• şimdi bu lafı başkası söylese haklı derim, neden kendi beraberliğimize seviniyoruz ki derim bir galatasaray'lı olarak. ama henüz 4 ay önce bursaspor-beşiktaş'ın -o da sözde- beraberliğine 50.000 kişi olarak hem de aynı statta sevinenler fenerbahçeliler değil miydi? işte bu yüzden, sırf bu yüzden bu başlığı yazma hakkı beşiktaşlılardadır, trabzonsporlulardadır, adıyamansporlulardadır, ama asla ve asla fenerbahçelilerde değildir. adama "bi dön kendine bak lan" derler,..
  • takımının gole giden damarları kangren olmuşsa, aort damarı (arda-kewell-baros) by-pass'a alınmışsa, ciddi anlamda kan değişikliği yapılmışsa (rijkaard-hagi), şansının bir türlü tutmadığı, ülke içindeki en ciddi rakibinle 10 yıldır puan alamadığın bir deplasmana çıkmışsan ve rakibin hiç olmadığı kadar favori ve takımın da hiç olmadığı kadar kötüyse maç öncesinde; çok karakterli bir oyundan sonra berabere kalmış olmaya, sırf bu karakterin yoğun etkisiyle, deliler gibi sevinebilirsin. bunun eziklikle bir ilgisini göremiyorum. varoluşları ezmek ya da ezilmek ile ilintili böceklerin dar bakış açısına sahip olmadığımdan olabilir.
  • maçın devre arasında fenerbahçe forması giyerek dua eden eziklerde galatasaray taraftarı idi(!!!!!!!!!!)
  • (bkz: angry birds)
  • tarihler 15 şubat 1998’i gösteriyordu. galatasaray, o hafta fenerbahçe’yi yenmesi halinde liderlik koltuğuna oturacaktı ve bundan dolayı da faruk süren “20:45’de lideriz” diye açıklama yapmıştı. bu açıklama ortalığı ciddi şekilde germiş, fenerbahçe camiası da bu lafı yedirmek için ciddi şekilde hırslanmıştı. yanlış hatırlamıyorsam ümit davala antep maçında aldığı inanılmaz darbeyle sakatlandıktan sonra ilk kez ali sami yen’e gelip maçı izlemişti. çünkü galatasaraylı futbolcular attıkları her golde formalarının altında “senin için ümit” yazılı tişörtlerini göstermişlerdi. her neyse, maça gelirsek fenerbahçe 1-0 öne geçmiş, ondan sonra da devre bitmeden penaltıdan hagi ardından ikinci yarıda da küçük hakan’ın golleriyle 2-1 öne geçmiştik. tek kale oynuyorduk, her an 3. gol bekleniyordu. fakat olmadı ve bir karambolde maçın bitmesine birkaç dakika kala boliç’in golüyle fenerbahçe beraberliği yakalamıştı. muhtemelen fenerbahçe yarın bir gün uefa şampiyonu falan olsa, en fazla o kadar sevinebilirdi bir gole. yedek kulübesi çıldırmış, sahadaki bütün futbolcular formaları çıkarmış, kocaman bir yumak yapmıştı fenerbahçe camiası. ardından maçın bitmesiyle de bütün futbolcular taraftarlarına koşmuş ve çılgınca bağırıp çağırmışlar, bir sürü tezahüratı taraftarlarıyla birlikte söylemişlerdi. hatta ve hatta yine yanlış hatırlamıyorsam bir sonraki maçta fenerbahçe stadı’nda 20:45 diye pankart açılmıştı.

    gelelim bugüne; maça gitmeyi kıl payı sinemaya gitmeye tercih etmiş 50.000, hadi o kadar acımasız olmayalım, 40.000 seyirci 10.000 taraftarıyla kadıköy’ü doldurmuştu fenerbahçeliler. yıllardır tek bir şey söylüyoruz, orada fenerbahçe’nin çok sesinin çıkmasının tek nedeni erken gelen goller ve galatasaray’ın oyundan kopmasıdır. fenerbahçeliler 2-0 gerideyken 2-1 yapınca çıtlarını çıkartamayan, ölümü bekler gibi kaderine razı insan topluluğuna dönüşüyordu. bunun nedenlerini fenerbahçeli gerçek taraftarlar zaten açıklarlar, onlar biliyor tribünlerin hallerinin içler acısı olduklarını. benim sözüm bu fenerbahçeliliğini reklam malzemesi yapan “cadde çocukları”na.

    bunlar facebook’ta videolar resimler paylaşır, forumlara “cincon, 6alatasaray” yazar, hayatlarında bir kere ali sami yen’e gelmişlikleri yoktur, zengin olduklarından kombine biletleri ve fenerli kız arkadaşları vardır ve senede 10 tane maça ya gelir ya gelmezler. aslında bunlar bizim muhatap alacağımız fenerliler değildir ancak bilmeleri gerek, birilerinin anlatmaları gerek gerçekleri.

    yazının girişinde değindiğim gibi, beraberliğe sevinme olayının en abartılmış hali bir galatasaray-fenerbahçe maçında, ligin 22. haftasında yapılmıştır. bugün “ezikler, puan aldılar seviniyorlar” diyen güruha sesleniyorum, takımınızın tarihinden, geçmişinden bihaber, sadece paylaşılan videolar kadar fenerli, gösteriş için durup dururken formayla gezen tiplersiniz.

