• saray yapıldıktan sonra başbakanlık konutuna çevrilmişti ve en son binali yıldırım oturuyordu burada, sonra siyasi hayatındaki sayısız başarısızlığının ardından çıktı mı, çıkarıldı mı belli değil? hatta bir ara başbakanlık kaldırılınca otomatik olarak sıradan bir milletvekili durumuna düşmüştü binali yıldırım ve o dönemde dahi oturmaya devam etti çankaya köşkünde!

    cumhurbaşkanlığı için tarihi dokusu ve peyzajı ile gayet yeterli olan bu konutu bırakmaları bile özünde siyasi mesajlar içeriyordu. yaptıkları tek bir eylem yok ki fesatlık olmasın. abdullah gül cumhurbaşkanı olduğu dönem yanlış hatırlamıyorsam ayağının tozuyla gelip köşke 30.000.000 tl masraf yapmıştı o zaman ki pek değerli firslady ile birlikte. o revizyondan sonra içerisi zaten yine vıcık vıcık görgüsüzlük esintileri ile dolmuştu ama yetmedi hemen peşine rte cumhurbaşkanı olunca direk başka saray yaptırdı kendisine. madem çıkılması planlanıyordu neden buraya masraf yapıldı orası da ayrı bir saçmalık.

    cevabı çok basit aslında müsriflik...

    aynı soruyu soran başkaları da var ama cidden şuanda çankaya köşkü'nde kim oturuyor ya da ne amaçla kullanılıyor belli değil ve kocaman bir soru işareti. ankara'nın en güzel lokasyonlarından birinde çevresi yeşilin bin bir ton rengi ile dolu güzel bir yer aslında ve türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı konutu olmaya da fazlasıyla yakışıyordu eskiden.

    güzel günler tekrardan geldiği zaman umalım ki tekrardan burası aktif olarak kullanılsın.
  • abdullah ve hayrünnisa gul içine yerleştikten sonra, tadilatı için bütçeden toplam 30.7 milyon ytl. ayrılmış köşk. bunun 19.8 milyon ytl. si tadilat, 11.9 milyon ytl. si ise içindeki mobilyalar içinmiş.

    yuh diyorum.

    (bkz: akp estetiği)
    (bkz: görgüsüzlük)
    (bkz: buldumcuk olmak)
    (bkz: görmemişin köşkü olmuş)

    http://www.hurriyet.com.tr/…/7522514.asp?yazarid=91
  • önünde trafik kazası yapınca, polislerin geçmiş olsun demek yerine "çabuk kaldırın arabaları, çabuk kaldırın" diye size çıkıştığı yer.
  • talihsiz bir analoji önereceğim: çankaya köşkü, türkiye cumhuriyeti'nin topkapı sarayıdır, cumhurbaşkanlığı külliyesi (sarayı) ise dolmabahçe sarayı.

    uzun yıllar önce, eşimle istanbul'a balayına gittik. eşim sanat tarihçisi. onun hayrına, istanbul'da gitmediğimiz cami, saray, kilise vs. kalmadı. ben o güne kadar defaatle istanbul'a gitmiş olmama rağmen, bir kez olsun tarihi bir yeri ziyaret etmemiştim. topkapı ve dolmabahçe saraylarını görmemiştim.

    ilk topkapı sarayına gittik. yeri muhteşem, ama sarayın kendisi olağanüstü mütevazi ve pratik. işe yarar bir yapı olsun diye yapılmış. ihtiyaç duyuldukça eklentiler yapılmış. yapanlar belli ki hava atmak gibi bir amaç gütmemişler. sultan, ailesi (haremi) ve saray eşrafı rahat etsinler, ihtiyaçları karşılansın diye yapılmış bir yapı. özenti değil. başkalarının ne düşündüğünü sallamadan giyinen öz güveni yüksek bir insan gibi. o saray'daki en gösterişli yer yabancı devlet hükümdarlarının padişahlara gönderdikleri hediyelerin sergilendiği odaydı. japonya'dan ingiltere'ye kadar türlü yerden padişahlara gönderilen hediyeler sergileniyordu.

    sonra dolmabahçe sarayına gittik. hayatımda gördüğüm en şaşaalı yapılardan biri. imparatorluk iflasın eşiğindeyken, borç harç ile abdulmecid'in emriyle 13 yılda yapılmış, 1856'da kullanıma açılmış, 285 odalı, batıdaki saraylara benzeyen (bkz: versailles), her yeri altın varak ve süslemeyle kaplı, boğaz'da dolgu zemin üzerine yapılmış bir yapı. dev bir kabul odası var. bayramlar gibi özel günlerde, burada kutlamalar yapılıyor. oda o kadar büyük ve tavanı o kadar yüksek ki, ne yaptılarsa soğuk günlerde içeriyi ısıtmanın yolunu bulamamışlar. o dev odadaki kristal avize ingiltere'den getirtilmiş ve, yanlış hatırlamıyorsam, o dönemde dünyanın en büyük avizesiymiş görsel. hatta sonradan bu avizeden mumlar çıkartılıyor ve elektirikle çalışacak şekilde değiştiriliyor. neyse, sarayda yerdeki parkelerden, tavandaki işlemelere kadar her yerden süs akıyor. her yer varak, süs, işleme, kristal vs.

