hesabın var mı? giriş yap

  • geçenlerde ilk defa facebook’ta arkadaş listemde olan bi abim vefat etti. ölüm başlı başına üzüntü verici bi olay elbette ama facebook’ta arkadaş listesinde yer alan birinin ölmesi de çok garip oluyomuş. niye garip dersen; duvarını taziye notlarıyla doldurdu insanlar, üzüntülerini orda dile getirdiler.. okudukça bi tuhaf oluyo insan. orda profil resminden sana bakıp gülümsüyor, altında hüzün dolu mesajlar.. sonra bi de doğumgünü geldi çattı.. hadiiii, bu sefer de kalbimizde yaşıyosun minvalinde doğumgünü kutlama mesajları.. bi de vefatından haberdar olmayanlar gerçekten kutlamışlar doğumgününü, o da ayrı bi mallık. sen vefat ettiğini dahi haber alamayacak uzaklıkta bi insansın, ne diye doğumgününü kutlarsın bu insanın, bu ne samimiyetsizlik

  • ulan basligi acan ahlaksiz adam, dinlememissin bile. adam gitmis ormancilarla konusmus daglarin icine girmeyin belli yerler belirleyin buralari sogutun demis. adamda gitmis cebinden parasiyla bot erzak malzeme almis onunla ugrasiyor. kufr edecegim dava edip para kazanmaya calisacaksin ahlaksiz.

  • debe editi: uzun zamandır debe'yi takip etmiyorum. bu entry nasıl bu kadar favorilenmis ki diye suphelenince aklıma geldi, ve bingo. kahkaha attım, yemek tariiyle debe'ye girmek de biraz komik oldu. ama herkese çok teşekkürler.

    sözlüğü tarif defteri olarak kullanıyorum bazen. çünkü, yemek yaparken asla tek bir tarife bağlı kalmam, illa tariflere kendimce bir seyler eklerim. ve sonuç güzel olduysa, o artık benim tarifimdir ve hep o şekilde yaparım. ama çok sık yapmadığım bir tarifse, yaptığım ekleme ve çıkarmalar aklımda kalmıyor. o yüzden burada entry girip tarifi de ölümsüzleştirmeyi seviyorum. tavuklu börek de öyle bir tarif.

    5 yufka

    sos: 2 su bardağı süt,
    2 yumurta
    1 yemek kaşığı yoğurt
    1/4 su bardağı sıvı yağ
    içi: 250 gr mantar
    1 kapya biber
    3 parça haşlanmış, didiklenmis tavuk göğsü
    tuz, karabiber, 1 diş sarımsak
    kaşar peyniri rendesi
    beşamel sos: 2 yemek kaşığı tereyağı
    2 yemek kaşığı un
    500 ml süt.

    bulamak için:galeta unu

    mantar ve kapya biberi minik minik doğrayıp, çok az yağda soteliyoruz. daha sonra tuz, karabiber ve sarımsak da ekleyip, suyunu salıp çekene kadar pişiriyoruz.

    bir kenarda beşamel sosu hazırlıyoruz. 2 yk tereyağını eritip, içine un koyuyoruz. un iyice kavrulup kokusu çıkınca, süt ilavesiyle, normalden biraz daha cıvık kıvamda bir beşamel sos hazirliyoruz.

    beşamel sos da pişince, içine mantarlı biberli harcı ve haşlanmış didiklenmis tavuk etini de ekleyip iç harcımızı hazırlıyoruz.

