• su son 10 senedir her sene sikko bir iki eklenti ve kisacik boktan bir single player senaryo ile burnumuza dayatilan seri uretim fpsler sayesinde degeri daha da anlasilan oyun.

    kendimi iyi kotu oyuncu olarak tanimlayabilirim, bilen bilir genelde oynadigim oyunlar hakkinda 1-2 satir biseyler karalarim buraya, bayagi da oyun oynamisligim vardir. bu oyun, bu kadar senelik oyunculuk gecmisimde oynadigim 100lerce oyun arasinda beni en cok geren, en cok korkutan oyun olmasinin yanisira, stresten oynamaya ara vermeme sebep olan yegane oyundur. gotum yemedigi icin ikinci oynayisa kalkamadigim (bir yandan da ne olacagini bilerek oynayip da ayni etkiyi yaratmamasi ihtimalinden cekinip, verdigi hissi kaybetmemek adina tekrardan oynamadigim) bir oyundur doom 3. ama bu korku ve gerginlik insanda bir cekim ve bagimlilik da yaratiyor bu nedenle ressurrection of evil'i da oynamistim, simdi bfg editiondaki lost mission'i oynuyorum, stresten kapattim yine oyunu, o ara bunu yaziyorum.

    fikrimce bir oyunun atmosferi ancak bu kadar gerici olabilir. teknik yonden mantikli olusturulmus mars ussunde felaket sonrasi yalnizlik hissi ve bilinmeyenin korkusunu bu denli iliklerde hissettirmek ancak id tarafindan gerceklestirilebilecek bir olaydir bence. her taraftaki kan lekeleri, karsilastigimiz tek tuk turdaslarimizin hepsinin igrenc sekillerde olmus cesetler yada daha da kotusu bu sekilde olup sonradan hortlamis zombiler olmasi, nereden ne zaman belirecegi belli olmayan cehennem kackinlari, yikima ugramis uste her taraftan gelen bitmek bilmeyen tiz gaz kacagi sesleri, uzak gurultuler, derin gumburtuler, hell minionlarinin isinlanma sesleri ve isik oyunlari, sagda solda izgaralardan tavandan, pencereden beliren ne idugu belirsiz tekinsiz isiklar derken gorme ve duyma duyularinizi surekli taciz eden, bir dakika rahatlamaniza izin vermeyen bir atmosfer.

    aksiyon kisimlari da tamamen korku ve gerginiligi korukleyecek sekilde kotarilmis bu basyapitta. birdenbire onunuzde beliren bir miniondan geri geri kacarak ates ederken arkadan gelen bir baska minion isinlanma sesiyle birden dusmanlarin 2 adet oldugunu fark etmenizle birlikte arkadan gelen minionun darbeleriyle gorusunuz bulaniklasinca bir sans ondeki minioni oldurdukten sonra can havliyle diger miniona donerken olmek uzere oldugunuzu gorup ekranin sag altinda shotgun'da reload'a girmeye son 2 fisek kaldigini, bu 2 fisekte minioni indirmek zorunda oldugunuzu idrak etmenin verdigi gerginlikle odanin bir baska kosesine spawn olan 3. minionin sesini duymak insanin caresizlikle inlemesine yol aciyor. bu tarz her savas bir adrenalin bombasi, tuyler urperten bir deneyim ve bende her seferinde ayni gerginligi yaratmayi basariyor.

    boylesi bir oyunun bir daha id tarafindan bile yapilabilecegini dusunmuyorum. oyun cok parlak zeka isiltilari yada buyuk bir hayalgucu icermiyor olabilir ancak kesinlikle ve kesinlikle survial horror oyunlarinin en basarilisi ve en ihtisamlisi. bir daha bu janrda doom 3 gibisi gelmeyecek, diger butun oyunlar bu kralin tahtina erismeye calisan koyluler olmaktan oteye gecemeyecekler. bu kadar da buyuk konusuyorum.
  • doom 2 sonrasında oyun sektöründen feci kopan bir insan için büyük bir adım oldu; ama bilemiyorum insanlık, oyun dünyası vs için nasıl bir adım bu...açıkçası oyun biraz sıkıcı hakkaten 30 dakikadan sonrası sıkıyor adamı da...o 30 dakikada karanlık bir evde sadece bir kedi ile yalnızsanız kabusa dönebiliyor.

    ben mesela korkuyorum oynayamıyorum oyunu.
    en dandik yaratık bile uçarak gelip çığlıklar falan atıyor lanet olsun....herbiyer karanlık zaten... fenerle gezsen canavarlar panayırında elindeki feneri sallayarak savaşır bulabiliyorsun kendini, feneri cebine koyup silahı çeksen karanlığa saydırıyorsun kurşunları....

    bu arada kediyi içeri kapamayı unutarak hayvanı öldürüyordum az kalsın, sürtündü tam ben karanlıkla sürünürken tekme tokat tırnak daldık birbirimize...
  • 4mb'lık eski bir s3 virge ile 1024x768'de hiç takılma yaşamadan oynayabildiğim oyun.
    ya da kazıklandım doom 2 aldım farkında değilim. dur bakalım.
  • üniversitede ev arkadaşımla beraber gece yarısı başlayıp elde biralarla oynadığımız oyundu. 2004 yılıydı galiba oynadığımız tarih. enfesti.

    yalnız bir sahnemiz vardı ki akıllara zarar. süt kardeşler filmindeki şaban misali saatlerce uğraşmıştık.

    oyunun bir bölümünde tuvalete girip düşman arıyoruz. neyse girdik hemen karşımızda bir adam, canımız az. ulan dedik götün götün gidelim bari. neyse bu mavi lazerle ateş ediyoruz ölmüyor pezevenk. taramalı, bomba vs. derken sıkıyoruz sıkıyoruz gebermiyor. elde en son altıpatlar kaldı. o da bitti. yaklaşık bir saat cebelleştik pezevenkle. küfür kıyamet havada uçuşuyor. al anasını siktiğim, al orospu çocuğu hadi ölme şimdi de diye saldırıyoruz ama ölmüyor. elde silah kalmayınca içeri girdik bari bizi öldürsün de yeniden başlayalım diye. meğer o bir saat boyunca öldürmeye çalıştığımız orospu çocuğu aynadaki yansımamızmış. bir saat boyunca sinirden kendimizi sikecek raddeye gelmişiz, öldüremedikçe bira fondipliyoruz. sigara üstüne sigara. derken malak gibi aynaya ateş ettiğimizi fark ettik.

    en son ev arkadaşım bir daha içerek oynamayalım diyerek bilgisayarı kapatmıştı.

    dünyanın en lüzumsuz anısını anlatmak da bu başlığa nasipmiş. iyi forumlar.
  • quake'e kadar olan fpsleri izninizle acımasızca aynı kefeye koyuyorum ve fps dünyasının son 10 senedeki miltaşlarından sekerek günümüze geliyorum..

    1996 senesinde quake çıktı:
    oyunda herşey 3 boyutluydu. yere düşen cesedin etrafında dönerdik, lan her açıdan farklı gözüküyo diye.
    aynı sene duke nukem 3d çıktı:
    üzerinde gezindiğimiz map'le etkileşimiz hayret uyandırıcıydı, ilk defa dansçılara para taktık, ilk defa kola makinelerinden kola içtik, tuvaletlere işedik.
    1998 de unreal çıktı:
    farklı bir motordu quake motorundan çok daha oval şeyler gördük, şelaleler gördük vay anasına dedik. sinekler bile gerçek!!
    delta force çıktı:
    gördük ki uçsuz bucaksız kırlarda, ovalarda, dağlarda da terorist varmış, hemen gittik çalıların arasına yattık vurduk usulca.
    aynı sene half-life çıktı:
    video oyunundan ziyade film havası efsanevi işlenmiş duygusal bir fps idi, quake 2 motoru vardı. herşey gerçek gibiydi, adamlar saklanıyordu, birlikte hareket ediyorlardı, tepemize binmek için olmadık şeyler deniyorlardı, amman yarappiydi herşey, yan odada canavarlar doktor alban'ı yiyor biz kaçıyorduk.
    gene aynı 98'de thief çıktı:
    bu sefer biz saklanıyor, türlü cambazlıklara soygunun suikastin mına koyuyorduk. o ana kadar denenmemiş bir şeydi bu: kimseyi öldürmeden bir şeyler yapabilmek.
    1999'da aliens vs predator çıktı:
    doom 3 karanlık ödüm bokuma karışıyor diyorsanız buradan buyrun, marine olarak oynamak dünyadaki en gerici işlerden biriydi ki şahane bir oyundu.
    2000'de deus ex çıktı:
    fps ile rpg unsurları süper çırpılmıştı, system shock'dan daha iyiydi. adamımız bilgisayarları hack ediyor, asıp kesiyor, şahane işler başarıyordu.
    o sene soldier of fortune çıktı:
    paralı askerdik ama düşman bu sefer epey gerçekti. salaktı malaktı ama basbaya gerçekti. silahından vuruyorduk, kolundan vuruyorduk kolu kopup, bize canı için dilenmeye başlıyordu. (aman allahım neler diyorum)

