742 entry daha
  • "bugün şu gazeteyi yine sol framede görsem de lafı hemen abd-akp-tsk-meme muhabbetine vurup kağıdını götüme sürsem" diye bekleşen düdük makarnalarının bugünkü(hatta bugüne kadar gelen süreçteki) olaylarla ilgili hiçbir şey okumayacağını, okuduklarını da kolay kolay anlayamayacaklarını bildiğim için her şeyi en başından alıp öyle uzun uzun, açık açık yazmanın bir gereği yoktur ama işte merak eden sadece şu aşağıdaki adreslere bakmakla yetinebilir. ben uzama potansiyeli olan bir yazıda kısa cümlelerle toplamaya çalışacağım sadece..

    evet ilk olarak her şey bir gaz bulutundan ibaretti:p derken ilk olarak şöyle bir şey olmuş;

    http://www.haber7.com/…da-esrarengiz-telefonlar.php

    ayrıca;

    http://habervaktim.com/…eri/resimler/4355087350.jpg
    http://habervaktim.com/…eri/resimler/7575776212.jpg
    http://habervaktim.com/…eri/resimler/9303286083.jpg
    http://habervaktim.com/…eri/resimler/3391856915.jpg

    bunlara karşılık o zamanlara ait ntv'nin bir cevabını ben bulamadım bulur da paylaşırsanız memnun olurum. yoksa akitin haberinin sonundaki "ntv haber koordinatörü mustafa hoş vakit'e yaptığı açıklamada.." kısmını kabul edip bugüne gelmemiz gerekecek.

    ama gelmeden önce bu haber(daha doğrusu olay) o zamanlar neler yapmış ona bakalım;

    http://www.haberturk.com/…361&cat=110&dt=2009/10/22
    http://video.haberturk.com/video/index/40065

    -sadece avukatın dediklerini dinlememiz/okumamız yeterli olacaktır. zira ht işin magazinindedir, o usluptan anlaşılıyork; olaya bizden fazla yakın olduklarını kabul etmek güç..

    sonra olayı basitçe bi'toplayalım ve bugüne(düne) gelelim;
    *bu soruşturma süreci haber niteliği taşıyor mu? -evet.
    *bu soruşturma sürecindeki araştırma sonuçları belge niteliğini alıyor mu? -evet.
    *bir soruşturma sürecindeki belgelerin bir şekilde basına ulaşması mümkün mü? -evet.
    *akitin yayınladığı ve haberine kaynak olarak gösterdiği bu belgelerin, gerçek belgeler ile ilgisi var mıdır? -ona tam emin değiliz işte.
    *olmaması halinde asılsız bir belge üzerinden haber yapılır mı? -hayır.
    -ama! farklı bir kulvardan yaklaşırsak olaya(ki bugünkü bütün eleştiriler o doğrultuda);
    *iddialara dayanan haber yapılır mı? -yapılır türk medyası üç-beş yıl değil bir asırdan fazla bir süredir bundan ekmek yer.
    *komplo teorilerine dayanan haber yapılır? -aslında o da yapılabilir ama bunun mutlaka belirtilmesi gerekir.(ki zaten bu kısım baransu'nun çipleriyle önem kazanacak-şimdilik lazım değil)
    şimdi tekrar aynı kulvara dönersek;
    *şayet haberde verilen belge gerçek belgeye dayanıyorsa, sinyal yoğunluğundaki 0 saniyelik ntv aramalarının aşırı fazlalığı haber niteliği taşıyor mu? -kesinlikle evet.
    *akit bunu ntv'ye sormuş mu? -evet.
    *ntv buna cevap vermiş mi? -işte o akitin haberinde olduğu kadar.

    (burada tekrar hatırlatayım 13 ya da 29 haziran ve sonrasındaki sürece dair ntv'nin konuya dair bir açıklamasını bulursanız lütfen paylaşın, çünkü işin içine taraf girince kıyamet bu konudan kopacak. boşu boşuna suya yazı yazmış olmayalım!)

    evet geldik 22 ekim'e;

    *taraf ne yapmış?
    -evvela akit'in zamanında gündemde fazla yer bulamayan ama hukuki sürece bi'hayli katkısı bulunan bir haberi kelimenin tam anlamıyla araklamış.

    http://www.taraf.com.tr/haber/42617.htm
    http://gazete.netgazete.com/arsiv.aspx

    şöyle demiş ve çok matahmış gibi bir de ikinci adresten ulaşabileceğiniz şekilde sürmanşete çekmiş.(daha doğrusu bir muhabiri araklamış taraf'ta bunu önemsemeden sürmanşette kullanmış)

    şöyle de günün ilk ve en geçerli tepkisini almış;

    http://habervaktim.com/…_oyle_bir_sey_yapti_ki.html

    *taraf'ın bu yaptığı doğru mudur? -hayır kesinlikle yanlıştır.
    *ama taraf'ı bunun için mi eleştiriyoruz? -hayır.
    *peki olay niye burada bitmiyor da bizzat burada başlıyor? -manyaklık işte..

    son olarak; unuttuysanız tekrar akitle ilgili kısımdaki soru-cevaplara bir daha bakın bundan sonraki kısımlarda "bu haber mi?-soruşturma belgeleri basına sızar mı?- iddiadan haber olur mu?" sorularının cevaplarını aramaya başlamayın.

    hadi gelin bir de bugünküne takılalım;
    *bir muhabir daha önce yayınlanmış bir haberi yeniymiş ve kendininmiş gibi sunar mı? -hayır kaynak belirtmek zorundadır.
    *şayet bu muhabir o haberin üstüne gidebilir mi? ona dair farklı bir araştırma yürütebilir mi? -evet bunu yapabilir ama yine de geçmişteki sürece ve ilk kaynağa atıf yapmak zorundadır.
    *peki baransu napmış? -habere dair farklı bir araştırma yapmış ama buna dair mesleki zorunluluğu yerine getirmemiş.

    *o halde daha başında temel bir kusuru olan bu araştırmaya dair ne diyebiliriz?

    -haberin "tutarlılığında" hiçbir sorun yoktur;
    -bu olay tamamen haber niteliği taşır.
    -haberinin bütününe bakıldığında çelişik bir kısım yoktur. boşlukta bırakılan bir kısım yoktur.(mirgün'ü eleştirisine gelecem)
    -bu olaydaki iddialar "iddia" olduğu belirtilerek yayınlanmıştır.

    -ama haberin "geçerliliğinde" büyük hatalar vardır;
    -her şeyden önce akit ve akitin haberine dair hiçbir bilgi yok.
    -bu habere kaynak olan veriler gazetede kullanılmamıştır(akitinkiler bile kullanılmamıştır).
    -haberde adı geçen "uzman"ların kim olduğu ve uzmanlığına dair geçerli hiçbir ifade yoktur.
    -bu sebeplerden dolayı haber komplo teorisi havasına bürünmüş.

    -haberin "zamansallığıysa" başlı başına bir kusurdur, aceleye gelmiş. en azından kısa zamanda telafi edilebilmesi mümkün hatalar önemsenmemiştir.
    -haberin "sunumu" ise yukarda dediğim gibi hem kaynak olmaması bakımından etik değil, hem de önemine binaen öyle olduğu düşünülse bile taraf'ın yayın politikası gereği sürmanşetten verilmesi gereken bir durum değil.

    (bu şu demek; taraf okurunun çok da umrunda olacağı bir kişi değildir muhsin yazıcıoğlu ve onun ölüm şekli. ha bunu kaza gününü takip eden 3 gün boyunca da yaptılar ama hadi o zaman olay çok tazeydi ve tüm ülke gündemindeydi diye hoş görebiliriz, ama bugün resmen suikast/sabotaj olduğu kabul edilse bile böyle bir öneme gerek yoktur-ayrıca bkz; o 3 günkü manşet ve şürmanşetlerini de yine sözlüğe yazmıştım bi'tartışmanın parçası olarak)

    herneyse gelelim ntv'ye;(ki aslen bugünki habertürk'teki baransu konuşması bize çok daha sağlıklı bilgiler verirdi ama nedense konu taraf-ntv polemiği olarak popülerlik kazanınca kimse gerek görmemiş ona değinmeye)

    *ntv bu habere neden bu kadar tepki gösterdi?
    -kendi adı geçiyor, kurumsal kimliğini koruması gerek. doğrudan yahut dolaylı olarak hedef gösterilmese dahi ruşen çakır'ın belirttiği gibi; onu öyle anlamayacak öfkeli bir kitlesi vardı rahmetlinin, onların kanalı basmalarınını, birilerini yaralamalarını, öldürmelerini istememiştir. doğaldır.

    ama asıl önemli soru şu;
    *ntv bugün bu tepkileri gösterirken neden haziran'daki habere ve soruşmanın kendi aleyhlerine işleyen sürecine hiç değinmiyor?
    -işte bunun cevabı yok ortada! ve "ntv nasıl ayar verdi ama" diye gezen ergenlerinde bunu neden farketmediklerini çok merak etmiyoruz zaten..

