hesabın var mı? giriş yap

  • bir noktayı kaçırmışsınız. adam içerideyken de mesleğimi sürdürebilirim, 300 kişiye istihdam yaratmaya (!) devam edebilirim demiş. içeriden de senaryolara, kitaplara devam edecek yani.
    yazar değil başka bir meslek grubundan olsa mesleki açıdan aynı söylemlerde bulunabilir miydi? hayır.

  • kadınlar genelde kendilerini aldatan adamı değil de evli erkeklerle ilişkiye giren kadınları suçlamaya kalkarlar.

    halbuki eşine bağlılık için yemin etmiş olan adamdır, karısı varken ona yalan söyleyip başkasıyla beraber olan da adamdır. başlığımıza konu olan kadınların ise beraber olduğu adamın karısına karşı bir sorumluluğu, onun kocasına dokunmama gibi bir yemini falan yoktur.
    ama sanki adam evinde televizyon izlerken yabancı bir kadın onu kaçırıp tecavüz etmiş gibi bir yaklaşımla "hayatına sızarlar adamın, yuvasını yıkarlar, çocuklarını ağlatırlar" demek saçmalıktır kanımca. adam bunları önemsememiş, yuvam ne olacak, karım ne yapacak, çocuklarım dengesiz olacak mı diye düşünmemiş bizse hala adamı değil de başkasını mı suçlamaya çalışıyoruz?

    (devasa parantez: aslında burada bahsettiğim kadın veya erkek olmakla ilgili değil, aldatılan tarafın genelde partnerini değil de onun beraber olduğu insanı suçlama eğilimi. yani evli bir insanla ilişkiye girenin bir kadın veya bir erkek olması yukarıda saydıklarımı değiştirmez)

  • semavi dinlerin anlattığı hikayelere göre iblis, allah'ın ademi herhangi bir açıklama yapmadan yaratmasına içerleyip, ona secde etmeyerek dik duruş sergilediği için makamdan kovulmuş. makamdaki diğer melekler:

    ''aman iblisciğim, ne yapıyorsun? kendine gel'' diyerek arabuluculuk etmeye çalışsa da iblis geri dönmemiş yolundan:

    ''kardeşim, biz zaten gerekli donanıma sahip değil miyiz? bir de bizden alt kapasitede yeni bir mahluk çıkarıp ona biat etmemiz niye isteniyor?'' diye çıkışınca melekler de: ''doğru lan'' deyip allah'a ufaktan itiraz sesi yükseltirler: ''yeryüzünde kan döküp, bozgunculuk yapacak birilerini mi yaratıyorsun?'' (bakara 30.)

    allah yine açıklama yapmaz: ''siz bilmezsiniz, ben bilirim.''

    melekler sus pus...ama bu sayede ödüllerini alırlar, konumlarını korurlar.

    iblis ise bu durumu kabullenmeyen tek varlık olarak pılısını pırtısını toplayıp kendi yoluna gider. dik duruşunun bedelini, allah makamındaki ayrıcalıklı konumunu bırakarak öder. kimse de ''helal olsun be, adamın bir duruşu var. sorguluyor en azından'' deyip tebrik etmez, tam üstüne ''lanet olsun iblise, o şerefsizin önde gidenidir'' diye arkasından konuşulur.

    sorgulamanın, onurlu olup dik durmanın bedeli şeytan olmakmış meğer. dinler de bunu marifet gibi anlatıp durmuş binlerce yıldır.

  • iddiaları vs biraz geç de olsa izledim.

    arada ben de her normal insanın yapması gerektiği gibi kendi yazdığından şüphelenen, arada "belki de ben yanlış biliyorumdur" diyen biriyim. kendimi yanlış bulduğum gidip düzelttiğim vakidir.

    ama okullarda cüzdanından atatürk resmi düştüğü için 15 yaşındaki çocuğa mobbing uygulayan "abiler" beni hedef almaya başladıysa herhalde doğru yoldayım diyorum.

    siyasi partilerle benim pek bir işim olmaz. benim şahsi önderim mustafa fehmi kubilay'dır. tarikatlara, irticaya, yobazlara ve bunların şakşakçılarına bir gıdım yol vereceğine dik durup başını vermeyi tercih etmiş olan subaydır. bu ülkenin kurtuluşuna giden ve artık unutulmakta olan o yol kubilay gibi insanların başları ile döşelidir.

    o yolda benimkinin de olmasından şahsen gurur duyarım.

    kendimi savunmayacağım. benim yazdıklarım ortadadır. zaten sayı olarak çok da fazla bir yazı yok, isteyen gider okur ve ne anladıysanız odur.

  • vatandaş olsa soğuk su içerdi üstüne. savcının şikayeti üzerine dolandırıcıların anında yakalanıp paranın kurtarılması şaşırtıcı. demek ki polis istediğinde hemen yakalayabiliyormuş bu adamları.

  • bir kız olarak konuşuyorum, bırakın bu işleri.
    şimdi siz en güzel taktiği alıp hatasız uygulasanız bile, o gün kızın pms'sine mi denk geldiniz mesela, yalan olur o taktik.

    - gözlerin bir içim su...
    - dudaklarım çirkin mi yani, bunu mu demek istiyorsun, ühürümühürü...

    tam kızı yalnız yakaladın, vereceksin romantizmi. ister misin kız o gün o şıllık selin'le kavga etmiş ve içindeki yelloz kezban hortlamış olsun?

    - gözlerin bir içim su...
    - o şırfıntının gözünü gözünü oyarım ben!

    ya da sevgilisinden yeni ayrılmıştır, erkeklere öfke doludur...

    - gözlerin bir içim su...
    - skerim gözünü, hepiniz aynısınız, vermiyorum lan!

    siz bırakın bu taktikleri. gelişine takılın. denk geleceği varsa gelsin.