    ( oyun dünyasında bu dönemlerde apayrı kültürlerden gelen third person shooter ile first person shooter aslında aynı kapıya çıktıklarının farkına varıyorlar, aynı başlık altında incelenebilir hale geliyorlardı.. mdk, heretic 2, hitman, max paynevs.. farklı düşünenler olabilir ama bence bu oldukça iyi de oldu.. )

    bu yukarıdaki isimlerin hepsinin devam oyunu çıktı, çıkıyor, hepsini bekledik, oynadık. değişen şey nedir. daha iyi grafikler, daha çok dialog, daha iyi scriptlenmiş düşmanlar, çoklu oyunlar, türlü türlü abuk abuk ne anlama geldiğini sözlükçü abilerimizin insiyatifiyle öğrendiğimiz grafik kartı özellikleri..

    şaka maka 2004 senesine girdik, kubrick'e kalsak jupiter'e çoktan gitmiş anamızın nikahını görmüş olacaktık ama biz hala burda geforce mx fx pentiyum mentiyum* derdindeyiz.

    bu oyunu, ilk doom'dan (sene 1994) beri beklemiyor muyuz bir şekilde, doom'un yeri kolay kolay dolar mıydı. buyrun yukarıdaki liste ile en az on kere doldu, doom 3 geldi gördük ki değişen hiç bir şey yok hala. half life 2 gelecek, far cry 18 gelecek gene bir şey değişmeyecek. herşey bir çizgide ilerleyecek ilerlemese bile durdurulacağız. yapımcılar gene açılması gereken kilitli bir kapı koyacak ve (eğer o kapıda 100 metreden görünen çatlak parlak textureları yoksa) biz o kapıyı gene bfg 9000'imizle açamayacağız, gene mavi ahantarı mavi kapıya takıcaz veya mavi konsoldan mavi tuşa basıcaz. ne olur oyunlarızda enterasan olan şeyleri bize parlak texturelarla göstermeyin sevgili oyun yapan adamlar.

    misal adamlar diyor ki 2006'da duke nukem forever çıkacakmış. vay anasına iki bin altı! ne yapacaklar dersiniz, bu sefer doom karanlığının yerini duke'ün neon ışıkları alacak. eh biz hala açamadığımız kapının yanına 2 tane dinamit koyup açamayacağız, biz hala vazgeçtim dünyadan diye haritanın sonuna ilerlediğimizde aya kadar uzanan -ki dolayısyla aydan görünen- cin seddi şeklindeki harita borderlarıyla karşılaşıcaz sonra olduğumuz yerde uygun adım marş.

    bir an kendimden geçtim, kusura bakmayın.
    demem o ki, uzun lafın kısası: doom 3 çok sıkı oyun çok gotik çok yenilikci müziklerinde elektro gitar ve davul var!! herkes alsın akşam blue net internet cafe'de kapışalım, bfg 9000 kullanmak yassah!
  • oynarken zaman zaman acaip tırstığım oyundur. hatta karanlıkta geçen bir bölümünde bana yol gösterip yardımcı olan elemanı, bir ses duyup sıçrayarak yanlışlıkla vurup öldürmüştüm, o derece yani
  • save game'leri