    *mirgün cabas neden bu kadar öfkeli? haklı mıydı? haksız mıydı? medya analizinde ne oldu?

    http://video.ntvmsnbc.com/…049166167245188083062036
    http://video.ntvmsnbc.com/…075064128122119041240217
    http://video.ntvmsnbc.com/…228194032126165065060024

    -çünkü o dönemki süreci bizzat o yönetiyordu, onun ve ekibinin yoğun bir arama trafiği vardı.
    -çünkü kendisine bu olayın haberleştirilirken hiç sorulmamasına kızıyor ve haklıdır.
    -çünkü o ve ruşen çakır bir medya analiz programı yönetiyor ve medyada medyayla ilgili her haberi takip etme gibi bir misyonları var ve; "bizden habersiz ve üstelik bizimle ilgili böyle bir haber nasıl yayımlanabiliyor ve neden en son biz öğreniyoruz?" diye bir refleski oluştu.

    *haklı olduğu bu kısımlara ek olarak hataları neydi?
    -öfkesini kontrol etmesi gerekirdi, edemedi.
    -habere dair baştaki sürece değinmesi gerekirdi, hatta buradan taraf'ı da haber çalmakla suçlayabilirdi ama yemezdi saki, çünkü kendisi de o haberleri kaçırmış/umursamamış demekki hatası ortaya çıkardı.
    -haber baştan sonra abuktur, yalandır vs. demesi kendine ve savunmasına hiçbir şey kazandırmadı, bilakis güven kaybettirdi subjektif değerleri mesleki objektifliğine kısmen gölge düşürdü.
    -kendine muhatap olarak mehmet baransu'yu seçmesi olayı açıklığa kavuşturmak adına daha faydalı olurdu. hatta onu o an habertürk'e kaptırmış olması da ayrı bir başarısızlıktır. o an yay.yöt.yrd'a haklı olarak sorabileceği tek soru "hadi muhabirin böyle bi'bok yemiş sen bunu niye sürmanşete çekiyorsun" idi. sonrası sonuçsuz tartışmaya/polemiğe girdi.
    -"haberde hiç saat belirtilmiyor.." tarzı eleştirisi hatalıydı. haberin sadece sürmanşetteki halini okuyarak tartışmaya başladı.(daha önceden mutlaka okumuştur diye "tahmin" ediyorum) ruşen çakır'ın haberin detayını okumasını keserek hızla o an canlı yayına bağlanan çongar'la tartışmaya girmeyi aceleye getirdi.
    -uğur cebeci evet konuya dair bir uzmandır ama "helikopterdeki saat ile gerçek saat arasında fark olabilir" bilgisinden başka argümanlara da ulaşabilirdi. tartışma sonunda kaynayıp gitse de yine dikkatle takip edildiğinde bile "daha fazla terminolojik bilgi aktarılsaydı keşke" dedirtti.

    *yasemin çongar ne yaptı? ne oldu o tartışmada?
    -dediğim gibi öncelikle asıl muhatap o değildi, o sadece yayın politikasına dair konuşmada yetkiliydi.
    -ona "neden bu haberi yaptınız?" sorusu soruldu. o da oldukça mantıklı bir açıklamayla "o belgeyi kim görse yapardı" dedi.
    -ona "bizi alperenlere hedef göstermiş olmadınız mı?" dendi. o da "biz sunumdaki gerekli ifadeleri kullandık iddiaya iddia dedik, ntv santralinin başkalarınca da kullanılabilmiş olacağına dair araştırma olduğuna" özellikle değindik dedi, bundan sonrası alperenlerin okuduğunu anlayıp anlayamama potansiyeline kaldı, yani biraz riskli tabi.
    -ona "niye bize sormadınız?" dendi. "bizim yayın yönetmenimiz, sizin yayın yönetmeninizi aradı konuştular" dedi bu mevkidaş muhabbeti gayet kabul edilebilir bir cevaptı. ama "ayrıca ben patronunuzu aradım cevap vermedi" demesiyle ruşen çakır'ın tartışmayı kendi lehlerine çevirmesi açısından büyük bir koz vermiş oldu. ve buna ek olarak; ruşen çakır'ın tüm samimiyetiyle sorduğu "ya yasemin birbirimizi tanımayan insanlar değiliz, niye direk bize sormadınınız?" sorusunda işler karıştı. yukarıda belirttiğim mirgün cabas'ın mesleki refleksini tetikleyen durumda buydu zaten. "benim haberim olmayan ama tamamen benle ilgili bir şeyler oluyor ve neden bunu en son ben öğreniyorum?" sorusuna gazeteci değilsen ya da şayet samimi olmadığın biriyse; "dengim değilsin" denebilir ama bunlar sana samimi bir dostluk ve mesleki dayanışma içinde soruyorlar bunu ve çongar'ın buna iyi ya da kötü hiçbir cevap vermemiş olması çok yanlış oldu..

