• sözlükte kalabilecek yazarların kriterlerini öğrenir öğrenmez balık haline koşup ahtapot aldım bi tane, vaktim kısıtlıydı pişirmeden yuttum. sörf tahtası pahalıydı, deponun tahta kapağını söküp koltuğumun altına kıstırdım koşarak venice beach'e gidiyorum. allahını seven varsa yerini söylesin bu venice beach'in. sörf yaparken karakter geliştirme dersleri alıcam. lütfen bana bir şans daha ver sözlük.
  • nobel almak isteyen yazar hezeyanı. çıkacak "türkiye'de 30000 yazar uçuruldu 1 milyon da çaylak" diyecek çakal.
  • her sabah gibi o sabahta geç uyanmıştım. uşağım leonard'a seslendim. robe de chambrımı getirdi. yanında eksik olmasın 180 yıllık jonnie walker green den bir kadeh getirmiş. eskiden sabahları açılmak için nane likörü tercih ederdim ama leonard ekşi sözlük yazarı olduğumdan beri ortaçağdaki derebeyleri gibi yaşamam gerektiğini öğretti bana.
    malikanemin alt katına inecekken yine leonard yardımıma yetişti çok önemli bir şey unutmuştum, timsah derisi dış yüzeyi olan içi tavşan tüylü terliklerimi giymemiştim. hizmetçim isabella içinde malikanemin yakınlarındaki nehrimden -evet o nehir benim istesem yolunu değiştiririm yani- henüz getirilmiş suyuyla altından bir kap ve ısıtılmış özel havlumla bekliyordu. elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltıya indim. kahvaltı dediysem sizin gibi sıradan avamlar gibi değil. malikanemdeki fırından yeni çıkmış dumanı tüten çavdar ekmeğim, yaban mersini şurubum, isveç tekerlek peynirim, bahçıvanım johann'ın her sabah benim için özel olarak topraktan yeni çıkarıp ayaklarıyla ezerek yaptığı sebze suyum ve olmazsa olmaz olan devekuşu omletimi yerken bir yandan da leonard'ın benim için özel olarak işaretlediği entarilere göz atıyorum. kişisel asistanım sakura eve geliyor kendisine aldığım safkan ingiliz atı ile. bu atı aldığım da iyi oldu kıza park derdi yok benzin derdi yok. zannetmeyin masraftan dolayı böyle diyorum, aksine malikanemin etrafına benzinlik ve park alanı kurarak görüntüyü kirletmek istemiyorum. sakura biraz sinirli bu aralar benim gibi elit tabakadan birisinin olduğu sözlüğe nasıl o avam denen tiskinç insancıklarda girer anlayamıyor, gerçi bende anlamıyorum.
    kahvaltımı tamamlayıp öğleden sonra şatoma geçiyorum, şatonun tamamını iskoçya'dan taşıttım buraya bir taş bile eksik değil. hatta hayaletli dediler hayaleti de getirttim. eskiden şatonun lorduymuş ama ekşi sözlükteki klonların saldırısı döneminde demircisine yeni yaptırdığı bastard swordu dikip üstüne ... neyse bir şekilde intihar etmiş. bu aralar yine sesi geldiğini iddia ediyorlar. sanırım yeni alımlardan. ben yazar olduğumda gelip bizzat tebrik etti beni ama dedi ki " ekşi sözlük'ten en az 15 bin yazar uçurulmalı" önce anlam veremediğim bu dediğine. sonra şatomdaki tahtıma oturup düşündüm. neden?
    cevabı akşam saatlerinde soylu arkadaşlarıma -zaten soylu olmasalar arkadaşlarım olmazlar ne aptalım bağışlayın lütfen- vereceğim ziyafete kadar bulmam gerekiyordu. şahsi korumam sir mctrail'e sordum sence neden onbeş bin kişi uçurulmalı. ama mctrail çok konuştuğu için dilini kestirmiştim unutmuşum. bir nevi uçurdum işte.
    saatler ilerlerken akşam yemeğine hazırlık yapmaya başladım. leonard'ın ısrarı üzerine beyaz smokinimi giydim. elime bir müzayededen elde ettiğim 600 yıllık şaraptan bir kadeh verdi.hazırlıklarım bittiğinde onsekiz atın çektiği arabama doğru ilerlemeye başladım.hazırlıkları incelerken birden çok önemli bir şey unuttuğumu farkettim. sakura'ya başladım bağırmaya nasıl yemeğe ahtapot hazırlatmayı unuttun diye. sakura ise nippon * olduğu için canlı yememiz gerektiğini bunun çıtamızı daha da yükselteceğini söyledi. "eğer öyle olmazsa harakiri yaparım" dedi. bende "harakiri yerine benle fanfini yaparsın" dedim. gözleri yerinden çıkacaktı. tabii ki bende olması gereken her ekşi sözlük yazarının olması gerektiği gibi yatakta, işte, sporda ve geri kalan her şeyde çok iyiyim. öyle bilgisayar başında saatlerce oturan boşluk hissini dolduramayan kişilerin yazar olmaya hakkı yok. işte bulmuştum sözlükten neden onbeş bin kişinin uçurulması gerektiğini!
    çünkü onlar benim gibi bütün gün yorulmuyorlardı. çünkü onlar benim gibi bir asil değillerdi. çünkü onlar kahvaltıda devekuşu omletlerinin üstüne yaban mersini şurubu dökemiyorlardı. çünkü onlar ahtapot yememişlerdi, venice beach'te surf yapamazlardı -bende yapmadım çünkü benim geçerli bir sebebim var. ben bir asil olarak böyle sporlarda gözükemem onun yerine 50 tane tazımla 1 tavşanın peşinde ava çıkarım.-
  • dün bir bugün iki, sıçtıkları bok daha denize varmamış , yazarlığının üstünden bir hafta bile geçmemiş lavuklar birilerine kapıyı gösteriyor ya, sözlüğün bittiği gün bugündür herhalde. şaka gibi lan.
  • hem hayatında hiç ahtapot yememiş, venice behach’de surf yapmamış bir insan, geliyor burada utanmadan yazmaya kalkıyor denecek hem de illa zengin, kültürlü olması şart değil, karakterli olsun, bir duruşu olsun denecek. adam karakterini satıp santa monica'ya mı gitsin sörf yapmaya.
hesabın var mı? giriş yap