• '80'lerde çekilmiş amerikan psikolojik dramalarından biri.

    bu sarah'lar hep böyle içe kapanık, esrarengiz ve inatçı mı oluyor diye soruyor insan. zira fransız teğmenin kadını olan sarah da böyleydi.

    tabi ki o müthiş havuz sahnesi unutulmaz, ama unutulmaz olan, sessiz bir dünyada suyun titreşimlerini tüm vücudunda hissedebilmek için sarah'ın çıplak yüzmesi.
    leeds'in bitmeyen umudu...

    aşk ve olduğu gibi kabullenme adlı iki boku almış bir değneğin iki ucuna sürmüşler... ne güzel izleniyor bazen.
    havlu çoraplı yılların nadide filmlerinden.
  • dünyadaki adaletsizliği ve ikiyüzlülüğü açığa çıkarabilen vurucu tanımlama. yüzbinlerce insanın ölümünden sorumlu olanların ağzından düşürmediği tanrı kavramını, onun arkasına korkakça gizlenerek uyguladıkları zalimlikleri en sert biçimde yüzüne vurur asla anlayamayacak olanlara. bir kısım başka bir tanrının çocuklarıdır aslında, sözü geçmeyen, sallanmayan, çocuklarını korumaya mecali kalmamış, dökük kalesinde yalnız başına aşağılarda diğer 'üstün' tanrılar tarafından yapılanları izlerken elinin kolunun bağlı olmasından utanç duyan...

    çocukları bağırırken, yalvarırken, haykırırken "are we children of a lesser god?"

    2006 yılında israil 2 askerini kaçıran hizbullah'ın sığındığı lübnan'a en ağırından, en haksızından, en acımasızcasından düzenlediği saldırı ile binlerce habersiz lübnanlı insanın kanına girdiğinde ve 'üstün' tanrıların çocuklarının bu durumu seyire daldıkları sırada, lübnan başbakanı fuad siniora'nın yalvarmasıdır bu tanım. bir lübnanlının hayatının neden bir israillinin hayatından çok daha değersiz olduğunu sorarken ne kadar da 'iktidarsız' bir tanrının evlatları olduğunun yeni idrakına varmış olabilir. belki de amacı koyu dinci kesilenleri, kendi kalelerinden vurmaktı, bilemeyiz. onlara göre bir tane 'merhamet dolu' tanrı vardı ne de olsa, e o zaman?.....

    (bkz: israil in lübnan a girmesi)
  • ne guzel film idi bu, kavga ettikleri sahne hala gozumun onundedir. mevlana'nin "ayni dili konusanlar degil, ayni duygulari paylasanlar anlasabilir" lafini hakli cikarirdi.
  • bir şarkıyı işaret diliyle anlatmanın, konuşmadan sevmeyi ve kızgınlığı göstermenin nasıl bir şey olduğunu gördüğümüz film. ayrıca su altı sahnelerinide unutmak mümkün değildir.
  • öyle sorunsuz aşk ki, filmi uzatacak hiçbir gerekçesi yok. ama dolmayan iki saat kasıyor.
    adını hak edecek sıra dışılığa da sahip değil.
    bu arada marlee matlin bu gün de güzel. sanırım daha güzel.
  • ben bu filmi gençkene, sinemada izlemiştim ve aşırı beğenmiştim. ama filmin konusunu her şeyini unuttum. filmden aklımda kalan tek görüntü, kadının hoparlör kabinine elini koyup müziği hissederek dinleme sahnesi o da silinik görüntü.

    neden, eskiden izlediğimiz filmleri ve okuduğumuz kitapları unutuyoruz? ben de bunu anlamıyorum, madem beğendik niye unutuyoruz? izlediğim tarihi bile hatırlamıyorum ama arı sinemasında izlemiştim bir onu hatırlıyorum.
  • bir aşk hikayesi tabii ama kabaca insanın kendini çözmesiyle ilgili bir filmdir aslında.
  • sağır kızın muziği burnuyla hissetmesi nedense hosuma gitmiştir.
  • 1994'te kurulan avusturya kökenli bir doom metal grubu. albümleri de şöyle:

    migrations (1995)
    towards a grief (1996)
hesabın var mı? giriş yap