    konu kapandı mı hayır. ntv resmi bir açıklam yaptı ve dava açacağız dedi.

    http://www.haberturk.com/…244&cat=200&dt=2009/10/22

    *ama yine önceki haber sürecine değindi mi? -hayır.
    *peki hukuki sürece dair kendisi hakkında açılmış olan soruşturmaya değindi mi? -hayır.

    evet.. olayı sadece çongar-cabas atışması-maçı olarak gören gençlik! geldik bu upuzun kritiğin de sonuna, son sorularımızı da soralım bakalım;

    *bu polemiğin kazananı var mı? -medyatik açıdan hayır! hepsi de olayı kendisine en az dokunacak şekilde kendisi yararına sündürmeye çalışmış o kadar. soruşturma sürecine dair bbp'nin bi'şeyler kazandığını söyleyebiliriz ama buna katkı sağlayan vakit miydi? taraf mıydı? yoksa sadece polis ve savcılık mıydı? orası konumuzun bu kısmıyla hiç alakalı değil..

    *peki ya kaybedenler?

    -en dibi mehmet baransu boyladı o kesin; o bitirme planında kaybettiği bir şey yoktu orayı herkes keyfine göre yorumladı haliyle. onun bir belgenin "fotokopisi" olduğu en başından beri belliydi zaten. bunu anlamak için basına yayın yasağı getirip bir hafta, on gün gündemin değişmesini bekleyip daha sonra çok marifetmiş gibi onun bir "fotokopi" olduğunu açıklamakla yetinmek o an ne baransu'ya ne taraf'a hiçbir şey kaybettirmedi. baransu'nun asıl fiyaskosu o belgenin hemen ertesinde "bir emekli generalde konuştum haberler iyi.." tarzındaki yine kaynağı açıklanmayan ve o belge gibi elle tutulur-gözle görülür somut bir şey olmayan tamamen soyut röportajıydı. yani bu muhabir taraf'ta kazandığı tüm itibarını bir günde tavan yaptırıp hemen ertesinde sıfıra indiren bir kişiydi zaten. bugünkü haberiyle de eksiyi görmüştür artık.

    -en altan ikinci malesef ntv'ydi bu anlık ve hatalı tepkisiyle hatta buna ek olarak kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğini iddia ederken kendisininde gerekli bilgilendirmeyi tam yapmamış olmasıyla.

    -çok az bir farkla ardından yahut beraberliği paylaşması bağlamından haliyle taraf geliyor ondan sonra. baransu'nun yaptığı tüm o hatalara(akit'e atıfın belirtilmemesi-ilgili belgenin yayınlanması-ilgili kişilerin adlarının ve uzmanlıklarının açıklanmaması) rağmen bu habere, bu denli gereksiz bir önem atfetmesiyle ve onun yanısıra haberin muhataplarıyla her kademeden doğrudan iletişim kurabilmek varken bu eksik haliyle aceleye getirilmesiyle..

    -bu durumda konumu koruyan da haliyle vakitçiler olmuş olsa gerek; bunların atışmasında kimse umursamadı onları, hatta habertürk'te olmasa kendi sayfalarından sesini kimseye duyuramazlardı yani.

    neyse düne dair eldeki verilerle ancak bu kadarı toplanabildi. iş bugüne uzayacak mı uzasa ne olacak ona da bilahare bakalım artık, hadi öpsün sizi vatansız memeler..

    ek; chiquitita mustafa hoş'un ilgili açıklamasının gerçek olduğunu belirtti.

    ek(2); yazının devamı için: (bkz: #17085288) ve (bkz: #17085336)
1794 entry daha
hesabın var mı? giriş yap