    avrupa'daki kralları kendine eş görmeyen, batıda "muhteşem", doğuda "kanuni" olarak adlandırılan, süleyman'ın yeterli gördüğü topkapı sarayını, abdulmecid efendi beğenmemiş, ve bu özenti sarayı yaptırmış. atatürk'ün orman çiftliği üzerine yapılan saray gibi. "gösteriş, zayıflık ve kendine güvensizliğin ifadesidir" şiarının vücut bulmuş hali gibi o saray. bunun, daha yakın tarihten, bir örneği de romanya'nın diktatörü çavuşesku'nun, yapımı 1984'de başlayan 1000 küsür odalı, sarayı. çavuşesku bu dev binayı kuzey kore'den ilham alıp, yaptırmaya kafaya koymuş. dünyanın en geniş binalarından biri bu. ülke ekonomik ve siyasi sıkntılar içindeyken, çavuşesku kısıtlı kaynakları bu binanın yapımına ayırıyor. bina o kadar büyük ki, önemli bir kısmı boş kalıyor. çavuşesku, 24 yıl ülkesini yönetiyor (65-89) ve hükümdarlığı romanya devrimi ile, trajik bir biçinde, son buluyor. çavuşesku'nun hayatını okumanızı tavsiye ederim. ibretlik bir hikaye.

    bunlar, dün erdoğan'ın yemin törenini izlerken aklıma geldi. garip müzikler, binlerce konuk, alkışlar, inanılmaz bir gösteriş... peki bütün bunlar neyi kapatmak için yapılıyor? hatırlamaya değer bir diğer tarihi olay da, 1909'da abdülhamit tahttan indirilince, yerine geçen, abdülmecid'in oğlu, sultan reşad için yapılan şaşaalı törenler. imparatorluk çöküşün içindeyken, acaba bu törenlere tanıklık eden halk, "ne büyük imparatorluğuz" deyip, gaza geliyor muydu?

    gerçek zenginler lüks arabalara binmezler, gösterişli evlerde oturmazlar. alın size abd'nin en zenginlerinden biri, warren buffett'ın evi görsel. benzer şekilde, güçlü devletler gösteriş yapmaya ihtiyaç duymazlar. itibardan tasarruf etmemenin tek bahanesi zayıflıkları örtmektir. ben tarihe bakıp, bugünle karşılaştırınca kaygılanıyorum. açıkcası türkiye'nin ne iktidarında, ne de muhalefetinde bir umut görmüyorum. ama türkiye'nin geçmişinde "umutsuz durumlar yoktur , umutsuz insanlar vardır. ben hiç bir zaman umudumu yitirmedim!" diyen ve o mütevazi çankaya köşkünü inşa ettiren biri de var. kim haklı, bunu zaman gösterecek.

    edit: iki gün önce dolmabahçe sarayını tekrar ziyaret ettim. gördüğüm en sıkıcı osmanlı'dan kalma tarihi yapı. atatürk'ün vefat ettiği oda hariç bana özentilik ve gerçeklerden kopukluk dışında birşey hissettirmedi. dün de validebağ korusu'ndaki hababam sınıfının çekildiği binayı gezdim ve acaip heyecanlandım. bir film seti olmasına rağmen, benim için dolmabahçe'den bin kat daha gerçekti.
  • cumhurbaşkanlığı taşındığına göre akıbetinin ne olacağı merak edilen yer.

    başbakanlık mı olacak, yoksa yıkılıp toki konutları mı dikilecek?
  • müze köşk'ün de içinde bulunduğu çankaya köşkü'nün arazisinin önemli bir kısmı tehcir esnasında el konulmuş bir ermeni bağıydı.