    1 yufkayı açıyoruz, sosu her tarafına gezdirip, ortadan ikiye katliyoruz. yarım daire halindeki bu yufkayı, 6 eşit parçaya bölüp, ic harcından birer kaşık koyuyoruz. çok az kaşar peyniri rendesi de ekleyip(fazla koymayın, taşmasın) büyük bir sigara böreği gibi sariyoruz. en son, böreğin dış kısmını tekrar hazırladığımız sosa bulayıp, galeta unuyla kapliyoruz.

    tüm yufkalara aynı işlemi yapınca, 190 derece önceden ısıtılmış fırında, kızarana kadar pişiriyoruz.

    afiyet olsun*

  • bazı monşer arladaşlar excel demiş de, o kartonumsu craft kağıda ince ince tükenmez kalemle yazılırdı fişler. o kadar karısırdı ki yazılar okunmaz hale gelirdi. o küçük beynimle fişlerin içinden büyük meblağlı bir tanesini buldugumda sevinçle “buldummmm” diye bağırır, ev halkının ooooo sesleri eşliğinde gururla babama teslim ederdim. canım babam, işten yorgun gelip bütün akşamlarını büyük titizlikle bu işe ayırırdı. hayat zordu.

  • hikayenin aslı şöyledir;

    zübeyde hanım 5 kuruşunun kalmadığı bir gün ankara'ya telgraf çeker
    paramız bitti oğlum diye sıkıntısını belirtir. bunun üzerine salih bozok, atatürk'ün yanına gelerek:

    ''elimizdeki mevcut paradan gönderelim mi'' diye sorar.

    atatürk:
    ''zübeyde'ye 20-25 gibi gitmesi lazım" der, ve hemen telgraf çeker, "paraları sıfırladınız mı?".

    başkası mıydı lan o yoksa???

  • erzurum'u toptan kapatsalar yine yüzde 72 oy çıkar , o sebeple çok önemi olmayan olaydır .

  • gecenin bir vakti başka bir evden ders notları * almak için giden ev arkadaşını beklerken kapının çalması, arkadaş döndü sanılarak kapının açılması, kan ter içinde iki travesti ile burun buruna gelinmesi, haydutun biri kovalıyor, bi beş dakka durabilir miyiz demeleri, şaşkınlıkla içeri davet edilmeleri, ev arkadaşının yarım saat sonra döndüğünde evde biri patates soyan, diğeri tavada kızartan iki travesti ve salonda uyuklayan arkadaşı ile karşılaşması.

  • -kopeklerini evlendireceklerini soyleyen komsunun evlilik davetiyesi verip dugune davet etmesi. (oha) neyse peki oyle olsun bakalim diye gunu geldiginde yola cikip gidildiginde, dugune uygun olmayan kiyafetle (!) gelindigi bildirilerek kapidan giremezsin diye geri cevrilmek istenmesi. arkadasla birbirimize donup "ne diyo la bu, bu nedir la" bakisi atmamiz. neyse dugun(!) sahipleriyle baglantiya gecip bir sekilde iceri girmemiz. ve evet tipik amerikan dugunu gibi millet masalarinda icki icerken kopek sahiplerinin evlilik yeminlerini kopekleri adina etmeleri, kopeklerin cok sekil giydirilmesi ve milletin harbi harbi evleniyorlar diye mutluluk goz yasi dokmesi bunlar olurken benim dayanamayip hayvan gibi gulmem ve pis bakislarin hedefi olmam. "sorry, they are so sweet" diye yalandan kivirmam.

    -arabayi park ederken arkadan arabaya tak tak diye vurulmasi. polisin park cizgisini az gectim diye ( 1-2inch disarda) ceza yazmaya kalkmasi. benim "baba napiyon yapma, isa askina lutfen, kurban olam" serzenislerime aldirmamasi benim de caresiz beklerken cakallik yapip "iyi de sen arabama vurdun ben daha park etmedim" demem uzerine bir sure dusundukten sonra "hmm aslinda haklisin ama bak bi daha yapma" diyip cezadan yirtmak, benden sonra gelen kurbani tam olarak arabadan cikmasini beklemesi ve o ciktiktan sonra parkin disarda mi diye kontrol edip disarda olduguna karar verip kadinin yakarislarina aldirmadan ceza yazmasi. (benim bokuma kadina patladi)

  • alisveris yapilmis, eve gerekli ivirzivir alinmis eve donulmustur. paket icerisinden alinanlar cikarilirken goz ufuk*'a takilir, adam tuvalet fircasinin posetini yirtmis (tamamen cikarmamis ama) aradan cikan fircayi yalamaktadir..