    biz galatasaraylılar, beraberliğe sevinmedik. beraberlikten memnun olmuş olabiliriz, keza 10 senedir yenildiğin bir takıma yenilmemek başlı başına bir memnun olma durumu olabilir. ancak ve ancak sevincimizin skorla bir ilgisi yoktur. nasıl ki 2-1 yenildiğimiz maçtan sonra da üçlü çektirdiysek, dün de kazayla bir gol yiyip kaybetmiş olsak bile yine o üçlüyü çektirecektik sabri’ye. bunun sebebi de çok basit; taraftarıyla birlikte omuz omuza savaşan galatasaray’ı özlemiştik. her topa basan, toptan ve sorumluluktan kaçmayan, üstün oynayan ve daha fazla gol kaçıran takımımızı sürekli bağırarak ve tabiri caizse fenerbahçeli taraftarların çıtını çıkartmayarak destekledik. sırf bunun için duyduğumuz huzur ve mutluluk sayesinde bugün bütün galatasaraylıların yüzü gülüyor. başımızdaki o adam bile her şeyin üstüne mutlu olma sebebiyken, siz kimsiniz de utanmadan “beraberliğe seviniyorsunuz” diyebiliyorsunuz? bütün medya seferber olmuş, skor tahminleri 3-0’dan başlarken, iddaa görülmemiş bir oran verirken herkese tokat gibi çarpan galatasaray takımının oyunu ve taraftarının inanmışlığına sevinmişsek size ne?

    eğer dün beraberliğe sevinen insanları merak ediyorsanız, maçın son dakikasında emre çolak korner atarken bildiği bilmediği bütün duaları okuyan, parmaklarını yemekten tırnakları yok olan ve bütün maç sadece anonsçunun 84. dakikada söylediği “haydi fener haydi fener haydi” tezahüratının iki “haydi”sine katılarak sesini çıkartan renkdaşlarınıza, arkadaşlarınıza sorun. onlar dün akşam en çok sevinenlerdendi.
  • valla niye ezikmiş ben onu anlamadım. fener'in 20 yıl önceki haline benzer bir durumu, üstelik de bir ara böyle kol boyu fener'i geçmişken yaşadılar. sirk gibi bi şey oldu. futbolcular rijkaard gibi bi teknnik direktörün altını oydu, bi hafta önce "rijkaard'la 2 yıllık daha mukavele yapmak istiyoz" diyen yönetimi adamı daha ligin başında kovmaktan beter etti, yerine birini bulamadıkları için kafası kesilmiş tavuk gibi sağa sola koşuşup yenisini aradılar, eski efsanevi teknik direktörleri bu acemileri oyaladı sonra nah çekti. e zaten 10 senedir de habire yenildikleri bir deplasmana çıkıyorlardı. maçtan önceki salak saçma beklentinin aksine takır takır oynadılar, seneler sonra hem de böyle rezil bir durumda puan aldılar. sevinecekler tabi. niye sevinmesinler veya ezik olsunlar. aynısı bize olsa ağıt mı yakacaktık mınakoyim?
  • beraberlikten çok, canla başla edilen mücadeleye ve takım ruhuna sevinen taraftardır.

    (bkz: 2 ekim 2013 juventus galatasaray maçı)
  • bir tarafta, sezon başında adını bile hatırlayamadığım sıradan bir avrupa takımına elenerek uefa kupasından elenen, sezonun ilk 8 haftasında 4 yenilgi alan, derbiden 2 gün önce teknik direktörü değişen, yönetime ve bazı futbolculara güvenin kalmadığı, maça en önemli 3 oyuncusundan yoksun çıkan ve buna rağmen canla başla mücadele ederek, üstelik de 11 yıldır şansının tutmadığı kadıköy'de aldığı 1 puana sevinen galatasaray taraftarı...
    diğer tarafta ezeli rakibinin bu talihsiz durumuna bakarak, maçtan önce "kaç fark atarız acaba?", "niang gol atıp, gerçek fenerli olacak.", "çok atmasalar bari bizimkiler. ehe ehe." diye efelik taslayıp, maç arasında işlerin iyi gitmediğini anlayıp dua eden, maç sonunda her zaman yaptıkları gibi, istediği sonucu alamayınca rakip takım futbolcusunu ve hakemi suçlayıp, hedef şaşırtmaya çalışan fenerbahçe taraftarı...
    şimdi tekrar bakın bakalım, ezik olan taraftar hangisiymiş?
    ancak bu tarz konuşmalara artık hiç şaşırmıyorum. maçı izlerken, galip gelemeyen fenerbahçe taraftarının mutlaka birilerine çamur atarak, maçtan önceki cümlelerini unutturmaya çalışacaklarından emindim. başkanının bile, fenerbahçe'nin şampiyon olamadığı sezonlarda, şampiyon olan takımı kutlamak yerine, hedef şaşırtmak için "istifa edeceğim lan ben. herkes bana dikkat etsin. siktir edin şampiyon olan takımı." triplerine girdiği bir kulübün taraftarından da başka türlü bir davranış beklememek gerekir aslında.
hesabın var mı? giriş yap