63 entry daha
  • bu şiirin dolaşımdaki versiyonu ile 1928'de hayat dergisi'nde yayımlanan orijinal versiyonu arasında bir takım farklılıklar mevcut. üstelik bunlar, eski yazıdan latin harflerine yapılan transkripsiyon hatalarından ya da redaksiyondan falan kaynaklanmıyor; necip fazıl kendi şiirine niyeyse sonradan bizzat müdahalede bulunmuş. görebildiğim kadarıyla 6 farklı noktada değişikliğe gitmiş. üstteki ilk hali, altaki değişik hali olmak üzere bunlar şu şekilde:

    1)
    yolumun karanlığa karışan noktasında
    yolumun karanlığa saplanan noktasında

    2)
    kaldırımlar, derdime kardeş çıkan insandır
    kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır

    3)
    kaldırımlar, duyulur sükûn içinde sesi
    kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi

    4)
    bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta
    bana düşmez can vermek bir kucakta

    5)
    ta uzakta yükselsin zulmetten taş kemerler
    yolumun takı olsun zulmetten taş kemerler

    6)
    gündüzler sizin olsun verin karanlıkları
    gündüzler size kalsın verin karanlıkları

    şimdi, biri çıkıp cevap versin şu soruma: bir şair şiirini sonradan niye değiştirir? sakın ola "sen bilirkişi misin sen uzman mısın sen kimsin lan! adamın keyfinin kâhyası mısın, istediğini yapar, sana mı soracak" demeyin; ha ama derseniz de canınız sağolsun! fakat şunu söylememe izin verin: okuyucuyum olm ben; elimde kantar, dizeler arasında dolaşıp şairin değişen duygularının kaç dirhem çektiğini kovalamak zorunda mıyım! üstelik kimse kusura bakmasın da değiştirdiği yerlerin tamamında, orijinal hali açık ara çok daha iyi! allah aşkına, bir "duyulur sükûn içinde sesi"ndeki şiirselliğe bakın, bir de "duyulur ses kesilince sesi"ndeki gürültüye! sahi edip abi, bir şair niye kendi topuğuna sıkar?

    neyse, şiirin yedinci kıtasındaki intihal iddiasına geçmeden önce şöyle ağız tadıyla bir orijinal versiyon okuyalım:

    kaldırımlar

    sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
    yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    yolumun karanlığa karışan noktasında
    sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık,
    evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    bu gece yarısında iki kişi uyanık:
    biri benim, biri de uzayan kaldırımlar.

    içimde damla damla bir korku birikiyor,
    sanıyorum her sokak başını kesmiş devler.
    simsiyah camlarını üzerime dikiyor
    gözleri çıkarılmış bir ama gibi evler.

    kaldırımlar, ızdırap çekenlerin annesi,
    kaldırımlar, derdime kardeş çıkan insandır.
    kaldırımlar, duyulur sükûn içinde sesi,
    kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır.

    bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
    ben bu kaldırımların istediği çocuğum.
    aman, sabah olmasın bu karanlık sokakta,
    bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.

    ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,
    iki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler.
    tak tak ayak sesimi aç köpekler işitsin.
    ta uzakta yükselsin zulmetten taş kemerler.

    ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim,
    gündüzler sizin olsun, verin karanlıkları.
    ıslak bir yorgan gibi iyice bürüneyim,
    örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
    alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi.
    dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya
    ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.

    yedinci kıtanın son üç dizesindeki intihal iddiasını ileri süren kişi, necip fazıl'ın, "solcusun, nasıl olsa günün birinde asılacaksın" deyip kendisine urgan soyadını önerdiği mina urgan. necip fazıl'ın 1924'te sorbonne'da okumak üzere gittiği paris'te yazdığı kaldırımlar şiirindeki

    gündüzler sizin olsun, verin karanlıkları.
    ıslak bir yorgan gibi iyice bürüneyim,
    örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları

    şeklindeki dizelerinin, fransız şair charles baudelaıre'in 1857 tarihli les fleurs du mal (kötülük çiçekleri) adlı kitabında bulunan "la fin de la journée" (gün sonu) başlıklı şiirindeki

    je vais me coucher sur le dos
    et me rouler dans vos rideau
    ô rafraîchissantes ténèbres!

    (sırtüstü yatarım orda,
    sarınırım perdenize,
    serin karanlıklar, size!)

    dizelerinden aşırıldığını yazmış mina urgan, bir dinazorun anıları'nda (s. 62). yav hani bi ara ekşi'de tartışılmıştı "edebiyat intihalden ibarettir" diye. fransız kültür merkezi üçüncü kurdan terk fransızcamla yazmaya çalışayım dur (bkz: la litterature n'est qu'un plagiat)

    hem ayrıca
    (bkz: sanatta intihal)
    (bkz: türk edebiyatında intihal)
    (bkz: içimde intihal korkusu var)
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap