7 entry daha
  • modern toplum, değişen hayat koşulları kadına ne tür sorumluluklar yüklerse yüklesin, kadının toplumdaki yeri nereye doğru evrilirse evrilsin, tüm siyasal ve dinsel söylemlerden arındırılmış bir biçimde çok doğrudur: kadının en büyük vazifesi analıktır.

    tarihöncesi dönemlerden başlayarak toplum "ana tanrıça" kavramına hem bir inanmışlık hem de adanmışlık dönemleri geçirmiştir; ana tanrıça, koruyandır, esirgeyen, can veren, hayatı yeşerten ve toprağı canlandıran. ayın döngülerinin dişil özelliklerle birleştirilmesinden tutun da koca memeli kadın heykelciklerinin inanma-sığınma-güvenme ihtiyaçlarıyla baş köşelerde durması boşa değildir; kadın doğurandır; can veren. sonra doğurduğu şey uğruna kendini hiçe sayacak bir dişil enerji sahibidir, duvar resimlerindeki, buluntular arasında yerini alan bildiğimiz yüzlerce binlerce koca popolu, koca memeli kadın tasviri kadın cinselliğine değil, üretkenliğine işaret eder. bir başka biçimde söylersek kadın memesi dergi kapaklarında erkek egemen bir şehveti cezbedecek malzeme oluşturur oluşturmasına ama gerçek varlık nedeni beslemektir, can verdiğini beslemek. çağlar boyu insan evrilse, toplum gelişse ve kadın artık bambaşka bir noktada duruyor olsa da biyolojisi "kadın"dır. rahmi vardır ve memeleri, doğurması için ve can taşıması, ve sonra onu koruması, esirgemesi için. bu kadın varlığının temelidir, toplum aksini dayatsa da hiç merak etmeyin, biyolojisi kadına anne olmayı dayatır. hormonları coşar, en uygun erkeği seçmek için farkında olmadan aranır, bulunca bir başka şekilde adanır. kendini adadiği bir aile sahibi degilse, kendini baska bir işe güce duruma adadıysa da farketmez, süt vermeyen memelerinde kistler çıkması, doğurmamış rahminin ona varlığını anımsatması geç değildir, güç de degildir. kadın ister akademisyen, ister yönetici, ister feminist, ister sanatcı, ister toplumsal önder rolünde olsun, her ne ve kim olursa olsun süt bezleri ve her ay yeni yumurtalar taşıyan rahme sahiptir, kadındır. kadının kendine analık kimliğini unutturmaya çabalı modern toplum, bu yüzden farkında olmadan milyonlarca kadının da hasta olmasına neden olmuştur; hatta kadın farkındalığını unutmasına bile sebep olmuştur. her kadın annedir. kendi çocugunu dogurmasa bile bir çiçeğin, bir kedinin köpeğin belki başka cocukların annesidir. bu en ilkel toplumlardan dünyanın bambaska noktasına gelinen bu gün dahi degişmemiş birşeydir, kadının en temel varlık nedeni analıktır. bunu reddetsin ya da etmesin, olsun ya da olmasın, her ay kanayan rahmi ona bunu anımsatır, artık kuruyuncaya kadar. tamamen farklı bir donanımda ve ruhta yanyana durdugumuz erkeklerin bu durumu iyi anlayacagınız sanmıyorum. fakat kadın şefkatlidir, kucaklayandır, daha incinebilendir, duygusaldır. öyle görünmeyen dahi kendi içinde mutlaka öyledir, bunu üstünde taşımasa da evinin bir köşesinde taşır, bir yerinden naif bir kadın hali sallanır. anne olmamış bir kadın, hayatta bu konudaki karar ve durusu ne olursa olsun, anne olmuş ve cocugunu emziren bir kadını izlerken sızlar. anne olan kadınların "bu dünyanın en olağanüstü hissi" diye tanımladıkları o duruma yaklaşmamış bile oldugunu ince bir alt yazı ile zihninden gecirip siler. ama bu böyledir. toplum ne kadar degisirse degissin, insan ne kadar evrilirse evrilsin kadın kadındır, ve memeleri vardır, aşık oldugu adamla sevişirken karşılıklı iyi hissettiren bir zevk enstrümanı olsun diye degil, milyonlarca süt kanalından gecen acayip bir sıvıyla dogurdugu canlıya yaşam verebilmesi için. en temelde bunun için. fakat bu salak modern yaşam, aptal toplum, insanların özgürce sevişmelerini, yalnız ama başarılı, bagımsız, kendine yeten ve ardında eserler bırakabilecek kadınları desteklemiş, yüceltmiş bir yerlere monte etmiştir de kimse kadınların özgürce anne olma hakkı üzerine düşünmediği gibi, bunun peşinden giden kadınlar da kınanmış, ikinci sınıflaştırılmış, işe yaramaz bulunmuş ve ötelenmiştir. modern yaşam biçimi kadını bir yandan erkekleştirmiş, bir yandan da erkek egemen toplumda zevk malzemesi olarak varlığını aynı noktada yükselterek kadının rolünün içine etmiştir. modern toplum "analık" fikrini zayıflık öğeleri ile birleştirmiş bir salaktır. oysa ister milyon yıl önce ister şimdi olsun, analık tanrıçalıktır. bir erkek anaç olamaz, 12 yasından beri her ay yumurtalarına bakıp dogurganlıgının gecip gidiyor oldugunu asla hissetmedigi için. ve memesinden süt verebilmesi imkansız oldugundan. ve erkek egemen toplum evrile çevrile yine bu modern zamanlarda hürmet ettiği dogruların ibresini kendi çıkarı ve aklı ölçüsünde evrilttiği için analık bu gün ikinci sınıf algılanmaktadır. yani bir kadın başarılı bir akademisyen, başarılı bir avukat, başarılı bir sanatcı, iyi bir yazar olunca bu süper bir şeydir, ama bir kadın kucagında çocugu ile kocaman bir aileyi ayakta tutma çabasında ise, ya da etrafında üç yaşında koşan iyi kalpli bir çocuga sahip olmak dışında bir işe sahip olamadıysa bu hiç bir şeydir. işte gelinen zavallı noktadır bu.

    evet buradan şuraya geliyoruz sevgili sözlük, daha dogrusu sevgili sözlük dişileri. bu dünyaya kadın olarak geldiyseniz, anne olmadan ölmeyin. kadının en büyük vazifesi analıktır; ve analık illa ki dogurmaktan gecmeyebilir ama sahip oldugumuz en önemli özellik zekamız, aklımız, duygularımız ve yaratma becerilerimiz degil, tıpkı ana tanrıçaya atfedildigi gibi, beslemek, büyütmek, korumak, kucaklamak, kollamak, sevmek ve vermektir. bu tukenmez duyguya hicbir erkek sahip degil. ne mutlu kadın olarak var olmusum diyene.

    sabah sabah baya gaz verici oldu, artık hayırlara vesile olsun hepimize.
31 entry daha
hesabın var mı? giriş yap