hesabın var mı? giriş yap

  • işte internet bu yüzden tehlikeli bişey. çocuk o videoyu çekmiyor olsa şu an insan içine çıkamıyor durumdaydı. ortamlarda kadın hakları dersin kim bilecek.

  • siz de yapın o zaman madem onlar sevdirmeye çalışıyor sen de aç bi tane sevdirmeye çalış kendini. gerçi o şeytan suratını gören korkup kaçar zaten

  • beni değerlendirme dışı bırakmış olan karakter tahlili şeysi. hemen kendimi dahil edeyim:

    granül kahve - kahve makinesi olmayan bir fakirsiniz. damak tadınızın da peki iyi olduğu söylenemez. bir gün birinin size kahve makinesi hediye edeceğini hayal ediyor ve her şeye rağmen hayata umutla bakıyorsunuz. boş vakitlerinizde kahve makinesi çeşitlerini inceliyor, gözünüzü karartıp almaya niyet ediyor sonra da dur biraz daha bekliyim, hissediyorum hediye etçekler bunu bana deyip vazgeçiyorsunuz. ananızın gözü de olabilirsiniz biraz.

  • biraz önce, balkonumdan bahçede öten bir sakanın gerçek bir çipetpet duyma şerefine nail olabildim ve bunu kaydettim.

    https://soundcloud.com/user2969641/ipetpet

    kaydettiğimi defalarca dinlerken, sondan ikinci ötüşe kadar sabırsızlanıyordum çünkü, sondan ikinci ötüşü dörtlü bir çipetpet, diğerleri üçlü. evet diğerleri de çipetpet ama lezzetli çipetpet değil, amatörü eğlendirir. belki bir cibili şak şak aniya duyamadım ama bu bana yetti.

    şimdi şevket ağabey'imi daha iyi anlıyorum.

  • facebook, linkedin, twitter tarzı sosyal platformlarda ‘’sizce iş ilanlarında maaş bilgisi zorunlu olmalı mı’’ şeklinde mini bir anket gerçekleştirmiştim. elde edilen sonuçlara göre %70’e %30 oranında ‘’olmalı’’ sonucu çıktı. bu da bize gösteriyor ki iş arayanlar ilanlarda biraz daha şeffaflıktan yana.

    abd’de durum farklı!

    amerika’da ki her iş ilanında günlük, aylık ve yıllık ücret dahi yazma zorunluluğu vardır. orada saat başı ücret işlediği için ilana başvuru yapan aday eğer işe alınırsa yılda ne kadar ücret alacak bellidir. ilanlarda minimum pay, maximum pay ve salary yazılma zorunluluğu vardır. peki bu neden önemlidir? her iki taraf açısından karşılık vakit kaybının önlenmesi açısından önemlidir.

    peki türkiye’de durum nasıl?

    türkiye’deki ilanların çoğunluğunda maaş bilgisi ve aralığı yazmamaktadır. genelde satış ve pazarlama işlerinde asgari ücret bilgisi düşülür. global firmalarda şöyle bir durum vardır. her pozisyon için skala bellidir ve her yıl güncellenir. skala da kendi içinde 3 aralık içerir. örneğin 5000-7000 skalasındayken, işveren 5000, 6000 ve 7000 teklif edebilecekse, öncelikle 5000-5500 arası teklif eder, başvuran kişi pazarlığa girişirse kaçırmak istemedikleri biri ise 6000 tl’yi alabilir. şirket politikaları gereği "herkese ilk bandı öner, aday çok iyiyse ortaya yaklaş" 'dır.