    - lan? olm napiyorsun?
    - yaliyorum???
    - niye lan ? manyak misin?
    - e kullaninca yalayamicaz olm dusunsene

  • 3d filmlerin tarihini merak edenler için: görsel

    3 boyutlu filmler, özellikle animasyon ve büyük bütçeli gişe rekorları kıran aksiyon ve macera filmleri olmak üzere yerel multiplekslerde yaygınlaştı. 3d filmler yeni bir trend gibi görünse de, 3 boyutlu teknoloji neredeyse film yapımının ilk günlerine kadar uzanıyor. ayrıca, 21. yüzyılın yeniden canlandırılmasından önce 3d filmler için yüksek popülerlik iki önceki dönem olmuştur.

    3 boyutlu sinema bileti satışları son yıllarda düşüş gösteriyor. bu, birçok yorumcunun mevcut 3 boyutlu film trendinin son noktasına ulaşabileceğini ilan etmesine neden oldu. bununla birlikte, tarih 3 boyutlu filmlerin döngüsel bir eğilim olduğunu göstermiştir - yeni nesil izleyicileri büyülemek için yalnızca 3 boyutlu film teknolojisinde bir ilerleme gerekir.

    3d filmlerin kökeni

    ilk film öncüleri, 3 boyutlu film yapımı için teknolojiyi araştırdı, ancak gelişmelerin hiçbiri ticari sergi için hem görsel olarak hoş hem de teknik olarak yeterli olacak bir sürece yol açmadı.

    yüzyılın başlarında ilk filmler çekilip sergilenirken, ingiliz mucit william friese-greene ve amerikalı fotoğrafçı frederic eugene ıves gibi sinema öncüleri 3 boyutlu film yapımcılığını denediler. ayrıca, edwin s. porter'ın (thomas edison'un new york stüdyosunun bir defalık başkanı) çektiği son film, niagara şelaleleri'nin manzaraları da dahil olmak üzere çeşitli 3 boyutlu sahnelerden oluşuyordu. bu süreçler ilkeldi ve o zamanki küçük katılımcılar 3 boyutlu filmler için çok az ticari kullanım gördü, özellikle de "2 boyutlu" filmler zaten izleyicilerle bir hit oldu.

    1920'lerde ek gelişmeler ve deneysel sergiler gerçekleşti ve fransız stüdyosu pathé'den 1925'te piyasaya sürülen “stereoscopiks serisi” adlı bir dizi 3 boyutlu kısa film içeriyordu. bugün olduğu gibi, izleyicilerin şortları görmek için özel gözlük takmaları gerekiyordu. on yıl sonra amerika birleşik devletleri'nde mgm, “audioscopiks" adlı benzer bir seri üretti.” gösteri izleyicileri kısa bir süre heyecanlandırsa da, bu erken 3 boyutlu filmleri oluşturmak için kullanılan süreç önemli bir parlama yarattı ve bu da onu uzun metrajlı filmler için uygun hale getirmedi.

    1930'ların başında, film yapım şirketi polaroid'in kurucu ortağı edwin h. land, polarize ışık kullanarak ve iki projektör tarafından yansıtılan iki farklı görüntüyü (biri sol göz için diğeri sağ göz için) senkronize ederek parlamayı azaltan yeni bir 3 boyutlu süreç geliştirdi. önceki 3 boyutlu işlemlerden çok daha güvenilir ve görsel olarak etkili olan bu yeni süreç, ticari 3 boyutlu filmleri mümkün kıldı. yine de, stüdyolar 3 boyutlu filmlerin ticari uygulanabilirliği konusunda şüpheciydi.

