• çalışanlarının kızılcık sopası ve falaka ile tanıştırılması gereken "kütüphane"

    parabellum: ben cumhuriyet'in 1931 senesini alabilir miyim?
    eleman 1: form doldurdunuz mu?
    para: evet buyrun.
    eleman 1:tamam ben arkadaşa iletirim, gelir birazdan.

    10 dakika sonra:
    para: pardon ben cumhuriyet'in 1931 senesini istemiştim.
    eleman 1: siz daha önce gelmiş miydiniz?
    para: e on dakika önce form verdim.
    eleman 1: hah tamam arkadaşa haber vereyim.

    10 dakika sonra arkadaş *depoya gider. parabellum heves ve heyecan dolu gözlerle bekleyiş içerisindedir. beş dakika sonra eleman iki depodan çıkar. elleri boştur. götüyle itina ile ısıttığı sandalyesine tekrar yerleşir.

    parabellum: ya ben 1931 senesi?
    eleman bir: tamam ben arkadaşa söyledim getirecek şimdi.
    para: e iyi bari.

    on dakika sonra üçüncü bir eleman sahnede yerini alır.
    parabellum mevzui bahs şahsa yaklaşır.
    para: pardon ben cumhuriyet 1931 senesini istemiştim ama...
    eleman üç: e ama bizim haberimiz yok ki!
    eleman bir*: al al istek formu burada!

    (bkz: ya sabir)

    (bkz: #8781642)
  • üniversite hocalarına sesleniyorum, lütfen bitirme tezleri için lisans öğrencilerinizi buraya yollamayın.
    gönülsüz geldikleri her hallerinden belli.
    yollayacaksanız da kütüphane adabını öğretin, yalvarıyorum.

    yanımda oturan arkadaşlarına yaklaşıp "sandalye yok," gibi enteresan bir beyanat sonrasında (salon içinde takriben on beş boş sandalye vardı) tam yanıma, masaya oturup neticesini elimdeki gazeteye dayayan ve sonra yine o gazete cildine bakıp "oo ben bunlarla mı uğraşacam," diyerek kendi alanını genişletmeye çalışan genç arkadaşım, sana da sesleniyorum!
    anladım, çalışkan bir kız öğrenci bulmuşsun, ödevini ona yaptırıyorsun.
    o zaman gelme! gelllme!
    git dışarıda konuş, gez, toz.
    tepemde konuşma!
    cildi indiriyordum kafana.

    kıssadan hisse:
    bünyesinde çay tüketimine yönelik bir çalışma yapılmazsa toplumsal barışa halel gelmesine sebep olacak kütüphanedir.
  • bugün nihayet kavuşabildiğim kütüphane. yüksek lisans tezim için gerekli birtakım gazete koleksiyonları için kullanacaktım, fırsat olmadı ve kullanamadım. tez bitti, mezun olduk, ancak bakabiliyorum kaynaklara. ama bir süre müdavimi olacağım kesin. ufukta araştırmalar görünüyor çünkü. aslında hiç kaybolmuyorlar ya, neyse. ilk izlenimlerimden bahseyim hemen de çok subjektif olmasın entry. öncelikle görevli arkadaşlardan son derece memnun kaldığımı söylemem gerekiyor. kütüphanecilerdeki o a priori asık suratlılık ve yardım etmemek için elinden geleni yapma eğilimi burada yoktu. son derece güler yüzlüydü arkadaşlar ve gerçekten yardımcı oldular, yani ne istesem 5-10 dakikaya önüme geldi. çok mutlu oldum doğrusu. özellikle gazete ve dergi arşivi adeta bir maden. ne ararsanız bulunuyor. onun dışında bir de eleştiri yapayım. mesela zafer gazetesini kullanıyorken bir şey dikkatimi çekti. bir kere bu gazetenin birinci sayısı ciltte yoktu. ikinci sayıdan başlıyor. yırtık sayfanın geride bıraktığı izlerden anlaşılıyor ki bu birinci sayı burada varmış. ya koparılmış ya başka bir nedenle şu an yok. yine sayfaları çevidikçe bazı sayfaların yırtılmış olduğu vs görülüyor. bu çok normal. zira o kadar insan bunları kullanıyor. ama bu konuda bir tedbir alınmıyor mu, bunu merak etmekteyim. yani bunlar yıpranıyor, paramparça oluyor. insanların mutlaka bunlara dokunması şart mı? mikrofilm olur, dijital ortama aktarma olur, başka bir yöntem olamaz mı? tamam gazete, öyle nadir bir eser değil dersiniz. kabul ama orada nadir olduğuna hiç şüphe olmayan yayınlar da var, katalogdan baktım. her ne olursa olsun, biraz daha dikkat etmek gerek.
  • ders çalışmak için gelmek isteyenlere;

    atatürk kitaplığından daha sessiz, hatta gördüğüm en sessiz kütüphane diyebilirim

    çoğunluk üniversiteye hazırlık öğrencilerinden oluşuyor

    grup çalışma şansınız yok

    içeride otomatlar var ve içeride yiyip içebiliyorsunuz

    masalar çok geniş sandalyeler de fena değil, atatürk kitaplığındaki rahatlık yok

    internet yok

    vezneciler durağından yürüme mesafesi 10dk, yağmurlu ve karlı havalarda işkenceye dönüyor

    çantanızı dolaba bırakıp öyle giriyorsunuz, eşyalarınız yerlerde sürünmüyor, içeride de mont için askılıklar bulunmakta

    bir kere çıkarsanız tekrar aynı yere oturma şansınız yok, yani sigara içmeye çıkarsanız tekrar numara almanız gerekir

    öğlen vakti sıra beklemek zorunda kalabilirsiniz, özellikle hafta sonu

    edit: dışarıda küçük kantin ve bahçesi bulunduğu yeni gördüm, orada rahatlıkla sigara içebilir ve yemek yenilebilir.
  • buraya tuhaf bir vefa ile bağlıyım. bütün eksiklerine rağmen buranın eski havasını, yüksek tavanlarını, her zaman serin halini (yazın güzel bu tabii) severim.

    gelgelelim, uzun süren tadilat sonrasında:
    - bütün salonların yerleri değişmiş. ama sandalyeler hâlâ nuh nebiden kalma.
    - salonlara güvenlik kameraları yerleştirilmiş ki bence geç bile kalınmış bir uygulama idi.
    - okuyucuya ayrılan alanlar azalmış. ikinci katta eskiden yeni harfli sürelilere bakılan salon "teknik hizmetler" gibi bir şey olmuş misal. gerçi giriş kata da sıralar konulmuş önceden kitap fişi dolaplarının olduğu yere.
    - sene olmuş... hâlâ çay/ kahve hizmeti bulunmayan tek kütüphanedir sanırım. mütevazı bir çay ocağı önünde ayakta içmeye de razıyız halbuki. içecek sokmak yasak, anlıyorum bunu ama çay bana!*
    - kapıya turnike koymuşlar, fakat bir barkod sistemi yapmamışlar. hâlâ kendi kitabınızı (legal yoldan) içeri sokamıyorsunuz, yasak. nitekim basılı kataloglar gibi elzem materyallerimi bile gürültü patırtı kaç kere içeri soktuğumu bilirim. adı üstünde katalog, yani ona bakarak buluyorsun kitapları/ dergileri.
    - duvarlardaki meşhur tabloların reprodüksiyonları da güzellik katmış.
    - en beğendiğim şey, asansör oldu. çık çık bitmiyordu o merdivenler.
  • süreli yayınlar bölümü kafa dinlemek için idealdir
    (arızalı bir okuyucu veya kütüphaneci yoksa tabii)

    ayrıca tertemiz tuvaletleri ile de örnek bir kütüphanedir
    gazeteleri/dergileri çektikleri makineyi de değiştirmişler
    şimdi geniş açı objektife sahip bir makineleri var
    ve bütün çekimlerde gazeteler/dergiler tombiş çıkıyor...

