• tüm kütüphaneler gibi, kendine has bir sistemi vardır.
    nadir eserler, gazeteler vs için fotokopi alamıyorsunuz, bunları cd ortamında alabiliyorsunuz. eğer bir okuyucu bir derginin tüm sayılarını almışsa bunları elbette bilgisayarda saklıyorlar. bir de zaten kendileri de bir ekip kurmuşlar ellerindekileri dijital ortama aktarmak için.
    sorun şurada:
    ellerinde mebzul miktarda bu tür malzeme olmasına karşın siz gidip bunun listesini istediğinizde verdikleri cevap şu:
    -yok liste miste, sen söyle ne istediğini, ben sana var mı yok mu söyleyeyim.

    atatürk kitaplığı'na davet ediyorum okuyucuları. kütüphanenin bilgisayarlarından nelerin dijital ortamda olduğunu görmekle kalmıyorsunuz, içeriklerine de ulaşabiliyorsunuz. eğer cd ortamında almak isterseniz de bir form doldurarak bunu yapabiliyorsunuz. fakat buradaki sorun da eğer gazeteleri elden taramak isterseniz gereksiz bir asansör prosedürü yüzünden gazeteye kırk dakika sonra ulaşabilmeniz. beyazıt'ta ise önünüzdeki tek engel, kütüphane görevlisinin o gün canının sıkkın olup da işi ağırdan alması, yoksa beş dakikada bile elinize geçebiliyor gazete.
  • "türkiye'nin ilk devlet kütüphanesi 125 yaşında"

    http://www.radikal.com.tr/…12.11.2009&categoryid=82
  • süreli yayınlar bölümü kafa dinlemek için idealdir
    (arızalı bir okuyucu veya kütüphaneci yoksa tabii)

    ayrıca tertemiz tuvaletleri ile de örnek bir kütüphanedir
    gazeteleri/dergileri çektikleri makineyi de değiştirmişler
    şimdi geniş açı objektife sahip bir makineleri var
    ve bütün çekimlerde gazeteler/dergiler tombiş çıkıyor...

    çalışanlar genellikle bulmaca çözer,
    kimi öf puf demeden işini yapar
    kimi de biri gelmese de rahat etsem bakışlarıyla oturur

    fakat bu büyük kütüphanenin çalışan sayısı azdır hakikaten
    imkanları da çok sınırlıdır, ödenekleri yoktur, tepeden gelen
    saçma sapan kararları uygulamak zorundadırlar filan
    buna rağmen kütüphanenin gün geçtikçe daha iyiye doğru,
    daha güzele doğru gittiğini görmek de mümkündür.

    güvenlik önemli bir sorundu mesela bu çözülmüş
    fotokopi bir dert idi, bu da biraz tuzlu da olsa çözülmüştür
    (sayfa başına 25 kuruş, eski türkçe yayınlar için 37,5 kuruş)
    bunlara benzer türlü türlü değişiklikler var.

    fakat yine de bir derleme kütüphanesi olarak çok zayıftır.
  • bu kütüphaneden keyif almak isteyen kişilerin buraya en az iki gün gidip oradaki o suratsız zannedilen görevlilerle azıcık diyalog kurması, bir iki defa önünde oturup çay-sigara içmesi gerekiyor olabilir.

    sistemi biraz acayip ve ağırdır ama kesinlikle kendine has sihri olan bir yerdir. kocaman ve masalar yüzünden labirente dönmüş süreli yayınlar odasında eski gazete arşivlerini kurcalarken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız bile.
  • 3 ekim'den ocak 2012'ye kadar kapalı kalacak kütüphanedir.
    kaynak: kütüphanenin internet sitesi.
  • istediğim kitapları, sadece bu kütüphanenin katalog aramasından bulmuşken, 31 ocak 2012'ye kadar kapalı olduğunu bildiren duyuruyu gördüm. böyle şansın içine sıçayım demek istiyorum. ağlamak istiyorum şu an.

    (bkz: restorasyon dolayısıyla kapalıyız)
  • açılacak mı yoksa açıldı da yarım mı açıldı bilinmeyen fakat açılsa ne güzel olacak kütüphane. konuyla ilgili araştırmacı blog faaliyeti için buraya buyrun.
  • buraya tuhaf bir vefa ile bağlıyım. bütün eksiklerine rağmen buranın eski havasını, yüksek tavanlarını, her zaman serin halini (yazın güzel bu tabii) severim.

    gelgelelim, uzun süren tadilat sonrasında:
    - bütün salonların yerleri değişmiş. ama sandalyeler hâlâ nuh nebiden kalma.
    - salonlara güvenlik kameraları yerleştirilmiş ki bence geç bile kalınmış bir uygulama idi.
    - okuyucuya ayrılan alanlar azalmış. ikinci katta eskiden yeni harfli sürelilere bakılan salon "teknik hizmetler" gibi bir şey olmuş misal. gerçi giriş kata da sıralar konulmuş önceden kitap fişi dolaplarının olduğu yere.
    - sene olmuş... hâlâ çay/ kahve hizmeti bulunmayan tek kütüphanedir sanırım. mütevazı bir çay ocağı önünde ayakta içmeye de razıyız halbuki. içecek sokmak yasak, anlıyorum bunu ama çay bana!*
    - kapıya turnike koymuşlar, fakat bir barkod sistemi yapmamışlar. hâlâ kendi kitabınızı (legal yoldan) içeri sokamıyorsunuz, yasak. nitekim basılı kataloglar gibi elzem materyallerimi bile gürültü patırtı kaç kere içeri soktuğumu bilirim. adı üstünde katalog, yani ona bakarak buluyorsun kitapları/ dergileri.
    - duvarlardaki meşhur tabloların reprodüksiyonları da güzellik katmış.
    - en beğendiğim şey, asansör oldu. çık çık bitmiyordu o merdivenler.
  • okul zamanlarında ders çalışmak için gittiğim güzel kütüphane.
  • üniversite hocalarına sesleniyorum, lütfen bitirme tezleri için lisans öğrencilerinizi buraya yollamayın.
    gönülsüz geldikleri her hallerinden belli.
    yollayacaksanız da kütüphane adabını öğretin, yalvarıyorum.

    yanımda oturan arkadaşlarına yaklaşıp "sandalye yok," gibi enteresan bir beyanat sonrasında (salon içinde takriben on beş boş sandalye vardı) tam yanıma, masaya oturup neticesini elimdeki gazeteye dayayan ve sonra yine o gazete cildine bakıp "oo ben bunlarla mı uğraşacam," diyerek kendi alanını genişletmeye çalışan genç arkadaşım, sana da sesleniyorum!
    anladım, çalışkan bir kız öğrenci bulmuşsun, ödevini ona yaptırıyorsun.
    o zaman gelme! gelllme!
    git dışarıda konuş, gez, toz.
    tepemde konuşma!
    cildi indiriyordum kafana.

    kıssadan hisse:
    bünyesinde çay tüketimine yönelik bir çalışma yapılmazsa toplumsal barışa halel gelmesine sebep olacak kütüphanedir.
hesabın var mı? giriş yap