    · öeehh _ 00:25 24.07.2004 @ mars underground
    · ananın _ 00:24 24.07.2004 @ mars underground
    · brrrr _ 00.23 24.07.2004 @ mars underground
    · tırıssss _ 00:21 24.07.2004 @ mars underground
    · hoop _ 00.20 24.07.2004 @ mars underground

    şeklinde sıralanan korkunç bir oyun.
    (bkz: beş dakikada değişir bütün işler)
  • genel olarak insanların beğenmeyişi üzerine:

    oyun grafikleri oyunun üzerinden 1.5 sene geçmesine rağmen üzerine çıkılamamış bir düzeyde. sırf bu yüzden bile takdiri fazlasıyla hak ediyor. herşey mükemmel detaylandırılmış, ışıklandırma süper, atmosfer harika, oynanış iyi... tabi bunları kimsenin inkar ettiği yok, benim de söyleyecek bir şeyim yok, fearın grafik motorunu da gördü bu gözler, hayvani resource sıfır kalite grafik. ben doom/doom2 fanatiği olarak doomların quake2 motoruyla yapılmış levellarını bulup oynamaya çalışırdım acaba grafikler daha güzel olunca neye benzeyecek diye, işte adamlar gelmiş geçmiş en mükemmel motorla istediğimi yaptılar ve doom 3 çıkardılar daha ne isteyebilirim ki? o eski oyunlardaki impleri, revenantları, archvileları, mancubusları, cacodemonları bu kadar güzel şekilde tekrar görmek... cacodemon deyince aklıma geldi (bkz: satan spawn the caco-daemon)

    evet, klasik bir fps, herhangi bir yenilik yok. ama bu yüzden bu kadar hor görülmemesi gerekiyor, unutulmamalı bu oyunu yapan adamlar bu oyun türünü bulan adamlar. ve yine en iyi bildikleri şeyi yapıp, saf gerilim/aksiyon tabanlı tek kelimeyle olması gerektiği gibi bir old school fps sürmüşler önümüze. bu oyunun half lifelarla, fearlarla karşılaştırılmaya ihtiyacı yok, çünkü bu oyun bir doom. bu oyun herşeyin başı, sırf bu yüzden oynanmayı sonuna kadar hak ediyor.

    hadi geçtim doomun oyun tarihindeki yerine saygı yüzünden oynanmalı geyiğimi geldim doom 3e. oyunun ilk iki saatinde korkmadım diyen toptur benim gözümde. evet bundan sonra olaya alışılıyor olunabilir, ama iddeki elemançoların dediği gibi ışıkları kapat, kapıyı kilitle, sesi aç ve oyuna dal. biraz kendini vermeye çalış, gerçekten orada olduğunu düşün, böylelikle bütün oyun boyunca o gerilimi / heyecanı kolaylıkla ve zevkle hissedebilirsin. ben oyunun ilk yarısında gerçekten ulan yeter gerildim minakoyim diye birkaç defa kapattım oyunu. bir oyundan başka ne beklenebilir ki? entertainmentsa köküne kadar. bu konuda doom 3 ile ancak system shock 2 yarışabilir bence.

    aksiyon olarak süper doyurucu, keşke marinecik biraz daha hızlı olsaymış. hele ilerleyen bölümlerde 5er 10ar gelmeye başladılar mı dadından yenmiyor. 4 tane de boss var üzerimize afiyet, öldür öldür bitmiyolar, fıstık.

    oynamak için sadece konusu bile yeter. kaç oyun var ki böylesine cehennem, şeytan mevzularını temel alsın, sağında solunda pentagramlar çizsin, hatta taşak olsun diye ayinde dikkat edilmesi gerekenleri bize pda'den okutsun?

    benim gözümde tek eksi oyunun soul cube'a ulaştıktan sonra bu artifact sayesinde biraz fazla kolaylaşması. onun dışında yeni bir klasik doom 3, kim ne derse desin.
  • doom 2'nin lezettinin onda birini verememis , bir adam tabanca ile el fenerini ayni anda tutamazsa diil mars'a helaya gondermemek lazim gelir diye de dusunduren oyun.
  • bu oyunu gecenin bi yarası karanlık bi odada tek başına oynamak mazoşistlere göre bir davranıştır.
hesabın var mı? giriş yap