    1950'lerde 3d modası

    giderek artan sayıda amerikalı televizyon satın aldıkça, sinema bileti satışları düşmeye başladı ve stüdyolar izleyicileri tiyatroya geri çekmenin yeni yolları için çaresizdi. kullandıkları bazı taktikler renk özellikleri, geniş ekran projeksiyonları ve 3 boyutlu filmlerdi.

    1952'de radyo yıldızı arch oboler, natural vision'da çekilen doğu afrika'daki insan yiyen aslanların gerçek hikayesine dayanan bir macera filmi olan bwana devil'i yazdı, yönetti ve üretti. bu 3 boyutlu süreç kardeş mucitler milton ve julian gunzburg tarafından geliştirildi. sergilemek için iki projektöre ve izleyicilerin efekti görmek için gri polarize lensli karton gözlük takması gerekiyordu.

    her büyük stüdyo daha önce gunzburg'un 3 boyutlu sürecini geçtiğinden (mgm hariç, hakları satın almış ancak kullanmadan geçmelerine izin vermişti), oboler başlangıçta "bwana devil" filmini bağımsız olarak yayınladı kasım 1952'de sadece iki los angeles tiyatrosunda.

    film çarpıcı bir başarıydı ve önümüzdeki iki ay içinde giderek daha fazla şehre yayıldı. 3d'nin gişe potansiyeline dikkat çeken united artists, filmi ülke genelinde yayınlama haklarını satın aldı.

    bwana devil'in başarısının ardından, diğer 3d sürümleri daha da büyük başarılar elde etti. hepsinden en dikkat çekici erken hit, korku filmi ve teknolojik dönüm noktası house of wax filmiydi. sadece 3 boyutlu bir film değil, aynı zamanda stereofonik sese sahip ilk geniş sürüm filmdi. 5.5 milyon dolarlık gişe hasılatı ile house of wax, 1953'ün en büyük hitlerinden biriydi ve vincent price'ın onu bir korku filmi simgesi yapacak rolde oynadığı roldü.

    columbia, 3d teknolojisini diğer stüdyolardan önce benimsedi. film noir (man in the dark), korku (13 ghosts, house on haunted hill) ve komedi (kısalar "spooks" ve "pardon my backfire," dahil olmak üzere çeşitli türlerde yapımlar ile columbia 3d'nin kullanımında bir yol gösterici olduğunu kanıtladı.

    daha sonra paramount ve mgm gibi diğer stüdyolar her türlü film için 3 boyutlu kullanmaya başladı. 1953'te walt disney studios, ilk 3 boyutlu kısa çizgi film olan melody'yi yayınladı.

    bu 3 boyutlu patlamanın özeti, kiss me kate (1953), alfred hitchcock'un dial m for murder (1954) ve creature from the black lagoon (1954) adlı filmleri içeriyordu. 3 boyutlu projeksiyon için çift projektörle donatılmamış tiyatrolar için eşzamanlı olarak flat versiyonlarda yayınlanmıştır.

    bu 3 boyutlu çılgınlık kısa sürdü. projeksiyon süreci hataya meyilliydi ve izleyicileri odak dışı 3 boyutlu filmlere maruz bıraktı. geniş ekran projeksiyonları gişede daha başarılıydı ve geniş ekran teknolojisi pahalı yeni projektörler gerektirirken, 3 boyutlu teknolojide bu kadar yaygın olan kalibrasyon sorunlarına sahip değildi. bu dönemin son 3 boyutlu filmi 1955 yapımı revenge of the creature, creature from the black lagoon filminin devamı niteliğindeydi.

