• gunun birinde oylesine bozcaadaya gitmisken...ruzgar gulleriyle gunu batirmaya niyetliyken...yikik odalarindan birinde 4 tane lise arkadasiyla karsilasilan; bu tesaduf uzerine konusamayip sadece kahkaha atilan yer.
  • bütün yaz tatil yapan ve instagramda yaşayan üniversiteli veletler tarafından gün batımında içine sıçılan fenerdir.

    bunların çoğu 34 plakalı araç kullanır ve orada bile trafik keşmekeşi yaratırlar. adadan aldıkları şarapları sepete koyar ve yere kareli sofra bezi sererek fotoğraf çekinirler. burada check in yapmak onlar için bir statü meselesidir.

    her şeyin bokunu çıkartan bir topluma sahibiz. okumuşu, cahili, zengini ve fakiriyle toptan yozlaşmanın neticesiyle bozcaada'nın polente feneri'ne kadar da kaçsanız yüzleşmekten kurtulamıyorsunuz.
  • bir yanda rüzgargülleri bir yanda muazzam bir güzellikte batan güneş, yaninda şarabın ve sevdiklerin olduğunu düşün.. güneş hiç batmasın ve yaşadığın o an hiç bitmesin diyebileceğin yerleden biri.
  • bozcaadanın en uzak köşesinde olduğundandır "dünyanın ucundaki fener" diye bilinir.
    17 rüzgar pervanesiyle arkadaş tek başına yaşayıp gidiyor bu fener.filmlere,kliplere mekan oluyor.ancak artık oturulamayacak kadar ağır yaralı.ama deniz fenerlerine has o yaşlılık hissi yok onda.aksine hiç büyümemiş gibi,naif..

    denizden yüksekliği 32 metre.
    yapım yılı 1861
    15 deniz mili uzaklığa yayıyor ışığını.
  • bozcaadanin bati burnunda bulunan, en eski ve kibar deniz fenerinin ismi. bozcaada ruzgar enerji santralinin sinirlari icinde kaldigindan, ziyaret etmek icin ikna yetenegini devreye sokmak gerekiyor.
  • bozcaada da bulunan terk edilmis bir fenerdir. hemen yaninda on yedi adet ruzgar santrali vardir. adanin batisindadir. eger ponente feneri yazan yola saparsaniz toprak hatta kum bir yola girersiniz. bu yola girmeyip elektrik santrali yazan yere devam ederseniz ruzgar santrallerinin yanından fenere kadar asfalt bir yoldan rahatca gidibilir. fenerle elektrik santrallerinin yanyanaligi ilginc bir goruntu olusturmaktadir.
    fenerin dibinde catisi olmayan ici cop dolu uc dort odali yikilmis bir bina vardir. odalardan birindeki somine dikkat cekici hatta gulumseticidir. fener kulesine cikmak mumkun degildir, girisi asma kilitle kapatilmistir. fener binasinin onunde ise karaya oturmus hatta batmis durumda bir gemi bulunmaktadir ve bu gemi parcalanarak sokulmektedir. bozcaada ya gidip de gorulmeden donulmemesi gereken bir mekandir. hele gun batimini oradan izlemek* unutulmayacak bir ani olacaktir.
  • bozcaadanın popülerleşmesi yüzünden artık burda gün batımı 1000 kadar insan oluyor. tüm sahil şeridi sandalye dolu.

    tam ünili ergen ortamı var.

    ancak görsel güzelliği gerçekten tarifsiz. ölü sezonda hafta içi bi akşam gidip orda tek başıma saatler geçirmek isterim ki bi gün mutlaka yapacağım.
  • az önce burada gün batımını izlemeye giden 28 yaşındaki genç bir kızın uçurumdan düşüp öldüğünü öğrendim, içim cız etti. gerçekten seyri güzel bir yer ama ne bir korkuluk ne de bir ışık var, dikkat edin izlediğin son gün batımı olmasın.
  • dört tarafı mutlulukla çevrili diyarın` :bozcaada` en çok özlediğim kısmıdır polente..

    gün batacak birazdan. kızıla bürünecek gök.
    ve ben elimde şarap, başım dumanlı, gözlerimde belli belirsiz bir hüzünle hatırlayacağım orayı. her akşamüstü ibadet misali yaptığım gibi..

    şimdi bahar gelmiştir ada'ma.

    ...kim bilir, lodos bile uğramaz olmuştur belki bu hayal ülkesine.
    gemiler, köpükleri geride bırakarak getiriyordur şen yolcularını bu boz tepeye. ve en güzel "aşk"ları yaşatıyordur bozcaada kimbilir kimlere..

    kim bilebilir?

    pencerelerden sarkan sardunyaları, üzüm bağlarını, göğü beyaza boyayan yel değirmenlerini, polente'nin mavi renkli tahta masasının mavi renkli iskemlesinde yudumladığım içkimi ve doyamadığım sohbetleri hatırladıkça "hayat" denen kavram daha da bir netleşiyor kafamda.
    adeta anlam kazanıyor bu beş harften ibaret, lakin manası epey büyük olan kelime..

    yoksa, yemin bile edebileceğim "aslında" yaşamıyor olduğuma...
  • gidecekseniz her akşam altı yedi gibi rıhtım tarafında servisleri kullanarak gidin.

    arabanız konusunda hassassanız, tavsiye etmem. yol bitip de tabelaların ordan döndüğünüzde pek de hoş olmayan, süspansiyonuna kuvvet tarzı bir düzlük karşılıyor sizi; o yola asfalt dökemiyorlarmış çünkü ağaçların kökleri yola kadar sarmış.

    servisle giderseniz, değer.
hesabın var mı? giriş yap