hesabın var mı? giriş yap

  • zamaninda $arkilarindan birinde 'kapansin camiler,açilsin meyhaneler' cümlesi geçtigi için kasetleri toplatilan ve bu yonünü de çogu kimsenin bilmedigi arabeskçimiz,babamiz.

    $u yukardaki cümleyi en keskin radikal tavuklar bile soyleyemedi diye biliyorum ben,yanli$im varsa düzeltin agam.

  • her ofiste demirbaş olarak bulunan elemandır. 'bizim ofiste yok' diyorsanız size kötü bir haberim var.

  • 1.75 ve üzeri kadınlar için somalili özgüvenidir.
    hele bi de bunlar yazın deli sikmiş gibi güneşin altında yatıp marsık gibi oluyorlar ya, hepsi birer elvan ebiligeyze oluyor alüminyum...

  • ilk yazılımcılarda gördüm bunu. ben de geyiğini yapmışımdır kesin. "abi bırakıcam bu işleri manav olucam". "abi gidicem ege kıyısında domates yetiştiricem" şeklinde.

    isyanın sebebi belli: bir meslek zihinsel olarak çok yoruyorsa zihinsel yorgunluğu olmayan meslek stereotiplerinden birini seçip onu arzuluyoruz.

    halbuki manava gidip bunu desen seni patlıcanla hıyarla döver. millet manavlığı bir tezgaha döşenmiş sebze meyveyi belli fiyattan satma işlemi zannediyor. keza domates yetiştirmeyi de "domates ekmek ve çıkan domatesleri toplamak" olarak. bunlar fiziksel efor gerektiren şeyler zannediyor. mesela domatesler niye çıkmadı, haşerat niye dadandı, niye mahsül kırıldı bunlar düşünce gerektirmiyor zannediyor.

    manav için de öyle. en başta sattığın ürün "perishable good" yani sonsuza kadar saklayabildiğin bir şey değil. hızlıca elinden çıkarmak zorundasın. ona göre ideal fiyat aralığı tutturman gerekiyor karlılık için. stok ve halden toplu alımlar için de doğru planlama yapman gerekiyor. bu başlı başına endüstri mühendisliği alanına giren bir optimizasyon konusu. dükkanı kaçtan kaça açık tutacağın, ne zaman başını bırakabileceğin, çırak tutacaksan onun sigortası bile derdin oluyor.

    onun haricinde manavlığı dışsal faktörler hiç yokmuş gibi hayal ediyorsun. mesela mahallenin polisi gelip iki salatalık tırtıklayınca parasını alamıyorsun. sıkıysa iste. çocuklar çilek aşırınca, ev sahibi kirayı tam gününde isteyince hesapların birbirine giriyor. buzdolabının elektriği gidiyor, dükkanı su basıyor. vitrin camını top kırıyor. fare dadanıyor. ilaçlaman gerekiyor. veresiye defterleri kabarıyor. bu sefer yanlışlıkla sebzeye sıktığın ilaçtan müşteri zehirleniyor. bir de sonunda yan sokağa migros gelmesin mi? hadi şimdi koca zincirin planlama ve işletme kabiliyetiyle tek başına mücadele et sıkıysa.

    sonra kan ter içinde uyanıyorsun: "oh lan ne güzel kod yazıyorum, derliyorum, tek derdim bu".

    mesleklerimizin kıymetini bilelim.

  • trtnin yayınladığı duygusal öğeler barındıran bir belgeseldir.

    bu kadar dürüst,çalışkan, hoşgörülü ve yardımsever bir aile olmalarına rağmen maddi olarak çektikleri zorluk, bu dünyanın adaletinin olmadığının bir göstergesi.

    belgeseli şiddetle tavsiye ediyorum.

    insanlar birbirine karşı saygılı ve sevgili olursa eğer, 2 dinin tek bir hanede doğal bir şekilde yaşanmasının hiçbir kötü yani olmadığını gösterdiler bize. resmen günümüz terörizmine, ayrılıklara, savaşlara cevap niteliğinde bir duruş sergilediler.

    harikasınız. gerçekten harikasınız. sizden insanların öğrenmeleri gereken çok şey var. umarım en kısa zamanda maddi manevi yeterli tatmine ulaşırsınız.

    ve son olarak bir youtube kullancısından alıntı
    “almanya 3.5 milyon türke bakabiliyorken, türkiye tek bir almana bakamadı”

    söyleyeceklerim bu kadar.