    1980'lerde 3d'nin dirilişi

    1966'da bwana devil yaratıcısı arch oboler, space-vision adlı yeni bir 3 boyutlu süreci kullanmasıyla dikkat çeken 3 boyutlu bilimkurgu filmi the bubble'ı yayınladı. özel bir kamera lensi kullanarak, 3 boyutlu filmler sıradan bir film kamerasında tek bir film şeridi ile çekilebilir. sonuç olarak, the bubble sergi için yalnızca bir projektöre ihtiyaç duydu ve kalibrasyon sorunlarını ortadan kaldırdı.

    bu çok gelişmiş sistem 3 boyutlu çekim ve projelendirmeyi daha pratik hale getirse de, 1960'ların ve 1970'lerin geri kalanında nadiren kullanıldı. dikkate değer istisnalar arasında 1969 x dereceli komedi the stewardesses ve 1973 yapımı flesh for frankenstein (andy warhol tarafından üretildi) yer alıyor.

    ikinci büyük 3 boyutlu trend comin’ at ya! (1981) popüler, ancak doğrulanmamış bir söylenti, filmin izleyiciler arasında o kadar popüler olduğu ve tiyatroların 3 boyutlu gözlükleri tükendiği için bazı pazarlarda tiyatro çalışmasının kısa bir süre kesintiye uğradığı yönünde. 3d, özellikle bir korku serisinin üçüncü filmi olan friday the 13th part ııı (1982), jaws 3-d (1983) ve amityville 3-d (1983) korku filmleri için hızla tanıtım oldu. 1950'lerin altın çağı'ndan 3 boyutlu filmler de tiyatrolara yeniden gösterime girdi.

    1980'lerin 3d dirilişi, 1950'lerin ilk çılgınlığından bile daha kısaydı. birkaç büyük stüdyo 3 boyutlu film yapımcılığına geri döndü ve 1983 büyük bütçeli 3 boyutlu bilim kurgu filmi spacehunter* kar elde edemediğinde, çoğu stüdyo 3d teknolojisini terk etti. özellikle, dönemin ilk 3 boyutlu animasyon filmi olan abra cadabra görüldü.

    imax ve tema parkı gelişmeleri

    yerel sinema salonlarında 3d daha az yaygınlaştıkça, tema parkları ve dev boyutlu ekran projeksiyon sistemi imax gibi "özel cazibe" mekanları tarafından benimsendi. captain eo (1986), jim henson’s muppet vision 3-d (1991), t2 3-d: battle across time (1996) gibi tema parkı cazibe merkezleri 3 boyutlu kısa filmlerini içeriyordu. müze sergileri, teknolojiyi james cameron'un 2003 yılında rms titanic'in sualtı enkazını araştıran ghosts of the abyss belgeseli gibi kısa, eğitici filmlerde de kullandı. film, tüm zamanların en başarılı belgesellerinden biriydi ve cameron'a bir sonraki uzun metrajlı filmi için 3 boyutlu teknolojiyi kullanması için ilham verdi.

    önümüzdeki iki yıl boyunca, çok başarılı iki 3d film yayınlandı: spy kids 3-d: game over ve the polar express'in imax versiyonu, bugüne kadarki en başarılı 3 boyutlu film çağına sahne oldu. dijital prodüksiyon ve projeksiyondaki gelişmeler, 3 boyutlu projeksiyon sürecini film yapımcıları ve stüdyolar için daha da kolaylaştırdı. cameron daha sonra stereoscopic 3-d çekim yapabilen fusion kamera sistemini birlikte geliştirecekti.

    21. yüzyıl başarısı

    teknolojideki gelişmelerle stüdyolar 3 boyutlu teknolojiyle daha konforlu hale geldi. disney, 2005 animasyon filmi chicken little in 3-d'yi amerika birleşik devletleri'ndeki yaklaşık 100 tiyatroda yayınladı. 2006 yılı, film yapımcılarının ve stüdyoların 2d'de çekilen filmi kullanarak 3 boyutlu filmler oluşturmasına izin veren bir süreç olan 3-d'ye dönüştürülen 20 dakikalık 2 boyutlu görüntüleri içeren superman returns: an imax 3-d experience'in piyasaya sürülmesini gördü. bu dönüşüm sürecinden geçen ilk filmlerden biri, ekim 2006'da 3 boyutlu olarak yeniden yayınlanan 1993 yapımı the nightmare before christmas oldu.