    - naber?
    - iyidir senden?
    - benden de iyidir. n'apıyosun akşam?
    - hiiç.
    - gelsene.
    - olur.

    oluyor.

  • kağıt paranın yaygın kullanımı çok eski değildir. çok değil 200-300 yıl önce kağıt para yerine altın gibi değerli madenlerden yapılmış madeni paralar kullanılıyordu. dolayısıyla kimin daha çok altını varsa o daha fazla para basabiliyordu. devletin kasasında altın azalırsa, ya yeni madeni para çıkartılamıyor yada paranın içindeki altın oranı azalıyordu. içindeki altın oranı azalınca da paranın alım gücü azalıyor, bir nevi enflasyon oluşuyordu. osmanlı tarihindeki yeniçeri ayaklanmalarının çoğu bu sebepten çıkmıştır.

    bir süre sonra devletler yavaş yavaş kağıt para kullanmına geçtiler. ilk zamanlar bu banknotlar bir nevi sertifika gibiydi. karşılığı kadar altın, parayı basan kuruluşun hazinesinde tutulurdu. yani elinizdeki para ile gidip, sizin olan altını alabilirdiniz. zaten öteki türlü hiç kimseyi alt tarafı bir kağıt parçasına güvenmek için ikna edemezdiniz banknotlar yeni çıktığında. gerçi daha sonra bu pratik kayboldu ve merkez bankaları bulundurmaları gerektiğinden daha az altın bulundurmaya başladılar. ama yine de halk bunu seziyor ve paranın alım gücü azalıyordu. böylece enflasyon oluşuyordu.

    bu düzen 1945 yılında ki bretton woods toplantılarına kadar böyle sürdü. bu toplantılar sonucunda imf, dünya bankası ve birleşmiş milletler gibi kuruluşlar kurulmuş ve amerika dünyanın geri kalanına "beyler, siz merkez bankanızda altın bulunduracağınıza dolar bulundurun. ben zaten bu dolarların karşılığı olan altınları elimde tutacağım" demiştir. yani, hesapta bir şey değişmeyecekti. bizim merkez bankasındaki altınlar amerikaya gidecek, bize de dolar gelecekti. yani, bugün piyasadaki tl'nin karşılığı merkez bankasında duran 40 milyar dolardır. 1970'lere kadar amerika altın karşılık taahhüdünü tutmuşsa da daha sonra caymış, caydığı gibi de altın fiyatları birden 900 $'a kadar çıkmıştı.

    amerika bastığı paraların bir karşılığı olması gerektiğini biliyordu ama bu altın olamazdı, çünkü o kadar altını yoktu. altının yerine kendi imajını ve emperyal gücünü koydu. yani bildiğiniz amerikan rüyası aslında bir nevi $'ın arkasındaki güçtü. mesela aslı astarı olmayan yıldız savaşları projesi de bu tip hesaplarla çıkmıştı. bugün aldığınız her doların altında, sizin amerikaya psikolojik olarak duyduğunuz güven dışında hiçbir şey ama hiçbir şey yoktur. belki biraz michael jackson, belki biraz manhattan silüeti belki biraz da cruise füzleri ve biraz da arap petrolü !

    bugün gelinen noktada ise, dünya dolar ile dolmuştur. söz gelimi türkiye'de toplam 100 milyardan fazla dolar vardır. peki ya uzakdoğu. aman allahım, uzakdoğu dediğiniz yer, dolaristandan başka bir yer değildir. senelerce amerikaya ihracat yapabilmek amacıyla, ihracat yaptıkça değer kazanan kendi para birimlerini sabit tutabilmek için piyasadan dolar topladılar. bugün çin olsun, japonya olsun, güney kore olsun ellerinde trilyonlarca $ bulunduruyorlar. çin ihracattan kazandığı dolarları amerikan tahvillerinde değerlendiriyor. şu an dünyada başka hiç bir ülkede çin'in elinde olduğundan daha fazla amerikan tahvili yok ve sürekli artmakta. çünkü yuan'ın değerini sabit tutabilmek için sürekli piyasadan dolar topluyorlar. bu paranın bir kısmı ile petrol alıyorlar. belki de, şimdi neden doların arkasında biraz da arap petrolü var dediğimi anlamışsınızdır. çünkü bütün bu dolarların eni konu gerçekten bir miktar da olsa karşılık bulduğu bir yer varsa o da arap petrolüdür. size küçük bir tüyo, eğer saddam 2002 senesinde petrolü artık euro ile satacağını açıklamasaydı acaba ırak harekatı olur muydu ?

    peki bu saadet zinciri nereye kadar gider ? kısaca gittiği yere kadar demek gerek. çin, japonya, güney kore yada araplardan birisi su koyverecek ve elindeki dolarlardan kurtulmaya çalışacak. ve işte o zaman anlayacaklar ki, 50 senedir amerikaya sattıkları otomobil, bilgisayar, petrol vs vs karşılığında sadece basit bir kağıt parçası almışlar. büyük olasılıkla bu oyun bu noktaya geldiğinde her büyük kriz öncesi olduğu gibi dünyada büyük bir savaş patlayacak ve savaş sonrası herşey yeniden başlayacak.

    (bkz: iran/@galatyphoon)

  • beni bu tiplerle aynı ülkede yaşamaya muhtaç eden -başta adnan menderes olmak üzere- herkesin allah belasını versin. rezalet ya. gençliğimi, gençliğimizi, hayallerimizi sikip atan bu tipler işte...

  • yine dış güçlerdir. yoksa, darbe günü bile kapanmayan interneti neden devlet kapasın ki canım? di mi güntekin?