• george orwell'ın 1984 kitabının çevirisinin önsözüne hem 1984'ün hem de hayvan çiftliği'nin sonunu yazarak iki kitaptan alacağım zevki baltalayan, saçma bakınızlar veren çevirmen. bir daha ne celal üster çevirisi ne de önsöz okurum.
  • "handiyse ne yahu" diye düşünerek kendimi önce tdk'da, sonra burda bulmama neden olan çevirmen. hani bir, iki kullansa tamam da, devamlı kullanıyor olunca, benim hiç duymamış olmam anormal mi acaba diye düşünerek buraya geldim ki, benden önce de iki yazar arkadaş yazmış aynı şeyi zaten.

    ben cümle içinde okurken "hani neredeyse" yi kısaltmış, "handiyse" kelimesini yaratmış diye düşünmüştüm. tdk'ya göre anlamlarını tam yazalım da madem, belki bizim gibi 1984'ü okurken buraya sırf bu kelime için gelen başkaları da olur*:

    --- spoiler ---

    handiyse
    zarf (ha'ndiyse) halk ağzında
    1. zarf yakın zamanda, hemen hemen
    "bomboş, tamtakır konuşmalara ve duygusuz duyumsayışlara romanında handiyse özellikle yer veriyordu." - s. ileri
    2. neredeyse
    "belki para eder diye handiyse kayaları kazıyıp kazıntıları toplayacakmış." - halikarnas balıkçısı
    --- spoiler ---
  • yazdığı önsözleri kitaba başlamadan önsöz olarak değil de kitabı bitirdikten sonra güzel bir yorum okumak için okunmalıdır. sonra gelip yok ben bilmiyordum demeyin, benden uyarması.
  • 1984'ün cevirisinde handiyse gibi enteresan bir kelimeyi yineleyip duran roman çevirmeni. hani ben pek sevmiyorum o kelimeyi, kullanılması da garip. türkçeye pek gitmiyor gibi geliyor, günlük yaşamda da kullanıldığı yok, gibi.
  • beni gıcık etmiş çevirmen. hadi kitabın önsözünde kitabın* sonu hakkında pervasızca notlar düşüyorsun, bari bir sonrasında okuyacağım kitabın* sonunu söyleme be adam! bu malca önsözleri aynen basan can yayınları'nı da ayrıca kutluyorum. siz siz olun celal üster'in hiçbir önsözünü okumayın, hatta mümkünse hiçbir çevirisini okumayın en iyisi.
  • george orwell'in nineteen eighty-four ve animal farm isimli kült eserleri dahil; paulo coelho, d h lawrence, john berger, iris murdoch, mario vargas llosa gibi yazarların eserlerinin de çevirmenliğini yapmıştır.

    istanbul üniversitesi ingiliz dili ve edebiyatı mezunudur.
  • galatasaray'da goethe enstitüsünün aşağısında can yayınlarının yeri vardı. celal üster'in odası oradaydı. sohbete dalmıştık. bir çok klasiği daha lisedeyken okuduğunu, tereddütsüz ingiliz edebiyatı okumayı seçtiğini söylemişti. lise yıllarını severek anlatmıştı. mutfaktaki kitaplar hakkında asistanı devamlı bilgiler getiriyordu. fazla meşgul etmeden çıktığımı hatırlıyorum. o günlerde çok dalgındı. kitapçı olup da dalgın olmayan adam görmedim.
  • nineteen eighty-four romanının önsözünde 22 sayfa değerlendirme yapıp, spoiler'ın gözüne gözüne vurup alacağım zevkin için etmiş; önceki çevirileri önsözde çokça eleştirmesine rağmen, "ne ki" veya "handiyse" gibi abidik kelimeleri ısrarla, defalarca kullanmış çevirmen.
  • onun dışında birisinden borges çevirisi okumak insana zulüm gelmektedir. her iyi çevirmen gibi bir miktar çevirdiği eseri yeniden yazdığını düşünürüm.
  • kendini sadece bir cevirmen olarak gorsun.
    kitabin basinda kitabin sonunu yazan birisi nasil olur da iyi cevirmen olur?
    ya yazarlardan öc aliyor ya da okurdan.
    adini gordugum kitabi okumam.
    direkt saygisiz bir "cevirmen" .
    tanim:ingilizce bilen kisi...
    okuyucu aptal,okuyucu mal..o yuzden ceviren nasil anlamasi gerektigini okuyucuya anlatmazsa okur anlayamaz...!
    bu kisinin cevirilerini okumayin.
    cat pat ingilizce ile gidin orjinalini okuyun.

    sonradan gelen ekleme: hıyarağa
hesabın var mı? giriş yap