    önümüzdeki üç yıl boyunca stüdyolar, özellikle bilgisayar animasyon filmleri olmak üzere sürekli bir 3 boyutlu film akışı yayınladı. ancak oyunu değiştiren film, cameron'un ghosts of the abyss'in yapımı sırasında 3 boyutlu film yapımı hakkında öğrendiklerini kullanan james cameron'un 2009 bilimkurgu destanı avatar filmiydi. avatar, sinema tarihinin en yüksek hasılat yapan filmi ve dünya çapında 2 milyar dolardan fazla hasılat yapan ilk film oldu.

    "avatar" ın benzeri görülmemiş gişe başarısı ve çığır açan teknik gelişmeleriyle, 3-d artık schlocky filmleri için bir hile olarak görülmedi. aynı başarıya ulaşmayı umarak, diğer stüdyolar 3 boyutlu film üretimlerini hızlandırdı, bazen 2 boyutlu olarak çekilen filmleri 3 boyutlu hale getirdi (clash of the titans (2010) gibi). 2011 yılına kadar, dünyanın her yerindeki multipleksler, oditoryumlarının bir kısmını veya tamamını 3 boyutlu tiyatrolara dönüştürdü. tiyatroların çoğu, bunu yapmak için görsel efekt şirketi reald tarafından geliştirilen projeksiyon yöntemlerini kullandı.

    düşüş: bilet fiyatları ve sahte 3d

    3 boyutlu filmlerin popülaritesi düşüşte, başka bir 3 boyutlu eğilimin sonuna yaklaştığımızın birkaç işaretinden biri. ancak bu sefer asıl mesele teknoloji değil. tiyatrolar, 3 boyutlu filmleri 2d versiyonlarından daha pahalıya sattıkları için, izleyicilerin 3d yerine daha ucuz bileti seçme olasılıkları daha yüksek.

    avatar ve martin scorsese'nin hugo gibi diğer dönüm noktası filmlerinden farklı olarak, bugün çoğu 3 boyutlu canlı aksiyon filmi başlangıçta 2 boyutlu olarak çekiliyor ve daha sonra dönüştürülüyor. izleyiciler ve eleştirmenler, avatar'da görülen çığır açan doğal 3 boyutlu efektlerin aksine sahte 3 boyutlu efektler için fazladan ödeme yaptıklarından duydukları hayal kırıklığını dile getirdiler. son olarak, 3 boyutlu televizyonlar artık mevcut ve satılan az sayıda televizyonu oluştururken, tüketicilerin kendi evlerinde 3 boyutlu film izlemelerine izin veriyorlar.

  • spor servisi'nde fatih terim'e güzel gönderme yapmıştır.

    "bu maça gidenler seyirci olarak gidiyor taraftar olarak değil. adam para ödüyor oraya gidiyor. müşteri o. beğendiğini alkışlar, beğenmediğini yuhalar. ben de yuhalarım. kazakistan maçına da gitmem. çünkü futbol oynamıyorsunuz. bu askerlik değil. askerlik olsa tamam. sen burda 3-5 milyon kazanıyorsun..."

    uğur meleke ile birlikte sözlerine riayet edilmesi, değer verilmesi gereken spor yazarı.*

  • millet tekbire saldırmıyor, insanlar canlarıyla uğraşırken o esnada kendilerini yırtarcasına tekbir atanları eleştiriyor.

    ayrıca ne düşünürseniz düşünün amk bir de size mi açıklama yapacağız lan. rahatsız edici hareket yapmasın kimse bizler de burada konuşmayalım. olay bu kadar basit.