlü ensest deneyimleri "bir nevi" ve "üstü örtülü olarak" mecbur kılar bu inanışa göre. "insanlığın devamı gelmesin mi?" sorusu burada önem kazanır, zaten dünya yıkılacaksa ve geriye dağ tepelerinde birbiriyle teması olmayan bazı aileler kalacaksa ve ensest ilişkiler kaçınılmaz olacaksa, o vakit şimdi niye ensest ilişkiye cevaz verilmesin? işte stoa düşüncesindeki enseste cevaz verilmesi, ilkin böyle bir mantıktan güç alıyor.

    bu cevazın bir açıklaması daha var. özellikle de chrysippus'un enseste cevaz verişiyle ilgili olarak p. a. meijer'in açıklamasına [3] bakalım: stoacı bakış açısına göre chrysippus haklıydı <totolojinin böylesi, eh yani adam stoacıysa, o bakış açısına göre haklı olacak elbette>.onlara göre kötü ya da iyi olmayan her şey nötrumdu yani nötr, bu yüzden seksüel davranışlar da iyi ya da kötü olamazdı, ne yapsan mübahtı. seni öldürmeyen seks, güçlü kılardı, başka deyişle! hem tanrılar da ensest değil miydi? evet öyleydi. hera ile zeus seksüel bir doğaya sahip olduğuna göre (zeus ile hera hem kardeş hem de karı-kocaydı), tanrıları örnek alması gereken insanların da her türlü seksüel güdüleri doğaldır, kardeşe dönük olsa bile bu böyledir.

    yine meijer'in aynı yerde dediğine bakılırsa, hera bir logoi spermatikoi'dan yani sperm mantığından yoksun bir edilgenliği temsil eder, zeus ise tam tersi sperm mantığının ta kendisi (biz buna logos permatikos da diyebiliriz, permatikle traş olma mantığı, tek bıçaklı, mono-novacula!), etken ve edilgen olan bu iki kuvvet kardeş olmalarına rağmen birleşir. etken erkek zeus'un spermi edilgen hera'nın içine geçebilir. böylece ilk dönem stoa mantığına göre, tanrılardan insanlara nadide bir örnek bulunmuş olur. enseste cevaz veren chrysippus ve diğer stoacılarının yürüttüğü muhakeme ve bulduğu örnek bu. tanrılar yapıyorsa, biz neden yapmayalım?

    o halde bu cevaza iki açıklama bulmuş oluyoruz:

    a) insan köşeye sıkışınca, mecbur kalınca ensest ilişkiye giriyorsa, normalde bunu yapması neden kötü olsun ki?
    b) stoa düşüncesine göre evrenin kutsal aklı ve tanrılar insanlara archetypus yani arşetip yani "ilk örnek" oluyorsa, onlara ilişkin anlatılan başta zeus ve hera ilişkisi olmak üzere her hikâye de insanların gerçeğine örnek teşkil eder, o vakit, ensest neden kötü olsun ki?

    ancak "doğa yasası" yani lex naturae gibi bir ölçü belirleyip "doğa yasası buna izin veriyor" mantığında olan stoacıların doğayı ne kadar bildiği tartışmalıdır (tartışılmalıdır). ensest ilişkilerin sonraki nesiller üzerinde ne gibi fizyolojik, psikolojik ve toplumsal hasarlar bıraktığını <en azından bizler kadar> bilmedikleri ve onların bilgiye güdümlü olmak üzere anladığı "doğa yasası" ile bizim anladığımız "doğa yasası" tümüyle örtüşmediği için, söz konusu öğretinin evrimsel süreçte şekil değiştirdiğini ve roma stoası denilen bu öğretinin altın çağ'ında ensest ilişkilerin artık bu öğretinin temsilcileri tarafından savunulamaz bulunduğunu doğal karşılamak gerekiyor.

    insanlık geliştikçe mitolojileri de gelişti ve değişim gösterdi [4], buna bağlı olarak stoacılık da günün koşullarına ayak uydurarak rituellere ve korunası ata mirası anlayışına dayanan roma ülkülerine, idarî hukukuna ve yaşam stiline uygun bir öğretiye dönüştü. seneca başta olmak üzere bu dönemin büyük stoacılarının "salt stoacı" olmayıp eklektik görünmeleri bundandı, zira zeno ile chrysippus'un da törpülenecek çok yanı vardı başta enseste cevaz olmak üzere.

    bunun biraz da trend meselesi olduğunu unutmamak gerekiyor. zira epicurusçular da ensesti desteklerdi ilkin, sonra roma'da onlar da bunun karşısında durmuştur. yani anlaşılıyor ki, zeitgeist neyi uygun görürse, ekoller ona göre öğretilerini gözden geçiriyor ve biçimlendiriyor. başka deyişle, sosyal ve öğretisel evrim mukadderdir, mezhepçilik gibi ekol içi bölünmeler de mukadderdir, çünkü hiçbir öğreti ilk halindeki gibi kalamaz. ist. üniv. edeb. fak. girişindeki mermer bile insan akışından ötürü erimiş içbükeylenmiştir, öğreti de öyle üzerine çok basarsanız ayak izinizi alıyor. insanlar öğretileri ayakları altına aldıkları için öğretide evrim mukadderdir, çünkü insanda değişim mukadderdir.

    notlar:

    1. diogenes laertius 7.188.
    2. origenus, cont. cels. 4.45; arnim, veterum stoicorum... 3.743. e. v. arnold, roman stoicism, cambridge university press, 1911, s.277.
    3. p. a. meijer, stoic theology: proofs for the existence of the cosmic god and of the traditional gods : including a commentary on cleanthes' hymn on zeus, eburon uitgeverij b.v., 2008, s.106.
    4. (bkz: mitosların uygarlaşma ve insanlaşma süreci)
149 entry daha
hesabın var mı? giriş yap