    madalyonun diğer tarafı

    iş ilanlarına maaş bilgisinin yazılmasının sakıncalı sonuçları da olabilir. bunun sebebini davranışsal ekonominin temsilcisinden dan ariely izafiyet sorunu olarak tanımlıyor. basitçe, hayatımızdaki şeyleri hep diğerleri ile ilişkisi içinde değerlendiririz. yani bir şeyin aslında tek başına değeri bizim için bir şey ifade etmiyor. önemli olan "şeylerin" izafi değeri. bu durum hem göz ilüzyonlarında kullanılan dairenin büyüklüğü gibi somut şeyler için geçerli hem de mutluluk, mutsuzluk, bir ürünün değeri, başarı tanımınız, eşinizin güzelliği gibi akla gelebilecek her türlü soyut şey için de geçerli. bunun sonucunda çalışanların neden daha mutsuz olacağından başlarsak; predictably ırrational kitabında durumu şöyle açıklıyor. büyük bir yatırım şirketinde çalışan bir adam maaşından şikayet ediyor. dan ariely'nin tanıdığı olan üst düzey yönetici, adama kaç yıldır çalıştığını ve ilk mezun olduğunda mevcut pozisyonundaki maaş beklentisini soruyor. adamının beklentisinin orijinalinde 100,000 dolar olduğu ama mevcutta 300,000 dolar kazandığı ortaya çıkıyor. peki adam neden şikayet ediyor? çünkü hikayedeki bu adam yakın zamanda yan masalarda oturan ve kendisinden daha iyi olmadıklarını düşündüğü diğer bazı çalışanların 310,000 dolar kazandığını öğrenmiş. izafiyet sorunundan ya da halk arasındaki tabiriyle kıskançlıktan dolayı adamın şu an mutsuz olması davranışsal ekonomi açısından tam olarak olması beklenen şey.

    benzer durum üst düzey maaş alan ceo’lar açısından da geçerliymiş. çalışanlar ceo bile olsalar diğer şirketteki tüm ceo'lardan daha çok kazanmadıkça mutlulukları garantilenemiyor. sebep? ceo'ların birbirlerini kıskanıp mutsuz olması ve bahsettiğimiz izafiyet sorunu.

    çözüm nasıl olmalıdır?

    iş dünyasından genel kabul görmüş bazı mesleklerin maaşları bellidir. genelde de ilanlarda bu tarz meslekler için asgari ücret+prim+yemek+servis şeklinde yan haklarla bir ücret skalası yazılmaktadır. esas oturtulması gereken sistem diğer mesleklerin maaş bilgisi için olmalıdır.

    başvuru yapan adaya telefonda ön görüşme olarak maaş beklenti aralığı sorulmalıdır. eğer adayın belirttiği skala şirket limitlerinden ciddi oranda yüksekse her iki taraf açısından zaman kaybı olmaması için görüşmeye çağırmamak gerekir. eğer adayın belirttiği rakam yukarıda örneğini verdiğim skala içerisindeyse görüşmeye çağrılır ve maaş pazarlığı mülakatta sağlanır.

    son bir dipnot: hem işveren hem de işçi açısından orta yolu bulmak için abd’deki sistem getirilebilir. yani ilana o pozisyon için net bir rakam yazmak yerine yıllık kazanç miktarı veya pozisyonun maaş aralığı yazılmalıdır. o maaş aralığına uyan aday da başvuruyu ona göre yapar.

  • en önemli örneği poliasetilen'dir. bir plastiktir ama ezber bozan şekilde bakır kadar yüksek iletkenliğe sahip olabilmektedir.

    plastik nedir ve neden elektriği iletemez?
    normalde plastikler polimer ailesi içerisinde incelenir. en ufak ürününe monomer denir ve bu monomerlerden binlercesi birleşirse "poli" yani çok anlamında ortaya polimerler çıkar. işte poli-asetilen de bir çok asetilen monomerinin birleşmesinden oluşan bir plastiktir. iletkenlik ise her zaman serbest kalan elektronların hareketi ile sağlanır. örneğin metallerin son yörüngesindeki elektronlar kolayca hareket edebilecek nitelikteyken, plastik, seramik gibi malzemeler güçlü iyonik veya kovalent bağlar yaptıkları için bu konuda başarısızdır. çünkü elektronları çoktan kullanılmıştır.

    ilk çalışmalar nedir?
    metaller oldukça ağır olduğu ve korozyonda uğradıkları için çözümler aranmış ve seneler boyunca hafif, yüksek iletkenliğe sahip plastikler tasarlanmaya çalışışmıştır. ilk denemelerde plastiklere metal veya grafit tozları katılmış fakat plastiğin kendisi üstünden değil, eklenen metal tozları ile iletkenlik sağlanmıştır. bu yüzden istenilen değerlere ulaşılamamıştır. tek bir yol vardır, o da eklenen malzemenin plastik monomerleriyle etkileşime geçerek bağları kırması ve plastiklerin de serbest kalan elektronlarla iletkenliğe katkı sağlamasıdır. evet teori basit gibi görünse de uzun yıllar boyunca başarılı olunmamıştır.

    poliasetilenin yapısı ve iletkenliği
    basit yapısıyla poliasetilen'dir (c2h2)n de sp2 hibritleşmesi görülür ve konjuge durumda olup; tek ve çift bağlara birlikte sahiptir, bu yüzden iletken-plastik olmaya iyi bir adaydır ki kendisi yarı iletkendir. "ne diyorsun sen?" diyenleri duyuyorum, basitçe açıklamaya çalışayım:

    karbonda altta ki şekilde görülen çift bağlarında bulunan elektronlar hali hazırda bölgesel hareket edebilmektedir. çünkü 2 bağın biri güçlü(sigma bağı), diğeri güçsüzdür(pi bağı). güçsüz bağ sebebiyle elektronlar delokalizedir, yani serbesttir, bu sebeple iletkenlik gösterebilirler ama yetersizdir.
    şekil: asetilen molekülleri ve konjuge bağlar

    shirakavva, a.j. hegeer ve a.g. macdiarmid 7a grubuna ait iyot, flor ve klor gazında bu molekülü geçirdiğinde yükseltgendiğini ve iletkenlik değeri 10^5 s/m çıktığını fark etmiş ve bu buluşlarıyla nobel ödülü almışlardır. demek ki eklenen elementle konjuge durumdaki bağlar deforme edilebilir ve üstünden atlamalar(hoplama) yaratarak iletkenlik arttırabilir.

    biraz daha detay vereyim:
    kısacası normalde iletken değilken içine eklenen iyot, yapıdan elektron çalarak; plastiğin çift bağlı karbonlarını bir elektronlu tekil bağlarına düşürür. bu da yapıyı kararsızlaştırır, yani yapıda hata yaratılır. karbonlar çevresindeki karbon atomlarıyla tekil bağ yapmak zorunda kalır. burada elektronun elektronu zorlama etkisiyle ortaya çıkan titreşimi sonucu polaronlar oluşur ve esas iletim mekanizması da bu zorlanmadır. sonuçta da elektronlar oluşan hatalar(boşluklar) üstünden, polaron oluşumlarıyla, zıplayarak(hoplayarak) taşınır.

    band teorisine göre ise eklenen iyot p tipi katkılandırma yapar, yani boşluk yaratır. (sodyum ile n tipi, yani elektron eklenerek de doplamak mümkündür)çalışmalar eklenen iyodun yasak band aralığını daraltarak iletkenliğe katkı sağladığını göstermiştir. referans

    özetle elinizde bir konjuge çift bağlara sahip polimer varsa burada eklediğiniz çeşitli elementlerle hatalar yaratarak iletken hale getirebilirisiniz.

  • mutfak tezgahına çıktığı zaman su tabancasıyla su sıktığım, üç beş seferden sonra artık su sıkınca tezgahta sırt üstü yatıp "haa şöyle biraz da gobeğime gobeğime sık" diyen bir kedim var.

    eğitim yukarıdaki cümlenin neresinde gizlenmiş olabilir? biri bana açıklasın.

    yevşekkediler.

  • fonetik bir dil olmamakla kalmayip harf kombinasyonlari konusunda cosmakta olan bir dil oldugundan okunmasi buyuk bir problem olarak gorulur. lakin bu kombinasyonlari ogrenince su gibi de okunabilir (dogal olarak) ve bu da hic zor bisey diil, hatta usenmiyorum liste yapiyorum su an..