    çalışanlar genellikle bulmaca çözer,
    kimi öf puf demeden işini yapar
    kimi de biri gelmese de rahat etsem bakışlarıyla oturur

    fakat bu büyük kütüphanenin çalışan sayısı azdır hakikaten
    imkanları da çok sınırlıdır, ödenekleri yoktur, tepeden gelen
    saçma sapan kararları uygulamak zorundadırlar filan
    buna rağmen kütüphanenin gün geçtikçe daha iyiye doğru,
    daha güzele doğru gittiğini görmek de mümkündür.

    güvenlik önemli bir sorundu mesela bu çözülmüş
    fotokopi bir dert idi, bu da biraz tuzlu da olsa çözülmüştür
    (sayfa başına 25 kuruş, eski türkçe yayınlar için 37,5 kuruş)
    bunlara benzer türlü türlü değişiklikler var.

    fakat yine de bir derleme kütüphanesi olarak çok zayıftır.
  • turan emeksiz sokak. no:2-4 eminönü/istanbul adresinde bulunan, telefonu 0212 522 31 67, faksı ise 5261133 olan kütüphane.
  • bünyesinde görme engelliler için kitap okuma ünitesini de bulunduran kütüphanedir.haftaiçi saat 17:00'a kadar açık olan bu birimde görme engelliler için sesli okuma yapılmakta.
    önerilen kitapların içinden birini seçerek, dilediğiniz zaman gelip, okuma odasında 20 dk. sesli kitap okuyorsunuz, bu işlem, aldığınız kitabı bitirene kadar uygun gördüğünüz gün ve saatler içinde devam ediyor.alınan kitabın aynı kişi tarafından okunup,bitirilmesi ise dinleyen açısından çok önemli.bunun için bir spiker diksiyonuna filan sahip olmaya gerek yok.zaten okumada yapılan hatalar bengü hanım tarafından bir program vasıtasıyla ve hata yapılan yeri tekrar okumak suretiyle anında kurtarılıyor.

    bilgi için;

    0212 522 31 67 - 126'yı tuşlayıp sorularınızı bengü hanım'a yönlendirebilirsiniz.
  • epeydir içinde birtakım tadilat yapılıyor, bitmedi henüz.
    - kim bilir kaç öğrenciyi profesörlükten emekli etmiş eski koltuklar değişmiş, fakat yenileri eskisini aratıyor. arkası kısacık ve kolçaklanacakken yarı yolda vazgeçmiş bu suni deri koltuklara, boylu ve kalıplı insanlar nasıl sığacak meraktayım. madem değişecekti, ortopedik, hava alabilen [atatürk kitaplığı süreli katındaki gibi] bir model seçilmeliydi. terletiyor, yarım saatte yapışıyor insan resmen. bu konuda üç saat konuşabilirim susmadan. neyse.
    - içeri hâlâ kitap sokamıyor, içeriden kitap çıkartamıyorsunuz. atatürk kitaplığı ve benzerlerindeki gibi bir barkod sistemi kursalardı da rahat etseydik. tabii bunun için kütüphanedeki bütün materyalin sisteme tanıtılması gerek ki, asıl sorun bu sanırım.
    - prizler hala yetersiz. duvara yakın şanslı masalar kapılmışsa cambazlık başlar. masa altlarına uzatma çekilse ona da razıyız.
    - hâlâ çay içilebilecek bir alan düşünülmemiş, bunun altını çiziyorum: bir kahve otomatı bari.
    - kütüphanede yere laminat parke döşemek pek pratik olmasa gerek, ne kadar sessiz yürürsen yürü, o ses çıkacak.
    gibi.
  • yeni okuyucu salonuyla göz dolduran kütüphane.
    evvelce imaret olarak kullanılan salon güzelce modernize edilmiş. çalışma masa ve sandalyeleri, ışıklandırma, yere gizlenen prizler gayet hoş olmuş (tabii masa kenarlarında konuşlanmış prizlerden başka orta kısımlarda da fazladan birkaç priz fena olmazdı). şimdilik serin, kışın bakalım yeterince ısıtılabilecek mi. zamanla içerdeki "yeni/inşaat/nem" kokusu da kaybolacaktır sanırım, iyi bir havalandırma tertibatı düşünülmüştür muhakkak.

    aklıma takılan bir şey var: zaten yıpranmış olan koca gazete ciltleri okuma salonundan dışarda bulunan kitap istek bankosuna taşınırken daha fazla yıpranmayacak mı? belki gazete taşırken hem okuyucuya kolaylık sağlayacak hem de materyalin zedelenmesini önleyecek bir taşıma düzeneği geliştirilebilir.
    .
    hâlâ çay-kahve yok ama.
hesabın var mı? giriş yap