    "çankaya köşkü’nü kasapyan ailesi hiçbir kimseye satmamıştır. devrin hükümeti yalnız o köşkü değil, bütün mallarını ve mülklerini ellerinden alıp ağustos 1915 yılında tüm aileyi sürgüne sevk etmişlerdir. benim babam (ankara doğumlu 1887-1930) o tarihlerde ecnebi bir şirketin sahibi olduğu demiryolunda çalışması vesilesiyle tüm aileyi ankara’dan (konya yoluyla) istanbul’a kaçırmıştır. ayrıca kasapyan ailesinin sahip oldukları mülkler arasında keçiören’deki bağ evi vardı ve bu bağa da vehbi koç ailesi sahip olmuştur. 15 veya daha fazla sene evvel, istanbul gazetelerinden birinde bu bağ evinin resmi çıkmıştı -bu evi vehbi bey müzeye çevirmişti- ve annem rahmetli vehbi bey’e bir mektup yazmıştı. vehbi bey de anneme o bağ evinin renkli bir fotoğrafını yollamıştı….ayrıca ankara’da dedemin ailesi ve kardeşleri kendi paralarıyla bir (ermeni katolik) kilise inşa etmişlerdi ki, bu kilise de yakılmış…”

    bu satırlar, bugün müze olarak kullanılan çankaya köşkü’nün üzerine inşa edildiği mülkün sahibi kasapyan ailesinden edward j. çuhacı’ya ait. hatırlanacağı gibi, hürriyet ‘tarih’ yazarı soner yalçın, ‘çankaya köşkü’nün ilk sahibi ermeniydi” başlıklı sansasyonel haberinde (25 mart 2007) tarihi çarpıtarak köşkün zengin kuyumcu ev sahibi, savaş sırasında kenti terk ederken, bağevini de eşyalarıyla birlikte ankara’nın tanınmış ailelerinden bulgurluzadeler’e satmıştı” demiş, haberi düzeltmek için kendisine yukarıdaki mektubu gönderen edward j. çuhacı’nın mektubunu ise yayınlamamıştı. elbette daha garip olan, çankaya köşkü’nde oturan devlet ricalinden hiç ses çıkmamasıdır... "

    öyle elini kolunu sallayanın tapu kadastro arşivlerine girmesi milli güvenlik kurulu'nun tavsiyesi ile kısıtlanması kararı kalkana kadar su linkle idare edin:
    http://www.taraf.com.tr/detay.asp?yazar=12&yz=370

    "halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
    herşey naylondandı o kadar
    ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı"` : turgut uyar, geyikli gece`
  • 1930-32 yillari arasinda holzmeister tarafindan yapilmistir.
  • tarihi onemi olan kosk, akp sonrasi tekrar bir cumhurbaskaninin mekani olur diye dusunuyorum. sarayi da odtu'ye kampus diye verirler artik.
  • tayyip erdoğan atatürk orman çiftliği'ndeki yeni binaya taşınınca başbakanlık ve başbakan konutu olarak hizmet verecekmiş.

    haberin linki

    (bkz: yeni tc başbakanlık binası)
  • cumhurbaşkanlığı makamının adresi. şimdilik...

    cumhurbaşkanı erdoğan'ın son açıklamalarına göre artık cumhurbaşkanlığının yeni adresi atatürk orman çiftliğinde yaptırılan devasa saray olacakmış. ilgili haber için bkz;cumhurbaşkanlığı başbakanlığa

    aslında gelenekleri yıkmak gibi simgeleri değiştirmek ne kadar doğru bilinmez ancak türk siyasi geleneğinde değişiklik ve devinim her zaman var olmuştur;

    (bkz: edirne sarayı)
    (bkz: eski saray)
    (bkz: topkapı sarayı)
    (bkz: yıldız sarayı)
    (bkz: dolmabahçe sarayı)
    rejim değişikliği;
    (bkz: çankaya köşkü)

    ancak cumhuriyetin tepesiyle özdeş, atatürk'ten beri gelen bir geleneğin sonlanıyor olması, bir anlamda bir ekolün bile bile sonlandırılıyor olması doğru gelmiyor. bir beyaz saray'dan ya da kremlin'den ya da buckingham sarayı'ndan vazgeçiliyor mu? bu yönetim binaları ve kompleksleri anıldığı zaman hangi ülkeden bahsedildiğini anlarsınız. bu iş biraz da galatasaray lisesi, boğaziçi üniversitesi gibi kurumların başka mekanlara nakledildiğinde bedenen değişmesi, eski özelliğini yitirmesi gibi olur... eskisi gibi olmaz...

    çankaya köşkü çok bilinmiyor olabilir ancak yine de türkiye cumhuriyeti'ni simgeleyen sembol bir yapıdır. gücünüz, eskiden aldığınızı yücelterek devam ettirdiğinizde katlanır, yeni başlangıçlar eskiyi yeniden silmek olur. yeni cumhuriyetin kendini kanıtlamak için osmanlı mirasını ilk başta reddetmesine benzer bu iş... gerçi erdoğan'ın çok da şeyinde değil ya; (bkz: yeni türkiye) (bkz: yeni yeni türkiye) (bkz: eski türkiye) (bkz: ikinci cumhuriyet) (bkz: üçüncü cumhuriyet)`:?`... hayırlısı olsun...
hesabın var mı? giriş yap