    *e, eu, œ = "ö" okunur (oë = "oe" okunur - père noël = "per noel") (bkz: trema)
    *ez, et, er, é, è, ê, ai = "e" okunur (bazilari acik bazilari kapali ama o cok onemli degil bosver) (aï = "ai" - hawaï = "havai")
    *au, eau, o = "o"
    *ou = "u"
    *u = "ü"
    *oi = "ua" (oï = "oi")
    *en = genellikle "an" ve enne = genellikle "en" (sondaysa kesin)
    *ph = "f"
    *gn = "ny" (espagnol = "espanyol") (ispanyolcadaki ñ gibi)
    *y = i (sesli harftir) (bkz: i grec)
    *g = ardindan y, i, ya da e geliyorsa "j"; o, u, a veya sessiz harf geliyorsa "g" diye okunur
    *c = aynen ardindan y i e geliyorsa "s", o u a ya da sessiz harf (h haric) geliyorsa "k" diye okunur.
    *ch = "ş" (yunanca'dan gecen sozcuklerde "k" okunur - choléra = "kolera")
    *ç = nerede olursa olsun "s" (genelde bundan sonra o u ya da a gelir) (bkz: c cédille)
    *dj = "c"
    *tch = "ç" (c ve ç sesleri fransizca'da yokmus, tch rusca'dan; dj arapca'dan giren sozcukler icin uydurulmus.. belli zaten..)
    *ill+sesli = yy+sesli (brillant = "briyyan") (tek l ile oldugunda da tek "y" gibi okunuyor - soleil = "soley")
    *s = genelde "s" diye okunur ama iki sesli arasindaysa "z" sesini verir (brésil = "brezil")
    *r = "kusacak gibi" okunur
    *h = okunmaz ama bazi h ile baslayan sozcuklerde sanki okunuyormus gibi davranman gerekir nedense article'ler soz konusu oldugunda falan.. neyse okunmaz yani.. (bkz: h muet)
    *x = sozcuk sonundaysa okunmaz (bazi sozcukler cogul olduklarinda s yerine x alirlar), sozcuk basinda ya da ortasinda oldugunda "z" diye okunur (xavier = "zavye")

    *tek ya da sozcuk sonunda oldugunda un = "ön", une= "ün", in ="en", ine = "in" okunur nerdeyse, nerdeyse dedigim burnun kapaliymis gibi "en" dedigini dusun.. oyle.. ("ne diyosun yaa anlamadim bisey?" diyosan sorun diil en de gitsin) ("genellikle" diym bunun icin de) (ornek de veriym dur: martin = "marten", martine= "martin")
    *"-tion" ekleri "siyon" diye okunur ama bunu yazmasaydim da icgudusel olarak oyle okurdun bence.. "-tiel, tielle" ekleri de "siyel" diye okunur.
    *sozcuk sonlarindaki harfler genellikle (%97) okunmaz. son harf a, u, i, y, o, é, r ("er" ile bitenler haric), l, m ve n ise okunur.
    *q'dan sonra hep u gelir ve oradaki u okunmaz nerde olursa olsun ("coq" ve "cinq" istisna) yani que ile biten sozcukler aslinda "k" ile biter. (fantastique = "fantastik")
    ama mesela que tek basinaysa "kö" diye okunur. bu da son harfin okunmamasi kuralinin istisnasi ama yuh neyi okuyacaksin onu da okumasan.. mantikli yani kiziyosunuz ediyosunuz da..

    neyse digerleri turkcedeki gibi (unutmadiysam)
    bu kadar yani, bunlari bilirsen sakir sakir okursun fransizca. istisnalar var tabii arada sacmalayabilirsin ama olsun o kadar, en azindan ozel isimleri dogru okumaya yardimci olur bu liste bence, ki onemli bir sey.. besançon, bretagne, peugeot (pejo diil "pöjo"), michelin, pain quotidien, printemps, sainte pulchérie, yves saint laurent, cointreau, l'occitane, maille falan filan..

    (pinocchio'ya eklemeleri icin tesekkurler)